Kürt Konferansı ve Amedspor

Ava Neşe KALP yazdı —

  • Kürt Konferansı ve Amedspor, ikisi de aslında Kürtlerin birliğinin temsili. Rojava’daki toplanma gibi Amedspor da Kürtlerin üzerinde birlik olduğu başka bir ortaklık.

Bu iki başlığı yan yana görmek biraz tuhaf kaçsa da, değil. İkisi de aslında Kürtlerin birliğinin temsili ve dolaysıyla aynı cümlede olmayı hakkediyorlar.

Qamişlo’da dört Kürt kardeşin en küçüğünün evinde gerçekleşen önemli birlik toplantısı, Kürtler arasında son yılların en umut ve mutluluk verici olaylarından biri oldu. Bunu mümkün kılan ise kendisini sürekli olarak çağın ve kendi toplumunun ihtiyaçlarına göre yenileyebilen, esnemeyi, uzlaşmayı ve paylaşmayı bilen, bunu geçici bir politik manevradan öte, ilkesel kültürel bir gelenek olarak benimseyen politik yapılanma.

Bu birlik halinin sadece Rojava’da değil, tüm Kürtler arasında çok kısa zamanda çok önemli sonuçlara yol açtığı görülmektedir. Örneğin sosyal medya takip edilirse Kürtler arasında pompalanan o zehirleyici dilin ne kadar azaldığı görülecektir.

İkinci konu, Kürtlerin özellikle Başûr’daki yönetime tepkisinin nedenini anlamadaki etkisi. Onlardan istenenin diğer Kürt parçalarında yapılan zulme sessiz kalmamaları, diğer kardeşleriyle dayanışmaları. Bu, özellikle de Hewler merkezli yapılanmayı ilgilendiren ve önemli dersler çıkarılması gereken bir durum.

Kürtlerin Başûr ile Rojava arasında kıyaslamaya gittiklerini sanırım söylemeye gerek yok… Başûr’un klasik savunmalarının çöktüğü, Kürt yönetimi olarak davranmadığı, daha çok bir ailenin iktidarı olarak davrandıkları çok net algılanmaktadır artık. Çünkü Kürt yönetimi olma iddiasının gereği olarak dünyanın herhangi bir yerindeki Kürtlerin dertleriyle ilgilenmeleri gerekirdi. Oysa bu görülmedi. Mesela Japonya’da Kürtlere yönelik pompalanan düşmanlığa, Lübnan’da yaşanan patlamada on binlerce Kürt’ün nasıl etkilendiğine dair bir eylemde bulunulmamasına, Rojava’ya yapılan saldırılara dair sessizlik, İran’da patır patır Kürt idamlarına tepkisiz kalınmasına, Türk devletinin kendi topraklarındaki zulmüne dair tek laf edilmemesine, tam aksine sürekli olarak başka bir Kürt partisinin hedef gösterilmesine dayalı politik tutum onun bir Kürt yönetimi olmayı beceremediği ya da becermek hedefinde olmadığını söyler.

Türkiye’nin saldırıları karşısında suçu başka bir Kürt örgütüne atmak yerine, en azından Rojava’da olduğu gibi aleni olarak saldırganı tanımlama, sivillere, doğaya karşı suç işlendiğini söyleme cesaretinde bulunabilinirdi. Bunu Türkiye’deki Kürt partileri dahi söyleyebilirken, Başûr’un bu sessizliği sadece bir güvenlik kaygısı olabilir mi?

Rojava ile birlikte bu savunmaların çöp olduğu da açık. Başûr’dan bin katı daha zor koşullarda olan Rojava ise tam aksine gerçek bir devlet refleksiyle hareket etmeyi, o kısıtlı olanaklarıyla büyük bir başarıyla yerine getirmeyi seçti. Sudan’daki Kürtlerden, Lübnan’dakine, Rojhilat’tan Bakur’a, Suriye’de mahalle mahalle, kent kent, bölge bölge ilgilenmeye çalıştı, çözümler üretti. Bunları yaparken sürekli olarak DAİŞ’in, SMO’nun saldırıları ve Türk devletinin bombardımanı altında idi. Tüm alt yapısı vuruldu, ekinleri yakıldı, siloları vuruldu. Buna rağmen, sadece Kürtlere değil diğer azınlıklara, şimdi de Alevilere destek olmaya çalışan tek güç. Bütün bunları o kısıtlı olanakları ile yaptı ve yapıyor.

Başûr’un petrol gelirlerine rağmen, öğretmenlerinin maaşının bile ödenememesi, ekonomisinin çöküşü, otuz yılda ortak bir ordunun bile gerçekleştirilememesinin, yapılan seçimlere rağmen hükümetin aylardır kurul[a]mamasının, fiili olarak bir yönetim gaspının yaşanmasının nedenlerini anlamak zor olmasa gerek. Bütün bunların şeffaf ve demokratik olmayan idari bir mekanizmadan kaynaklandığını özellikle de Rojava ile kıyaslandığında Kürt halkı çok net görüyor.

Artık “saldırı altındayız” “mecburuz” savunmasını kimse satın almıyor haliyle. Başûr’un tamamının Kürt partilerinden oluştuğunu da hatırlatarak, karşılarında çok daha ağır koşullarda yaşayan, sadece Kürtlerden de oluşmayan, bin bir türlü dinamiği aynı anda idare etmek, denge gözetmek ve kurmak durumunda olan Rojava örneği var.

Şimdi bu birlik yakalanmışken negatif bir fikir üretmek değil buradaki amacım. Amaç Kürt yönetimlerinin ortaklaşa, Kürt halkının talep ve çıkarlarına duyarlı hareket etmelerine dair verilen bir uyarının dikkate alınmasının hatırlatılması. Demokratik, seküler, kadına, yoksulluğa ve çevreye duyarlı, tüm etnik ve dini gruplara eşit, hukukla yönetilen, bundan taviz verilmeyen bir çizginin dışındaki hiçbir yönetimin Kürtlere dayatılmamasının altının çizilmesi.

Rojava’da birliği sağlayan Kürt halkının bu talebi ve tüm Kürt tarafları bunu ciddiye almakla yükümlüdür.

Gelelim Amedspor’a.

Amedspor fiili olarak Kürt milli takımı. Süleymaniye’den ödül alıyorsa, Avrupa’dan, Kürdistan’ın dört parçasından izleniyor ve destekleniyorsa, onun artık basit bir kent takımı olmadığı anlamına gelir. O, üzerinde uzlaşılmış fiili Kürt milli takımı. Rojava’daki toplanma gibi Amedspor da Kürtlerin üzerinde birlik olduğu başka bir ortaklık.

Şimdi, daha önce gündemden sıra gelmediği için soramadığım aklımdaki soruları sorayım. Özellikle bugünkü 3-0’lık mağlubiyetin ardından…

2024’te tıpkı Rojava gibi ağır saldırılar altındayken galibiyete koşan, bu galibiyeti sağlayan ekip kim tarafından neden dağıtıldı? Aynı ekiple neden devam edilmedi? Elbette bir iki transfer ile güçlendirme, ya da eksikliklerin giderilmesi mümkünken, uyumlu ve verimli çalışan bir ekip hangi gerekçe ile dağıtıldı, üstelik kulübün milyarlarca Euroluk bütçesi harcanarak. O bütçe ile Kürt çocuklarından onlarca ekip yetiştirilebilirdi… Şimdiki başarısızlık sadece altyapı veya saha vs.ye bağlanabilir mi? Daha önce de aynı koşullarda çalışılmıyor muydu?

Sahanın yenilenmesi kasıtlı olarak İl Spor Müdürlüğü tarafından aksatıldığında, bir çağrı ile milyonlarca taraftarı Amed’e yığılsaydı, sahanın onarımı o kadar aksatılabilir miydi?

Bence tüm Amedspor taraftarı ve Kürtler bu soruların peşine düşmeli, Amedspor’a bilinçli ve kasıtlı bir müdahale olup olmadığını, varsa sorumlularının kim olduğunu sorgulamalıdır. Bu da Kürtlerin önemli bir gündemi olmalı.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.