Yeni av ritüeli ve barış

Ava Neşe KALP yazdı —

  • Pek çok lehte ve aleyhte yorum/düşünce var. Dolayısıyla benim için dayanacak tek nokta Abdullah Öcalan’ın politik zekasıdır. Bunu da elli yıllık pratiğine bakarak söyleyebiliriz. 

 

Online olarak izlediğimiz ABD ve Ukrayna krizi, aleni bir biçimde dünyanın tamamen jungle, yani orman yasalarının etkisine girdiğinin ilanından başka bir şey değil. Jungle yasası güçlü olanın haklı olduğunu söyleyen veya söyleten bir sistemdir. Yani siz deyin mahalle kabadayılarının ya da mafya babalarının, ben diyeyim oligarkların, uluslararası şirketlerin halklara ait olanlara aleni olarak çöküleceği bir döneme geçiyoruz.

İkinci Dünya Savaşı’na götüren narsist kişilikli liderlerin izlediği ırkçı ideolojiler -ve yeni liderler- biraz daha modifiye biçimde yeniden sahnedeler. İnsan hayatı başta olmak üzere dünyada hiçbir canlının yaşam hakkına kafa yormayan, haydutlar korusu halinde birbiriyle hem yarıştıkları hem de dayanıştıkları bir sürecin içindeyiz. Dayanışmaları kendi halklarına ve diktatöryel aşamaya geçmemiş devletlerin yönetimlerine karşıdır. Dolayısıyla devletlerin devletlerle olan savaşı ya da dayanışmasından çıkıp oligarklarla halkın ya da oligarklarla halk tarafından hala belirlenen yönetimlerin savaşına dönecek olan yeni bir dünya düzenine evriliyoruz.

 İşte Trump ve Zelensky tartışmasını bu çerçevede okumak gerekir. Bu gerçeği gözler önüne seren, Trump-Zelensky arasındaki diyalogun sarsıcı artçı dalgaları devam ediyor. Bu sarsıcılık, sanırım sadece politikacıların değil, hepimizin, yani sıradan insanların da alenen maruz kaldığı av parçalama ritüeli olmasıyla ilgili. Bir zamanlar Kürdistan’a yapılan ve yüzyıldır pençesinde kıvrandığımız parçalama ritüeli, elbette bizim için daha ağır anlamlar ifade etmektedir.

Ukrayna’nın devlet başkanları nezdinde online olarak maruz kaldığı av parçalama ritüeli, sanırım dünya ve Amerikan tarihinde asırlar boyu hatırlanacak bir utanç kaynağı ve üniversitelerde siyaset biliminin ana konularından biri olarak yerini aldı bile. Kürdistan’ın parçalanma ritüelinin izlenme şansı olamamıştı. Bu açıdan Ukraynalılar bizden daha şanslı, olan bitenin ne olduğunun anlaşılması açısından.

Başka bir açıdan önemi de bunun oligarkların eline geçmiş devlet yönetimlerinde kapitalizmin nasıl bir yutma makinasına dönüşeceğine gösteren sadece 7-8 dakikalık bir fragman olması. Bir tarafta ölen insanlar, öte tarafta bunu basit kumar olarak gören oligarklar.

Buradan kendi ana konumuza, yani Kürtlerin durumuna dönecek olursak payımıza düşen ders, bu parçalama ritüelinin yüzyıllık mağdurları olarak, kendimizden başka kimseye güvenmememiz, her açıdan kendimizi güçlendirecek çabalar içinde olmamız gerektiğidir. Zira artık devletlerin imzaladıkları antlaşmaların dahi ne kadar güvenilmez ve kısa ömürlü olabileceğini bu vesileyle net olarak görmüş olduk. Devletlerin birer gasp mekanizmasına dönüştüğü, insanlığın tüm kazanımlarının bu oligarklar dayanışması ile topyekûn bir gasp tehlikesi altında girdiği, dolayısıyla buna karşı alternatifler oluşturmanın gerekliliği açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu da pazarlık gücüne denk düşmektedir. Yani kendi kazanımlarımızı kendi gücümüzle, kendimiz gibi olanlarla dayanışarak en yüksek düzeyde tutacak bir mekanizmanın inşasına odaklanma konusu.

Buradan adı konmayan son sürece gelecek olursak, öncelikle dışarıya yansıyanlarla süreci çok okuyabildiğimi söyleyemeyeceğim. Pek çok lehte ve aleyhte yorum/düşünce var. Dolayısıyla benim için dayanacak tek nokta Abdullah Öcalan’ın politik zekasıdır. Bunu da elli yıllık pratiğine bakarak söyleyebiliriz. 12 Eylül sonrası ayakta kalan tek örgüt olması, öteki sol örgütlerin aksine halkla ilişki kurma biçimi; din, aile ve diğer kurumsallıklar başta olmak üzere, kadın ve çevre sorunlarını ve çözümünü teoriden pratiğe koyması ve bunu ısrarla sürdürmesi; etnik, dini ve cinsiyet farklılıklarını bağımsız örgütlenmelerle ortak bir ağda birleştirerek kolayca çözülen sistemlerden farklılaşma; dünya genelindeki örgütlü gücü, milyonları harekete geçirme kabiliyeti, daha da önemlisi 1999’da beklenen “mahkemenizi tanımıyorum” aksine birlikte çalışabilecek bir mekanizma önerisi ile hepimizi önce şok eden, ancak geldiğimiz noktada nasıl bir siyasi hamle olduğunu gördüğümüz bir sürece dayanarak bunu söyleyebiliyoruz.

Burada elbette biz dışarıdakilerin anlamadığı, örgütü ile arasındaki güvene dayalı özel bir iletişim biçimi; örgütün izlediği şeffaflık, örneğin hayatını kaybeden üyelerinin sayısını gizlememek, ya da yaptıkları yanlışları örtbas etmek yerine özeleştiri vermek, bu anlamda bazı sorunlu eylemleri gizlemek yerine üstlenmek ve gerekçelerini açıklamak vb. gibi hem Kürtler üzerinde ama aynı zamanda TC başta olmak üzere uluslararası kamuoyunda yarattığı güçlü etkinin payı var.

Üçüncüsü ise, kendi gücü ile oluşan bir alanın diğer dayanışmacı gruplarla paylaşılması geleneği. Özellikle legal alandaki örgütlenmelerde hem Bakur’da hem de Rojava’da örneğin milletvekili seçimlerinde, Rojava’daki örgütlenme modeli, HDK vb. mekanizmalar, yani gücün paylaşılması da bu çizginin kazandırdığı çok dönüştürücü siyasi bir katkıdır.

Bunlar teslim edildikten sonra, halkta yeni süreç ile ilgili süren ciddi endişelerin var olduğunu hatırlatmakta yarar var. Yazılan ve konuşulanlardan hareketle ilk endişe, bunun bir önceki çözüm sürecinin Kürdistan’da kalekolların yoğun inşasındaki gibi kullanılacağı endişesidir. Bu kez de Güney’de kalekollar inşa etmek için kullanırsa ne olacak? Yapılan açıklamalarda “bize saldırı olursa” kavramı kullanılıyor. Saldırı değil de ileride Güney’in tamamının işgalinde zemin olarak kullanılacak kalekolların inşasına girişilirse müsaade edilecek mi diye yoğun olarak sorulan sorular var.

Rojava başta olmak üzere tüm Kürt güçlerinin silah bırakmasına yönelik medyada özellikle nasyonal solcuların çıkardığı gürültü bu açıdan kullanılan başka bir mekanizma.  Bunun alt katmanında hem resmi ağızlar hem de medya üzerinden kullanılan zehirli dil, Kürtlere yönelik bu sömürgeci apartheid mekanizmasının sigortası, zırhı olarak kullanılmaktadır. Mesela tüm Kürtleri terörize eden "teröristbaşı, terör örgütü, bölücüler, teröristan, teröristler, terörden kurtulma vb." gibi kavramlar. Şimdilik bunlarla sınırlı kalarak mevcut endişeleri de paylaşmış olayım.

Umarım adil ve kalıcı bir barış olur.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.