Esad’a darbeyi Rusya organize etti

Dosya Haberleri —

Mihraç Ural/foto:AFP

Mihraç Ural/foto:AFP

Suriye Direniş Hareketi komutanlarından Mihraç Ural’la Beşar Esad’ın çöküşünü, HTŞ’nin Alevilere saldırılarını ve Suriye’nin geleceğini konuştuk.

  • Rusya, Beşar Esad’ı “oradan yönetirsin” diye Şam’dan Lazkiye’ye gönderiyor. Böylece 5. Kolordu’nun komutanlığını eline geçirerek Şam’a giriyor ve tüm müesseseleri Colani’ye hediye ediyor. Lazkiye, Tartus, Humus’tan tek kurşun sıkmadan geriye çekiliyor. Yukarıdan gelen karar şu: “Silahı bırakın, direnme olmayacak!”
  • Türkiye, Suriye’nin Alevi bölgelerine doğru nüfuz alanını genişletmeye çalışıyor. MİT Suriye’de 06 plakalı araçlarla cirit atıyor. Aleviler, meclisler kurmaya başladı ancak hala örgütlenmelerini tamamlayamadılar. Alevilerin en temel istemleri, Suriye’de federal yapıdır. Eğer örgütlenmelerini tamamlayamazlarsa, ölüm gelir dayanır ve hiçbir şey kazanamazlar.

İSMET KAYHAN

Suriye!.. 2011 yılından bu yana savaşlara, çatışmalara, katliamlara ve yıkımlara sahne olan ve 13 yıl boyunca birbirinden farklı üç sistemle yönetilen bir ülkeydi. Tarih 27 Kasım 2024'ü gösterdiğinde ise dengeler değişti. Türk devletinin desteklediği Heyet Tehrir El Şam (HTŞ) ve Suriye Milli Ordusu (SMO) çeteleri Halep-Şam bağlantısını keserek saldırıya geçti ve 7 Aralık gecesi Şam’ın kontrolünü eline aldı; 53 yılık BAAS rejimi yıkıldı. Ancak o günden bu yana Suriye bir kez daha çatışmaların merkezi haline geldi. SMO çeteleri Kürtlere, HTŞ ve diğer çete grupları ise Lazkiye, Tartus bölgelerinde Arap Alevilere saldırıyor. Tam bir kaos hakim diyebiliriz. Ülkede çete katliamları sürerken, Beşar Esad’ın Suriye’den nasıl kaçtığını, Rusya ve Türkiye’nin rolünü ve halkların geleceğini Suriye Direniş Hareketi komutanlarından Mihraç Ural’la konuştuk.

Nasıl olur da Esad yönetimi tek kurşun sıkmadan yıkıldı?

Esasında “tek kurşun sıkmadan yıkıldı” tabiri yanlış bir tabir. Ama Lazkiye, tek kurşun sıkmadan teslim edildi. Ancak direnme Halep’in işgali sırasında başladı. Halep’ten sonra Cisr eş Şuğur’dan indiler Hama’ya saldırdılar. Hama’ya saldırdıklarında Savunma Bakanı bizzat oralara gitti, mücadele eden unsurları tebrik etti ve bu katil sürüsünün, buraya kadar gelip dayandıklarını ve bundan sonra gerileyeceklerini iddia etti. Orada devlet yanlısı birçok insanla görüştü. O insanlar hep bir ağızdan sonuna kadar direneceklerini ve HTŞ kuvvetlerini yenilgiye uğratacaklarını söyledi. Direnme oldu fakat Halep direnmesi sırasında bir şeyler oldu. Ne olduğu üzerinde yorum yapmak gerekir.

Ne oldu peki?

Hama’ya gelip dayandıklarında direniş çok iyi devam etti. Hama bir tarafta, diğer illerde de hazırlıklar tamamlandı. Ciddi bir direnişle karşılayacağımızı ifade ettik ve herkes bu hazırlık içindeydi. Çünkü mekanizma çalışıyordu. Üstten gelen emir alta doğru gidiyordu. Ne olduysa Hama’nın düşmesiyle birlikte oldu. Hama düştü, ardından Humus’a yöneldiler. Humus’tan sonra Şam’a yöneleceklerdi ama Humus’ta durduruldular. Fakat ne olduysa komuta sisteminde ve komutan düzeyinde bir şeyler oldu. Suriye ordusu, ordu olma özelliğini yitirdi ve her tarafta dökülmeye başladı. Bu nasıl, neden oldu? Beşar Esad buralarda mıydı, yoksa Rusya tarafından çağrılıp orada alıkonuldu mu?

Ruslar mı alıkoydu?

Bu kesin değil. Oğlu Hafız’ın yayınladığı videoda babasının birlikte hareket ettiğini, Şam Havaalanı’nda beraber olduklarını, oradan da Rus subayın talimatıyla Lazkiye’ye geçtiklerini anlatıyor. Eğer bu doğruysa Esad, yönetimini, yönetiminin etkinliğini kaybetti demektir. Şam’dasın, ordu elinin altında, her türlü güç elinin altında, direnmekten başka yapacağın bir şey yok. Lazkiye’deki direniş zaten ayakta. Bu alanlarda terörist Cebel Türkmen Tugayı (Türkmen Dağı Tugayı) bir adım bile ilerleyemedi. Çünkü Suriye ordusu bunların boğazını sıktı ve hareketsiz hale getirdi. Hiçbir şekilde şehre inemediler, hep dağlarda kaldılar.

Esad neden direniş çağrısı yapmadı?

Şimdi Beşar’ın oğlu Hafız’ın anlattıkları doğruysa, Beşar Esad’ın, yönetimini kaybettiğini, alttaki ordu birimlerine etki edecek gücü kalmadığını, herhangi bir direniş çağrısı yapma eğiliminde olmadığını söylememiz gerekiyor. Yok eğer 27 Kasım 2024’ten sonra Beşar Esad, Rusya’ya, birtakım görüşmeler yapmak üzere gitmiş ve ülkesine tekrar dönmemiş ise savaşı yönetme durumunda olmamış ve dolayısıyla tutuklanmış demektir. Beşar Esad tutuklanmış ise doğal olarak bütün bu söylediklerimizin hepsi boşa gidecektir. Birileri gelip merkezden kararlar çıkartacak ve ordunun teslim olmasını, devletin çökmesini sağlayacak.

Suriye ordusu nasıl teslim olmaya zorlandı?

Suriye ordusu emir komuta zincirine bağlıdır. Emir komuta zinciri çerçevesinde eğer silah bırakma kararı alınmışsa silahı öyle bırakır. En önemli komutanlar, mücadele eden pırıl pırıl yiğitler darmaduman oldu. Bunu izah etmek gerekiyor. Bu, mutlaka merkezi yönetim çerçevesinde, merkezden gelen emir ve talimatla bu ordu çözülebildi. Bu ordu böyle sessiz sedasız her şeyi terk ederek devletin olanaklarını karşı tarafa hediye ederek bu hale geldi.

Ordu üst kademesinde neler oldu?

Orada garip şeyler var. Mesela 4. Tümen, devleti korumakla yükümlü olan bu tümenin komutan yardımcısı Liva Ali Mahmud direnme tavrı gösteriyor, direneceğini söylüyor. Bir Rus subayı “ya ordu birimlerine silah bırakma talimatı verirsin ya da ölürsün” diyor ve bu seçenek karşısında direneceğini söyleyen Liva Ali Mahmud bir kurşunla katlediliyor. Bir de 5. Kolordu var. Bu kolordu savaş sürecinde karşı tarafta olanların gelip teslim olmalarından oluşturulan bir kolordudur. 5. Kolordu Şam’a ilk giren askeri birliktir. Şam’a ilk giren, Colani’nin HTŞ güçleri değil, bu 5. Kolordu’dur. Şam’a o giriyor, denetimi sağlıyor, Liva Ali Mahmud’un katledilmesi olayı gerçekleşiyor, ondan sonra çözülme başlıyor. Böylelikle, karşı devrimcilerin oluşturduğu 5. Kolordu yeniden geldikleri asıl yerlerine, karşı devrim saflarına dönmüş oluyor ve Colani’nin adamları olarak karşımıza çıkıyorlar. Ve HTŞ Şam’a giriş yapmadan önce bunlar giriş yapıyor ve her tarafı teslim alıyorlar. Direneceğini söyleyen Liva Ali Mahmud kurşunlanıp öldürüldükten sonra bütün ordu ve devlet birimlerine “silahlarını bırak ve geriye çekil” talimatı veriliyor.

Talimatı veren kim?

Yukarıdan orduya yapılan bir darbeden bahsedilebiliriz. Bunun sonucunda sadece ordu değil devletin bütün kurumları, Muhaberat, Askeri Güvenlik, Devlet Güvenliği, Siyasi Güvenlik gibi kurumlar toptan, her şeylerini terk ederek geri çekildiler.

Suriye ordusunu teslim olmaya Rusya mı zorladı?

Başka ne anlama gelebilir ki? Rusya bu konuda Beşar Esad’ın, eğer yaşıyor ve mücadele alanında ise bunu durduracak bir karar almış oluyor. Beşar Esad, Lazkiye’ye sürgün ediliyor, “oradan yönetirsin” diye, Şam Havaalanı’ndan Lazkiye Havaalanı’na gönderiliyor. Böylelikle 5. Kolordu’nun komutanlığını eline geçirmiş olan Rusya, Şam’a giriyor ve Şam’da bütün bu müesseseleri Colani’ye hediye ediyor. Direnen kimse yok. Lazkiye, Tartus, Humus yöresinde öylesine güçlü bir direniş söz konusu, bunlar bir tek kurşun sıkmadan geriye çekiliyor ve bütün her şeyi düşmana teslim ediyor. Hatta 8 Aralık’ta iki tane arabayla, yani 10-15 kişilik bir grup Lazkiye’nin ortasına geliyorlar. Bu 10-15 kişilik grup Lazkiye’yi teslim alıyor. Niye? Çünkü devlet terk edilmiş, karşılarında direnen kimse yok. Oysa herhangi bir mahalle dirense bunları yok edebilecek. Aralık’ın 7’sinde, 8’inde yaşananlar bunlar. Çok iyi biliyorum, oradaydım; 9 Aralık’ta Humus’ta iki araç değil, bir araç bile yok... Şehir tamamen bir boşluğa terk edilmiş. Bütün devlet birimleri, Askeri Emniyet, Devlet Emniyeti, Siyasi Emniyet; hepsi tasfiye olmuş, herkes evine gidiyor. Neler oluyor? “Merkezden gelen emir gereği böyle bırakıyoruz. Herhangi bir komutan, herhangi bir devlet yetkilisi gelip toparlasa şimdiye kadar direniyor, mücadele ediyor olacaklardı. Ama yukarıdan gelen karar: “Silahı bırakın, direnme olmayacak!”

Ama Hama’da bir direnme hattı oluşturulacağı açıklanmıştı…

Ama oradan geri çekilme oldu. Ardından Humus’ta direnileceği ve HTŞ’ye geçit verilmeyeceği açıklandı ama oradan da geri çekilme oldu. Humus’ta Hizbullah güçleri bizim güçlerle birlikte direniyordu. Hem de çok iyi direniyordu. İşte ne olduysa ayın 7’sinde oldu. Cumhuriyet Saray’ında ayın 7’sinde neler döndüyse o zaman olanlar oldu.

Rusya ve İran neden desteğini çekti?

Onu bilemeyiz. Bildiğimiz, Katar’ın Beşar Esad’a karşı düşmanlığıdır. Bunu iyi biliyoruz. Bunlar Colani ile ittifak kurup ‘savaş sona erdi, kimse direnmeyecek, size karşı kimse bir şey yapmayacak’ diye kendi aralarında anlaşmış olabilirler. Ruslar kendi çıkarları için Katar’ın liderliğinde ittifaka girmiş olabilir. Gücü olduğu halde savaşmadan, direnmeden devlet bu teslimiyeti nasıl yapar? İran’ı bilmiyorum. Ama Ruslar Katar’la birlikte bu işi organize ettiler. Bunun Ukrayna savaşıyla bağlantısı vardır. Biz 2024’ün Ağustos’undan beri hep şunu duyardık: Suriye teslim edilecek, arkasından Ukrayna teslim edilecek, yani ikili teslimat olacak. Böyle bir anlaşmanın olduğu söylenip duruldu. Biz bunu ciddiye almazdık. Böyle şey olur mu? Çünkü biz direniyorduk. Devlet Lazkiye kuzeyinden ta Humus’a kadar uzanan bu sağ silsilesini öyle sağlam tuttu ki hiç kimse oradan bir zırnık bile alamaz. Nasıl aldılar? Sonuçta bir kararla silahlar teslim alındı. Bir kararla bütün devlet olanakları teslim edildi. 

Şu ana kadar Esad yönetiminden hiç kimse bu sürece dair neden bir açıklama yapmıyor?

Herkes açısından Esad defteri kapandı. Esad yeniden dönemez, bir şey yapamaz. Bu olmadığına göre yeniye doğru bir gidiş var, yeniyi oluşturma çabası öne geçti. Artık Beşar Esad’la yürünecek bir yolumuz yok. Bu, ister Beşar Esad’ın tutuklandığı şeklinde olsun isterse de kendi iradesiyle yaptığı bir şey olsun. Esad yönetimi sona erdi. Oysa Halep işgal edildiği zaman televizyona çıkıp kısa bir açıklama yapsaydı, halkı, orduyu bir araya getirip direnme talimatı verseydi bu cihatçı terör güçlerinin ilerleme şansları olamazdı. Tersine, Beşar Esad böyle bir adım atsaydı belki de kazanacağı çok şey olurdu. Hem de Erdoğan’ın hesaplarını da hiçe sayarak İdlip’e girip orayı kurtarabilirdi. Ama olmadı. Bir çağrı, bir açıklama yapmadı. Oğlu diyor ki “biz Şam Havaalanı’ndan Lazkiye’ye gittik, arıyoruz Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nı, Saray'da kimse yok”. 7’sinde herkes kaçmış, 8’inde kimse kalmamış.

Devletin çözülmesini öyle kabul etti. Büyük bürokratlardan ya da ordu komutanlarından çok değerli insanlar vardı, benim tanıdığım; “İmad” Ali Mahmud Abbas (eski Savunma Bakanı), “Liva” Kifah Mülhim, “Liva” Süheyl Hasan, vb. komutanlar... Emekli “Liva” Selim Harba, emekli “Liva” Hasan Mirhec, emekli “Liva” Heysem Assaf, emekli “Liva” Ramadan Ramadan, emekli “Liva” Bereket Bereket  gibi değerli komutanlar...  Bunlar önemli insanlar, önemli çabalar sarf ettiler, emekleri var, son ana kadar direnmeyi öneren insanlar. Beşar Esad direnme çağrısı içeren bir açıklama yapsaydı olumlu sonuçlar alınabilirdi. Bıraktılar! Olacak şey değil, seyrettiler. Yıkılışı, kaçışı seyrettiler. Bu, 14 yıl boyunca direnişi seçen, direnişi sergileyen bir Beşar Esad kişiliği ile tezat oluşturan bir şey. Bu, Beşar Esad tarzı değildir. Hiçbir şekilde Beşar’ın tarzı değildir. Her türlü kolaylığı sağladıkları halde Erdoğan’la buluşmayı reddeden, hiçbir teslimiyet tavrını veya tavizi kabul etmeyen bir lider nasıl olur da devletin tasfiyesini böyle karşılar! Bu, olacak şey değil. Buradan yola çıkarak diyoruz ki bir şeyler oldu; ya tutuklanmış... Hatta onun Rusya’da tutuklandığı ve çamaşır suyu içerek intihara yeltenmiş, bunun üzerine hastaneye kaldırılmış olduğu söyleniyor. Bu daha mantıklı geliyor. Sonuçta olan oldu. Devlet tamamen yıkıldı. Ve bu yıkılışta Beşar Esad’ın etkisi oldu.

 

Esad şimdi tutsak mı?

Böyle olmasa direniş olurdu. Direniş olmadığına göre bu böyledir. Savaşmadan mağlubiyeti kabul etmek... Bunun tarihte örneği yok.

Trump, Türkiye’nin Suriye’ye çöktüğünü söyledi. Şu an Türkiye Suriye’de nasıl bir politika izliyor?

Trump yönetime yeni geldi. Erdoğan ise eskiden beri yönetimdeydi, 22 yıldır. Bütün bu yıllar içinde Erdoğan, siyasetini Suriye üzerine kurguladı. Suriye’yi ekonomik olarak yıkmak, çökertmek! Olmadı, savaşa sürdü. Saldırgan teröristleri besledi. 911 kilometre (km) olan Türkiye-Suriye sınırını cihatçı teröristlere açtı. Dünyanın bütün ülkelerinden toplayıp buraya yığdıkları cihatçı teröristleri kendisi besledi. Sınırlarını açarak projelerine hizmet etmesi için Suriye’den Türkiye’ye mülteci gidişini kışkırttı. Milyonlarca mültecinin Türkiye’ye geçişini sağladı.

Suriye’yi parçalamaktan başka bir amacı yoktur. Erdoğan, Trump’ın bugün gördüğünden değil, ta eskilerden beri Suriye’ye karşı düşmanlık yapıyor. Dolayısıyla Suriye’nin bu son çöküşünde Erdoğan Colani’ye her türlü desteği sağladı, güçlerini birleştirdi, savaşa sürdü ve savaş sonrasında şimdi Colani’ye şartlar koşuyor. Askeri, ekonomik anlaşmalar dayatıyor. Bunlara ek olarak Türkmen davasını gündeme getirdi. Artık Suriye’de bir Türkmen davası vardır. Suriye’nin bütünlüğü bunların işine gelmiyor, parçalanmış bir Suriye işlerine geliyor. Bakmayın lafta “Suriye’nin toprak bütünlüğü” laflarına. Bu lafları sadece Kürt hareketine karşıt olarak kullanıyorlar. Bunun için Türkmen Dağı Tugayı ve Suriye Milli Ordusu denilen askeri yapılanmalar kurdular. Bunlar artık Suriye’de kalıcı askeri güçler olarak varlık gösteriyor. Böylelikle, Trump’ın bildiğinin çok ötesinde Suriye’ye çöktü ve artık geri dönülmez süreçler başladı. 

Türkmen davasından kastanız nedir?

Evet, Lazkiye bölgesinde bir Türkmen davası yaratmaya çalışıyorlar. Sınırdan 30 km içeriye doğru bir çizgi çizmeye kalkarsak Lazkiye’nin yarısı gider, Halep’e ve daha da öteye gider. Bu bölgede bir Türkmen davası olarak karşımıza gelir. Türkmen örgütler Baas Partisi’nin dinlenme kamplarını ele geçirdiler. Orada askeri eğitim vererek askeri devreler çıkardılar. Suriye toplumuyla barış içinde yaşayan Türkmenleri silah altına alarak çatışmalara hazır hale getirdiler. Böylelikle Erdoğan pratikte kendisinin doğrudan müdahale etmesi yerine buradaki Türkmenleri harekete geçiriyor veya koruma altına alıyor ve böyle bir askeri doku oluşturmaya çalışıyor. Suriye’de yönetim devrildikten sonra Alevi bölgelerinde boş buldukları bütün ev ve işyerlerine el koydular ve buralara ya Türkmen aileleri yerleştirdiler ya da askeri karargâh haline getirdiler. Bunlar, Erdoğan’ın Suriye üzerine geliştirmiş olduğu yayılmacı politikası olarak karşımıza çıkıyor.

Türkiye, Suriye’nin Alevi bölgelerine doğru nüfuz alanını genişletmeye çalışıyor. Demografik olarak bunu yapıyorlar. Bunun yanı sıra yönetsel olarak da bunu yapmaya çalışıyor. MİT Suriye’de 06 plakalı araçlarla cirit atıyor. Gerekli gördüğü kişileri yakalayıp Türkiye’ye götürüp Antakya’da sorguluyor, tutuklama gereği duyduklarını tutukluyor, gerek görmediklerini ise işkenceli sorgulardan sonra getirip aldığı yere bırakıyor.

Son bir hafta içinde Alevilerin yaşadığı bölgede toplu katliamlar yaşanıyor. Neler söyleyeceksiniz?

Suriye’de Alevileri bekleyen, yargısız ölüm! Daha fazla katliam ve ölüm. Bu arada yüzlerce Alevi katledildi. Kaçırılan kadınlar, fidye için kaçırılan insanlar... Alevi köylere dalıp insanları katleden bu HTŞ güçleri her açıdan Alevileri hedef haline getirmiştir. Özellikle üniversitelerde öğretim görevlisi olan Alevileri ve diğer yetkin Alevi insanları öldürmeye başladılar. Her gün Alevilere yönelik katliam girişimlerinin yapılması bir kader gibi dayatılıyor. Bunun üzerine Aleviler toplanıp meclisler kurmaya başladı. Ölüm, Alevilere dayatılan en önemli sorundur. Alevi toplumunun yeni HTŞ yönetiminden bekleyebilecekleri hiçbir şey yoktur. Şimdi “Esad kaçkınlarını” katletme adı altında her köy ve kasabada Aleviler katledildi. Colani’nin çağrısı üzerine binlerce savunmasız insanı topluca mezara gömdü. Özetle Hristiyanlar, Dürziler ve Kürtler etkindir. Kala kala Aleviler kaldı. Aleviler hala örgütlenmelerini tamamlayamadılar. Örgütsel yapılarını kuracak hamlelere henüz giremediler. Bu da bir sorundur.

Aleviler nasıl örgütlenecek?

Alevilerin en temel istemleri, Suriye’de federal yapıdır. Suriye federalizme muhtaçtır. Aleviler federal sistemde yer almaları halinde kendilerini koruyacaklar, gelecek kuşakların da korunmasını sağlayacaklar. Yok eğer hala örgütlenme yapılarını tamamlamazlar, askeri örgütlenmelerini oluşturmazlarsa bu zorlukların altından kalkmaları zor olur. Ölüm gelir dayanır, tek tek, ev ev baskın üzerine baskın yerler ve sonuçta hiçbir şey kazanamazlar.

HTŞ’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

HTŞ onlarca grubun bir toplamı. Şimdi birbirleriyle uyumlu gibi görünüyor ama devleti kurmada bölünmeler başlayacak. Ki şimdiden bunun belirtilerini görüyoruz. Çatışmalar başlayacak. Buna Kürtlerin, Hristiyanların, Dürzilerin ve Alevilerin de katılımıyla bu parçalanmış yapı birbirine girecek. Ve sonuçta bu durum, HTŞ’nin ülke yönetme şansını elinden alacak. HTŞ ülke yönetecek güce ve kadrolara sahip değil. On binlerce ordu elemanı nereye gidecek? Bunları lağvediyor. Ordusuz devlet ve millet! Bu nereye kadar gidecek? Devlet yönetimindeki görevlerinden atılan on binlerce insan da günü gelip silaha sarılacak ve bunlara karşı savaşacaktır. 

Dürziler, Kürtler ve Alevilerin ortak bir şekilde örgütlenmesi mümkün mü? Bu nasıl olacak?

Bu mümkün, gelecekte mümkün. Ancak her birinin yürüteceği mücadeleye bağlıdır. Kürtler hazırlar. Onlar ciddi bir biçimde örgütlendiler, demokratik bir şekilde yapılarını kurdular. Bununla da kalmadılar Alevilere el uzattılar. Bunu ben biliyorum. Yaptıkları doğru. Uzatılan bu eli Aleviler mutlaka tutmalı, ciddiye almalı ve bu doğrultuda ilerlemeleri gerekiyor. Dürziler de askeri örgütlenmelerini oluşturdular, kendilerini koruyacaklar. Ama işin içine İsrail girerse sorunlar çok daha farklı boyutlar alır. Aleviler İsrail ile ortak bir çerçevede olmayı asla kabul etmezler. Dürziler kabul ederlerse onu bilmiyorum. Bu açıdan gelecekte Kürtler ile Alevilerin birlikte olması hayati öneme sahip bir adımdır. Bu adım atılırsa Aleviler de kendilerini kurtarırlar. Aleviler başka yolla kurtuluşu sağlayamazlar. 

Zaten şimdi Kürdistan’da savaşan Aleviler var. Alevilerin Kürtlerle dayanışmadan başka sarılabilecekleri alternatif yoktur. Aleviler Kürtlerle omuz omuza olup bu mücadeleyi yürütmesi gerekiyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.