Göbekli Tepe neden bu kadar önemli?

Doğan Barış ABBASOĞLU Haberleri —

  • Kimilerine göre medeniyetin sıfır noktası, kimilerine göre ise insan toplumunun gelişiminin en karanlık dönemine ışık tutan olağanüstü bir keşif. Peki bu iddialı sıfatları taşıyan Göbekli Tepe neden bu kadar önemli?

1960lı yıllarda Göbekli Tepe (Girê Mirazan) İstanbul Üniversitesi ve Chicago Üniversitesinden bir grup antropolog tarafından incelenmişti. Bu uzmanlar bölgede bazı kırık kireçtaşı levhaları görmüş ve höyüğün terk edilmiş bir Ortaçağ mezarlığından başka bir şey olmadığını düşünmüştü.

1996 yılında ise Alman bir arkeolog olan Klaus Schmidt bölgede tarih öncesi çağlara ait bölgeleri araştırıyordu. Göbekli Tepe’de araştırma yapan ekibin raporunu inceleyen Schmidt bölgeye bir de gidip kendi gözatmak istedi. Kendisinin deyimiyle daha ilk bakışta buranın çok özel bir yer olduğunu anlamıştı.

Etraftaki daha yüksek noktaların aksine burası çok yumuşak bir şekilde eğimlenen 15 metrelik bir yükseltiydi. Schmidt “sadece insan yapısı bir şey bu şekle sahip olabilir” diyerek çalışmalara başladı.

İlk kazılarda insan yerleşkesine rastlanmadı

Schmidt ilk olarak yüzeye çok yakın halde gömülü bulunan taş anıtlara ulaştı. Öyle ki bu anıtların tepe kısımları bölgede tarım yaparken kullanılan sabanlar nedeniyle zarar görmüştü. Biraz daha kazınca daire şeklinde dizilmiş sütunlara ulaştı.

Schmidt, kazı sırasında sürekli bir yerleşkeye ait izler aradı. Ancak ilk kazılarda ne bir fırın, ne ev, ne de kilden doğurganlık figürleri bulabildi. Oysa çevredeki birçok kazı yerinde insan yerleşimine ait izler bulunmuştu.

1998 yılına kadar olan kazılarda ayrıca 100 binden fazla hayvan kemiği bulundu. Kemikleri inceleyen uzmanlar bu kemiklerin buraya getirilip kesilip yenen hayvanlara ait olduğunu tespit etti. Kemiklerin yüzde 60’ından fazlası ceylanlara aitti. Geri kalanlarını ise domuz, koyun, leylek, kaz ve ördek kemikleri oluşturuyordu.

Schmidt’in ilk düşünceleri

Bu süreçte taş anıtların karbon tarihleme yöntemiyle gerçekleştirilen yaş tespitleri de kesinleşmişti. İlk katmandaki taşlar MÖ 9 binli yıllara aitti.

Bu keşif bilim dünyasında büyük şaşkınlık yaratmıştı. Çömlek öncesi Neolitik Dönemine ait ve insan yerleşkesi izleri taşımayan bir yapıya ilk defa rastlanıyordu.

Schmidt’e göre bölgedeki bulgular Göbekli Tepe’nin çevrede yaşayan avcı-toplayıcı toplulukların ortaklaşa inşa ettiği bir inanç merkezi olduğunu gösteriyordu. Buraya yakın bir noktada yer alan bir neolitik köyde dünyanın en eski buğdayı tespit edilmişti. Ancak bunun yaşı ise 10 bin 500 yıl olarak hesaplandı. Yani Göbekli Tepe’nin inşa edilmesinden yaklaşık 5 yüzyıl sonra.

Devam eden kazılarda Göbekli Tepe’de tek bir hayvan evcilleştirilmesi ya da tarım ürünü kalıntısına rastlanmadı.

Bu bulguların ardından Schmidt, medeniyetin hikayesinin yeniden yazılması gerektiğini söyledi.

Schmidt’e göre bugüne kadar savunulan medeniyet hikayelerinin aksine tarım toplumuyla büyük bir sosyal değişim yaşanmadı. Sosyal değişim önce ortaya çıktı ve tarımın gelişmesi bunu takip etti.

Göbekli Tepe’de bulunan taş anıtların ağırlıkları yaklaşık 7 ton. Bu kadar büyük taşları kesip taşımak için yüzlerce kişinin çalışması gerektiği düşünülüyor. Bunu nasıl yaptıklarını tam olarak bilmesek de bildiğimiz tek şey böylesi bir inşa sürecinde bu topluluklarda yüksek bir organizasyon yeteneğinin gelişmiş olması gerektiği.

Schmidt’in savunduğu bu tez bilim dünyasında ciddi bir dirençle karşılaştı. Malumunuz bilim dünyası doğruluğunu düşündüğü tezlerin yeniden yazılmasına hep direnir. Ama bu kez pek de haksız değillerdi.

Göbekli Tepe’nin hikayesi böyle karmaşıklaşırken bölgenin çevresinde de birçok ekip kazılar yürüttü ve T şeklinde çok sayıda taş anıt çıkardı. Bunlar da farklı avcı-toplayıcı gruplara aitti. Fakat Göbekli Tepe’den farklı olarak bu toplulukların önemli bir kısmının tarımsal deneyler yaptığına dair kanıtlar bulundu.

Göbekli Tepe’de yerleşim izi

Schmidt’in 2014’teki ölümünün ardından bölgede kazı yapan Alman arkeolog Lee Clare, Göbekli Tepe ve çevredeki diğer yerleşkelerin alt katmalarına ulaşmak için birçok noktadan delikler kazdı. Buradan bazı ev kalıntılarına ulaşan ekip Göbekli Tepe’nin sadece bir ibadet merkezi değil, ortasında özel bir merkez olan bir köy olduğunu tespit etti.

Ekip aynı zamanda yağmur suyu depolamak için kullanılan bir sarnıç ve tahılların öğütülmesine yarayan malzemeler de buldu.

Clare’ye göre Göbekli Tepe tarım devrimine yol açan bir sosyal değişimin merkezi olmaktan ziyade etraflarındaki değişen yaşama direnen avcı-toplayıcı toplulukların modası geçmiş hayat tarzlarını sürdürmeye çalıştıkları bir mekandı.

 

 

Taş anıtların gizemi

Göbekli Tepe’nin değişen hikayesinin bir diğer gizemi de taş anıtların üstündeki işlemeler. İşlemeler leopar, yılan, akbaba ve tilki gibi insanla teması az olan ve yaşam içinde önem taşımayan hayvanların kabartmalarını içeriyor. Araştırmacılara göre bu hayvanların resmedilmesinin gizemli bir anlamı var. Belki de bu işlemelerde yer alan hayvanlar bir şeyleri sembolize ediyordu. Kimi araştırmacılar bu bulguların primitif bir inanç sistemine işaret ettiğini vurguluyor.

Göbekli Tepe’den önce sadece tarım toplumlarının tapınaklar inşa ettiği düşünülürdü. Buradaki bulgular inanç sistemlerinin tarım devrimini gerçekleştiren neolitik toplumların öncesinde de var olduğunu gösteriyor.

Schmidt’in tezi yeniden yorumlanıyor

Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’nden araştırmacı Barbara Horejs, yeni bulguların Klaus Schmidt’in tezini yok etmediğini ama bulguların yorumlanmasının değiştiğini ifade ediyor. Bu değişim her gün ortaya çıkan yeni bulgularla süreceğe benziyor.

Şüphe götürmeyen tek bir gerçek var, Göbekli Tepe’yi inşa edenler günümüz insanlığını şekillendiren büyük dönüşümün şafağında yaşıyordu. Ve bu mekan bu şafağa nasıl gelindiği, insan topluluklarının büyük dönüşüm öncesinde nasıl yaşadığı, inanç sistemlerinin ne içerdiği gibi konularda büyük ipuçları barındırıyor.

 

*****

Göbekli Tepe’de bira izleri

Göbekli Tepe'nin amacı ile ilgili başka bir ilginç teori ise, buranın devasa bir fırın-bira fabrikası olabileceği yönünde. 2021 yılında, Berlin'deki Alman Arkeoloji Enstitüsü'nden araştırmacılar, geçen dört yıl boyunca alde ettikleri veriler ile antik yapıları kuran insanların, neredeyse endüstriyel ölçekte işledikleri tahıldan yapılan büyük kazanlarda bira ürettiklerini, yulaf lapası ve etli yemekler yediklerini tespit etti.

Göbekli Tepe'den elde edilen veriler, tahılların düşünülenden daha önce, bu bitkilerin evcilleştirildiğine dair kanıtların olmadığı dönemlerde bile kullanıldığını gösteriyor.

Göbekli Tepe’nin merkezinde yer alan “Taş bahçesi"ne yapılan araştırmalar, antik insanların tahıl işlemek için kullandıkları teknikleri ve aletleri ortaya çıkardı. Burada bulunan bazalt taşları tahıl tohumlarını öğütmek için yapılan tahıl öğütücülerinde kullanılıyordu.

Araştırmacılar, bu taşların sayısının, antik insanların tahılların işlenmesine büyük bir önem verdiğini gösterdiğini belirtiyorlar.

Bir diğer ipucu da, "taş bahçesi"nde bulunan oymalı taş plakalar ve kaplardan gelmekte. Bu kapların bazıları, 200 litreye kadar sıvı tutabiliyor ve tahılın işlenmesi ve biranın yapımı için kullanılabilecek büyük ölçekli kaplar olarak tasarlandığı düşünülüyor.

 

*****

Cennet Bahçesi fikrinin kaynağı

Göbekli Tepe, bugün dünyadaki en ünlü arkeolojik alanlardan biri. Ancak, bazı araştırmacılar bu antik yerleşim yerinin sadece bugün değil, antik çağlarda da ünlü olabileceğini düşünüyorlar. Hatta bazıları, Göbekli Tepe'nin "Cennet Bahçesi" efsanesinin ilham kaynağı olabileceğini iddia ediyorlar.

"Cennet Bahçesi", inanışa göre Tanrı tarafından yaratılan ilk iki insan, Adem ve Havva için yeryüzündeki mitolojik bir cennettir. İsmi, Akadca'da "düz arazi" anlamına gelen "edinu" kelimesinden türemiştir.

Teologlar Cennet Bahçesi'nin tam olarak nerede olduğu konusunda fikir ayrılığına düşmektedirler. Kitab-ı Mukaddes'te, Dicle, Gihon ve Pishon nehirlerinin kaynaklarının bulunduğu bir yer olarak tanımlanır. Kuran da Cennet Bahçesi'nden bahseder ve İslam alimleri de uzun zamandır Cennet Bahçesi'nin nerede olduğu konusunda tartışırlar. Bahçenin yeri hakkında yapılan yorumlar arasında, bahçenin kendisinin Cennet olduğu; Adem ve Havva için özel olarak yaratılmış ayrı bir yer olduğu ve dünyada yer aldığı gibi farklı görüşler vardır.

Bazı teologlar, Bahçe'nin dünya üzerindeki olası konumları arasında Basra Körfezi, güney Mezopotamya, İran ve Kudüs’ü gösterir.

Göbekli Tepe'nin inşasının yaklaşık 12 bin yıl önce gerçekleştiği göz önüne alındığında, antik çağlarda bu bölge hakkında nelerin bilindiği bilinmiyor. Ancak, bazı araştırmacılar, Göbekli Tepe'nin antik zamanlarda bile ünlü olabileceği ve hatta "Cennet Bahçesi"nin efsanesinin ilham kaynağı olabileceği fikrini destekliyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.