Fırat’ın doğusuna geçit vermeyeceğiz

Mazlum Ebdî
- QSD Genel Komutanı Mazlum Ebdî: Tişrîn Barajı’nda bugün Kobanê savunuluyor. Bölgelerimize zorla girmelerini önlemekte kararlıyız. Bir kez daha belirtiyoruz; barajı geçmelerine, Fırat’ın doğusuna girmelerine geçit vermeyeceğiz.
HTŞ yönetimi ile aralarında temel noktalarda görüş ayrılığı olmadığını belirten Mazlum Ebdî, çelişki çıkarmak isteyenlerin önünün kesilmesi gerektiğini belirtti.
QSD Genel Komutanı Mazlum Ebdî, ANHA'nın sorularını yanıtladı. Söyleşinin bazı bölümleri özetle şöyle:
Suriye’de herkes için net bir yol ortaya çıkmış değil. Suriye halklarından bölgesel ve uluslararası güçlere kadar hiçbir kesim bölgede iç savaş ya da kriz çıkmasını istemiyor. Tüm kesimler yeni bir Suriye’nin inşa edilmesi için mevcut değişimlerden ve fırsatlardan faydalanmaya çalışıyor. Uluslararası güçler, Şam’daki yeni yönetim ile devam etmek ama bu yönetimde bazı değişikliklere gidilmesini istiyor.
Yeni bir tarihi sürecin içindeyiz. Suriye toplumundan, bölgesel ve uluslararası güçlerden, hepimizden istenen, farklılıkların kabulü temelinde bir Suriye inşa etmek için iş birliği yapmaktır. Suriye devriminin 14 yıllık döneminde 3 yönetim ortaya çıktı, biri yıkılan Baas rejimiydi. Şimdi onun yerine Heyet Tahrir El Şam var. Diğer iki yönetim ise Doğu Fırat ve Batı Fırat olarak adlandırılanlar. Fırat’ın batısındaki yönetim geçici hükümet tarafından yönetiliyor ki bu yönetim mevcut şekli ve sistemi ile istenmiyor, çünkü adı üstünde geçici yönetim. Bizim yönetimimiz ise kurumsal, siyasi ve askeri düzeydeki tecrübemizin ürünüdür. Yönetimimiz demokrasi prensiplerinin güçlendirilmesi için çalışıyor. Yeni Suriye’de etkili ve büyük bir rol oynamak istediğimizden şüphe yok.
Türkiye'nin büyük çelişkisi
Suriye’nin çoğu yerinde savaş durma aşamasına gelmiş ama bazı küçük çatışmalar var. Bir düzeyde istikrar hakim. Sadece Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılar var. Qereqozax ve Tişrîn Barajı ile diğer bölgelerimize dönük her gün saldırı var. Günlük olarak uçak ve topçu atışlarıyla bombardımanlar oluyor. Bu, Türkiye’nin en büyük çelişkisidir. Savaşın durması için birçok öneride bulunduk. Özellikle ABD aracılığıyla bu konuda çalışıyoruz, ancak saldırılarda ısrarlılar, şimdiye kadar herhangi bir olumlu yaklaşım görmedik. Suriye’nin yeni yönetimine de bir sorumluluk düştüğünü görüyoruz. Suriye’nin yeni yönetimi, saldırılar hakkında net bir tutum ortaya koymalı. Yeni yönetim kendini tüm Suriye’den sorumlu görüyor ve Suriye’nin geleceği konusunda ortak çalışma ve diyalog için bizimle görüşüyor. Haliyle bu saldırıları durdurmak yeni yönetimin de görevidir. Suriye için çalışmamız ve destek olmamız, bölgelerimize yönelik saldırıların durmasına bağlıdır.
Tişrîn'de savunulan Kobanê'dir
Tişrîn Barajı’nda bugün Kobanê savunuluyor. Bölgelerimize zorla girmelerini önlemekte kararlıyız. Türkiye ve ona bağlı gruplar ile genel ve kapsamlı bir ateşkes olmaması durumunda, diğer bölgelerimizi işgal etme planları sürecektir. Bu yüzden direnişimiz de sürecektir. Bir kez daha belirtiyoruz; barajı geçmelerine, Fırat’ın doğusuna girmelerine geçit vermeyeceğiz.
Biz bir savunma gücüyüz
QSD, artık eskisi gibi değil, yaklaşık dört yıldır askeri gelişmeler üzerinde kendini hazırlıyor ve öz savunma çerçevesinde yeni taktikler üzerinde çalışıyor. Biz saldırı amacıyla değil, öz savunma amacıyla kurulmuş bir gücüz. Herkes şunu iyi bilmeli ki; bölgelerimize yönelik her saldırı, kolay başa çıkılabilecek türden değildir. Aldığımız tedbirler, Türk devletinin bombardımanlarından korunabilen bir güç olduğumuzu göstermiştir. Teknikle yapılan saldırılara karşı, kara ve hava düzeyinde tedbirlerimizi aldık. Hava ve kara saldırılarını boşa çıkarmak için birçok yenilik üzerinde çalışıyoruz. Şimdiye kadar görünenler tedbirlerimizin sadece bir kısmıdır. Hepsi yerel imkanlarımızdır, yerli isimlerle önümüzdeki dönemde öğrenilecektir.
Seferberlik ilanı gerekliydi
QSD ve Özerk Yönetim'in böyle bir dönemde seferberlik ilanı gerekliydi. Bölge önemli bir süreçte ve bizim kazanımlarımızı güvenceye almamız lazım. Halkımızın tümü bunun öneminin farkında ve bu minvalde seferberliğe katılım gösterdi. Seferberliğin bir diğer tarafı da Kuzey ve Doğu Suriye’nin tüm halkları, bölgelerini korumak için tek ses oldu ve irade gösterdi. Bölge halkları sokaklarda, köylerde, beldelerde gönüllü bir şekilde güvenlik ve huzuru korumak için savunma güçleriyle birlikte seferlik halinde. Bu çok büyük bir değerdir. Dikkat çekmek istediğim bir başka konu ise gençlerin QSD saflarına katılımıdır. Böyle katılımlar, Şam yönetimi ile görüşmelerde duruşumu güçlendirir ve kazanımlarımızı bertaraf etme girişimlerini boşa çıkartır.
Direnişin etkisi
Direniş ve karşı durma kararı, sadece savaşçıların ve askeri komutanlığın kararı değildi, Kuzey ve Doğu Suriye halklarının genel kararıydı. Halkımız, Türkiye’nin ve ona bağlı olanların planlarını biliyor. Bugün görüyoruz; halkımız barajda nasıl direniyor, burada eylemler yapıyor. Halkımızın manevi desteği ve saldırıları kabul etmeyen tutumunu değerli ve tarihi görüyoruz.
BM ve uluslararası çabalar
Başından beri saldırıların durması için girişimler var. Başta Uluslararası Koalisyon ve ABD olmak üzere birçok gücün bu konuda girişimleri var ve bu girişimler devam ediyor. Bunun örneğini Kobanê’de gördük. Bu bölgede ve diğer tüm bölgelerde istikrarlı ortamın olması, güçlerimize verdikleri desteğin sonucudur. Qereqozax ve Tişrîn Barajı’nda halkımızın ve QSD savaşçılarımızın direnişi, bu güçlerin desteğini artırmasına ve söz konusu güçlerin olumlu girişimlerinin artmasına vesile olmuştur. Kobanê için nasıl bir girişim hareketliliği olduysa Tişrîn Barajı ve Qereqozaq için de ateşkes girişimleri var. Ateşkes girişimleri, saldırıların genişlemesini önledi fakat saldırıların durması konusunda herhangi bir sonuç ortaya çıkaramadı. Bu yüzden tarihi direnişimizi sürdürmemiz gerek. Saldıran taraf iyi bilmeli ki; ne kolaylıkla ne de zorla baraja ulaşamayacaklar. Kararımız nettir ve bölgenin işgal edilmesine geçit vermeyeceğiz. Güçlerimiz, sözünü ve kararlarını yerine getirebildiğini ispatlamıştır.
Bir yandan askeri direnişimiz devam ederken diğer yandan da diplomatik çalışmalarımız sürüyor ve bu şekilde devam ederse sürecin başarıyla sonuçlanacağına inanıyoruz. Savaşçılarımızın ve Tişrîn Barajı’ndaki halkımızın direnişi, bizi yeni bir sürece taşıyacaktır. Yeni süreçte kapsamlı bir ateşkes başlar ve savaş sonrası diyalog, inşa sürecine girilir. Uluslararası Koalisyon ve diğer güçler, halkımızın taleplerini göz önünde bulundurarak Türkiye’ye baskı yapmalı ki bölgelerimize yönelik saldırıları dursun. İnanıyorum ki saldırıların durması, Suriye’de siyasi diyalogların başlamasına vesile olacaktır.
QSD ile HTŞ görüşmeleri
Şimdiye kadar HTŞ ile aramızda herhangi bir çatışma çıkmadı. Operasyona başladıklarında benimle konuşmuşlardı, hedeflerinin Suriye rejimi olduğunu, QSD bölgelerinin hedeflerinde olmadığını, bizle çatışmaya girmek istemediklerini söylemişlerdi. Aramızda arabulucuların desteğiyle Reqa, Dêrazor ve Halep kenti konusunda bugüne kadar devam eden askeri koordinasyon var. İki tarafı çatışmaya sürükleyerek faydalanmak isteyenler de var.
Öncelikle HTŞ'nin görüşünün ne olduğunu öğrenmek, onların da bizim ne düşündüğümüzü bildirmek için Şam’a gittik. Sayın Ahmed El Şara ile uzun görüşmeler yaptık. Üzerinde görüş birliğine vardığımız bazı noktalar var. Bu noktalar; Suriye’nin gelecekteki ordusu içinde QSD’nin durumu ve geleceği, Suriye’nin toprak bütünlüğü, parçalanmanın reddi, diyalogların aktifleştirilmesi ve siyasi çözüm konularıdır.
Bizler esasen ve stratejik olarak genel bir Suriye üzerinde düşünüyoruz. Birlik halinde bir Suriye istiyoruz. Birçok kişi, bizim Suriye’de iki ordu oluşturmak ve devlet içinde devlet için çalıştığımız propagandalarını yapıyor. Siyasi planlarımız ve hedeflerimiz gayet açıktır. Temel noktalarda iki taraf arasında farklılık bulunmamaktadır.
Suriye’de tek bir ordunun olması ve QSD’nin de bu ordunun parçası olması konusunda anlaştık fakat mekanizmasının ne olacağı, nasıl yürütüleceği gibi konularda görüşmeler devam ediyor. QSD, 10 yıldır var ve Kuzey ve Doğu Suriye’nin tüm bileşenlerinden oluşan bir güç. Kendisine bağlı birçok askeri kurum var ve yeni bir güç inşa etmek için hazırlıklar yapıyor.
Üzerinde biraz anlaşamadığımız konu, bunların ne zaman olacağı konusu. Şimdi Tişrîn Barajı’nda çatışmalar var. Bu baraj ulusal bir kurumdur ve Suriye’yi alakadar ediyor. Dolayısıyla sorun, Şam yönetimi aracılığıyla çözülmelidir. Aramızda bir çelişki yok ve en önemlisi de şu ki her tarafta da diyalog niyeti var. Bu yüzden sabırlı bir düzenleme yapmak gerekiyor. Hızlı hareket etmek bu durumda olumsuz sonuçlar ortaya çıkarabilir. Sağlam temellere oturtmak ve bir daha sorunlara neden olmaması adına biz, meselenin düşünerek, adım adım, zaman içinde çözülmesini istiyoruz.
Şimdi bölgemizi siyasi sürece nasıl dahil edeceğimiz üzerinde çalışıyoruz. Gerçekleştirilmesi planlanan ulusal diyalog kongresine nasıl katılacağımız konusunda net bir çerçeve ortaya çıkarmalıyız; önümüzdeki aylarda kurulması planlanan geçiş hükümetinde nasıl yer alacağız, bunlar üzerinde çalışıyoruz. Hükümetteki rolümüz ne olacak, bu noktanın netleştirilmesi lazım. Öte yandan Suriye gelecekte hangi prensipler üzerine kurulacak, demokratik olacak mı, nasıl yönetilecek? Bunların netleştirilmesi lazım. Çünkü bu konular tüm Suriye’yi ilgilendiriyor.
Genel olarak şu söyleyebilirim, Suriye’deki mevcut durumun diyalog yoluyla çözülmesi ve ayrıştırma yayan kesimlerin önünün alınması konusunda hemfikiriz. Birçok kesim ve güç, Şam’da hazır olmamız ve Şam hükümetinin temsilcilerinin bölgelerimizde olması için destek veriyor.
Birkaç gün önce bir toplantımız olmuştu, görüşlerimizi onlarla paylaştık. Onlar bazı taleplerini bize sundular, ardından biz de kendi taleplerimizi onlara ilettik. İnanıyorum ki bize yanıt verecekler ve bazı noktalar netleştirilecek. Genel Komutanlık düzeyinde bizler ve onlar, bazı düzenlemelerin yerine getirilmesi adına pratik adımların atılması için toplantılar gerçekleştirebiliriz fakat gerçekleştirilecek adımların aramızda görüşülmesi ve netleştirilmesi lazım. ‘DAIŞ ve teröristlere karşı mücadele, binlerce kişinin yaşadığı Hol Kampı’ konularında onlarla (HTŞ ile) çalışabileceğimizi düşünüyorum. Şam’dan bir komitenin bölgemize gelerek biz ve Hol Kampı yönetimi ile bir koordinasyon oluşturmalı, kamptakilerin yurtlarına nasıl döneceğini netleştirmelidir. Diğer yandan Kuzey ve Doğu Suriye’deki Til Koçer ve Qamişlo sınır kapılarının açılması için araştırmalar yapılmalıdır. Çünkü bu mesele hükümetle alakalıdır.
HTŞ'nin çelişkili açıklamaları
HTŞ’li yetkililerden gelen çelişkili açıklamaların birçok nedeni var. Kendilerine baskı yapılıyor. Uluslararası ve bölgesel güçlerin istekleri var. Bizim için en önemlisi HTŞ yöneticisi Sayın Ahmet El Şara’nın açıklamalarıdır. HTŞ ve Şam yönetimi ile doğrudan görüşmeler var. Aramızda bazılarımızın gidiş gelişleri oluyor. İlişkilerimiz üst düzeydedir. Diyalog ve diyalogların devam etmesi konusunda aramızda çelişki olduğunu düşünmüyorum.
Güney Kürdistan ile ilişkiler
Hewlêr ziyareti dışında herhangi bir görüşme olmadı ama Federe Kürdistan Başkanı Nêçîrvan Barzanî ile telefon görüşmemiz oldu. YNK Başkanı Bafil Talabani ile irtibatımız sürüyor. Kürt birliğinin gerçekleşmesinin gerekliliği her dönemdekinden daha da önemli bir hal almıştır ki adım atılabilsin. QSD olarak sadece Kürt halkıyla değil, Kuzey ve Doğu Suriye’nin tüm bileşenleriyle ilgiliyiz. Kürtler bu süreçte güçlerini ne kadar gösterir, ne kadar birleşirse bizler de amaçlarımıza o kadar ulaşır ve kazanımlarımızı koruruz.
Federe Kürdistan'ın tutumu olumluydu ve Şam yönetimiyle görüşmelerimizde Rojava’ya, Kuzey ve Doğu Suriye’ye destek olmak istiyorlar. Önümüzdeki günlerde Rojava’daki Kürt siyasi taraflar bir toplantı düzenlemesi gerek. Rojava’daki Kürt güçleriyle önümüzdeki günlerde bir araya gelip Rojava’daki Kürtler için ortak bir siyasi tutum ve program ortaya koymak; birlik oluşturmak için çabalayacağız. Böylece Şam’daki görüşmelerimize, Özerk Yönetim ve QSD’nin Kuzey ve Doğu Suriye konusundaki duruşuna destek olunmuş olacaktır. Bu bağlamda temaslarımız sürecek. Kürdistani güçlerin ittifaka varacağına inanıyorum. Biz de sonuna kadar bu konudaki girişimlere destek olacağız.