Gûgêrik

Ava Neşe KALP yazdı —

  • Kürt ve Türk gûgêrik cenahları ve bunların ortaklaştıkları noktalar var. Kürt karşıtı, seküler Türkçü cenahından, öteki de Kürt Özgürlük Hareketi karşıtı seküler ve milliyetçi olarak kendilerini tanımlayan bazı Kürtler/gruplar.
  • “Kürt gençlerini öldürtme” suçlamasından, barış çabaları süreçlerinde “Kürtleri satma” retoriğine o kadar hızlı atlanıyor ki insanın başı dönüyor. Pardon siz ne istiyorsunuz? Kürt gençleri ölsün mü ölmesin mi?

Kürtçe “gûgêrik”, Türkçe “bokböceği”, İngilizce “dung beetle” olarak bilinen canlı türü. Besin kaynakları olan dışkıyı taşıma yöntemi, burada bir metafor olarak toksik düşünce ve ideolojilerin temsilinde kullanılmaktadır, doğadaki bu kıymetli canlının affına sığınarak.

Kürt ve Türk gûgêrik cenahları ve bunların ortaklaştıkları noktalar var. Kürt karşıtı, seküler Türkçü (Ergenekon) cenahından, öteki de Abdullah Öcalan’ın çizgisinde buluşan Kürt Özgürlük Hareketi karşıtı seküler ve milliyetçi olarak kendilerini tanımlayan bazı Kürtler/gruplar. İkisinin en önemli ortak paydası karşı cephelerden çok benzer dil, milliyetçilik kullanımı. Sudaki yansıma gibi.

Milliyetçi Kürtler mesela, Kürt yerine Kürd kavramı ve bol bol “ala rengin” ile Kürt bayrak fetişizmi yaparlar.  Buradaki bayrak meselesi aslında Bakur’daki hareketi yeterince Kürtlüğe sahip çıkmadığını, bir örgütün kendi bayrağını kullanmasının “Kürt ulusal bayrağı”na olan rahatsızlığından ileri geldiğine dair kaçamak yapılan bir propaganda. Tarzları enteresan biçimde Türk bayrak fetişizmine çok benzemektedir. Önce ulusal ortak bayrağı belli bir gruba mal ederler (KDP, Barzaniler mesela), sonra gasp ettikleri bu anlam üzerinden bir örgütün kendi bayrak ve amblemlerini kullanmasını ayrılıkçı, dolayısıyla “ihanetçi” hareket olarak damgalamada kullanırlar. Tek eylem biçimi Türklerde olduğu gibi bayrağa sarılıp poz vermek ve bol bol paylaşmak.

Benzer biçimde öteki taraf, seküler ve milliyetçi Türklük de bir ülkenin bayrağının içeriğini kendi ırkçı ideolojilerine yedekleyerek gasp eder ve sonra bu ırkçı içerik nedeniyle onu kullanmayan kesimleri ayrılıkçı ve hain olarak ilan ederler. Onlar da bol bol “al bayrak” paylaşırlar

Dil konusunda da “Kürt” yerine “Kürd” kavramını kullanırlar. Güya Kürt dilinin ya da Kürt dili ile kavramın seslendirilmesine atıf yapmak isterler, ama nedense Kürtçede olmayan “ü” harfini tepe tepe kullanmakta hiçbir sakınca görmezler.

Bir dil kuralıdır, özel isimler tercüme edilmezler ama hangi dilde kullanılıyorsa o dillerin ses kurallarına uygun bazı değişimlere uğrarlar. Örneğin İngilizce’de Türk, “Turk,” Kürt “Kurd” olarak yazılır.  Türk kavramı, Kürtçe de “Tırk”  Kürt “Kurd” olur. Bunun üzerine saçma bir milliyetçilik inşa emek!  Zavallıca…

Benzer şekilde milliyetçi seküler Türkçüler hastalıklı derecede PeKeKe yerine PeKaKa olarak telaffuzla P’nin arkasına “kaka” gelsin diye uğraşıyorlar… Kalite…

Son aylarda çözüm süreci için de Kürt hareketine iki cenahtan benzer saldırılar yapılıyor. Biri siyasi hayatını büyük ölçüde ayak oyunlarıyla bitirdikleri Kemal Kılıçdaroğlu’na ve onun şahsında Kürtler ve özellikle de Kürt Alevilere yönelten Ergenekon cenahı. KK’den nefretleri partide onların güçlerini kırmada hayli yol almasından kaynaklanan nefretleri ve bir Alevi Kürt’ün cumhurbaşkanı olmaya bu kadar yaklaşma fobisi. Barış çabalarının sabote edilmesi için Batı’daki Kürtlerin tehdit edilmesi, kamusal kaynaklardan çıkarılmalarının sağlanması, hatta 6-7 Eylül olayları benzeri olayların tezgâhlanması ve gerekirse bir iç savaşın çıkarılması da dahil büyük karışıklıklar için çaba sarfetmektedirler.

Kürt düşmanlığı üzerinden hayat buldukları zeminlerini kaybetme, dolayısıyla karşısında zayıf kaldıkları Erdoğan’ın onlara yönelme riskinin bertarafı ya da ertelenmesi için canhıraş bir çaba içindeler.  Yeniden ısıtılan KK nefreti, “İzmir belediyesinde Tuncelililerin ne işi var?” söylemleri, “Türklere ait olan kamusal kaynakların” “iki düşman grup” olan Kürt ve Alevilere peşkeş çekildiğinin imasıyla Türkleri kışkırtmaya çalışıyorlar.

CHP belediyesinde grev örgütlemeyi “iç düşmanlık” olarak ambalajlayarak hem ülke hem de parti içinde kullanılacak katmerli bir düşmanlığın inşasına çalışıyorlar. Burada farkındaysanız “Tuncelililer” TC’nin herhangi bir vatandaşı gibi herhangi bir yerde çalışma hakları yokmuş tadında söylemler servis ediliyor. Üstelik o CHP belediyelerinin kazanılmasında İzmir’deki “Tuncelililerin” sayısını ve çabalarını da itina ile gözden kaçırarak.  

Kürt cenahındakiler de çözüm süreci, PKK kongresi, Öcalan’ın yolladığı metin başta olmak üzere alaycı ve aşağılayıcı bir dil kullanılarak paralel duruşlarını yürütmekteler. Enteresan biçimde Türkçü sekülerlerle “PKK MİT tarafından kuruldu” iddiasını sakız gibi çiğnerler karşılıklı. “Türkçüler kendi devletinin kurduğu bir örgütü neden deşifre ediyorlar?”ı sorgulama zahmetine girmeden, onların yuvarladığı gübreyi karşı yakada yuvarlamaya devam ediyorlar.  

Barış çabaları için Öcalan çizgisini “devletle iş birliği yapmak”la suçlayan bu kesimin önemli bir kısmı kendilerine hiç dokunulmadan gül gibi yaşayıp gidiyorken, enteresan bir şekilde Öcalan ve “MİT’in kurduğu örgüt”ün tüm bireyleri zindanlarda çürümeye devam ediyor.

Gerilla savaşı için “Kürt gençlerini öldürtme” suçlamasından, barış çabaları süreçlerinde “Kürtleri satma” retoriğine o kadar hızlı atlanıyor ki insanın başı dönüyor. Pardon siz ne istiyorsunuz? Kürt gençleri ölsün mü ölmesin mi?  

Yaklaşık 300 bin Kürt’ü öldüren Saddam’la Barzani’nin el sıkışmasını hatırladınız mı? Bir 300 bin daha ölmesin diye. Basit bir hesap. Aynı şeyi çözüm süreci için tahmin etmek bu kadar zor mu?

Bir ‘sanatçı’ korkunç cümleler kuruyor, alay ediyor, sonra da “beni öldürecekler!” diye feryat figan… Bir ‘sanatçı’ kendisini bu konuma neden sokar? Beğenirsin beğenmezsin, o hareketi kendisine referans almış milyonlarca insan var. Onlara hiç mi saygın yok? Kendini bilmez biri bir şey yaparsa Kürt toplumuna vereceği zarar sizden on bin kat fazla olur. Sizin eleştirme biçiminiz bu mu olmalıydı? Diğeri, üstelik bir hukukçu, Cihat Yaycı’nın Almanya’daki Kürt versiyonu gibi korkunç provakatif bir dil kullanıyor.

O alaycı, toksik saldırılar sizce insanları o hareketten mi yoksa sizden mi uzaklaştırıyor? Neden bir avuç kadarsınız, karşı tarafı suçlamadan bir düşünün bence…

Genç arkadaşlar hem gerçek hayatta hem de sosyal medya ortamında sakın provokasyonlara gelmeyin …

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.