Kürdistan’da doğa kırımı

Hüseyin GEDİK yazdı —

  • İnsan doğayla, çevresiyle, toplumsallığıyla insandır. Toplumsal doğa da canlı doğayla vardır. İnsanların doğasını yok etmek insanı yok etmekle eş anlamlıdır. Bir an önce bu talana son verilmelidir.
  • Kürt’e düşmanlık, Kürt’ün yaşam alanlarına düşmanlığa dönüştü. İnsanların yaşam alanları kurutuldu. Kürt’ün doğası da katledildi ve bu katliam var hızıyla devam etmektedir.

Siyaset ağırlıklı gündemden dolayı birçok konu medyada ve kamuoyunda kendisine yer bulamıyor. Bunlardan biri de dilsiz doğadır. Özelikle de Kürdistan doğasıdır. Doğaya duyarsızlık, insan-doğa ilişkisinin kopması ciddi bir çürüme, yozlaşma ve ahlaki bir sorun haline geldi.

AKP iktidarı döneminde Kürdistan’daki doğa talanı tavan yapmıştır. Gerillaya karşı mücadele gerekçesiyle Kürdistan’ın doğası da düşmanlaştırıldı. Sözde güvenlik adı altında ormanların yakılması, HES’lerin kurulması nedeniyle Kürdistan’ın coğrafyası önemli oranda yaşanılmaz hale getirildi.

Kırsal kesimlerde hemen her yıl ormanlar ateşe verildi. Kürdistan’ın akciğerleri sayılan ormanlarını, sayısız canlı türlerini, çok zengin olan endemik bitki türlerini yok ettiler. Güvenlik güçleri tarafından bilinçli çıkarılan yangınlarda sadece bitki örtüsü ve hayvanlar zarar görmedi, binlerce köy ve mezra yakılıp-yıkılarak insanlar da yaşayamaz hale geldi. Yüzbinlerce insan bir gece yarısı hiçbir şeyini almadan evlerini terk etmek zorunda bırakıldı.

Kürdistan’ın akarsularına inşa edilen HES’lerle kelepçe vurdular. Birçok yerleşim alanı, meyve sebze bahçeleri, verimli tarım arazileri, tatlı su kaynakları yok edildi. Canlı türlerin yaşam alanları da böylece ortadan kaldırıldı. Güvenlik adı altında doğaya düşmanlık had safhaya çıkarıldı.

Gerillanın üslenmesine elverişli alanlarda canlı varlık bırakılmadı. Kürdistan’da eko-sistem bozuldu.

Kürt’e düşmanlık, Kürt’ün yaşam alanlarına düşmanlığa dönüştü. İnsanların yaşam alanları kurutuldu. Kürt’ün doğası da katledildi ve bu katliam var hızıyla devam etmektedir.

Son dönemlerde Cudi, Gabar, Besta’da ormanlık alanlar sistematik bir şekilde yok edilmektedir. Güvenlik güçlerinin gözetiminde ve denetiminde, köy koruyucuları tarafından binlerce tona varan ağaç kesimi yapıldı ve bu kesim kapsamlı bir şekilde devam etmektedir.

Gerilla faaliyetleri ve çatışma ortamı olmamasına rağmen ağaç kesimlerinin hızlanarak devam etmesi güvenlik amaçlı olmayıp ranta dayalı doğa talanıdır. Rant uğruna ormanların yok edilmesi, büyük bir ekolojik kırım haline gelmiştir.

AKP iktidarı sadece Kürdistan’da değil, Türkiye’nin her karış toprağını ranta dayalı talana açık hale getirmiştir. İliç’te olduğu gibi birçok yerde felaketlere yol açmasına rağmen, gelen tepkilere kulaklarını kapatarak sağır sultanı oynuyor. ÇED raporlarına ihtiyaç duymadan siyanürle altın arama faaliyetleri hız kesmeden devam ediyor.

Türkiye’nin genelinde maden arama sahaları için ormanlar yok edilmeye başladığında ciddi bir refleks gösterilmişti. Sivil toplum örgütleri toprağına, suyuna, havasına, ağacına sahip çıkmak için eylemsel çıkışlar yaparak kamuoyunu duyarlı hale getirmeye çalıştı. Zeytinlik alanların yok edilmesine karşı da önemli bir mücadele yürütüldü.

Halk kendi toprağına, suyuna, ormanına, zeytin ağaçlarına sahip çıkmakla ciddi bir tepki vermiştir. Fakat ne yazık ki doğa katliamını, eko kırımını durdurmaya yetmemiştir. Doğa talanına karşı mücadelede ortaklaşma, dayanışma istenilen düzeyde değildir. Sokak hayvanlarını koruma mücadelesi de hakeza benzerdir.

Ekolojik mücadelede toplumsal duyarlılık istenen düzeyde olmadığı görülmektedir. Hatta söz konusu Kürdistan olunca bu duyarsızlık daha da artmaktadır. Kıyaslamak pek uygun olmasa da Kürtler hakkında oluşan siyasal algı ve önyargı, coğrafyasına da gösterilmektedir. Kürdistan’daki orman talanına, Türkiye kesiminde istenilen düzeyde tepki geliştirilmemesi ciddi bir eleştiri konusudur. Hatta ayrımcı bir yaklaşımdır.

Doğa talanı ve ekolojik yıkımın zararı tüm insanlık içindir. İklim krizi tüm insanlığı ilgilendiren konulardır. Kürdistan’da meydana gelen orman yangınları, tonlarca ağaç kesimi, HES’lerin olumsuz etkileri sadece Kürtleri ilgilendiren bir konu değildir. Kazdağları, Akbelen ormanları neyse Cudi, Gabar ve Besta ormanları da odur. Ağaçlar, akarsular, etnik kimliğe göre ele alınamaz. Doğa talanı aynı coğrafyada yaşayan her dili, kültürü, etnik menşei ilgilendiren hayati bir sorundur.  

Çatışma ortamlarının son bulduğu, çözümün konuşulduğu böylesi bir dönemde, Kürdistan’daki doğa talanı en az insan katliamı kadar ağır etkileri olacak bir düzeye varmıştır. Düşmanlığın bu kadarına pes doğrusu. İnsan doğayla, çevresiyle, toplumsallığıyla insandır. Toplumsal doğa da canlı doğayla vardır. İnsanların doğasını yok etmek insanı yok etmekle eş anlamlıdır. Bir an önce bu talana son verilmelidir.

Doğa talanı, yağma, talan, kısacası meydana gelen ekolojik zararlar onarılması mümkün olmayan tahribatlar yaratmaktadır. Depremler, kıtlık, salgın hastalıklar gibi felaketlerden daha fazla ağır sonuçları olan ekolojik sorunlar insan eliyle yapılan tahribatlardır. Çıkara, ranta, endüstriyalizme kurban edilmeyecek kadar yaşamsal sorunlardır.

Kürdistan’daki orman kıyımı yaşanan felaketlerden biridir.  Bu felaketin önüne geçmek için ciddi bir refleksin ortaya çıkmaması, iktidarı doğa katliamında daha cüretkâr hale getirmiştir.

Türk medyası, özelikle de muhalif medya olarak kendilerini adedenlerin bu konudaki vurdum duymazlığı, görmezden gelmeleri politiktir, çifte standarttır, iki yüzlü bir yaklaşımdır. Her fırsatta çözüm sürecini sabote etmeye çalışan sözde muhalifler, Kürt’e düşmanlığı alışkanlık haline getiren Türkçüler, Kürt coğrafyasındaki ağaç kesimi konusunda tek cümle kurmamaları, iktidarla aynı saflarda yer aldığını göstermektedir.

AKP iktidarı, Kürdistan doğasını katletmekle insanlık suçu işliyor. Buna sesiz kalanlar da bu suça ortak oluyor. Bütün toplumsal kesimler bu katliama karşı insani sorumluklarını yerine getirmesi gerekiyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.