Devlet geç kalmadı, bilerek gecikti

Dosya Haberleri —

Önder Algedik

Önder Algedik

  • AFAD ne yazık ki müdahale etmedi. Depremin yaşandığı 10 kentin 9'unda AFAD'ın deposu veya lojistik deposu var. Bunlar işleme alınmadı. Kızılay'ı göremedik, askeri de o kadar az gördük ki 2. günün sonunda 7 bin asker. Sadece Malatya'da 120 bin askerin bölgede konuşlandığını düşünürsek askerin de olmadığını görebiliriz.
  • Burada temel sorun şu aslında; baktığımız zaman devlet depreme müdahale etmek için ilk adımı attı, mekanizmayı çalıştırdı fakat bir şekilde durdurdu. Bu birinci günün sonunda ortaya çıktı, ikinci, üçüncü gün ve sonrası günlerde de bunu hep beraber izledik. Birincisi burada bir geç kalma yok, bilakis eylemlerin engellenmesi söz konusu.
  • El Salvador geliyor ama bizimkiler Hatay'a gelemiyor. Meksika geliyor ama bizimkiler Adıyaman'a gelemiyorlar. Dolayısıyla burada ağırdan almak, geç kalmak kelimesi haksızlık olur, çünkü hiçbir ülke kendi topraklarına bir Pakistan'dan, bir El Salvador'dan, bir Meksika'dan daha geç kalmamalı. Gecikme lafı durumun vahametini hafife almak olur.

GÜLCAN DERELİ

6 Şubat'ta Maraş'ta meydana gelen 7.7 ve 7.6'lık iki deprem, onbinlerce insanın ölümüyle sonuçlandı. Resmi rakamlar 45 bin diyor ama kimse de bunu inandırıcı bulmuyor. Bölgeden gelen veriler can kaybının korkunç boyutlarda olduğunu gösteriyor. Depremle beraber başka bir faciaya daha tanıklık ettik. İHA'sıyla, SİHA'sıyla, tankı, topu ve ordusuyla Kürtlere karşı savaşta "başarılı" olmakla övünen devletin bir anda ortada olmadığı ortaya çıktı. Bütün sistemini Kürt karşıtlığına göre organize eden ve toplum üzerinde hegemonya kurmaya ayarlayan devlet ve onu yöneten AKP'nin felaket öncesi, anı ve sonrasına dair hiçbir gerçekçi hazırlığı olmadığı, kurumların içi boş teneke olduğu da ortaya çıktı. Enerji ve İklim Uzmanı Önder Algedik, bu konuda başka önemli noktaya verilerle dikkat çekiyor. Algedik'e göre iktidar kurtarma çalışmalarında yetersiz kalmadı tam aksine müdahaleyi engelledi. Önder Algedik ile depreme neden hazırlık yapılmadığından, imar aflarına, arama kurtarmadan OHAL ilanına birçok konuyu konuştuk.

AFAD müdahale etmedi

Depremin hemen ardından AFAD'ın hükümet yetkilileri ile bir toplantı gerçekleştirdiğini söyleyen Algedik, "İlk 3 saatte yapılan eylemlere bakmak gerek. Şimdi ilk saatlere baktığımız zaman şunu artık biliyoruz. AFAD depremden 45 dakika sonra bir rapor hazırladı. Depremin sonuçlarına dair temel bilgileri hükümet ile paylaştı, bununla ilgili bakanlar toplantı yaptılar ve 5.30'da AFAD basın açıklamasında en üst seviye önlemler açıklandı ve bu üç şeyi içeriyordu" dedi. Alınan kararların önemli olduğunu ancak işletilmediğini belirten Algedik, "Birincisi çevre illeri mobilizasyonu, bu başarılı oldu 5.45'te Ordu Belediyesi, 6.45'te Kocaeli Belediyesi araçları yolladı mesela. İkicisi de mobilizasyon en başta gerçekleştirildi dünyanın pek çok ülkesi yardım gönderdi, kurtarma ekibi gönderdi. Bunun üçüncüsü de ulusal kaynaklar. Ulusal kaynaklar ne diye baktığımızda AFAD, Kızılay ve askerler diye bakıyoruz. Ama baktığımız zaman AFAD ne yazık ki müdahale etmedi ve depremin yaşandığı 10 kentin 9'unda AFAD'ın deposu veya lojistik deposu var. Bunlar işleme alınmadı. AFAD'ın çok ciddi kurtarma ekipleri var, organizasyonları var, bunlar işleme alınmadı. Kızılay'ı göremedik, askeri de o kadar az gördük ki 2. günün sonunda 7 bin asker. Sadece Malatya'da ikinci ordunun olduğunu düşünürsek ve sadece Malatya'da 120 bin askerin bölgede konuşlandığını düşünürsek askerin de olmadığını görebiliriz" diye vurguladı.

Geç kalınmadı engellendi

Önemli bir ayrıntıya dikkat çeken Algedik, sözlerine şöyle devam etti: "Burada temel sorun şu aslında; baktığımız zaman devlet depreme müdahale etmek için ilk adımı attı, mekanizmayı çalıştırdı fakat bir şekilde durdurdu. Bu birinci günün sonunda ortaya çıktı, ikinci, üçüncü gün ve sonrası günlerde de bunu hep beraber izledik. Birincisi burada bir geç kalma yok, bilakis eylemlerin engellenmesi söz konusu çünkü birkaç saat içinde 99 depremini hatırlayacak olursak askerin müdahalesi bundan kat ve kat fazlaydı. Çok cüzi bir müdahale var. Baktığımız zaman hükümetin en temel deprem müdahalesi bant girişini daraltma, kurtarma ekiplerine engel çıkarma, onları geri yollama gibi bir şeyler yaptığını görüyoruz. Yani gecikme lafı durumun vahametini hafife almak gibi geldiği için böyle diyemiyorum."

Kararın uygulanmadığı ortada

Bu durum elbette akıllara birçok soruyu da beraberinde getiriyor. En temel soru ise şu oldu: Depremin vurduğu bölgelerin çoğunlukla Kürt ve alevi yurttaşlardan oluşmasından kaynaklı mı kurtarma çalışmaları engellendi? Devletin neden kurtarma çalışmalarını engellediğini sorduğumuz Algedik, şöyle yanıtladı: "Bunun cevabını bilmiyorum, çok anlaşılmaz bir durum. Çünkü çok net olarak biliyoruz. Saat 4.17'de olan depreme dair bir saat içerisinde raporumuz hazırken, bir buçuk saat içerisinde en üst seviyede müdahale kararı alınmışken, iki saat içinde mobilizasyon başlamışken, üçüncü saatte her kentte en az 3 bin asker ve kurtarma görevlisi enkazın başında olabilirdi. Ve ertesi güne kadar üç vardiya şeklinde beşer bin kişi çalışıp çok önemli ve çok sayıda kişiyi kurtarabilirdi. Biz bunu yapmadığını biliyoruz. Yani 10 kent çarpı 5 bin dediğiniz zaman onbinlerce insan yapar ama salı günü akşamı Milli Savunma Bakanı sadece 7 bin 35 askerin bu süreçte görevlendirdiğini söylüyordu. Yani depremin üçüncü saatinde her kentte 3 bin kişiyi hazır etmek varken depremin 40. saatinde bütün Türkiye'de 7 bin askerin olması bize burada alınan kararın uygulanmadığını ortaya koyuyor."

AFAD kapısını açmadı

Avrupa ve dünya ülkelerinden gelen kurtarma ekiplerine dikkat çeken Algedik, "Bakın Pakistan Türkiye'ye geliyor enkaz altında kurtarma çalışmasına başlıyor ve hastane kuruyor. Ama Türkiye Cumhuriyeti'nin AFAD deposu pek çok yerde günlerce kapısını bile açmıyor. Yani ikisinin arasında çok büyük fark var. El Salvador geliyor ama bizimkiler Hatay'a gelemiyor. Meksika geliyor ama bizimkiler Adıyaman'a gelemiyorlar. Dolayısıyla burada ağırdan almak, geç kalmak kelimesi haksızlık olur, çünkü hiçbir ülke kendi topraklarına bir Pakistan'dan, bir El Salvador'dan, bir Meksika'dan daha geç kalmamalı, kalamaz" dedi.

Halk seferber oldu

Devletin kurtarma çalışmalarında yer almaması halkta seferberliğe neden oldu. Devletin yapmadığını yurttaşlar yapmak için ülkenin birçok yerinden depremin vurduğu kentlere akın etti. Ancak kurtarma çalışmalarına katılmak için gittikleri bölgelerde onlar da birçok engelleme ile karşılaştı. Yine kepçe, iş makinası operatörleri bürokratik işlemler gerekçe gösterilerek kurtarma çalışmalarında yer alması engellendi.

Devlet geri çekildi

Bürokratik engellemeleri de değerlendiren Algedik, şöyle devam etti: "Türkiye hayatında hiç kurtarma yapmamış, bununla karşılaşmamış bir ülke değil. Bununla ilgili hatta Maraş özelinde tatbikatlar yapıldı, çok iyi biliyoruz. Alınan kararlar doğru ama depremin ikinci saatinden sonra ne oluyorsa AFAD, Kızılay ve ordu bir şekilde geriye çekiliyor. Bir şekilde adımlarını yavaşlatıyor hatta geri adım attığını söyleyebiliriz. Şimdi bu bahsettiğimiz örnekler aslında depremin ikinci saatinden sonra bir şeylerin olduğunun ispatı. Yani bu kadar çok beceriksizlik, bu kadar çok kötü niyeti toplayamazsınız. Bu tür organizasyonda eksiklik olabilir ama bu kadar çok olmasının sebebi sistemli bir adım olduğunu düşündürüyor otomatik olarak. Ya baktığınız zaman dünya ayağa kalkmış ama ne yazık ki kentlerin içindeki ne askerler, ne AFAD, ne Kızılay birimlerinin ayağa kalktığını görüyoruz. Yarayı bizim tedavi etmemiz gerekiyor, bu da imkansız. Çünkü devlet aygıtı dediğimiz şey çok büyük bir aygıt ve bu aygıt insanı yaşatmaya değil yaşatmamaya kurgulandığı zaman çok başka bir dünya olur. Acıları derinleştirmek istemiyorum ama çok açık bir şekilde depremde ilk iki saatte müdahale anlamında her şey yolunda gidiyordu ama iki saatten sonra ne olduysa geri adım atılmaya başlandı ve bütün bahsettiğiniz örnekler de aslında bu iddiayı doğrular nitelikte."

Afet kanunu uygulanmadı

Ülke genelinde yas ilan edildi, 3 ay OHAL ilan edildi ama nedense Afet bölgesi ilanı yapılmadı. Hükümetin neden Afet bölgesi ilanı değil de OHAL'i tercih ettiğini sorduğumuz Algedik, şu yanıtı verdi: "Aslında sorunuzda çok önemli bir nokta var. Onu vurgulamak istiyorum. Burada yapılması gereken şey Afet Kanunu'nu uygulamaktı. Afet Kanunu uygulanmadı. Afet Kanunu uygulamak yerine OHAL gibi bir tartışma çıkarıldı. OHAL gibi bir durum söz konusu değil, uygulanması gereken OHAL değil Afet Kanunu ama hükümet dedi ki ben Afet Kanunu uygulamam, işime gelen OHAL'i uygularım dedi. Bu siyasi bir tercih çünkü hükümet yaşamı değil kendi siyasi hegemonyasını önemsedi. Zaten böyle bir olayda bile Bülent Arınç gibi bir siyasetçinin çıkıp seçim ertelensin gibi bir konuşma yapması ve YSK seçimi ertelesin diye bir çıkış yapıyor olması hükümetin bu süreci insani sebeplerle değil tamamen siyasi çıkarlar çerçevesinden yönlendirdiğinin çok güçlü bir göstergesi oldu. Yani AFAD nerede diye bir soru sormaması, Kızılay nerede diye bir soru sormaması, asker nerede sorusunu sormaması bunun kanıtı. İnsanlar can derdinde AKP seçimi erteleme derdinde. Böyle bir şey olamaz."

İmar affı kolektif suçun adı

İmar aflarını da değerlendiren Algedik, "99 sonrasında yani geçtiğimiz 24 yılda Türkiye'de toplam 10 bayındırlık ya da şehircilik bakanı olmuş. Ve bu 10 bakanın beşinin döneminde 8 tane imar affı geçmiş. İmar affı imar ile ilgili standartların, kuralların siyaseten sulandırılmasına yarayan bir suiistimal düzenlemesi. Ve sonuç ortada. Şu an imar afları dediğimiz şey siyasetin verdiği bir karar, bunu en son 2018'den biliyoruz. Topu topu koca Meclis’te 5 vekil ret oyu vermiş. Bu baktığınızda belediye meclislerinde imar afları, imar düzenlemeleri oybirliği ile geçiyor. Aslında imar affı denilen şey bu toplumdaki kolektif suçun adı, başka bir şey değil. Ve biz bunun öyle olduğunu onbinlerce can kaybıyla bugün örenmiş buluyoruz. Çünkü hakikaten imardaki standartlara uyan binaların hasar görse bile yıkılmadığını biz bu depremde beraber öğrenmiş olduk" diye kaydetti.

Mezarımızı kazmışlar

Deprem vergileri ve imar aflarıyla halkın mezarının kazıldığını dile getiren Algedik, şöyle devam etti: "Çok net bir şey var. Bizim şunu anlamamız lazım. 99'dan bugüne deprem vergisi olarak alt alta yazdığınızda 88 milyar TL, dolar olarak çevirip yazdığınızda 38 milyar dolar ama enflasyonu dikkate alarak hesapladığınızda 50 milyar dolardan fazla para toplandı. Yani bir trilyon liralık para. Bu parayı biz göremedik. Daha da kötüsü bu paraya ihtiyacımız yoktu. Aslında mevcut yatırımlar, mevcut izinler düzgün yapılmış olsaydı bu kadar insan enkazda olmazdı ama biz bu enkazı niye görüyoruz çünkü son 24 yılda bizden 1 trilyon toplayan devlet son 24 yılda 18 defa imar affı yaparak ve 10 bakana bunu uygulatarak bizim mezarımızı kazmış."

Bizi susturarak inandırmak istediler

Siyasilere yönelik eleştirilerde bulunan Algedik, "Depremin ilk 2 saatinde atması gereken adımı atmış olması gerekirken geri adım attığını bugün hepimiz kafamıza vura vura gördük. Asıl mesele şu; siyaset yapmamamızı istedi hükümet. Neden, çünkü deprem vergileri nerede sorusunu sormamamızı istiyor, çünkü imar affını kabul etmemizi istiyor, çünkü devletin görevinin AFAD'ı, Kızılay'ı askeri dışarı çıkarmak değil kermes yapıp para toplamak olduğuna inanmamızı istiyor. Dolayısıyla bence burada asıl mesele bizim politika yapmamız ve toplum adına politika yapmamız gerektiğini düşünüyorum" dedi.

AFAD'ın önünde kaç eylem oldu?

Protestoların zayıflığına yönelik de konuşan Algedik, sözlerini şöyle noktaladı: "Batıdaki insanlar yani bölgenin dışındaki insanlar derin kaygı ve bunalım içinde, bu açından insanları anlıyorum. Ama Türkiye'de şöyle bir sorun var; her şeyi devletten beklemiyoruz, siyasi partilerden de, bizden de bekliyoruz. Burada siyasi partilerin bir şey yapması lazım ama Türkiye'de şu an sadece AKP siyaset yapıyor. AKP'ye terk edilmiş durumdayız. Biz siyaset yapınca her şey değişmeye başlıyor. O yüzden ben de hiç anlamıyorum. AFAD'ın önünde şimdiye kadar kaç tane eylem oldu, hiç olmadı. Ben şu soruları soruyorum, AFAD'ın, Kızılay'ın önünde kaç tane eylem oldu? Bunların hiçbirinin önünde eylem olmadı. Bunların önünde her gün bir grubun basın açıklaması yapması gerekiyordu, protesto etmesi gerekiyordu, olmadı. Tamam, herkes dayanışma derdinde ama gidebilecek insan sayısı belli, yardım edebilecek insan sayısı belli ama onun dışında milyonlarca insan var. Ama bunu örgütleyen siyasi bir irade, siyasi bir liderlik olmayınca biz kendimizi yardımlaşmaya hapsetmiş buluyoruz. Biz dayanışmayı örgütlemek zorundayız ama dayanışmanın iki bacağı var. Bir tanesi yardımlaşma ikincisi de fiziksel ve fikirsel olarak dayanışma, biz bu işin ideolojisini de yapmak zorundayız, bunu ne yazık ki göremiyoruz."

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.