Vedalar ve ihtiyaçlar hiyerarşisi

Ava Neşe KALP yazdı —

 

  • Gerçekten de Kürtlerin neredeyse tamamı PKK’yle bağı, bir koruma ilişkisinden daha farklı bir şeye tekabül etmektedir. Kürtler, milyonlarla sahaya akarak, sorunlara kendilerinin ancak müdahale edebileceklerini çok uzun zamandır biliyorlar.

Bugün PKK kendisinin fesih kararını açıkladı. PKK devasa bir Kürt siyasal hareketinin kök yapısı, tamamı değil. Zira başlattığı hareket artık kendisini binlerce kat aşan, fiili olarak tüm Kürtlerin tarihinde üzerinde uzlaştığı bir ana çizgi. Dünyanın kırk küsur ülkesinde örgütlü, milyonları sokağa dökme kabiliyetindeki ender gelenek… Dolayısıyla örgüt olarak çekiliyor ancak bu devasa ana gelenek büyüyerek devam ediyor.

Türkiye’nin devlet olmaktan ve jeopolitik konumunun avantajıyla koymayı başardığı terör listesi nedeniyle yasaklı olmasına rağmen, kitlesinin hiçbir zaman ilişkisini gizleme gereği duymadığı bir yapı. Çünkü belirli yöntemlerle militan devşirerek varlık bulan bir örgüt değil. Kökleriyle bizzat halkın içinde olduğundan, ondan ayıklanması ya da ayrıştırılması bu nedenle mümkün olmamış bir yapı…

Ve sanıldığının aksine sadece örgüt halkı yönlendirmemiş, halk da çok aktif olarak eleştirileri, talep ve yorumlarıyla örgütü yönlendirmiştir. İnteraktif bir ilişki... Tam da bu yüzden 90 yaşında torun torba sahibi olanla, panzerlere zafer işareti yapan ya da seçim otobüsünün önünde boya sandığıyla koşan yoksul Kürt çocuklarıyla, ön saflarda savaşan genç kadınlarıyla, futbol maçlarında linç edilen spor kulüpleri taraftarlarıyla bu hareket, çok yapılı, çok eklemli, çok biçimli, çok sesli ve çok boyutlu.

Bütün provokasyonlara rağmen Cenevre Sözleşmesini ve İnsancıl Hukuk’ tan vazgeçmemiş, en önemlisi de hiçbir zaman klasik anlamda statik ve sabit fikirli bir yapı olmamış, çağa ve döneme göre kendisini sürekli olarak dönüştürmeyi başarmış bir yapı. En başta Kürt sosyolojisini çok okuyor. Ortadoğu sosyolojisini ve sosyo-politik süreçlerini çok iyi okuyor. Kompleksli değil. Gücünü abartmıyor, yanlışlarını saklamıyor. O kadar gücüne rağmen, gerektiğinde özrünü diliyor ve yanlışlarının sorumluluğunu üstleniyor.

Bütün bunlardan dolayı da Türkiye’de yaratılan imajının aksine Kürtler arasında çok yüksek bir prestiji var. PKK karşıtı olan Kürt örgütlerin mensuplarının bile PKK gerillalarına yönelik çok büyük saygı ve sempatileri var. Muhafazakâr Kürtlerin bile bir kez dahi “orada kadınların ne işi var?” demeyi akıllarından geçirmedikleri bir saygınlık ve güvenleri var…

Şimdi geldiğimiz nokta bütün bu süreçlerin, dönüşümlerin ana zemini olan örgütün feshedilmiş olduğu düzey. Burada çok güçlü bir gerekçe var: Silahlı mücadelenin raf ömrünü, dolayısıyla da işlevini doldurmuş olduğu.

Bu, yukarıda saydığımız özelliklerinden kaynaklı çok da şaşıramayacağımız bir durum. Ortadoğu ve sosyo-politik süreçler de bunu doğruluyor.

 Ama! Tam da burada, başka bir boyutundan dolayı buraya bir ama koymanın da gerekli olduğunu düşünüyorum. Bu bir sorgulama değil, daha pek çok Kürt’ün kafasında dolaşan endişelerin sesli dile getirilişi.

Gerçekten de Kürtlerin neredeyse tamamı PKK’yle bağı, bir koruma ilişkisinden daha farklı bir şeye tekabül etmektedir. Kürtler, milyonlarla sahaya akarak, sorunlara kendilerinin ancak müdahale edebileceklerini çok uzun zamandır biliyorlar. Yani PKK’nin onları kurtaracağına dair bir beklenti değildir.

PKK, Kürtler için çok önemli psikolojik bir eşiktir. Devletsiz olmanın kimsesiz olma anlamına geldiğini, hayatlarının değersiz olduğunu gündelik hayatlarında sürekli olarak deneyimleyen bir halkın psikolojisinden bakmak gerekiyor burada. Demirtaş’ın “devletsizliktir bizi öldüren” dediği şeyin dokunduğu yerdir. Kürtler için özellikle de genç kuşaklar için PKK, bu kimsesizlik ve değersizlik hissini dağıtan en temel psikolojik eşiktir.

Sanırım bunu Abraham Maslow’un (1943) ihtiyaçlar hiyerarşisine göre tanımlamak daha doğru olur. Maslow’a göre insanların fiziksel ihtiyaçlardan sonra, psikolojik düzeyde ait olma, saygı görme ve kendini gerçekleştirme gibi ihtiyaçları öne çıkar. Aktivizm, bu ihtiyaçların karşılandığı güçlü bir alandır ve kişi bir harekete katılarak, toplumsal bir aidiyet hissederek, daha büyük bir amaç uğruna mücadele ettiğinde kendini gerçekleştirme duygusunu yaşar ve bununla travma ile başa çıkar.

Bu süreç, travmatik deneyimler, kişinin temel güvenlik duygusunu sarstığından travma yaşamış bireylerde daha karmaşık bir hal alabilir. Kişi fiziksel olarak güvende olsa bile duygusal olarak tehdit altında hissedebilir. Böyle durumlarda ait olma ihtiyacı, yeniden bağ kurma ve kabul görme arzusu önem kazanır.

İşte PKK, Kürtlere yüzyıldır maruz kaldıkları kolektif sistematik travmayla başa çıkmalarını sağlayan önemli bir zemin sundu. Dolayısıyla örgütle birebir bağlantısı, fiziksel olarak tehdit altında olmasa dahi, sıradan Kürt bireyi, bu fesih sürecinden kaynaklanan ağır bir bilinmezlik ve yitirilmiş bir bilinirliliğin yarattığı başka bir travmayı deneyimliyor. Üstelik bununla nasıl başa çıkacağını bilecek yeterli veri yok elinde. Dolayısıyla da siyasal aktörlerinin, hızla bu bilinmezliğin yaratacağı travmayla başa çıkılmasına yarayacak birtakım mekanizmaların oluşturulmasıyla ilgilenmeleri gerekiyor. Yerine ne konulacak? Bir ulusal meclis mi? Ne?

Bunun ikinci kısmı da, özellikle daha alt kadrolardaki gerillaların olası travmatik süreçleri ile ilgili. Burada dış dünyanın gündelik hayatının bin bir türlü ayak oyunlarından uzakta kalmış bu insanların hayatla başa çıkmalarında nasıl mekanizmalar oluşturulacağına dair bir endişe var. Özellikle de bu insanlara yönelik ciddi imha eylemlerinin nasıl önleneceği? Yani nasıl korunacaklar?

Üçüncü konu da, 50 yıllık Kürt siyasal hareketinin ve dolayısıyla da bu hareketi kendilerine referans alan, onunla kendisini özdeşleştiren milyonlar için bir hafıza olan Kandil’in akıbetinin yarattığı kaygılardır. Bütün bunlara doyurucu yanıtlar verilmeden Kürt halkının özellikle de genç kuşağın kaygıları ve travması devam edeceğe benziyor.

Dersim’in iki dervişinin vedasına saygıyla…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.