Kürtler olmadan hiçbir şey olmaz

Dosya Haberleri —

İsmail Şengül

İsmail Şengül

Kobanî Kumpas Davası'nda ceza verilen HDP eski Eşbaşkan Yardımcısı İsmail Şengül ile konuştuk:

  • Ankara Tem Şube imzalı 'Bilgi Notu’ adı altında soruşturma savcısına gönderilen talimat, bu davanın en önemli siyasi hedefini ortaya koyuyor. Talimat; TCK 302. Madde’den dava açılması, ceza verilmesi ve HDP'ye kapatma davasından bahsediyordu. Bunun Genelkurmay'da, MGK'de hazırlanan andıçlarda farkı yok. Yeterince üzerinde durulmaması ise ilginç…
  • Türkiyeli sosyalistler ile Kürt halkının özgürlük mücadelesinin vücut bulan ortaklığı ilk andan itibaren egemenlerin hedefinde oldu. Çözüm süreci günlerinde tüm ezilenlerin taleplerinin görünür hale gelmesi bir noktada muktedirlerin tahammül eşiğini aştı. İktidar sürece kendi iktidarını tahkim edecek bir araç olarak yaklaştı. HDP gerçekten çok başarılı oldu ancak...
  • Maalesef yargılama boyunca çok derin bir yalnızlık yaşadık. Bu davada bize yöneltilen iddiaların absürtlüğü, kadrolu yalancılar, hukuksuzluklar kamuoyuna anlatılamadı. Toplumsal muhalefet de iktidar eliyle yaratılan duvarları aşma yönünde yeterli bir irade ortaya koyamadı. Şimdi alanlara yansıyan muazzam dayanışmayı arttırarak sürdürmelerini bekliyorum.
  • Bence bugün ülkeyi yöneten siyasi aktörler de, muhalefet de Kürtler olmadan normalleşme olamayacağının farkında. MHP'nin ve Saray eşrafının sürdürdüğü ırkçı-milliyetçi siyasi ajitasyon bir yana bırakılırsa sürece rasyonel pencereden bakan tüm aktörler er ya da geç Kürt sorununda sahici adımlar atılmadan ülkede hiçbir şeyin değişmeyeceğini görüyorlar.

GÜLCAN DERELİ

Kobanî Kumpas Davası'nda HDP'li yöneticilere verilen cezaların yankıları sürüyor. Demokratik kamuoyu siyasi bir ajanda çerçevesinde cezaların verildiğinin altını çizerken, tam da "normalleşme" tartışmalarıyla eşzamanlı ceza verilmesi de dikkat çekti. Siyasetin mahkeme salonlarında şekillenmesi ve buradan topluma mesaj verilmesi geleneği de bu dava vesilesiyle devam etmiş oldu. Şimdi ne olacak? Yerel seçimden yenilgi alarak çıkan iktidar ile CHP arasındaki "normalleşme" görüşmelerinin gölgesinde verilen cezalar ne anlama geliyor? Kürt özgürlük hareketi ile sosyalist de demokratik güçlerin ortaklığından neden korkuluyor? İçeridekiler kararları nasıl okudu? İlk duyduklarında ne hissetti? Dışarıdan beklentileri ne? Tüm bu soruları muhataplarına sorduk. Bu defa konuğumuz 20 yıl 6 ay hapis cezası verilen HDP eski Eşbaskan Yardımcısı İsmail Şengül. Davayı ve içeriğini kamuoyuna mal etmede ve dayanışmada demokratik güçlerin yetersiz kaldığı eleştirisinde bulunan Şengül, demokrasi mücadelesi ile Kobanî ve Gezi davaları arasındaki doğrudan bağa dikkat çekiyor.

 

 

Kobanî davasında siz ve dava arkadaşlarınıza cezalar verildi. Hukuki davadan çok "hamlemizi yapar işi bitiririz" tavrı sonucu belirledi sanki. Siz çıkan kararın siyasi okumasını nasıl yaptınız? Ne hedefleniyor?

Kobanî Kumpas Davası'nda birçok siyasi hedefin gözetildiğini söyleyebiliriz. Dava dosyamızda yer alan Ankara Tem Şube imzalı ve 'Bilgi Notu’ adı altında soruşturma savcısına gönderilen talimat, bu davanın en önemli siyasi hedefini ortaya koyuyor. Talimat; HDP MYK üyelerine Kobanî eylemleri üzerinden TCK 302. Madde'den dava açılması, MYK üyelerinin "Devletin Birliği ve Bütünlüğünü Bozma" suçundan ceza verilmesi ve buna dayanarak HDP'ye kapatma davası açılması ve partinin kapatılmasından bahsediyordu. Bugün baktığımızda bu talimatta yer alan maddelerin kapatma kararı hariç hepsinin uygulandığını görüyoruz. Kapatma kararının ve siyasi yasakların gelmesi de sanırım an meselesi. Bu süreç bize bu talimat belgesinin geçmişte Genelkurmay'da, MGK'de hazırlanan andıç belgelerinden bir farkı olmadığını gösteriyor. Kimsenin bu durumun üzerinde yeterince durmaması ise bence ilginç…

Diğer taraftan Kobanî Kumpas Davası aralarında birçok siyasi çelişki bulunan Cumhur İttifak bileşenlerini bir arada tutan bir tutkal işlevi görüyor. İddianamemizin bize okunmadan önce MHP Genel Merkezi'ne gönderilmesi ve Fethi Yıldız tarafından kamuoyuyla paylaşılması, Saray danışmanı Mehmet Uçum'un davaya açıktan müdahale etmesi, iddianameyi kabul eden mahkeme eski başkanın bir çete lideri olması ve MHP ile Soylu'ya olan yakınlığının dava dosyasına girmesi, Erdoğan ve Bahçeli'nin tüm siyasi zeminlerde bizleri katil ilan etmeleri ve yapılan daha birçok şey bu durumu somut olarak ortaya koyuyor.

Yine Kürt sorunu bağlamında dokunulmazlıkların kaldırılması, HDP'li belediyelere kayyum atanması, kapatma davası ve bilerek verilen siyasi hükümler bu ittifakın bir arada kalabilmesine yardımcı olan en önemli ögelerdir… Başkanlık sistemi ile birlikte tek adam rejiminin ayakta kalabilmesi bugünkü koşullarda bu ittifakın sürmesine bağlı olduğundan ülkede siyasetten yargıya, ekonomiden dış politikaya tüm önemli kararlar buna uygun alınıyor. Kobanî Kumpas Davası'nda verilen kararlar da tamamen bu sürecin bir parçasıdır…

Kobani Davası'nda hakkınızda verilen kararları duyunca tepkiniz ne oldu?

Türkiye'de siyasi ve toplumsal düzlemde olan biteni düzenli ve sürekli olarak takip eden ve analiz edebilen bir tutsak olarak kararları duyunca hiç şaşırmadığımı söyleyebilirim…

Şaşırmamam öfkelenmediğim anlamına gelmiyor tabi. Hayatımın en güzel zamanları benden çalınıyor.

Kobanî davasında Kürt halkının özgürlük mücadelesi ve Türkiyeli sosyalistlerin ortaklaşmasının etkisi nedir? Bu ortak bağdan mı korkuluyor?

Türkiyeli sosyalistler ile Kürt halkının özgürlük mücadelesinin vücut bulan ortaklığı ilk andan itibaren egemenlerin hedefinde oldu. Çözüm süreci günlerinde yükselen demokrasi mücadelesi ve bu mücadeleyle birlikte toplumdaki tüm ezilenlerin ve emekçilerin taleplerinin görünür hale gelmesi bir noktada muktedirlerin tahammül eşiğini aştı. Bunun böyle olması normaldi çünkü iktidar gerek bir demokratikleşmeden ziyade kendi iktidarını tahkim edecek bir araç olarak sürece yaklaşmayı önceledi. HDP gerçekten çok başarılı oldu. Hepimizin tahminlerinin ötesinde sadece Kürt halkının değil, Türkiyeli sosyalistlerin, emekçilerin, erkek egemenliğine karşı mücadele eden kadınların, çevrecilerin, gençlerin, aydınların, sanatçıların, akademisyenlerin, farklı halkların ve inançlardan milyonlar yüzünü HDP'ye dönmüştü. Aslında bu toplamı bir araya getirmek kadar bunu sürekli kılmak da önemliydi ancak bu yapılamadı. Devletin türlü müdahaleleri kadar parti içi kimi dinamiklerin de belirleyici bir etkisi oldu bu süreçlerin yaşanmasında. Bu noktada bence henüz gerçek bir öz eleştiri de yapılamadı. Bu noktayı da gözden kaçırmamamız gerekiyor. Çünkü kararların ardından sosyal medyada yürütülen ve bizlere de ulaşan bazı tartışmalar hala birçok arkadaşımızın bu ortaklaşmadan bihaber olduğunu bizlere gösterdi. Aslında bu ayrıntı bile bu sürecin maalesef doğru yönetilemediğini gösteriyor...

Kobanî neden bu kadar iktidar için bir takıntı, intikam davasına dönüştü?

Irak ve Suriye'deki IŞİD katliamlarının yoğunlaştığı dönemde, dönemin Başbakanı Davutoğlu bu barbarlara “öfkeli çocuklar” diyor, Türkiye bölgeye giden cihatçılara açık kapı politikası uyguluyordu. Bu dönemde IŞİD başta olmak üzere birçok farklı cihatçı gruba destek verildi. Bunca destek verilen IŞİD ilk kez Kobanî'de yenildi ve ardından süreç tersine döndü. Bu aynı zamanda IŞİD ve benzeri örgütlere destek verenlerin de bir yenilgisi oldu. Hazmedilemeyen en önemli nokta budur diye düşünüyorum. Öyle bir hazımsızlık ki, Kobanî'de IŞİD soykırımı tehdidi altında bulunan insanlara yardım amacıyla insani koridor açılması talebiyle yapılan bir demokratik protesto çağrısı "Devletin Birliği ve Bütünlüğünü Bozma Girişimi" olarak kamuoyuna sunuldu... O günlerde yaşanan ölümler, yaralanmalar ve daha birçok olayın sorumlusu olarak gösterilmek istendik... Oysa ki bizler Kobanî'den önce Türkmen ve Êzîdîlere soykırım uygulayan, kadınlara tecavüz edip esir pazarlarında satan IŞİD canilerinin ayni şeyi Kobanî'de Kürtlere yapmalarını önlemek için duyarlılık çağrısı yapmıştık... Tweetlerin içeriğinde asla şiddete ve şiddet çağrısına da yer verilmemiştir. Olayları önlemek için de o gün HDP yöneticileri çok büyük çaba gösterdi. Bu gerçek tüm kamuoyu tarafından bilinmektedir. Aynı gerçek bugün davamızla ilgili AİHM kararlarına da yansımıştır. Ancak HDP MYK imzasıyla 6 Ekim 2014 günü yapılan bu twetter paylaşımıyla olaylar arasında illiyet bağı olmadığına ilişkin iki ayrı AİHM kararı (Demirtaş ve Yüksekdağ kararları) mahkeme tarafından dikkate alınmayarak bu cezalar verilmiştir. Hâlbuki verilen cezalar doğrudan bu bahsettiğim AİHM kararları kapsamındadır. Özetle hepimize beraat verilmesi gerekirken bu ağır cezalar verildi. Türkiye tarihinde darbe dönemleri hariç böyle bir süreç yaşanmış mıdır, emin değilim.

Sizce bu davada çıkan kararların ülkenin demokrasisine yansıması nasıl olur?

Kobanî Kumpas Davası'nda yargılama süreci ve verilen kararlar ülke demokrasi tarihinde kara bir leke olarak yerini alacaktır kuşkusuz. Güncel anlamda ise bu kararlar ülkede en küçük bir demokrasi kırıntısına dahi tahammül edilemediğini açıkça ortaya koymuştur.

 

 

Bu tür davaların nihai sonucunu dışarıdaki mücadele belirliyor çoğunlukla. Siz içerde buna karşı mücadele eden biri olarak 'dışarı'dan beklentiniz ne? Ne yapılmalı ki bu kararlar boşa çıksın?

Elbette bu dava siyasi bir dava olduğundan, dışarıda verilen adalet ve özgürlük mücadelesi biz tutsakların özgürleşmesi için belirleyici bir önem taşıyor. Maalesef yargılama boyunca karar duruşmalarına kadar çok derin bir yalnızlık yaşadık. Bir tarafıyla da 6-8 Ekim 2014 günlerinde, öncesinde ve sonrasında gerçekte neler yaşandığı, bu davada bize yöneltilen iddiaların absürtlüğü, tanık adı altında dava dosyasında bulunan kadrolu yalancılar, her gün yapılan duruşmalar, engellenen savunmalar ve daha birçok hukuksuzluklar kamuoyuna anlatılamadı. Durumun farkında olan birçok toplumsal muhalefet kesimi de dava etrafında iktidar eliyle yaratılan duvarları aşma yönünde bir irade ortaya koyamadı. Bir tutsak olarak ben dışardaki arkadaşlarımızdan özellikle nihayetinde karar duruşmalarında mahkeme salonuna ve kararla birlikte alanlara yansıyan muazzam dayanışmayı arttırarak sürdürmelerini bekliyorum. Çünkü bizim davamız ve Gezi davası bugün sembolleşmiş siyasi soykırım davalarındandır ve bu davalarda bizlerin özgürleşmesi aynı zamanda ülkede demokrasi mücadelesinin ivmelenmesi anlamında önemli bir kazanım olacaktır.

Size cezaların verildiği gün 28 Şubat davasında tutuklu generaller bırakıldı. Bunu nasıl okudunuz?

İnce bir siyasi mühendislik hesabı yapıldığını düşünüyorum. Bize ceza verildiği gün bir yıldır bekleyen kararnamenin imzalanması ve generallerin serbest bırakılması bir tesadüf olamaz.

CHP ile normalleşme adı altında yapılan görüşmeler tartışılırken bu kararlar verildi. Bu Kürtler hariç normalleşme yorumlarını beraberinde getirdi. Sizin düşünceniz ne?

Bence bugün ülkeyi yöneten siyasi aktörler de, muhalefet de Kürtler olmadan normalleşme olamayacağının farkında. MHP'nin ve Saray eşrafının sürdürdüğü ırkçı-milliyetçi siyasi ajitasyon bir yana bırakılırsa sürece rasyonel pencereden bakan tüm aktörler er ya da geç Kürt sorununda sahici adımlar atılmadan ülkede hiçbir şeyin değişmeyeceğini görüyorlar, görmezden de gelemezler. Bu mümkün değildir. Halk ve siyasetçiler bu gerçeği her fırsatta hatırlatmalı, özgüvenli ve mücadeleci bir tavır ortaya konulmalıdır. Bu bağlamda bence bugün DEM Parti mücadele ve müzakere siyasetini uyum içinde sürdürmeli ve diğer toplumsal muhalefet güçleriyle birlikte demokrasi mücadelesini güçlendirmenin yollarını aramalıdır.

Bazı değerlendirmelere göre; Erdoğan 2028 seçimlere kadar sizi ve arkadaşlarınızı cezaevinde tutmak istiyor. Bu tespite katılır mısınız? Adalet Bakanı ise daha Yargıtay, istinaf süreci var dedi. Verilmek istenen mesaj ne?

Bence öngörülen takvimler ve temyiz süreçlerinden ziyade ülkede toplumsal muhalefet güçlerinin birlikte vereceği adalet mücadelesinin düzeyi ve başarısı belirleyici olacak. Sonuçta yargı üzerinde siyasi baskı kalkmadan olumlu kararların çıkması zordur... Verilmek istenen mesaj tam da burada gizlidir. Bizler bu mesajların ne anlama geldiğini az çok tahmin edebiliyoruz, önemli olan kurulan oyunu bozabilmektir. Bunda başarılı olup olunamayacağını ise zamanla göreceğiz.

Son olarak halka mesajınız nedir?

Halkımıza bizlere verdiği destek ve dayanışmalarından ötürü teşekkürlerimi sunuyorum. Bizlere inanmaya ve güvenmeye devam etsinler, biz onlara her zaman güveniyoruz. Elbet bir gün özgür ve demokratik bir ülkeyi hep birlikte inşa edeceğiz. Buna olan inancımla sizler aracılığıyla herkese selamlarımı iletiyorum.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.