Güçlü mirasımıza dayandık
Dosya Haberleri —
Seçime sayılı gün kalmışken Yeşil Sol Parti Eşsözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar'la bu seçim sürecinin toplamını konuştuk:
- "Yeşil Sol Parti bugüne kadar devralmış olduğu miras ile birlikte aslında güçlü bir irade olarak siyaset sahnesinde yer alıyor. Seçim sürecinden sonra bütün anlattığımız hedefleri gerçekleştirmek, bunları Türkiye’deki bütün mücadele alanlarıyla, toplumsal kesimlerle gerçekleştirmek önemli hedefimiz.
- "Gittiğim bütün çalışma alanlarında kadın arkadaşlar tarafından çok ciddi bir sahiplenmeyle karşılaştım. Bu da benim karşılaşacağım zorlukları görmekle birlikte üstesinden kolay gelmemi sağlamış oldu.
- Gever’de büro açılışına katılmıştık. Hava çok soğuktu. Basın açıklamasını yapmak üzere beklerken çok üşüdüğümü gören anneler hemen yanıma yaklaştılar. Bir anne sırtındaki şalını çıkarıp omuzlarıma attı. Diğer anne kendi şalını getirip belime sardı. Bir anne de elimden tutarak bekledi. Aslında bu kadın mücadelemiz, bizim mücadelemizin kendisi bir anlamda.
GÜLCAN DERELİ
Çiğdem Kılıçgün Uçar, kamuoyunun yeni aşina olduğu bir isim olabilir ama Kürt Özgürlük Mücadelesi içinde yer alanlar onu yakından tanır. HDP ve Yeşil Sol Parti'nin geleneğinde yer alan partilerin içinde emek vere vere bugünlere gelmiş bir kadın siyasetçi. Şimdi herkes onu Yeşil Sol Parti Eşsözcüsü olarak tanıyor. Aslında bu gelenekten gelen partilerin her kademesinde yer almış, bu mücadele durağının bedeli olan cezaevini de görmüş bir isim. O nedenle hem seçim hem de mücadele hafızası güçlü bir isim. Seçime sayılı gün kalmışken, biz de kimi seçim turlarında yer aldığımız Yeşil Sol Parti ve Eşsözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar'la bu seçim sürecinin toplamını konuştuk.
Güçlü mirasımıza dayandık
Çiğdem demek istiyorum çünkü bir dönem mesai arkadaşlığı da yaptık. Merak ettiğim birbiriyle bağlantılı iki konu var. Tarihi olarak nitelenen bir seçime çok kısa bir süre kalmışken kamuoyunun yeni duyduğu Yeşil Sol Parti ve yine kamuoyunun yeni aşina olduğu bir eşsözcü olarak handikaplar yaşadı mı? Bunun sahada zorluklarını çekti mi? Üstelik seçimlerin en anahtar partisi konumundayken kendini anlatmanın zorlukları oldu mu? İlk bunları merak ediyorum...
"Yeşil Sol Parti mücadele açısından yeni bir durak. 10 yıldır HDP’nin bileşeni olarak faaliyetini yürütüyor. Bütün seçim çalışmalarını da aslında HDP ile yürüttü. Geldiğimiz aşamada parti kapatma, özellikle de siyasi kumpasla karşı karşıya kalan Halkların Demokratik Partisi ve bileşenleri, bu kritik seçimlerde milyonları seçeneksiz bırakmayacağını ifade etmişti. Bunu da başardık. Ve seçime Yeşil Sol Parti ile giriyoruz. Dolayısıyla Yeşil Sol Parti’nin kendisi yeni olmakla birlikte çok güçlü bir mücadele mirasını devralmış durumda. Sahiplenme de aslında bu anlamda hızlı oldu diyebilirim. Çünkü seçmenimiz açısından aslında yeni bir partiden öte kendi mücadelesiydi. Sima olarak da kendimle ilgili de siyasi çalışmalarda yeni değilim, eşsözcülük pozisyonu önemli bir seçim sürecinde yürütücü ve emekçisi olarak görev aldım. Bu görevin kendisi öncelikli olarak çok kıymetli, onur verici. Tabi ki zorlukları var. Siyasetin resmiyetle ve bürokrasiyle tarif edilmiş belli başlı köşeleri var. Bunlar bir anlamda beni zorladı işin doğrusu. Ama bir yandan da aslında seçim çalışması yürüttüğümüz her mahallede, ilçede, ilde, bölgede karşılaştığımız o güçlü sahiplenme sizi aslında zorluklarla baş başa bırakmıyor. Tam tersi zorlukları birlikte aşma iradesine dönüşüyor. Gittiğim bütün çalışma alanlarında kadın arkadaşlar tarafından çok ciddi bir sahiplenmeyle karşılaştım. Bu da benim karşılaşacağım zorlukları görmekle birlikte üstesinden kolay gelmemi sağlamış oldu. Eşbaşkanlık sisteminin kendisi çok ciddi bir kazanım. Hem Kurdistan'da hem Türkiye'de çok ciddi bir mücadele çok ciddi bir direnişe tekabül ediyor aslında. Bu anlamda eşbaşkanlığı yürüten ve bunun mücadelesini veren, eşit temsiliyet mücadelesinin bu kadar kazanıma dönüştüğü bir yerde kadın arkadaşların benimle birlikte göstermiş olduğu dayanışma bu zorlukları hafifletti."
Müthiş bir sahiplenme
Seçimin çalışmaları her ne kadar tarih açıklandıktan sonra başlasa da Yeşil Sol Parti asıl startı Serhat bölgesiyle verdi. Serhat doğasıyla, insanıyla insanı kendine hayranlık bırakan güzelliklere ve tarihe sahip bir bölge. İlk durak ise Hakkari'nin Gever ilçesiydi. Yani Türkleştirilmiş adıyla Yüksekova. Gever dört bir yanı dağlarla çevrili bir kent. Buranın tarihi bir önemi var, burası direnenler kenti diye adlandırılır. Yaz aylarında bile dağları karla kaplıdır. Buradan verilecek startın önemi Yeşil Sol Parti açısından büyük, ben de ilk kez gidiyorum. Gever'de tutkulu bir sahiplenmeyi gözlemliyorum. Yeşil Sol Parti ve Eşsözcüsü Çiğdem'in bulunduğu heyet, Gever'in dağlarına yaraşır bir görkemle karşılanıyor. Ben de kendisini etkileyen karşılaşmaları merak ediyorum...
Anneler beni ısıttı
"Serhat başta olmak üzere seçim çalışmasını yürüttüğümüz bütün bölgelerde, illerde ve ilçelerde en önemli tablo ve görüntü aslında çok ciddi bir sahiplenme, bu sahiplenmenin kendisi de halkların bugüne kadar yürütmüş olduğu kendi mücadelelerini sahiplenmesiydi. Benim için özel olan iki karşılaşma var. Birincisi Gever’de büro açılışına katılmıştık. Gever’e gittiğimiz gün hava çok soğuktu. Basın açıklamasını yapmak üzere beklerken çok üşüdüğümü gören anneler hemen yanıma yaklaştılar. Bir anne sırtındaki kendi şalını çıkarıp omuzlarıma attı. Diğer anne yine kendi şalını getirip belime sardı. Bir anne de elimden tutarak basın açıklaması bitinceye kadar o pozisyonda bekledi. Aslında bu kadın mücadelemiz, bizim mücadelemizin kendisi bir anlamda. Büro açılışı bitinceye kadar da anneler beni yalnız bırakmadılar."
Çiğdem'in anlattığı bu an bana çok dokunaklı geliyor. Diğerini anlatıyor Çiğdem...
Adıyaman'daki tablo
"Diğeri ise Adıyaman’da karşılaştığımız tabloydu. Depremin acılarının en derin yaşandığı bölgelerden birisi Adıyaman. Adıyaman büro açılışına giderken aslında biz de nasıl bir tablo ile karşılaşacağımızı çok bilmiyorduk ama gördüğümüz şuydu. Büro açılışına gittiğimizde birçok kadın arkadaşımız orada bizi bekliyordu. Acıları çok taze, kendileri de ifade ettiler. Ama bu acıyla birlikte değiştirmeye, dönüştürmeye dönük çok güçlü bir iradeyi göstermiş oldular. Büroyu birlikte açtık, gün boyu tüm çalışmalarımızı da kadın arkadaşlarımızla birlikte yürüttük."
Halkın talepleri neydi?
Seçim çalışmaları yoğun ve yorucu geçer. İlk startın verildiği Serhat'ta Çiğdem'in bitmek bilmez enerjisine şahit oluyorum. Soluksuz koşturmada hiç yorulmuyor sanki. Nedense halkla böyle bir karşılaşmanın yorgunluğunu aldığını seziyorum, ona sanki kesintisiz bir güç kaynağı olarak geri dönüyor. Merak ettiğim bir diğer konu da halkın talepleri, temel beklentileri oluyor. Eşsözcü Çiğdem'e "Kurdistan'ı neredeyse bir baştan bir başa gezdiniz. Halkın size yansıyan beklentilerini ana başlıklar olarak ifade ederseniz neydi?" diye soruyorum.
'Patates soğan güle güle Erdoğan'
"Tek adam rejimiyle birlikte aslında yaşam alanlarımız ile ilgili birçok konuda çok ciddi şiddetle karşı karşıyayız. Hukuki, ekonomik, siyasal şiddet, yaşama dair tüm alanlarda tek adam rejimlerinde tek kalan mekanizma şiddetin kendisi. Kendini bunun üzerinden var etmeye çalışıyor. Bölgede Kürt sorunun çözümsüzlüğüne yönelik dayatılan savaşa dair çok ciddi bir barış ve çözüm iradesi var. Ve aslında bu seçim ile birlikte çözüm sürecinin öznesi olmakta ısrarlı olan bir halk iradesi var. En çok yansıyanlardan birisi bu. Ve yeni oluşacak Meclis’te de hem Meclis’in kendisiyle hem de toplumun ve Kürt sorununun çözümü konusunda esas muhatapların dahil olduğu bir sürecin başlamasına, yürütülmesine ve tamamlanmasına dönük çok ciddi bir beklenti var. Diğeri ekonomik kriz, sadece Kurdistan açısından değil aslında Türkiye’de her birimizin eşitlendiği bir ekonomik kriz ile karşı karşıyayız. Kurdistan bunu elbette ki çok daha ağır yaşıyor. Bununla ilgili olarak da mevcut iktidarın ekonomi ile ilgili rant politikaları, yandaşlarla kurmuş olduğu yandaşı kayıran politikalarına karşı ciddi bir farkındalık ve ciddi bir tepki var. Hatta öyle ki Hizan'da seçim çalışmalarının ilk gününde 'Patates soğan güle güle Erdoğan' sözü en çok gençlerin dilindeydi."