Hizbullah’tan Hüda-Par’a
Dosya Haberleri —

Hizbullah/Hüda-Par
- AKP-Hüda-Par ilişkisi yeni ortaya çıkan bir ilişki değil. Hüda-Par hem referandumda, hem Cumhurbaşkanlığı seçiminde, hem de 2019 yerel seçimlerinde AKP’ye destek verdi. Bu destek karşılığında, cezaevinde olan yüzlerce Hizbullah tetikçisi serbest bırakıldı, devletin kamu kurumları ile kayyumla yönetilen belediyelerine Hüda-Par kadroları yerleştirildi.
- Hizbullahçılar, ilk olarak örgütlenebilecekleri ya da saklanabilecekleri en güvenilir yer olarak camileri seçti. Camiler Hizbullah için biçilmez kaftandı. Bölgede birçok camide gelip Hizbullah propagandası yapanlar, cemaat ve imamlar tarafından kovuldu. Bunun üzerine Hizbullah, imamlara karşı saldırıya geçti. İlk saldırı 1991 yılında Batman ve Silvan'da başladı.
YILMAZ KAYA
Türkiye’de 2018 yılında yapılan milletvekili seçimlerinde ancak yüzde 0.3 ile temsil edilen Hüda-Par ile AKP'li Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan’ın seçim ittifakı tartışmaları sürüyor. Erdoğan’ın seçimi kaybetme endişesi ile Hüda-Par’ın bu cüzi oy oranına ihtiyaç duyduğu dillendirilirken, kimi kaynaklar da seçim öncesi veya sonrası oluşabilecek kaos ortamında Erdoğan’ın mezar evlerle ve faili meçhul cinayetlerle tanınan Hizbullah uzantısı olan Hüda-Par’ı kullanma ihtimalini gündeme getiriyor. AKP-Hüda-Par ilişkisi yeni ortaya çıkan bir ilişki değil. Hüda-Par hem referandumda, hem Cumhurbaşkanlığı seçiminde, hem de 2019 yerel seçimlerinde AKP’ye destek verdi. Bu destek karşılığında, cezaevinde olan yüzlerce Hizbullah tetikçisi serbest bırakıldı, devletin kamu kurumları ile kayyumla yönetilen belediyelerine Hüda-Par kadroları yerleştirildi. ‘Hizbullah ile bağlantılı” olduğu gerekçesiyle kapatılan ve Yargıtay tarafından da onanan kapanma davasına rağmen Hizbullah’ın ilk sivil örgütlenmesi olan Mustafaz-Der’i yeniden açtı.
İlk örgütlenme İstanbul'da
Hizbullah’ın fiili örgütlenmesi 1979 yılında İstanbul'da oldu. "İslami Alimler Cemiyeti" olarak dernekleştiler. Kurucuları arasında Fidan Güngör, Mansur Güzelsoy, Abdullah Yiğit, Hüseyin Velioğlu ve Ubeydullah Dalar da vardı. Kökenleri 1980 öncesinde Milli Türk Talebe Birliği'ne dayanıyordu. O yıllarda siyasal bilgiler maliye bölümünü okuyan Hüseyin Velioğlu, kendisini bu birlik içindeki Akıncılar grubuna daha yakın hissediyordu. Açık kaynaklardan, Velioğlu'nun mezun olduktan sonra kaymakamlık sınavına başvurduğu ancak başarılı olmadığı belirtiliyor. İstanbul'da Hizbullahın alt yapısı hazırlanırken, aynı yıl Hüseyin Velioğlu Batman'a geldi. Burada Petrol-İş Sendikası Başkanlığı'na aday oldu ancak seçimde kazanamadı. Türkiye'deki İslami grupların İran ile birebir ilişkisi ise 1980 yılında başladı. Hüseyin Velioğlu ve çevresindekiler, 1981 yılından sonra sık sık İran'a giderek medreseleriyle ünlü Kum kentinde teorik eğitim almaya başladı. Hizbullah’ın ilk yapılanmasında yer alan onlarca kişi Kum kentinde eğitim alarak Batman, Amed ve İstanbul'a döndü.
Gerekçeli kararda İran bağı
32 kişinin öldürüldüğü Batman Hizbullah Ana Davası’nın gerekçeli kararında örgütün kurucularından Hüseyin Velioğlu, Abdulaziz Tunç, Edip Gümüş, Ahmet Seyitoğlu, İhsan Yeşilırmak, Osman Uslu, İsa Ay, Hamit Yazgan ve Nusrettin Güzel’in yasadışı yollardan İran’a geçtiği, burada bir süre siyasi ve askeri eğitim alan örgüt yöneticilerinin Türkiye’ye gelip Hizbullah’ın temel yapısını oluşturmaya başladığı iddia edildi. Türkiye ve Kurdistan'da İran'la ilişkiye geçen İslami grupların ilk bir araya geldikleri, fikir alış verişinde bulunulduğu yerler ise kitapevleri oldu.
Amed'e yerleştiler
Amed'de Ulucami'nin solundaki sokaktaki bir pasajda Fidan Güngör'ün Menzil Kitapevi bulunuyordu. Amed'e gelen Velioğlu da, 1982 yılında Ulu Cami karşısında İlim kitap evini kurdu. Bu kitap evleri bir anlamda örgütün buluşma ve sohbetlerin yapıldığı bir yerdi. Batman'daki çalışmalarının ardından Amed'e yerleşen Velioğlu, Sur ilçesinde Avrupa pasajında Diyar Ltd. adlı şirketi kurdu. Şirket paravandı. Velioğlu, bu dönemde Amed, Batman, Urfa, Şırnak ve Mardin'de propaganda çalışmalarını sürdürüyordu.
Menzilciler-İlimciler
Hizbullah, Hüseyin Velioğlu liderliğinde örgütlenirken, onlar gibi Fidan Güngör liderliğindeki grup da küçük çaplı kendi dini örgütlemesini Amed’de yapıyordu. Fidan Güngör’e bağlı grup, sahibi oldukları kitapevi nedeniyle ‘Menzilciler, Hüseyin Velioğlu’na bağlı grup ise ‘İlimciler’ diye anılıyordu. Fikir ve nihai hedef konusunda aralarında bir fark yoktu. Menzilciler daha çok entelektüel muhafazakâr kesimle iç içeydi. Faaliyetlerinin çoğu Menzil Kitabevi çevresinde şekilleniyordu. Menzilcilerin ilk etapta Hizbullah ile örgütsel bir ilişkisi yoktu. Ancak iki grubun da sahibi olduğu kitapevleri Ulucami yanındaydı ve birbirlerini tanıyorlardı. 1983 yılından sonra, Amed’de bazı İslam grupları, “Aranızda temel itikadı, düşünsel ve siyasi konularda ciddi bir ayrılık yoktur. Aynı amaç ve gaye için mücadele ediyorsunuz” önerisi üzerine Hüseyin Velioğlu’nun kabul etmesi ile Menzil grubu, zaten fikir olarak karşı çıkmadığı Hizbullah içinde yer almaya başladı. Ve iki grup da ortak hareket etme kararı aldı. Hatta Hizbullah’ın üniversitelerde öğrenci örgütlenmesinin başına Menzil grubundan Zeki Savaş getirildi.
Aşireti, koruculuğu kabul etti
Devletin PKK'ye karşı ilk olarak 1985 yılında Şırnak Beytüşşebap'ta Jirki Aşireti üzerinden hayata geçirdiği koruculuk sistemi, daha sonra Batman'da da başlatıldı. Velioğlu'nun bağlı olduğu Habizbinî Aşireti, Batman'da koruculuğu ilk kabul eden aşiretlerin başında geliyordu. Habizbinî Aşireti, 1970'li yıllarda MHP'ye yakın bir çizgide iken, 80'li yıllardan sonra ise Hizbullah ile birlikte anılmaya başlandı. İlk örgütlenme Batman ve Bingöl'de ilçe ve köylerde 'tebliğ' faaliyetleri şeklinde yapılırken, ilk olarak 1987 yılında kendilerini "Hizbullah" olarak tanıtmaya başladılar. Aynı yıl, JİTEM'in kurulduğu ve elemanlarının bölgeye dağıldığı yıldır.
İlk olarak camiler ele geçirildi
Hizbullahçılar, daha sonra örgütlenebilecekleri ya da saklanabilecekleri en güvenilir yer olarak camileri seçti. Camiler Hizbullah için biçilmez kaftandı. Hizbullahçılar, yerleşmek ve militan yetiştirmek için hedef seçtiği cami imamlarından gece anahtarları kendilerine vermelerini, yatsı namazında sonra Kur'an dersi vereceklerini söylüyordu. Buna inanan imamlar vardı. Ancak, Hizbullah’ın hiç de söylediği gibi masum, hoş görülü bir örgüt olmadığını anlayan cami imamları buna karşı çıktı.
İmamları öldürdüler
Bölgede birçok camide gelip Hizbullah propagandası yapanlar, cemaat ve imamlar tarafından kovuldu. En büyük propaganda, barınma ve lojistik imkân sağlayan camilerden kovulan Hizbullah, imamlara karşı saldırıya geçti. İlk saldırı 1991 yılında Batman ve Silvan'da başladı. Batman'da Nur Cami imamı Resul İbak, Amediye Cami imamı Abdurahman Akyüz, Rahmet Cami imamı Talat Turhan, satırlı-sopalı saldırıya uğrayarak ağır yaralandı. Saldırılara rağmen Amed ve Batman’da imamlar bu kontra örgütü camilere sokmamaya devam edince bu kez bölgede imamların infaz kararı alındı. Batman, Silvan ve Amed'de 1992-95 yılları arasında 20'den fazla imam ve din adamı, cami içinde veya cami çıkışı öldürüldü. Amed’de 28 Ağustos 1992’de imam Sıddık Turhallı silahla, 21 Aralık 1992 günü ise çevresinde sevilip sayılan Mele Ubeydullah Dalar, Şehitlik semtinde camiden çıkarken sopalarla dövülerek öldürüldü. Cami imamları ve din adamlarından sonra bu kez yurtsever insanlara yönelim oldu. Muhalif olan herkes hedef tahtasındaydı. “PKK sempatizanı” denilerek yüzlerce esnaf, memur, öğrenci, gazeteci, sendikacı, politikacı, insan hakları savunucusu bu saldırılar sonucu öldürüldü.
Menzilciler tasfiye edildi
Yıllardır Hizbullah içinde hareket eden İlimciler ile Menzilciler arasındaki ilk çatışma, dile getirilmeden Hizbullah içinde hangi grubun etkin olacağı şekilde politik olarak başladı. 1992 yılında İmamların öldürülmesi ve faili meçhul cinayetler ise bu tartışmaları gün yüzüne çıkardı. Menzil grubu liderlerinden Molla Mansur Güzelsoy ile görüşme yapılmasına rağmen, bu ayrılıklar giderilemedi ve Hüseyin Velioğlu, Menzilciler ile ayrıldığını cemaatine duyurdu. 1993-94 yılları arasında iki grup arasında yaşanan çatışmada yüzlerce kişi öldürüldü. Menzil grubu lideri Fidan Güngör, 11 Eylül 1994 günü İstanbul Güngören'de Sabahattin Taylan ile birlikte bindikleri ticari taksinin önü kesilerek kendilerini polis olarak tanıtan kişiler tarafından kaçırıldı. Güngör ve Taylan'dan o günden bu yana haber alınamadı.
İlk saldırı
Hizbullah hem yayınlarında, hem de ana dava savunmalarında çatışmaları kendilerinin başlatmadığını, PKK ile aralarında çatışma çıkmaması için çaba sarf ettiklerini ileri sürer. Oysa yurtseverlere yönelik ilk eylemler 1991 yılının başlarından itibaren Amed, Batman, Mardin, Kızıltepe ve Nusaybin'de yaşandı. Lisede okuyan yurtsever öğrenciler, Hizbullahçıların satırlı sopalı saldırılarına maruz kaldı ve küçük çaplı kavgalar yaşandı. Hizbullah'ın ilk 'onlar başlattı' dediği olay ise 7 Mayıs 1991 yılında Şırnak'ın İdil ilçesinde yaşanan bir olaydır. Silahlı bir grup, Hizbullahçı olduğu bilinen M.Salih Karaaslan'ın bulunduğu eve gelerek, onunla konuşacaklarını ve kendileri ile gelmelerini ister. Karaaslan saklanır. Annesi Hayriye ve babası Sabri gelenlere karşı koyarak çocuklarını vermeyeceklerini söyleyip kapıyı kapatırlar. Gelen grup kapının üst kısmında eve doğru ateş açar ve anne ile baba yaşamını yitirir. Bir çocuk da yaralanır. Hizbullah bu olayda PKK'yi suçlar. Ve 3 Aralık 1991 tarihinde İdil'de 60 yaşındaki Süryani kökenli 6 çocuk babası Mikail Bayru'yu öldürür. Bayru'yu öldüren Muhammet Ata Zengin ve Menaf Bilgiç olay yerinden kaçarken, çatışmaya girdiler. Özel timlerce panzerden açılan ateş sonucu Zengin öldürülürken, Bilgiç yaralı olarak yakalandı.
Hizbullah cinayeti kabul etti
Hizbullah, Bayru cinayetini kabul etti ve Karaaslan ailesinin intikamı için yapıldığını savundu. Karaaslan ailesinin üyesi Mehmet Şerif Karaaslan da, 28 Aralık 1991 günü İdil’de kimliği belirsiz kişiler tarafından taranarak öldürüldü.
İki kardeş ve kuzenlerini gömdü
Hizbullah'a yönelik başlatılan operasyonlarda Adana'da yakalanan M. Salih Kölge'nin yer göstermesi sonucu 19 Nisan 2002 tarihinde Antep'de bir villada kazı yapıldı. Kazıda, Hizbullah içinde yer alan M.Salih Karaaslan, kardeşi Hamza Karaaslan ve amca çocukları M.Ali Karaaslan'ın çürümüş cesetleri mezar evden çıkarıldı. M.Salih Karaaslan, 7 Mayıs 1991 günü evlerine gelen silahlı grup tarafından evden çıkarılmak istenen ve anne babasının ölümüyle sonuçlanan saldırıda ismi geçen kişidir aynı zamanda. Hizbullahçı Kölge, M.Salih Karaaslan'ın eskiden konsomatris olarak çalışan ve örgütün kabul etmediği Özgür Elmas adlı bir kadınla evlenerek örgütün kararını çiğnediği için öldürüldüğünü, kardeşi ve amca çocuğunun ise 'polise bilgi verebilirler' diyerek eve çağırılıp öldürüldüklerini söyledi.
'Çocuğu infazlara katılan İsa Aksoy götürdü'
Kölge, 3 kişi ile birlikte Özgür Elmas adlı kadının 1998 yılında öldürüldüğünü, cenazlerin Maraş yolunda bir araziye gömüldüğünü itiraf etti. Özgür Elmas'ın 8 yaşlarında olan oğlu Gökhan'dan ise haber alınamadı. Hizbullahçı Kölge, Gökhan adlı çocuğun infazlara bizzat katılan Hizbullahçı İsa Aksoy tarafından götürüldüğünü açıkladı. Tetikçi Kölge, onlarca cinayetten ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Ancak AKP tarafından çıkarılan 'Uzun Tutukluluk Süresi' yasası uyarınca serbest bırakıldı.
Boynunda haç olan imam!
Şırnak'ın Silopi ilçesine bağlı Görümlü Jandarma Komando Tabur Komutanlığının üs bölgesi Kesiktepe'ye, 13 Haziran 1993 tarihinde gerillalar tarafından yapılan eylemde ölen askerler oldu. Sonraki gün, Görümlü Taburu'na 200 metre uzaklıkta olan Görümlü köyünün Derecik mezrasından "PKK'ye yardım ettikleri" iddiasıyla aralarında kadınların da olduğu 10’dan fazla kişi gözaltına alındı. Aynı gün Görümlü korucularının ‘tanıyorum’ dedikleri birçok kişi serbest bırakıldı. Ancak köy imamı İbrahim Akıl, Hıristiyan Keldani kökenli Hamdi Şimşek ve oğlu Hikmet Şimşek ile Halit Özdemir, M.Salih Demirhan ve Şemdin Culaz’dan bir daha haber alınamadı.
Mahkeme kayıtlarına da giren ifadelere göre, dönemin Şırnak 23. Sınır Tugay Komutanı Tuğgeneral Mete Sayar'ın emri ile 6 köylü infaz edildi. Öldürüldükten sonra köy imamı İbrahim Akıl'ın boynuna, Hıristiyan olan Hamit Şimşek'in boynundan çıkarılan haç kolye takılarak "Bunlar Ermenidir" diye cenazeleri teşhir edildi. Daha sonra cenazeler taburun arazisine gömüldü.
Hürriyet gazetesi o tarihte "Ermeni imam öldürüldü" başlığıyla haberi manşetten verdi.
'Hüseyin ve arkadaşlarına söyledik'
JİTEM'in kurucusu olduğunu ileri süren emekli Albay Arif Doğan, "JİTEM'i ben kurdum" adlı kitabının yayınlanması ardından katıldığı gazeteci M.Ali Birand'ın sunduğu 32. gün programında şunları anlatıyordu: "Size bir olay anlatayım. Halkımızın dini bilgisi zayıf. Onları kandırıyorlar. Mesela bir imam ölü ele geçirildi. Boynunda haç bulduk. Düşünebiliyor musunuz? Ermeni biri yıllarca imamlık yapmış, kimsenin de haberi olmamış öldürülene kadar. Hüseyin ve arkadaşlarına söyledik, gidip o bölgedeki halka gerçek İslam’ın ne olduğunu anlattılar. Bu örgütün asıl yüzünü halkımıza gösterdiler..."
(1993’te Görümlü Jandarma Komando Tabur Komutanlığı'nda görev yapan er Yusuf Özdemir, 2010 tarihinde Amed'de Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçe vererek, köylülerin nasıl öldürüldüğünü, köy imamının boynuna haçın nasıl takıldığını ve öldürülenlerin gömüldükleri yeri açıkladı. Bu ifade üzerine iki yıl sonra söz konusu bölgede yapılan kazı çalışmasında 3 kişiye ait kemikler bulundu. Ancak tutuklanan olmadı.)
'Gercüş'te eğitim aldılar'
Albay Arif Doğan, Ergenekon soruşturması kapsamında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada da Hüseyin Velioğlu'nu tanıdığını belirterek, "Hüseyin'e '4-5 kişiyle birlikte köy köy dolaşın vaazlar verin. Güneydoğu halkının dini duyguları güçlüdür' dedim... Velioğlu köy köy dolaşıp dini eğitim veriyordu. Gercüş'te eğitim aldılar. Askeri eğitim almadılar. Vaaz vererek halkı eğitiyorlardı. Gittikleri köylerde vaaz verirken onları geçici köy korucuları korurdu. Çok güzel faaliyetleri vardı..." şeklinde ifade verdi.
'Alana ekipler halinde dağıtıldılar'
Arif Doğan, "JİTEM'i ben kurdum' kitabında, Hizbulkontra örgütlenmesi hakkında şunları yazdı: "Velioğlu çok dindar ve donanımlı bir kişiydi. Daha doğrusu ülkücü bir çocuktu. Velioğlu'nun kendi seçtiği adamlardan oluşan bir kadro ile faaliyetlerine başlamasına imkân verdik. Gercüş bölgesinde istihdam edilmeye başlandılar. Eğitimlerini Velioğlu veriyordu. Bu eğitim fiili değil, nazariydi. Namaza da gidecekler. İcabında vaiz de olacaklar, camilerde vaaz verecekler. Biz hemen ekipleri devreye soktuk. Yetiştiler, alana ekipler halinde dağıtıldılar."
Batman'daki Hizbulkontra kampı
1991-93 yılları arasında Kürdistan'da artan faili meçhul cinayetler sık sık gündeme gelince, TBMM bünyesinde Faili Meçhul Siyasi Cinayetleri Araştırma Komisyonu kuruldu. Sadık Avundukluoğlu başkanlığında kurulan komisyon üyeleri bölgede 3 ay boyunca çalışma yürüttükten sonra hazırladıkları raporu kamuoyuna açıkladı. Raporda, 27 Temmuz 1993 tarihinde komisyonun Batman'da Emniyet Müdürü ve Vali Yardımcısının Batman'ın Gercüş ilçesine bağlı Seki, Gönüllü ve Çiçekli köyleri arasındaki bölgede Hizbullaha ait kamp bulunduğunu ifade ettiklerini, bu kamplarda siyasi ve askeri eğitim verildiğini, bunun üzerine Jandarma Genel Komutanlığı'na müzakere yazıldığını, ancak adı geçen bölgede Hizbullah'a ait kamp olmadığı ve kırsalda faaliyet göstermediği yönünde kendilerine cevap verildiği belirtiliyordu.
Meclis tutanaklarına da geçti
TBMM Faili Meçhul Siyasi Cinayetleri Araştırma Komisyonu üyesi milletvekillerinin bölgede yaptıkları araştırmalarda, Hizbullah ile girilen ilişki meclisin tutanaklarına da geçti. Komisyon üyeleriyle Batman Emniyet Müdürü Öztürk Şimşek ve Batman Vali vekili Mustafa Ali Örnek arasında yapılan görüşmede, Emniyet Müdürü şunları söylüyordu, "Ne yazık ki, Hizbullah örgütü mensupları bir dönem askerlerden yardım gördüler. Buradaki bazı askeri birliklerde silahlı eğitim yaptılar, lojistik destek gördüler."
'Devletin tüm birimleri tarafından engellendik'
Sadık Avundukoğlu, 26 Ocak 2000 tarihinde Yeni Şafak gazetesine, araştırmaları sırasında devleti tüm birimleri tarafından büyük engellerle karşılaştıklarını ve Hizbullah'a ilişkin önemli bilgilere ulaştıklarını belirterek şunları söylüyordu: "Altı yıldır aynı şeyleri söylüyorum. Biz, bugün ortaya çıkan ilişkileri bundan yıllar önce tespit ettik. En azından, izlerine ulaştık. Ancak, her defasında önümüze bir engel çıktı. Devletin içindeki oluşumlar tarafından sürekli engellendik. Eğer, engellenmeseydik bu olayları çözerdik."
Olmayan haber...
Hizbulkontranın bu derece korunması ve konunun TBMM Araştırma Komisyonu'nun raporuna da girmesi haberlerinin yayınlanması ardından, Hizbullah yazarlarından Said Gabari, http://www.huseynisevda.biz adlı sitede, "Hizbullah ile ilgili iddialar, maksatlı ve çelişkilerle doludur" diye bir yazı yazdı. Kaynak olarak gazeteci Saygı Öztürk'ün, "Bu iddialar Emniyet Müdürünü Kanser Etti" başlıklı yazısını gösterdi. Öztürk'ün Batman Emniyet Müdürü Şimşek ile görüştüğünü ve onun Hizbullah’ın Batman'da eğitildiği haberlerini yalanladığını ileri sürdü. Ancak, Google de bu başlıklı bir haberi tarattığınızda öyle bir haberi bulamıyorsunuz. Saygı Öztürk'e ait olduğu ileri sürülen bu haber, sadece Hizbullah'a ait üç sitede mevcut.
Ergenekon ile Hizbullah'ta bulunan el bombalar
Ergenekon soruşturması kapsamında hazırlanan 2. iddianamede, Ümraniye'de ele geçirilen el bombaları ile Şırnak'ta Hizbullah'a yönelik yapılan operasyonlarda ele geçirilen el bombalarının seri numaralarının aynı olduğu ortaya çıktı. İddianamede şunlara yer veriliyordu: "Şırnak ilinde 18.03.1999 tarihinde il genelinde Hizbullah/İlim Terör Örgütüne yönelik yapılan operasyonlar neticesinde İhsan TEKİN, İsmail TEKİN ve Hacı DEMİR isimli şahsın ikametinde yapılan aramada toplam 6 adet el bombası elde edilmiştir. Bu olayda elde edilen (6) adet el bombasından (1) adedinin MKE MOD 45 KF MKE 1-23 10-92 seri numaralı olduğu, Ümraniye ilçesinden elde edilen el bombalarından 1 adedinin MKE MOD 45 KF MKE 1-23 10-92 seri numaralı olduğu belirtilmiştir..."
Cizre'de asker denetiminde
Hizbullah ile devlet arasındaki ilişki, ileriki yıllarda mahkeme tutanaklarına da yansıdı. Şırnak, Cizre, Silopi ve İdil'de tespit edilen 55 faili meçhul cinayetten dolayı, Kayseri İl Jandarma Alay Komutanı Cemal Temizöz, Cizre eski Belediye Başkanı Korucubaşı Kamil Atağ, kardeşi Kökel Atağ, oğlu Tamer Atağ, itirafçılar Abdülhakim Güven, Hıdır Altuğ ve Adem Yakın'ın yargılandı. Mahkemede ifade veren korucu Kökel Atağ, Hizbullah'ın Cizre'de 1992 yılından itibaren faaliyetlerine başladığını, dönemin Cizre İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Cemal Temizöz'ün himayesinde örgütlendiklerini ifade ederek, "Hatta bu yıllarda komutanımız Cemal Temizöz bizi topladı. Bölgede Hizbullah örgütünün kurulduğunu, o nedenle onlarla irtibata geçmemizi, çocuklarımızı da göndermemizi tembihledi" dedi.
'Hizbullah Kuştepe köyüne yerleşti'
Aynı davada tanık olan eski korucu M.Nuri Binzet de verdiği ifadesinde Hizbullah’ın Cizre ilçe merkezinde ve Kuştepe Köyü'nde nasıl örgütlendiğini, nasıl desteklendiğini ayrıntılı bir şekilde anlattı. Hüseyin Velioğlu tarafından örgütün propagandasını yapmak ve çocukları yetiştirmek için Cizre'ye iki imam gönderildiğini belirten Binzet, ifadelerinde şunları söyledi:" İki imam, önceden nezarethane ve sorgu yeri olarak kullandığımız Cudi Mahallesi'ndeki ancak halen kimin kullandığını bilmediğim eve yerleştirildiler. Bu iki imam bu eve yerleştirildikten sonra ben ve birçok çocuk bu kişilerden din bilgisi dersleri aldık. Ayrıca Hizbullah örgütünün propagandası da bu iki imam tarafından yapılıyordu. Bu imamların isimleri Abdurrahman ve Mustafa idi. Soyadlarını bilmiyorum ve bölge halkından da değillerdi. Hizbullah ile geçici köy korucuları ve itirafçıların yakınlaşması Cizre İlçesi Kuştepe Köyü'nde bulunan PKK'lı militanların Hizbullah örgütüne saldırarak boşaltması sonrasında Hizbullah’ın bu köye yerleşmesiyle başladı. Çünkü biz de PKK ile mücadele ediyorduk. Hizbullah da PKK ile mücadele ediyordu. Bu yakınlaşma neticesinde bu iki imam Cizre'ye gönderildi. Sorgu yeri ve nezarethane olarak kullanılan bu yerleri gösterebilirim."
'Komutan hemen bırakmamızı istedi'
Dönemin Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı olan emekli albay Hasan Atilla Uğur, Ergenekon davası sonrasında Mardin'de 1992-1996 yılları arasında 22 kişinin faili meçhul cinayete kurban gitmesi davasında 4 asker ve 5 korucu ile birlikte yargılandı. 2008 yılında tutuklanarak 29 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. 5 yıl 8 ay yattıktan sonra, AKP ile Gülen Cemaati arasında patlak veren 17-25 Aralık olayının ardından, diğer Ergenekon davası sanıkları gibi dosyası Yargıtay tarafından bozuldu. Yeniden yapılan yargılama sonucunda berat etti. Hasan Atilla Uğur, oğlu Oğuzhan Uğur'un yönettiği babalatv'de 19 Mayıs 2020 tarihinde yayınlanan Mevzular-28 adlı programda Hizbullah'ın nasıl üst düzey askerler tarafından korunup kollandığı hakkında şunları söylüyordu: "1993 yılı. Kızıltepe’nin çarşısında kimse dışarıya çıkamıyor. Mardin'den kimse Kızıltepe'ye gelemiyor. Kızıltepe, PKK ile Hizbullah'ın birbirini vurduğu yer haline gelmiş. Hizbullah takarov marka silah kullanarak kahpece ensesinden vuruyor, öbür taraf bombalı eylem yapıyor çoluğu çocuğunu öldürüyor.
Artık kimsenin güvencesi kalmamış
Bir gün timlerimden biri telsizle bildirdi. 'Komutanım bir evde arama yaptık, iki kalaşnikof, iki tane de takarov marka tabanca bulduk, iki kişiyi de yakaladık' dedi. 'Getirin' dedim. Getirdiler. Bunları nezarete alacağız ve ben savcılığa haber vereceğim. Tim komutanı geldi yanıma, 'Komutanım bunlar PKK'lılara benzemiyorlar, hem de çok rahatlar' dedi. Hemen nezarethaneye indim. 'Kimsiniz' dedim. Bir tanesi döndü, hiç unutmuyorum. 30-35 yaşlarında, böyle sakallı biri. 'Yüzbaşı senin bize dişin geçmez. Bu aldığın silahları da güzel bir temizlet öyle geri ver bize' dedi. Tabi kendimize hâkim olmak zorundayız. Hemen yanındaki atıldı, 'Biz Hizbullahız, bizi hemen bırakın' dedi. O sırada yukarıdan Astsubayım koştu geldi. 'Komutanım Diyarbakır'dan telefon var. Askeri hattan' dedi. Yukarı gittim. Telefondaki çok üst düzey bir yetkili. Dedi ki, 'Sen oraya yeni mi geldin? Bırak hemen onları. Onlar bizim düşmanlarımızı vuruyorlar. PKK'ya karşı savaşıyorlar.' Dedim, 'Terör örgütünün iyisi, kötüsü olmaz. Kesinlikle bırakmıyorum. Biraz sonra da tutuklanacaklar.' Büyük bir memnuniyetsizlikle telefonu 'çat' diye suratıma kapattı..." (https://www.youtube.com/watch?v=rxRkXHh1q4I&list=RDLVrxRkXHh1q4I&start_radio=1)
Yarın: Hizbullah’ın ilk gazeteci cinayeti















