Diktatörlükte bunlar olur

.

.

  • Kayyum atanmasının önünü açan kanunla faaliyetlerinin tamamen yok edilmek istendiğini belirten dernek ve vakıf yöneticileri, diktatörlüğün gereği olan düzenlemey karşı duracaklarını vurguladı.

MEHMET ASLAN - MA/İSTANBUL

“Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanın Önlenmesine İlişkin Kanunu” muhalefetin tepkisine rağmen Meclis Genel Kurulu’ndan geçti. Kanunla birlikte, hakkında “terör soruşturması” başlatılan dernek ve sivil toplum örgütlerinin faaliyetleri geçici süreyle sınırlandırılabilecek. Yine dernek ve vakıfların yöneticileri görevden alınarak yerlerine kayyum atanabilecek. 

Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV) Yöneticisi avukat Ezgi Güngördü, kanunun adının dışında gizli bir amacının olduğuna dikkati çekerek, “En önemli husus kayyum atama durumu olarak duruyor. İkinci husus ise ‘risk’ grubunda yer alan dernek ve vakıflara yönelik denetim mekanizmasının işleyişi olacak. Ülkede hakkında ‘terör suçlaması’ olan 1.5 milyon insan var. Bunların arasında binlerce dernek ve vakıf yöneticisi var. Şu an zaten az sayıda faaliyet yürüten dernek ve vakıf kaldı, bu kanunun aslında bunlarında faaliyetleri durdurmaya yönelik doğrudan bir amaç taşıdığını söylemek mümkün. Bunu da ‘terör örgütü ile mücadele’ kisvesi altında yapıldığını ve yapılacağını görüyoruz” dedi.

  Bugüne kadar zaten dernek, vakıf ve meslek odalarının sürekli terörize edildiğine işaret eden Güngördü, “Çoklu Baro Yasası”nı ve salgın nedeniyle paylaştığı görüşlerden dolayı Türk Tabipler Birliği’nin (TTB) hedef alınmasını örnek olarak gösterdi. Güngördü, kanunun sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerini tamamen durdurmaya yönelik olduğunu belirterek, hukukla da bağdaşmadığını söyledi. Güngördü, “Anayasada dernek kurma özgürlüğünün temeline bir müdahale var. Zaten belirli zorluklar yaşanıyordu dernek, vakfı oluşturma noktasında. Bununla birlikte daha da zorlaşacak. Dernek kurma, faaliyette bulunma, ifade, siyaset yapma ve sosyal faaliyete bulunma özgürlüğü bunların hepsinin ihlaline dönük bir kanun” şeklinde konuştu. 

Kürtlerle başladı

 Kanunun temel amacının muhalif dernek ve vakıfların yanı sıra özellikle Kürtlerin haklarını savunan ve bu bağlamda çalışmalar sürdüren sivil toplum örgütlerini kapatma ve işlevsiz bırakma olduğunu ifade eden Kürt Araştırmalar Derneği Eşbaşkanı Eyüp Subaşı ise şunları söyledi: “Kendilerine muhalif gördükleri dernek ve vakıfların hiçbir yerde nefes almasına istemiyorlar. Kayyum atama Kürt belediyeleriyle başladı. Şimdi de dernek, vakıf ve sivil çalışmalar yürüten kurumlar hedefte. Yarın da başka şeyler için de aynı şekilde kanunlar çıkarabilirler. Farklı gerekçelerle örneğin gazeteler, dergiler ve yayın evleri için de çıkarabilirler. Şu anda durum bunu gösteriyor. Kürtler her zaman bu zorbalığa karşı sözünü söyledi. Ancak artık tüm Türkiye hedefte. Herhangi bir sebeple başka bir belediyeye de kayyum atayabilirler. Bu nedenle tüm toplum olarak birlikte buna karşı ses çıkarırsak önünü alabiliriz.”

Karşı durucağız

 Durumun demokrasilerde görülmediğini, diktatörlüklerde bu tür durumların söz konusu olduğunu anımsatan Doğu ve Güneydoğu Dernekleri Platformu Başkanı Abdulhakim Daş da kayyum atama dışında dernek ve vakıfları işlevsiz kılmak için de ciddi para cezaları olduğunu kaydetti. Daş, “Her şey adım adım ilerledi. Yarın öbür gün ne çıkacağını artık kestiremiyorum. Halkın bir arada olduğu, birlikte mücadeleyi ördüğü her yere saldırıp boğuyorlar. Buna karşı ancak demokratik bir şekilde tepkimizi koyabiliriz, başka elimizden ne gelir. Halkın kolunu kanadını kırmışlar. Ancak biz her zaman olduğu gibi bu haksız ve hukuksuz duruma karşı durmaya, yanlış olduğunu söylemeye devam edeceğiz” dedi.

Kendi sesini dayaıyor

 İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri ise kanunla sivil toplum örgütlerinin susturulmak istendiğini kaydetti. Bu faaliyetlerin ancak bir diktatörlük rejiminde görülebileceğinin altını çizen Yoleri, “Kendi sözünün üstene söz, eyleminin üstüne eylem istemiyor. Tek ses, sadece kendi sesini dayatıyor. Bunun dışında hiçbir sesi kabul etmiyor. Kayyum uygulaması ilk olarak Kürt kentlerinde görülmeye başladı. Bütün devlet güçleri, bu uygulamalar için Kürtleri her zaman elverişli bir ortam olarak değerlendirmiştir. Çünkü eğer Kürtler baskı altın alınıyorsa diğer insanlar seslerini çıkardıklarında ‘Sen de mi onlardansın’ denilerek suçlandığı için pek çok insan bu tür durumlarda seslerini çıkarmamıştır” diye konuştu.

 

Bu haberi yapan gözaltında

Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Mehmet Aslan, İstanbul’da bulunan evine dün sabah yapılan baskınla gözaltına alındı. Aslan’ın Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı’nca soruşturma kapsamında gözaltına alındığını aktaran polis, evde arama yaptı. Yaklaşık 1 buçuk saat süren aramada, Aslan’ın dijital metaryalleri ile evde bulunan çok sayıda dergi ve kitaba da el konuldu. Yapılan aramanın ardından ters kelepçelenerek gözaltına alınan Aslan, İl Emniyet Müdürlüğü’ne, oradan da Antalya’ya götürüldü.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.