Fransa’nın göç politikası: Polis copu ve sınırdışı yasası

Dosya Haberleri —

GOC FRANSA

GOC FRANSA

  • Bugün Dünya Göçmenler Günü. Sadece 2019 yılında 80 milyon insanın yerinden yurdundan edildiği; savaş, doğal afetler ya da yoksulluktan kaçarak mültecileştiği bir dünyada göç, her geçen gün daha önemli bir fenomen hâline geliyor. Avrupa Birliği ve ABD’nin buna yanıtı ise sınır rejimini daha da zalimleştirmek, yeni teknolojilerle donatmak, duvarlar örmek ve göç yasalarını sertleştirmek oluyor.

SELMA AKKAYA

Fransa, son yıllarda göçmenlerin yaşadığı zorluklarla en çok gündeme gelen Avrupa ülkelerinden biri. Özellikle son birkaç haftadır ülkede polis, sokaklarda adeta göçmen avına çıkmış durumda. Elysee Sarayının özetle söylediği şu: “Siz ‘vasıflı’ göçmen değilsiniz, ülkemizde barınamazsınız!”
Patrice Bessac, Paris’in Saint Denis bölgesinin yoksul ve göçmen mahallesi olan Montreuil’in belediye başkanı. Koronavirüs salgını boyunca evsiz göçmenlerle ilgilenen Bessac, hükümete de defalarca evsiz ve oturum hakkı olmayan göçmenlerin durumunun düzeltilmesi için çağrılarda bulundu. Paris’te hükümet kararıyla polis şiddetine maruz kalan göçmenlerin de yanında olan belediye başkanı, bize polis şiddetinin doruğa çıktığı geceyi anlattı: “O akşam Paris’teki Cumhuriyet Meydanı (Place de la République) daha bir karanlıktı. Polis daha önce benim de belediye başkanı olarak görev yaptığım bir bölgede bulunan göçmen kampını basmış, göçmenleri yerinden etmişti. Göçmenlere bir yer dâhi göstermemiş, onları yalnızca tahliye etmişlerdi. Bu olaydan sonra Cumhuriyet Meydanındaki heykelin altında hükümetin onlara vermediği ışığı aramaya başladılar ama orada daha şiddetli bir karanlıktan başka bir şey bulamadılar. Söze gerek yok, görüntüler kendi başına yeterliydi. Çadırlarından atılan mültecileri, tekme yağmuruyla yere serilen gazetecileri gördük. O akşam Fransa’da cumhuriyet başarısız oldu, kendini küçük düşürdü.”

‘Fransa’nın tek cevabı
polis sopası mı?’
Fransız devletinin göç politikaları konusundaki başarısızlığının polis şiddetiyle bir kere daha ortaya çıktığını belirten Bessac, Cumhurbaşkanı Macron’un 2017 yazının sonunda artık halka açık yerlerde tek bir kişinin uyumasını istemediğine ilişkin sözlerini hatırlatıp soruyor: “Sosyal sorunlara Fransa’nın tek cevabı polis memurunun sopası mı?”
Belediye başkanının çözüm önerisi ise Paris’te evsizliği ve göçmenlerin banliyölere hapsolmasını engelleyecek yeni bir yerleşim politikası.

10 yılın özeti:
Duvar, cop, kirli anlaşmalar
Bassac’ın isyanının konusu olan politikalar, aslında Fransa’nın göçmen politikasının özeti niteliğinde. Yüzyıllardır göçmenlerin yaşadığı ve yollarını, dünyaca ünlü köprü ve tarihsel anıtlarını, binalarını inşa ettiği; kanalizasyonlarını temizlediği ve çöplerini topladığı ülkenin son 10 yıldaki göçmen politikasını ise birkaç maddede özetlemek mümkün:
* Sarkozy döneminde başlayan ve Hollande tarafından devralınan bir süreçle İngiltere-Fransa sınırına göçmenlere karşı adeta yeni bir Berlin Duvarı örüldü.
* Dünyanın en meşhur yasadışı göçmen kamplarından biri olan ve “vahşi orman” olarak nitelenen Calais’de göçmenler, defalarca kez polis şiddetine maruz kaldı; 2016’da kamp polis şiddetiyle komple tahliye edildi ve çadırlar ateşe verildi ancak gidecek yeri olmayan göçmenler bölgede yeniden toplanmaya başladı.
* “Terör” göçmen karşıtı şiddetin bahanesine dönüştürüldü ve özellikle Macron döneminde ülkenin sınırlarında adeta göçmen avına başlandı.
* Fransa, Avrupa Birliğinin iltica rejiminin de önemli bir parçası ve Türkiye’deki Erdoğan rejimiyle yapılan mülteci anlaşmasının bir tarafı. Ülke, mültecileri Türkiye’de tutmak için Erdoğan rejiminin şantajlarına göz yumuyor, bu rejime finansal destek sağlıyor. 
* Ülkenin kıyılarına yanaşan mülteci botları defalarca geri çevrildi; sırf bu botlardan kurtulmak için ülke, İtalya ile ilişkilerini bile askıya aldı.

Fransa’nın başkentinden otoyol kenarları ve başka izbe alanlarda kayıtdışı mültecilerin kurduğu çadırlara her gün bir yenisi ekleniyor.

6,7 milyon göçmen:
Nüfusun yüzde 9,9’u
Ne ki Fransa, hala Avrupa’da en fazla göçmenin yaşadığı ülkelerden biri. INSEE araştırma şirketinin 2019 verilerine göre ülkede, nüfusun yüzde 9,9’unu oluşturan 6,7 milyon göçmen yaşıyor; 2,5 milyon göçmen ise Fransa vatandaşlığına geçmiş bulunuyor. Ülkede yaşayan göçmenlerin yüzde 46,5’i Afrika, yüzde 33,3’ü ise Avrupa kökenli. En büyük göçmen gruplarının ülkelere göre dağılımı ise şöyle: Cezayir: Yüzde 12,6; Fas: Yüzde 12; Portekiz: Yüzde 9; Tunus: Yüzde 4,5; İtalya: Yüzde 4,3; Türkiye: Yüzde 3,7; İspanya: Yüzde 3,6; Birleşik Krallık: Yüzde 3,3; Romanya: Yüzde 3; Çin: Yüzde 2,5.
Ülkeye gelen göçler, 1970’e kadar ağırlıkla savaşlar, doğal afetler ya da ağır yoksulluktan kaçan mültecilerden ve eski sömürgelerden gelen insanlardan oluşuyordu. Göçmenlerin önemli bir bölümü erkekti. Ülkenin 70’li yıllarda yaşadığı ekonomik sorunlar ardından azalan işçi ihtiyacıyla birlikte göçmen alımı da sınırlandırıldı ve 1974’te işçi göçü neredeyse sona erdi. Bu tarihten sonra gelenlerin önemli bölümünü, ülkedeki göçmenlerin aileleri oluşturmaya başlıyor. 2018’e değin ise ülke, diğer Avrupa ülkeleri gibi mülteci göçü almaya başladı; 2017’de 100 bin, 2018’de ise 122 bin iltica başvurusu yapıldı; bu başvuruların yüzde 40’ı kabul edildi.

12 göçmenin cenazesi
ormanda çürüdü
Suriye’deki iç savaştan kaynaklanan mülteci göçü, 2015 yılında Fransa’da da en önemli gündemlerden biriydi. Ülke, ekonomik gücü nedeniyle zaten Avrupa’da göçmenlerin en çok tercih ettiği ikinci ülke konumundaydı. Öte yandan ama Sarkozy dönemiyle birlikte yoğunlaşan ve sosyalist Hollande hükümeti döneminde de devam eden düşmancıl politikalarla göçmenler toplumun giderek daha fazla dışına itiliyor; göçmen yoğunluklu semtlerde polis baskısı eksik olmuyordu. Suriyeli mültecilerin yoğun akışının devam ettiği 2016 yılı, bu baskı politikasının en fazla görünürleştiği yıl oldu. Önce Birleşik Krallık’la yapılan anlaşma uyarınca sınıra duvar örmeye başlayan Fransa devleti, hemen ardından İngiltere’ye geçmek isteyen göçmenlerin bulunduğu ormanlık alan içinde Calais Kampını vahşi bir polis şiddetiyle ateşe vererek tahliye etti. Yardım kuruluşlarının bölgeye girişinin dahi engellendiği saldırılar ardından gözaltına alınan göçmenler hızla sınırdışı edildi. Bölgede faaliyet yürüten İngiltere Göçmen Yardımlaşma Derneğinin verilerine göre 90 çocuk, bu polis saldırıları sırasında kayboldu. Çatışmalardan yaralı kurtularak ormanlarda saklanan 12 göçmenin cenazeleri sie aylar sonra çürümüş olarak bulunacaktı.

Yeni göç paketi:
Hızlı sınırdışı, yavaş vize
Macron iktidarında da Fransa’nın göçmen politikası değişmedi: Hükümetin yaptığı ilk işlerden biri, göçmenlerle ilgili 20 maddelik bir paket üzerinde çalışmak oldu. Bu paket, Kasım ayında Fransa Başbakanı Philippe tarafından kamuoyuyla paylaşıldı: Yeni düzenlemeler, sınırdışı işlemlerinin hızlandırılmasını, sığınma başvurusu reddedilenlerin sağlık haklarından faydalanabileceği sürecin kısaltılmasını, bazı mülteci kamplarının kapatılmasını ve ülkeye nitelikli iş gücü çekebilmek için iş kollarına göre kotalar belirlenmesini öngörüyordu. Paket, sığınma başvuruları, vatandaşlık ve vize gibi konularda da yeni hak gasplarını getiriyordu. 

Binlerce göçmen yasadışı,
en az 85 bin sınırdışı
Bugün Fransa’da hem iltica talepleri reddedilen hem de çalışma hakkı verilmeyen binlerce göçmen, kayıtdışı olarak yaşıyor. Bunların bir bölümünü Akdeniz’den yasadışı olarak ülkeye ulaşanlar oluşturuyor. Sudan, Güney Afrika, Çin, Bangladeş, Suriye, Libya, Mali gibi birçok ülkeden gelen göçmenler, son yıllarda sınırdışı edilmeye başlandı. Resmi rakamlar sadece 2019 yılında 85 bin mültecinin sınırdışı edildiğini söylese de göçmen haklarıyla ilgili çalışan dernekler bu rakamın en az ikiyle çarpılması gerektiğini söylüyor. Macron hükümeti, kayıtdışı göçmenleri ülkenin dışına atmak için her yolu mübah görüyor; vahşet düzeyine varan polis şiddeti ya da uzun süreli yıldırma politikaları, normalleşmeye başlıyor.

‘Yasadışı göçmenler
görünmez gibi’
Avrupa Parlamentosu eski üyesi ve İnsan Hakları Ligi Başkan Yardımcısı Marie-Christine Vergiat, Cumhuriyet Meydanındaki son görüntüleri “korkunç” olarak niteliyor ve ekliyor: “Fransa yıllardır göçmenlerin haklarını çiğniyor ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kendisini birçok kez kınayan kararlarına dahi uymuyor. Avrupa bugün genel olarak iltica prosedürlerini hızlandırmaya, sınırdışıları yoğunlaştırmaya çalışıyor; Fransa da bu politikaların başını çekiyor. Burada yaşayan yasadışı göçmenler, görünmez gibi.”
Koronavirüs salgını dolayısıyla İtalya, İspanya ve Portekiz’de yasadışı göçmenlere bazı haklar tanındığını, Fransa da bunun da gündeme gelmediğini hatırlatan Vergiat, “Bugün sorunu çözmenin tek yolu, doğduğu yerden bağımsız olarak herkese serbest dolaşım hakkı tanınmasıdır. Oysa Avrupa’da göçmenlerin gelmesini engellemek için güçlendirilmiş sınır kontrolleri yapılıyor” diyor.
Göç meselesinin şimdiden 2022 seçimlerinin de önemli bir malzemesine dönüştürüldüğüne dikkat çeken Vergiat, ekliyor: “Bu politik bir mesele. Zaten sertleşen önlemleri de aşan, uluslararası sözleşmeleri hiçe sayan bir insanlık dramı yaşanıyor.”

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.