Emin Konar'dan İmralı izlenimleri

Dosya Haberleri —

Emin Konar

Emin Konar

  • İmralı Adası’ndaki limana geçince, elleri tetikte jandarmalar karşıladı bizi. Hepsi maskeli ve tam teçhizatlı askerlerdi. Bizi cezaevi yönetimine teslim ettiler. İki kişi önce gidip görüş yapacak sonra diğer iki kişi görüşecektik. Görüşme saati bir saatti. İlk olarak benle Önderliğin kardeşi Mehmet Öcalan görüşe girdik. 

ERDOĞAN ZAMUR/ ÖNER POLAT

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a dönük gerçekleşen 9 Ekim Uluslararası Komplo'nun 25. yılına giriyoruz. Uluslararası komploya karşı Öcalan İmralı da Kürt halkı da alanlarda direniyor. İmralı direnişi Kürt halkına ciddi kazanımlar sağlarken, hegemonik sistemin İmralı’ya yönelik baskılarının daha da arttırmasına sebep oldu. Öcalan için tasarlanan İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi özel yasalarla yönetilen ve kişiye özgü uygulamaların olduğu bir yer. Kısa bir süre önce Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) yayınladığı bir duyuruyla İmralı Cezaevi'ni ziyaret ettiğini duyurdu. Öcalan’ın yanısıra İmralı'da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış PKK’li Veysi Aktaş, Hamili Yıldırım ve Ömer Hayri Konar da bulunuyor. Daha önce iki defa adaya gitmiş olan Ömer Hayri Konar’ın kardeşi Emin Konar ile hem İmralı ziyaretini hem de uygulanan ağır tecridi konuştuk. 

İmralı’ya sevk edileceği belli olduktan sonra hiç konuştunuz mu? İmralı’ya gideceği için neler düşünüyordu? 

Cezaevindeki açık görüşlerde gidip geliyorduk. Önderliğin yanına gideceğinden dolayı oldukça heyecanlıydı. Ancak gidişleri askıya alındığında morali bozulmuştu. Sonra Önderlik isim vererek onu çağırması ve sevkinin kabul olması onu bayağı heyecanlandırmıştı. Bu konuyla ilgili çok fazla bir şey söylemedi ama İmralı’ya gideceği için sevinçli olduğu her halinde kendini gösteriyordu.

İmralı sürecinde aile olarak kaç kez görüştünüz?

Ağabeyim 2015 yılının Mart ayında İmralı‘ya gitti. O tarihten çözüm sürecinin sonlandırılmasını kadar hiçbir şekilde görüşmedik. Yani 2019 yılına kadar hiçbir görüşme olmadı. Sadece iki üç ayda bir, bir mektup geliyordu. 2019 yılına kadar Asrın Hukuk Bürosu düzenli olarak başvuru yapıyordu ama hepsinde ret geliyordu. 2019 yılında yaptığımız başvurunun kabul edildiğini öğrendik. Görüşmeye ben gittim. 

Haber nasıl veriliyordu size? İmralı’ya giderken nelerle karşılaştınız?

Görüşme izninin çıktığını avukatlar bize haber verdi. İmralı’ya gitme kesinleşince ilk olarak İstanbul’a gittik. Avukatlarla beraber Gemlik askeri karakoluna hareket ettik. Karakola gidince bizi direk arabayla içeri aldılar. Dışarda durmamıza izin vermediler. Can güvenliğimiz gerekçe gösterildi ama asıl basının bizi görmesini istemiyorlardı. Oradaki gazetecileri de uzaklaştırdılar. Bizi içeri alıp kimliklerimizi kayıt altına aldılar. Arama noktasına geçtik. İmralı’ya giderken özel bir statüye sahip olduğumu ifade ettiler. “Normal bir cezaevine giriyormuş gibi düşünmeyin. Burası özel bir cezaevidir ve özel koşulları var. Karşılaşacağınız muameleyi çok görmeyin. Onların can güvenliği için böyle davranıyoruz. Siz her ne kadar kardeşleri de olsanız anne baba da olsanız; onların can güvenliği devletin sorumluluğundadır ve devlet bir olumsuzluğun altından kalkamaz” dediler. Çok ağır, insan onurunu kıran bir şekilde aramadan geçirdik. X-ray cihazından çoraplarımız dahi çıkarılarak geçtik. Sonra tekrar bir başka aramadan daha geçirildik. Birkaç rütbeli subay gözetiminde üst baş araması adı altından neredeyse elbiselerimizin hepsi çıkardık. Bu onur kırıcı davranışa rağmen uzun bir süredir ilk defa gideceğimiz için aramızda “ne yaparlarsa yapsınlar biz kendimizi mutlaka İmralı’ya ulaştırmalıyız. Onun için ne olursa olsun sesimizi çıkarmayalım” diye konuşmuştuk. Gemlik karakolunda üç arama noktasından geçirildikten sonra bizi tekrar arabamıza koydular. Konvoy halinde limana gidecektik. Yolları kapatarak önümüzde arkamızda eskort aracıyla limana gittik. Limanda bizi İmralı'da gelen jandarma ekibi teslim aldı. Kostere bildirdiler, kapalı bir yer vardı. Bizi oraya götürdüler. Birkaç jandarma başımızda bekliyordu. Sadece tuvalet ihtiyacı için alt kata inebiliyorduk. Üç saatlik yolculuk böyle devam etti ve İmralı Adası’na gittik.

 

Ömer Hayri Konar (solda) kardeşi Emin Konar ile

Adada ilk karşılaştığınız şey ne oldu?

İmralı Adası’daki limana geçince, elleri tetikte jandarmalar karşıladı bizi. Hepsi maskeli ve tam teçhizatlı askerlerdi. Koridorun iki yanına dizilmişler. Biz kosterden indikten sonra bir rütbeli bizi aldı, jandarma bölgesine kadar gittik. Jandarma bölgesine giderken önce X-ray cihazına geçirildik. Kayıt yeri vardı, tek tek bizi kayıt altına aldılar. Sonra tekrar bir arama noktasında bizi aradılar. Oradaki uygulama daha berbat, daha iğrenç, daha onur kırıcı bir arama oldu. Oradaki subayla kısa bir tartışmamız oldu. Ona dedim ki, “Hani diyorsunuz ya biz güçlü bir devletiz, ama bu nasıl onur kırıcı bir aramadır. İnsan onuruna yakışmayan bir arama yapıyorsun.” Subay bana, “İstiyorsan seni hemen geri göndereyim” dedi. Arkadaşlar müdahale etti konu kapandı. Jandarma eşliğinde cezaevinin kapısına kadar gittik. Bizi cezaevi yönetimine teslim ettiler. İçeri alınınca bu sefer cezaevi yönetiminin aramasından geçtik. İçeri girince bize ikişer ikişer görüş yapacağımız söylendi. İki kişi önce gidip görüş yapacak sonra diğer iki kişi görüşecektik. Görüşme saati bir saatti. İlk olarak benle Önderliğin kardeşi Mehmet Öcalan görüşe girdik. 

Görüşme yeri nasıl bir yerdi? Görüşmede ne konuştunuz?

Mehmet Öcalan’ı, Önderliğin avukatlarıyla görüştüğü bir oda vardı, onu oraya beni de diğer odaya aldılar. Hiçbir şekilde birbirimizi görmeyecek bir şekilde görüşmeye gitti. Zaten gardiyanlar kapıyı tutuyordu. Bize, “Eğer Kürtçe konuşacaksanız, kayıt cihazı getireceğiz, kayıt tutacağız” dedi. Biz de mecburen Türkçe konuşacağımızı ifade edip görüşe öyle başladık. Görüş yerinde diğer arkadaşları görme, konuşma fırsatı verilmedi. Görüşme esnasında sadece Önderliğin sesini duyuyordum. Mehmet Öcalan ile sürece dair konuşurken sesi yüksek çıkıyordu. Bir saatlik bir görüşme yaptık. Ağabeyimi götürürken kapıyı tam kapatmamışlardı. Önderlik geçerken iki saniyelik de olsa onu görme fırsatım oldu. Sonra hemen kapıyı kapattılar. Cezaevine ilişkin yeme-içme ve diğer koşullara dair bir şey söylemedi. “Burada dair bir şey sormayın, onu anlatacak ne fırsatımız ne de zamanımız var. Bir saatlik zaman dilime ne kadar çok bilgi sığdırsak o kadar iyidir. Selamları da toptan söyleyin” dedi. Pazartesi'den Cuma’ya günde bir saat ortak alana çıktıklarını söyledi. Başka da iletişim kurmalarına izin vermediklerini ifade etti. “Size karşı uygulanan koşullardan de buranın nasıl bir yer olduğunu tahmin edersiniz” dedi.

Yetkililerin size yaklaşımı nasıldı?

Subayla tartışırken subay bana, “Beyefendi burası herhangi bir cezaevi değil, buradaki insanlarda sıradan insanlar değil. Devlet kendine fazla bunlara dikkat ediyor” demişti. İkinci bir görüşmeyi 2020’nin Haziran ayında yaptık. Şartlar eskiye oranla daha da zorlaşmıştı. Devletin, Kürt sorununa yaklaşımının ne olacağını çok net bir şekilde göstergesiydi bize uygulanan uygulamalar. Öyle farklı davranma yoktu ama genel olarak uygulanan arama prosedürü oldukça onur kırıcıydı. İmralı Cezaevi’nde uygulanan rutin yaklaşımlardı. Topluma bir mesaj vermek istiyorlardı.

 

Ömer Hayri Konar (sağda)

Telefon ya da mektup ile iletişim hiç kurdunuz mu?

İkinci görüşmemizde bize söyledi. “Belki bu son görüşmemiz olabilir, belki bir görüşme daha yaparlar ya da yapmazlar” demişti. Tam da öyle oldu. Toplam üç görüşme yaptık. Son görüşmeye kardeşim gitmişti. Her gittiğimizde yetkililerin yaklaşımı giderek daha da kötüleşiyordu. Bu aslında savaşın gidişatıyla da alakalı bir durumdu. 2020 Kasım’da kardeşim gitti o tarihten şimdiye kadar da görüşemiyoruz. 27 Mart 2020’de bir telefon görüşmesi yaptık. Kardeşim Elazığ Adliye'sine götürülmüş, bir savcı gözetiminde bir görüşme oldu. Onun dışında da hiçbir şekilde haber alamıyoruz, mektuplara izin verilmiyor. Buna dair Ankara’da 2021’nin Aralık ayında bir basın açıklaması yaptı. Ankara’ya gidip derneklerle bir çok kurumla görüştük. Ancak bu görüşmelerden bir sonuç çıkmadı.

Uluslararası insan hakları örgütlerinden beklentileriniz nedir?

AİHM’e dair sürekli demeç verdik. Yine tekrarlıyorum. AİHM üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir. Kendi çıkardıkları kanunlarını, uygulanıp uygulanmadığını denetlesinler. Kendilerinin oluşturduğu hukuka bağlı kalmasını istiyoruz. Sözlere değil pratik sonuçlarını görmek istiyoruz. CPT’ye görev düşüyor ama görmezden geliniyor. Bu durum bile başlı başına bir sorundur.

CPT geçen gün İmralı’yı ziyaret ettiğini duyurdu. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

CPT’nin tekrardan Türkiye’ye gidip İmralı Cezaevi'ni ziyaret etmesinden çok şey beklemiyorum. Neden beklemiyorum? Çünkü CPT’nin geçmiş pratiğinde ne yaptığını biliyorum. Geçmişte de gidip ziyaret ettiler. Koşulların ne kadar ağır olduğunu bilmelerine rağmen bugüne kadar bu koşulların iyileştirme konusunda hiçbir adım atmadılar. Kürtlerin topyekün eylemleri, uluslararası alanda gösterilen tepkiler belli bir kamuoyu oluşturdu. CPT göz boyama misali Kürtlere, “Siz istiyorsunuz, biz gidiyoruz” demeye getiriyor. İmralı Cezaevi sistemi yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Bana göre bu ziyaretin bir anlamı yok. Çünkü ülkelerin çıkarları her şeyin önüne geçiyor. Ülkelerin çıkar meselesi olunca CPT’de İmralı tecrit sistemine doğru yaklaşmıyor. Söyleyeceklerin sadece temenni mahiyetinde olabilir. Umarım bu sefer CPT daha doğru bir karar alarak şeffaf bir rapor hazırlar, toplumu bilgilendirir. Uluslararası hukuk uygulanırsa bir çok sorunu çözmüş olur.

Avukat ve aile görüşünün olmamasını neye bağlıyorsunuz?

Aile ve avukat görüşünün yapılmaması 2015 çözüm masasının devrilmesiyle daha derinlikli bir soruna neden oldu. İmralı tecrit sistemi, bütün Kürt halkını nefessiz bırakma konseptidir. Halkı öndersiz bırakma, topyekün savaş konseptini uygulama istemidir. 2015 yılından sonra tam bir savaş başlatıldı. Bütün Kürt kurumlarına, bütün Kürtlere karşı bir savaş başlatıldı. İmralı tecrit sisteminde başlayarak, bir bütün halka yönelik, gerillaya yönelik kapsamlı bir savaş başlatıldı. Görüştürmemenin en temel nedenin de bu olduğunu düşünüyorum. Amaç halkıda, gerillayı da bu yöntemle boğabilirim düşüncesidir. Hala bu düşünce devam ediyor. Bütün uluslararası tepkilere, Kürt halkının tepkisine rağmen bu tecridin sürdürülmesi topyekun savaş konseptinin devam ettiğini gösteriyor.

Kürt sorunu bağlamında tecrit ne anlama geliyor?

Kürt sorununun çözüm yerinin İmralı olduğunu herkes biliyor. Devlet İmralı tecrit sistemini derinleştirerek Kürt sorununu ötelemek istiyor. İktidara göre Kürt sorunu diye bir sorun yoktur. Ancak Kürt sorunu direk olarak İmralı sistemine bağlıdır. Devlette bunun farkındadır. Kürt sorunu, İmralı’da Önderliğin ortaya koyduğu paradigmayla ancak çözülür. Tecrit uygulanarak, sessizleştirerek Kürt sorununu görünmez kılmak istiyorlar.

Kürt sorununun barışçıl çözümünü savunanlar ilk olarak İmralı tecrit sisteminin kaldırılmasını savunmalıdır. Tecrit kalkarsa zaten barışçıl çözümün geleceğini hep birlikte göreceğiz. Bunu nereden biliyoruz? devlet yetkilileriyle Önderliğin barış görüşmeleri yaptığı zaman Türkiye’nin içine girdiği koşullardan biliyoruz.

***

Ömer Hayri Konar'a dair...

Ömer Hayri Konar, 1965 yılında Bingöl’ün Genç ilçesine bağlı Doğanlı köyünde dünyaya gelir. 1980 yılına kadar köyde yaşar. Belli bir dönem çalışma yürütür, 1980 askeri cuntasının döneminde yapılan gözaltılarda ismi olduğu için oda tutuklanıp Elazığ Askeri Cezaevi'nde bir buçuk yıl kalır. Cezaevinden çıktıktan sonra tekrardan köye döner ve çalışmalara devam eder. 1984 yılında yapılan gözaltılarda tekrardan ismi verilince aranır duruma düşer. Köye bir gece yapılan baskında karanlıktan faydalanarak askerlerin elinden kurtulur ve kısa süre sonrada gerilaya katılır. 17 yıllık gerilla yaşamından sonra  Suriye tarafından tutuklanarak 2002 yılında Türkiye teslim edilir. İlk olarak Hatay E Tipi Cezaevinde üç ay kalır. Malatya'daki Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM)’deki davalar gerekçe gösterilerek Malatya’ya sevk edilir. Adana, Erzurum, Malatya, Van ve Diyarbakır DGM’lerinde hakkında açılmış olan davalar birleştirilerek 10 yıllık yargılamanın sonunda ağırlaştırılmış müebbet cezası verilir. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası kesinleşince 2012 yılında Ankara Sincan Cezaevi'ne gönderilir. Çözüm Süreci'yle beraber sekreter olarak bir grubun İmralı’ya gitme durumu ortaya çıkınca, o da sevki için başvuru yapar. Adalet Bakanı Sadullah Ergin döneminde dilekçesi kabul oldu ancak sevk edilme durumu askıya alındı. İmralı Adasına gidişler durduruldu. 2015 yılında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın İmralı'ya gelmesini istediği kişiler arasında Konar da vardır. Ve kısa bir süre sonra Konar İmralı'ya gönderilir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.