Feminist bir reji, Mirina Jeanne D’Arcê

Kültür/Sanat Haberleri —

Mirina Jeanne D’Arcê

Mirina Jeanne D’Arcê

  • Stefan Tsanev’in; İngiltere’ye karşı tam bir direnişle ülkesini savunan Fransız azizesi Jeanne D’Arc efsanesinden yola çıkarak kaleme aldığı Jeanne D’arc’ın Öteki Ölümü adlı oyunu Dilawer Zeraq’ın çevirisiyle Mirina Jeanne D’Arcê olarak Kürtçe sahnelendi.

BİRCAN DEĞİRMENCİ/AMED

Amed Şehir Tiyatrosu yeni sezonda perdelerini Mirina Jeanne D’Arcê (Jeanne D’Arc’ın Öteki Ölümü) adlı oyunla açtı
Trajedi ve mizahın harmanlandığı oyunda; bir kadının her türlü güce karşı duruşunun mücadelesine tanık olurken, bireyin; din ve milliyetçilik gibi kavramların yozlaşması sonucunda  toplum tarafından nasıl ablukaya alındığını görüyoruz. Tanrı, insan ve iktidar ilişkisini sorgulayan oyun; yaratılmış dahi olsak sorumluluğumuzun Tanrıya değil, onun yeryüzündeki sureti olan insana ve hayata karşı olduğunu savunuyor. Oyun aynı zamanda insanın güç karşısında giderek daha iyi ‘sürünen’ zavallı bir yaratık olmakla, inancı uğruna ölümü göze alabilen cesur bir savaşçı olmak arasında yaptığı tercihin bir nevi hayatı anlamlandırma gayretinin bir sonucu olduğunu gözler önüne seriyor. 


Oyunun yönetmen koltuğunda İzmir Mezopotamya Kültür Merkezi’nde başlayarak 23 yıldır tiyatroda oyunculuk, organizasyon, yöneticilik ve program yapımcılığı yapan ve ilk olarak Hema hema Jin Elizabeth’le yönetmenliğe adım atan Berfin Emektar var.  Oyunda Jeanne D’arc’ı Nurşen Adıgüzel oynuyor. Oyuncuya Amed Şehir Tiyatrosu’nun kıdemli oyuncuları Yavuz Akkuzu ve Özcan Ateş eşlik ediyor. Bir saatlik tek perdelik oyunun dinamizmi ve ritmi hiç düşmediği için sıkılmadan izliyorsunuz. Derin bir felsefi tartışmanın yapıldığı oyunda mizah duygusunun dozu da iyi ayarlanmış.  Yönetmen Berfin Emektar ve başrol oyuncusu Nurşen Adıgüzel ile oyun, tiyatro ve gelecek dönem projelerine ilişkin konuştuk. 

Feminist bir reji
Kadın meselesini öncelikli bir mesele olarak ele aldığını, bu sebeple içerik olarak feminist bir reji yaratmak ve oyuncu olarak da güçlü kadın profilini açığa çıkartmak için yola çıktığını söylüyor Emektar. “Klasik metinlerde de hatta sahnenin dilinde de bir erillik söz konusu. Ne kadar başarılı olduk bilmiyorum ama Jeanne D’arc’in Öteki Ölümü oyununda güçlü bir kadın oyuncu karakteri var. Kürt tiyatrosu açısından çok fazla kadın oyuncunun öne çıktığı oyunlar göremiyoruz. Kürt tiyatrosu denince akla hep erkek oyuncular geliyor. Bu kadın oyuncuların olmadığı anlamına gelmiyor. Aslında alan bulamıyor. Metinlerin de bunda etkisi var. Bir erkek yönetmenin maalesef öyle bir derdi yok. Kürt tiyatrosunda bana göre son yıllarda kadınlar birçok aşamasında önemli bir yerde ama genelde sahnede çok sönük. Kadın karakterinin sahnede güçlü olmasını istiyorum.”

Berfin Emektar


Yazar Stefan Tsevan’ın kadın meselesine baktığı yeri ve metnin dilini çok sevdiği için tercih ettiğini söylüyor Emektar. 
“Sahnede Jeanne D’Arc yok aslında ama onun fikri, bütün mücadelesi, felsefi tartışması, erkekle olan bağı, duruşunu her şeyi sahnede görüyoruz.”
 Ana çerçeveyi değiştirmeden metne ekleme ve çıkartmalar yaparak güncellemişler. Bunda yazarın etkisi de var. Çünkü yazar bazı yerlerde ‘bu tekst güncellemeye müsaittir, her ülke kendi güncel durumuna uyarlayabilir’ şeklinde not düşmüş. 
“Biz de kendi uyarlayabildiğimiz kadarını yaptık. Aslında din meselesinde otosansür uygulamak durumunda kaldık. Tanrı adını kullanmaktan imtina ederek, birçok repliğine müdahale ederek değiştirmek zorunda kaldık. Bunu yaparken bu otosansürün de gözükmesini istedik. Çünkü bu da bir sorun ve bunun görülmesi gerekli. Tıpkı sinemacıların sansüre uğradıklarında kararttığı sahneler gibi.”

Seyirci dram sevmiyor
Oyunda bir trajedi anlatılmasına rağmen mizahi unsurlar da güçlü bir biçimde duruyor karşımızda. O dozu nasıl ayarladıklarını da yönetmenden dinleyelim: 
“Amed Şehir Tiyatrosu ağırlıklı olarak komediyle bilinen bir tiyatro. Bütün oyuncular ve izleyici de buna kodlanmış. İzleyici mutlaka izleyince güleceği bir modla geliyor. Elbette sürekli beklentinin böyle olması kötü ama bu da bir gerçek. Biz şu an gişe tiyatrosu yapıyoruz. Seyirci çok dram izlemeyi sevmiyor, buna çok hazır değil. Belli bir şeyden sonra tercihe dönüyor. Aslında biz de zaten insan enerjisini dibe çeken bir trajedi göstermek istemedik. Onları seyrelterek daha nahif bir şey yapmak istedik. Hatta bir şok etkisi de oldu. Önce bir dram izlettiriliyor gibi gayet ciddi başlayıp, devam ederken oyun bozuluyor. Bununla birlikte seyirci de kendine geliyor. Bunların hepsi bir tercihti. Şundan da ödün vermek istemedik. Amed Şehir Tiyatrosu bir kimlik oluşturmuş. Yönetmenler değişse de bir çizgisi var. O çizginin de dışına çıkmak istemedik. Israrla komedi olsun diye bir derdimiz yok ancak metin buna müsaitti, biz de buna hazırdık.”

Bu bir tartışma metni
Oyun metni aslında bir tartışma teksti. Jeanne D’Arc olduğu sanılan bir kadın oyuncunun cellat ve Tanrıyla yaptığı tartışmalar sonucunda verdiği bir karar aşaması. 
“Mümkün olduğunca o tartışmayı da sahneye taşımak istedik. Seyirci o tartışmayı ne kadar takip etti bilmiyorum. Kürtçe maalesef seyircimizin de çok hakim olduğu bir dil değil. Sahnede bir entelektüel tartışmayı takip edecek bir birikime sahip değiliz. Biz oyuncular da aslında halen ‘doğru telaffuz ettik mi, doğru vurgu yaptık mı’ şeklinde kaygılar taşıyoruz. Ben seyircinin o tartışmayı, o karakterin dönüşümünü takip etmesini istiyorum. Sorgulanacak çok şey var, iktidar, engizisyon, din, erkek var. İç içe geçmiş bir şey. Halk tarafından bir azize olarak kabul ediliyor. Kendisi de çok inançlı bir kadın zaten. Tanrının ona bu mücadele yöntemini emrettiğini düşünüyor. Elbette o yüzyılda kadının bu iktidarı kabul etmeyişi erkekler ve o dönemin iktidarı tarafından kabul edilir bir şey değil. Jan D’Arc 500 yıl sonra 1997’de Azize sıfatını alıyor.” 

Emektar, bir buçuk ayda tamamladıkları oyuna hazırlanırken feminist rejileme biçimiyle ilgili okumalar da yapmış. “Yıllardır biz her metni o cinsiyetçi dili eleştirerek ilerliyoruz. Bunu bir form olarak da sahneye getirmek istiyoruz. Mesela tiyatroda küfür meselesi. Bizim oyunlarımızdan söz etmiyorum ama birçok oyunda bunun dozu kaçıyor. ‘Kültürümüzde var’ gibi açıklamalarla masumlaştırılmaya çalışılsa da bunu normalleştiremeyiz. Bunu yapabiliriz ama ona da eleştirel bir yerden bakarak anlatabiliriz. Erkek dili klasik metinlerde de bizim kültürel metinlerimizde, çiroklarımızda da var. Ve seyirci bunu kabul etmeye hazır ve çok reaksiyon gösteriyor. Küfre karşı bir şeyden bahsetmiyorum. Cinsiyetçi dilden söz ediyorum. Küfre de yeni bir form kazandırabiliriz. Küfür kimi zaman bir isyan biçimine de bir kadının mücadele biçimine de dönüşebilir. Buna karşı değilim ama bunun diline, zihniyetine müdahaleden bahsediyorum.” 
Emektar’ın tarihi karakterlerin, direnişçi, güçlü kadınların kendini ifade ettiği oyunları sahneye taşımak ve tüm oyuncularının kadınlardan oluştuğu bir oyun çıkartma hayali var. Sürprizi bozulmasın diye şimdilik metnin ne olduğunu söylemiyor. 

Nursen Adıgüzel

Adıgüzel: Karakterle empati kurdum
Oyunda Jean D’Arc yok. Jan D’Arc İngilizlere karşı verilen savaşta komutanlık yaparken hayatını kaybediyor ve bu halktan gizleniyor. Bir gezici tiyatronun primadonnası olan ve zinadan tutuklanan Jannet var sahnede. O dönemin engizisyon üyeleri ona bir tekst veriyor ve diyorlar ki, “Halkın karşısına çıkıp ‘Ben Jan D’Arc’ım’ diyerek pişman olduğunu söylersen biz senin hayatını bağışlayacağız.” Yani Jeanne D’Arc’ın itibarını halkın gözünde düşürmesini istiyorlar. Ve tartışma burada başlıyor. Ardından bir kadının Tanrıyla ve celladıyla yaptığı tartışmalar sonucundaki karakter dönüşümünü izliyoruz. O karakteri canlandıran Nurşen Adıgüzel’i daha önce başrolünü oynadığı Hema Hema Jin Elizabeth adlı oyundaki performansından tanıyoruz. Adıgüzel Dicle Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden mezun. Tiyatroya Cegerxwîn Kültür Merkezi Tiyatro Bölümünü bitirerek başlamış. Yekta Hêvi, Batman Şehir Tiyatrosu’nun ardından iki yıldır Amed Şehir Tiyatrosu’nda oyunculuk yapıyor.  
Oyundaki Jannet karakterine hazırlanırken Jeanne D’Arc hakkında kitaplar okuyup, çekilen filmleri izlemiş. Metni tekrar tekrar okuyarak her bir repliği içselleştirmeye çalışmış. 
“Karakter önce kendi canını kurtarmak için kabul ediyor ama gerçeklikle karşılaşınca bir çok şeyi sonradan fark ediyor. Karakterin kendini bulana kadar ki dönüşümü, hem bir uyanış hem bir farkındalık açıcından çok güzel ortaya konuluyor. Yani bir nevi hayatını sorgulama noktasına kadar gelip kendini feda edecek duruma geliyor. Bu da başka kadınlara örnek teşkil ediyor. Oyuncu olarak bu kadını anlamaya, içselleştirmeye çalıştım. Oyundaki karakter de bir oyuncu olduğu için kendimle empati kurdum. Sıradan birinin değil ancak bir oyuncunun halkı ikna edebilme yeteneğinin olduğunu ve bu konuda iktidarın da tırnak içinde zekice davrandığını, kadını kullanarak kendi amaçlarına ulaşmaya çalıştığını görüyoruz. Aslında biz kendimizi her ne kadar zayıf olarak görsek de sistem karşısında gerçekten güçlüymüşüz. Birçok şeyi başarabilirmişiz. Bunları bir kez daha fark etmeme vesile oldu. Karakterin Jeanne D’Arc’ı bu şekilde öldürmek istemediğini ve bir sonraki varoluşa, ardıllarını yaratmasına imza attığını görüyoruz.”
Adıgüzel kadın ağırlıklı oyunlarda oynamaya devam etmek istediğini söylüyor. 
Aralık ayında Avrupa turnesine çıkacak oyunun Batman, Mardin, İstanbul, Van’da da gösterimleri olacak. Oyunu izlemek isteyenler Ekim ayı boyunca cuma ve cumartesi günleri saat 19:00’da Amed Şehir Tiyatrosu koltuğunda yerlerini alabilir.  

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.