Erkek yazarların ipliği pazara çıkarken


Kültür/Sanat Haberleri —

KADINLAR

KADINLAR

  • Kadınlar artık konuşuyor/konuşacaklar, bu durumdan rahatsız olanlar da rahatsız olduğuyla kalacak. Fail olduğunu kendisinin bildiği; ama henüz ifşa edilmeyen erkekler mi? Onların da ne zaman ifşa edileceğim diye uykusu kaçacak. 

ZABEL MİRKAN


Sosyal medyada yazar Pelin Buzluk’un Hasan Ali Toptaş’la ilgili attığı bir tweet sonrası kadınlar bazen anonim, bazen de açık isimleriyle kullandıkları hesaplarından Toptaş’ın kendilerine yönelik taciz ve cinsel saldırıları anlattı. Açıklamalar, zaman geçtikçe, dünya genelinde büyük yankı uyandıran “Me too” hareketi ivmesi kazandı.
“Leyla” isimli bir Twitter kullanıcısı Toptaş’ın bir videosunu paylaştı ve şöyle dedi: “Bu adamın heyecanla ifşalanmasını heyecanla bekleyen kaç kişiyiz? Ben ve pek çok arkadaşımın kendisi ile nahoş anıları var üniversite yıllarına ait. Şu anki bilinç ve cesarete sahip olsam kesinlikle ifşa ederdim.”
Leyla isimli hesabın ardından Pelin Buzluk da Hasan Ali Toptaş’la ilgili taciz beyanında bulundu. Ardından yine yazar Aslı Tohumcu, Bora Abdo’yu ifşa etti. Hasan Ali Toptaş, failliğini kabul ederken Bora Abdo “Böyle olmaz” deyip, Aslı Tohumcu’nun yalan söylediğini iddia ederek kendisini aklamaya çalıştı; ancak Aslı Tohumcu’nun yıllar önce bir dergide başına gelen taciz vakasını anlattığında Bora Abdo’dan bahsettiği çok açıktı. Yazıda, aynı yayınevinden bir yazar, Aslı Tohumcu’nun bindiği taksiye izinsiz bir şekilde biniyor ve bana bir Boğaz turu yaşat minvalinde bir söylemde bulunuyordu. Bora Abdo’nun Aslı Tohumcu’ya attığı mailde o gece çok sarhoş olduğu, ilaçla birlikte alkol aldığı ve bunun kendisini kötü etkilediği, bu nedenle yaptıklarından pişman olduğu ve özür dilediği yazıyor. Bu maili okuyan her kadının zihninde yankılananı söyleyeyim: Kadınlar sarhoş olup bir şeyler yaptığında “hafif,” “ahlaksız” ve her şeyi hak eden olurken, erkekler sarhoş olduğunda her şeyi yapmayı kendilerinde hak gören ve sonrasında “pişman” olan canlılar oluyor.

Feminist bir yöntem olarak ifşa
Feminist bir yöntem olarak ifşa, failin yaptığını duyurmak için en son başvurulan yöntem olsa da kadınlara başka bir alan bırakılmadığı ve mahkemelerden çıkan kararlar sabit olduğu için; Twitter üzerinden ilerleyen süreç, kadınların bugüne dek dile getiremediklerini söylemelerini sağladı. Ve artık hızı kesilemeyen bir boyutta.
Ancak ifşa edilen İslamcı yazar ve kitabevi sahibi İbrahim Çolak’ın intiharından yine kadınlar sorumlu tutulmaya çalışıldı. Hatta öyle ki, iktidara yakın isimler ve mecralar ifşa sürecini başlatan Leyla isimli hesabın Fethullahçı olduğunu iddia ettiler. Ve bir itibarsızlaştırma süreci başladı. Oysa ki hesaptan atılan tweet’teki ironi çok basitti, kadının kast ettiği Amerika’da yaşayan bir adam (Fethullah Gülen) için yakalama kararı mı çıkarttınız’dan ötesi değildi. Ancak kadın hızla Fethullahçı ilân edildi ve dev bir linç başlatıldı. İbrahim Çolak üzerinde onlarca kadının taciz beyanı ve kadınlara gönderdiği mesajların ekran görüntüleri varken, suçlu yine kadın ilân edildi. Yazarın intiharından yine tacize ve cinsel saldırıya uğrayan kadınlar sorumlu tutuldu.

Soruyoruz
Peki sormak isteriz: Üzerinde taciz beyanı ve gönderdiği mesajların ekran görüntüleri de olan, gündelik yaşamda da kadınlara cinsel saldırıda bulunduğu öne sürülen İbrahim Çolak tüm bunları yaparken eşi ve çocuklarının yüzüne bakacak yüzü vardı da, ortaya çıktıktan sonra mı olmadı? Kadınları taciz ederken o çok savunduğu erdemler nasıl olmuştu da rafa kalkmıştı ve bunda hiçbir sorun yoktu, İbrahim Çolak ismini kullanarak genç kadınları taciz etmeye devam ediyordu da; ortaya çıkınca mı “Bana yakışmadı” oldu? Kimse İbrahim Çolak intihar etti diye zil takıp oynamıyor; sadece işlediği cinsel saldırı ve taciz suçlarının cezasını çekmesini istiyordu. Fakat kendisi intihar etmeyi tercih ettiği için üzerindeki beyanlarla aramızdan ayrılmış oldu. Aksini ispatlamakla yükümlüyken, işlediği suçları da kabul ederek yaptı bunu.

Tadınız kaçsın
Gelelim diğer yazarlara. Hasan Ali Toptaş ve Bora Abdo’yla, kitaplarını yayımlayan yayınevleri yollarını ayırdı. Yine keza, Hasan Ali Toptaş’ı, onu ifşa eden kadınlara yönelik tecavüz imalarıyla savunan Ali Lidar’la da, yayınevi tüm bağını kopardı. İbrahim Çolak’ın intihar haberinin acıklı şekillerde dolaşıma sokulması ve Leyla hesabının Fethullahçı olarak damgalanması kadınların ifşalarına gölge düşürmeye çalışsa da kadınlar konuşmaya devam ediyor. Örneğin “Leyla’nın Yayındayım” etiketi, önceki gün akşam sosyal medyada kendisine en çok yer bulan gündemlerdendi.
Ama elbette, tahmin ettiğimiz üzere, iki gündür sadece kadınlar konuştuğu için toplumun çoğu rahatsız, huzursuz. “Aman tadımız kaçmasın” bakışıyla olan biteni izliyorlar. Özellikle de kendisi de kadınları taciz etmiş, ısrarlı aramalara ve takiplere maruz bırakmış, “hayır” denilmesinden anlamayan erkekler.
Bizi öldürenlerin en yakınımızdaki erkekler olduğu somut verilerle de kanıtlanmışken, dolayısıyla bizler babalarımıza, erkek arkadaşlarımıza dahi güvenmiyorken; tanımadığımız ama fail olma ihtimalinin son derece yüksek olduğunu bildiğimiz sizlere mi güveneceğiz? Tüm bu tartışmadaki “kontrolden çıkma” olarak tanımladığınız şey, yıllardır konuşturulmayan kadınların bir anda ve hep birlikte konuşmasından kaynaklanıyor olabilir mi? Kadınlara konuşulması için fırsat vermediğiniz günlerin hesabı bu bir-iki günde soruluyor olabilir mi? Kadınlar artık konuşuyor/konuşacaklar, bu durumdan rahatsız olanlar da rahatsız olduğuyla kalacak. Fail olduğunu kendisinin bildiği; ama henüz ifşa edilmeyen erkekler mi? Onların da ne zaman ifşa edileceğim diye uykusu kaçacak. 


Toptaş taciz özrünü geri aldı!


Hasan Ali Toptaş, hakkında gündeme gelen taciz açıklamaları sonrası "samimiyetle özür dilediğini" söylemişti. Bu açıklama sonrası gelen tepkilerin ardından Toptaş'ın Everest Yayınları ile olan ilişkisi de sonlandırılmıştı. Toptaş, özründen birkaç gün sonra geri adım atarak açıklamaların yalan olduğunu söyledi, özür dilemediğini iddia etti.
"Kadının beyanı esastır diye bir düstur olamaz. Kadının beyanını esas almanın bu ülkede nelere yol açtığını da gördük" diyen Toptaş, "Erkeğin olduğu gibi kadının da üçkâğıtçısı vardır elbet, erkeğin olduğu gibi kadının da edepsizi, kadının da içi kötülük dolu olanı vardır. Bence o kural yanlış anlaşılıyor" ifadesini kullandı.



Lilav kitapları raftan indirdi

 


Kadınların sosyal medyada başlattığı taciz ifşalarının ardından Amed’in Ofis semtinde bulunan Lilav Kitabevi, kadınları cinsel tacize maruz bırakan yazar Bora Abdo ve Hasan Ali Topbaş’ın kitaplarını raflardan indirme kararı aldı. 
Lilav Kitabevi, sosyal medya hesaplarından yaptıkları paylaşımlarda tacizle adı anılan kişilerin kitaplarını raflardan indirme kararı aldıklarını belirterek, kadınların yanında olduklarını duyurdu. 

62 kadın örgütü: Uykularınız kaçsın

Sosyal medyada taciz faillerini teşhir eden kadınlarla dayanışan 62 kadın örgütü, yaşanan cinsel şiddete karşı birlikte mücadele vurgusu yaptı. 
62 kadın örgütü, ortak metinle tacize sessiz kalmayacaklarını belirtti. İmzaya açılan metinde, 8 Aralık’tan bu yana sosyal medyada Leyla Salinger’in Hasan Ali Toptaş hakkında attığı tweet ile başlayan ve kadın dayanışmasıyla büyüyen eylemde birçok failin isiminin tek tek ortaya döküldüğü ifade edildi. Metin de, binlerce kadının yıllardır yüksek sesle ifade edemediği, maruz bırakıldığı tacizi sosyal medya hesaplarında dile getirdiğine vurgu yapıldı.

Linç kampanyası
İfşaları kabul ettikten sonra intihar eden yayınevi sahibi İbrahim Çolak’a da işaret edilen metinde, “Bunun üzerine arkadaşımız Leyla Salinger bu şahsın intiharının sorumlusuymuş gibi yüzlerce hesap tarafından hedef gösterildi. Hepimiz biliyoruz ki kadınlar tarafından tacize isyan hareketleri patriyarkal düzen tarafından her zaman bastırılmaya ve farklı yöntemlerle itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. Bugün başlatılan bu linç kampanyası her kesimden kadının isyanı karşısında paniğe kapılan patriyarkanın isyanın sesini yükselten kadınlara ‘susacaksınız’ deme biçimidir” denildi.
Açıklamada, “Kadınlar, taciz varsa sorumlunun öncelikle tacizci ve beraberinde tacizciyle dayanışanlarla birlikte, failleri aklamak yönlü işleyen yargı pratiği olduğunu binlerce kez haykıracak, maruz bırakıldığımız tacizi yüksek sesle söylediğimiz için kendimizi suçlamayacak, bugün de bundan sonra da erkek şiddeti karşısında sessiz kalmayan her kadının yanında olacağız ve mücadelemizden asla geri adım atmayacağız” İfadelerine yer verildi. 

Artık yeter


Kadın fotoğrafçıların oluşturduğu Varız Buradayız İnisiyatifi de, cinsel şiddeti teşhir eden kadınlarla dayanışmak amacıyla yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “ARTIK YETER! diyor; tecavüz kültüründen beslenen erkek egemen zihniyete geçit vermemek için dayanışmayı büyütüyoruz. Kadınların gördükleri şiddeti açıklaması, anlatması da hiçbir zaman kolay olmadı. Çünkü yüzyıllar boyunca korkuyla büyütüldük, susmamız, utanmamız konusunda eğitildik. Susmayacağız ve konuştukça, ifşa ettikçe utanan artık biz olmayacağız. Hesap sorulması gereken şiddete maruz bırakılan değil, şiddeti gerçekleştiren olmalıdır. 
 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.