Engels 168 yıl önce Türkiye için ne dedi?

Forum Haberleri —

  • “Türkiye’de ticaret yapanlar kimdir?” diye sorar Engels. “Elbette Türkler değil. Onların ticaret teşvik yöntemi kervan soymaya dayanırdı. Şimdi ise keyfi ve cebri tüm gaspları biraz daha medenileştirmişler…"

RAUF KARAKOÇAN

Osmanlı feodal sisteminin çöküşü ağırlıklı olarak 17 yy.’dan itibaren başlayan büyük ekonomik sistemin bozulmasına dayanır. Devlet aygıtının zayıflaması ve giderek çöküşü de ekonomik sorunlardan kaynağını almaktadır. Devlet sisteminde etkin yönetim kesimi Türk feodal beylerinden oluşmaktaydı. Bu sınıfın gücü tepede bulunan padişahın baskı aygıtlarından gelmekteydi. Çünkü Sultan veya Padişah devletin yüce reisiydi. Mutlak yönetici ve yönlendirici pozisyonundaydı. İmparatorluğun gelirleri ağır vergilere dayandırılmıştır. Üreten değil tam tersine üretim güçlerinin gelişimini imkânsız hale getiren bir sistemin sahibidir. Ekonomik nedenlerden dolayı ordu savaşamaz duruma gelmiş, merkezin eyaletlerle arası bozulmuş, İstanbul’dan atanan yöneticiler geniş Osmanlı topraklarındaki yönetimi zayıflamış ve koca imparator ayakları üzerine çökmüştür. O dönemin Osmanlı ekonomisine ilişkin Marx ve Engels ‘Türkiye’yi çevresindeki yırtıcılara güzel kokular saçan ve karbonhidrat kaynağı olabilecek ölü bir ata benzetmişlerdi (Marx ve Engels. “İngiliz Politikaları-Disraeli, Mülteciler- Londra ve Türkiye’de Mazzini” New York Daily Tribune, 7 Nisan 1853).’

Yıl olmuş 2021 kafa aynı kafa. Devletin mutlak hâkimi tek adam konumundaki diktatör Recep Tayyip Erdoğan. Kendisine bağlı eski Osmanlı feodal beyleri gibi yeni bir tabaka oluşturarak ülkeyi yönetiyor. Devletin bütün kurumları tek adam rejimine göre yapılandırıldı, yapılandırılıyor. Sivil-askeri güç odaklarını kendi denetimine aldı. Ekonomi politikasını da bu sisteme göre uyarladı. Hazine ve maliye bakanı, Merkez bankası başkanıya istifa ettirildi ya da görevden el çektirildi. Ekonomi tepetakla alabora olmuş haldedir. Türkiye, üreten bir sanayiden ziyade, montaj sanayiye dayanan bir üretim biçiminde çakılıp kalmıştır. Talan ekonomisini geliştirdikçe geliştirdiler. Ülkenin bütün kaynakları ranta kurban edildi. Yoksulluk çığ gibi büyümektedir. Ekonomik intihar vakaları her geçen gün artmaktadır. Bakmayın yerli ve milli yalanlarına. Sanayide yerli ve milli dedikleri her şey dışa bağımlıdır. Yerli ve milli tek şey beton dökmektir. Türkiye’yi betona gömdüler. Üreten kesimleri bitirme noktasına getirdiler. Özelikle Kürdistan’da tarım ve hayvancılığı güvenlikçi politikalardan dolayı öldürdüler.

Ekonomik sorunların baş gösterdiği Osmanlı döneminin ticaret sistemini de yine ustalardan alıntılayalım. “Türkiye’de ticaret yapanlar kimdir?” diye sorar Engels. “Elbette Türkler değil. Onların ticaret teşvik yöntemi kervan soymaya dayanırdı. Şimdi ise keyfi ve cebri tüm gaspları biraz daha medenileştirmişler. Rumlar, Ermeniler, Slovenler ve Frenkler geniş̧ limanlar inşa ettiler, ticaretin tamamını çekip cevirdiler ve bunun sonucunda Türk bey ve paşalarına teveccüh göstermek için de hiçbir sebep bulamadılar. Türkler Avrupa’dan tamamen çıkarılırsa ticarete zarar verecek hiçbir neden kalmayacaktı.” (F. Engels Türk Meselesi, New York Daily Tribune, 19 Nisan 1853). Ne güzel ifade etmişler. Günümüzde kervan kalmadı ama tam bir soygun ve talan düzenini kurdular. Osmanlı’nın ekonomisinin kötü bakiyesi şimdiki iktidarın yeni politikaları haline geldi.

Türkiye, cumhuriyet tarihinin en büyük doğa katliamını yaşıyor. Türkiye’nin ormanları, yaylaları, akarsuları, vadileri, kıyıları, tarım alanları, meraları nerdeyse el atılmadık yer bırakılmadı. Rant uğruna talan ekonomisine kurban edildi. Doymak bilmez oburlukla ülkenin bütün kaynakları tüketildi. Temel bazı kamu üretim tesislerini özelleştirildi, yabancı sermayeye peşkeş çekildi. Yap işlet devret modeli ile vatandaşa ağır vergiler bindirerek beli büküldü. Faşist iktidar ‘geçilmeyen köprünün’ parasını alan deli Dumrul gibi büyük yatırımların bedelini halka yükleyerek, vatandaştan vergisini tıkır tıkır almaktadır.

Elbette şimdiki Türkiye’nin, eski Osmanlı’nın tıpkısı gibi olmaz ama benzerlikleri de inkara gelinmez. Dışa bağımlı ekonominin sürdürülemez politikalarla yönetilmesi enflasyonu azdırmıştır. Soyguna, talana, ranta dayanan ekonominin üst yapı kurumunu inşa etmeye çalışıyorlar. Siyaset kurumunu ve hukuku buna göre düzenliyorlar. Anayasa mahkemesini kapatma istemi bu yönlü atılan adımlar olarak anlaşılması gerekir. Yokluğu, yoksulluğu iktisadın kurallarına uydurarak izah etmek pek mümkün değildir. Engelsin dediği gibi ‘keyfi ve cebri tüm gaspları biraz daha medenileştirmişler.’ Kayıt dışı harcamalar, örtülü ödenekler, kayıp paralar, itibar için yapılan tüketim çılgınlığı, denetlenemez para transferleri, Erdoğan’ın sıfırlayın dediği evdeki para stoklarını kim nasıl izah edebilir ki?  Akla ve bilime uymayan enflasyon rakamlarını izah etmenin bile zorlaştığı AKP iktidarında işler soygun düzenine göre işler.

Türkiye’deki ekonomik çöküntüyü kurtarmak, öngörülen ekonomik reformlarla mümkün değildir. Üretimi geliştiremez, yastık altı dövizi, altını bozdurmayla, dışardan sıcak para kredisi temin etmekle ekonominin çarklarını döndüremez, kur düşmez, TL’nin değer kaybı önlenemez, işsizliği engelleyemez, istihdamı geliştiremez, halkın alım gücü yükseltilemez, yoksulluğun önüne geçilemez. Merkez Bankası başkanını değişerek de hiç olmaz. Tek çare iktidarı değiştirmektir. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.