Kürtlere karşı her şeyi masaya sürdü

  •  S-400’lere ve NATO jandarmalığına karşı Kürtlere karşı elinin tamamen serbest bırakılmasını, üstelik destek verilmesini isteyen Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD ve Avrupa ile ilişkileri NATO üzerinden ‘normalleştirme’ çabasından istediği sonucu henüz alamadı.
  •  Ekonomide daralmış, yolsuzluğa batmış, dışarıda yayılmacı içeride devlet terörü dayatan, siyasi meşruiyeti sorgulanan ve diplomatik yalnızlık çeken Erdoğan’ın, Avrupa/NATO ve ABD’nin yeni pozisyonundan sonra NATO ile ABD veya ABD ve Rusya çelişkisinden yararlanma dönemi bitiyor.

NATO Liderler Zirvesi, Belçika’nın başkenti Brüksel’de gerçekleşti. Zirvenin ana gündemi, 2010 Stratejik Konsepti’nin 2030’a güncellenmesi oldu. Zirve sonrası açıklanan bildiride, 30 üye ülkenin 2030 Stratejik Konsepti’ni kabul ettiği belirtildi.

Dünyanın birçok bölgesindeki siyasal, ekonomik ve askeri müdahalelerinin sürmesi ve bunu yeni koşullara uyarlaması kararlılığı NATO’nun yeni döneminde de devam edeceği görülüyor.

“NATO 2030: Yeni Bir Çağ İçin Birliktelik” belgesinde, “NATO’nun, devlet ve devlet dışı aktörlerden kaynaklanan yeni tehditlere mukabele etme yeteneğini artırması; modern tehdit ortamında İttifak’ı korumak ve rakipleri caydırmak için siyasi araçlarını geliştirmesi ve değişen stratejik koşullara sürekli uyum sağlama yetisini koruması gerektiği” kaydediliyor.

Belgeye ve yapılan açıklamalara bakıldığında yeni dönemde NATO’nun ekonomik-siyasi gücünü arttırma kararı, Çin’in ekonomik gücünü sınırlamayı temel hedef alacak.

Çin ile “ekonomik rekabet” stratejisi izlenirken, coğrafi hakimiyeti, gelişen savaş sanayi ve uzay teknolojisindeki ilerlemesi nedeniyle Rusya, NATO tarafından “askeri-yakın tehdit” olarak görülmeye devam edilecek. Bildiride yer alan ifadelerden bazıları şöyle:

* Tüm yönlerden her türlü tehdide karşı Avrupa-Atlantik bölgesinin kolektif savunması için organize edici çerçeve olarak NATO’yu güçlendireceğiz. 

* Baskın ve otoriter güçlerden sistematik rekabet ve büyüyen güvenlik meydan okumalarıyla karşı karşıyayız.

* Başlıca endişelerimiz Rusya, Çin, terörizm, kurallara dayalı uluslararası düzene yönelik tehditler, göç ve siber güvenlik.

Türkiye ile ilgili kısımlar

Bildiride, Türkiye’ye de yer verildi ve şunlar belirtildi:

* Türkiye için güvenlik tedbirlerine katkılarımızı artırdık. Bunun tam olarak uygulanmasına bağlılığımız sürmektedir.

* Suriye’deki Esed yönetimi, füzeleri kendi halkına karşı kullanıyor. Suriye’den Türkiye’yi vurabilecek veya tehdit edebilecek füze atışlarına karşı müteyakkız olmaya devam ediyoruz.

* Müttefikimiz Türkiye’ye milyonlarca Suriyeliye ev sahipliği yaptığı için takdirlerimizi yineliyoruz.

Erdoğan-Biden görüşmesi

NATO Zirvesi’nde ABD Başkanı Biden ile Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk kez görüştü. Erdoğan ile baş başa ve heyetler arası görüşmeler yapıldı. Beyaz Saray, görüşmenin içeriğine ilişkin bir açıklama yapmadı. Erdoğan ise görüşmeye ilişkin “Sayın Biden’la önümüzdeki dönemde bu hedefler doğrultusunda işbirliğimizi artıracağız. Türkiye-ABD ilişkilerinde çözülemeyecek hiçbir mesele olmadığını, tam tersine iş birliği alanlarımızın sorun başlıklarından daha geniş ve zengin bir görünüm sergilediğini düşünüyoruz” dedi. Erdoğan, bir gazetecinin “Biden’in 1915 olaylarını soykırım olarak tanıması gündeme geldi mi?” sorusuna ise “Hamdolsun gelmedi” yanıtını verdi. ABD Başkanı Biden ise genel basın toplantısında bir sor u üzerine, “Türkiye ile ABD arasında gerçek bir ilerleme kaydedeceğimize inanıyorum” demekle yetindi.

Stoltenberg: Kabil netleşmedi

Zirve ardından bir açıklama yapan NATO Genel Sekreteri Stoltenberg “Afganistan’la dayanışmayı sürdüreceğiz. Eğitim ve finansmanı Afgan güçlerine vermeyi sürdüreceğiz. Amacımız NATO’yu rekabetçi dünyada daha güçlü hale getirebilmektir” ifadelerini kullandı. Stoltenberg, Türk devletinin Afganistan’da kalma ve Kabil’deki Uluslararası Hamid Karzai Havalimanı’nın güvenliğini sağlama önerisine ilişkin ise “Kabil Havalimanı konusunda Türkiye kilit rolde, ancak henüz karar alınmadı” diye konuştu.

ABD-AB birlikteliği alanı daralttı

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Dış İlişkiler Komisyonu Eşsözcüsü Hişyar Özsoy, hem zirveyi hem de ikili arasındaki görüşmeyi değerlendirdi. Biden’in ilk olarak ABD ile AB ve NATO’yu Trans Atlantik Güvenlik İttifakı çerçevesinde birbirine yaklaştırdığını belirten Özsoy, “Erdoğan, Trump ile ABD-NATO arasındaki gerilimleri kullanarak yol almaya çalışıyordu. Trump, S-400 konusunda ABD yönetiminin suçu var noktasına kadar gitmişti. Biden, NATO ve Avrupa ilişkilerini toparlarken Erdoğan’ın manevra alanını da önemli oranda daraltmış oldu. Asıl büyük etkisine buradan bakmak lazım. Artık Erdoğan istediği zaman ABD-NATO, ABD-AB arasındaki çelişkileri kullanabilecek bir durumda değil. Çünkü AB ve ABD’li liderler neredeyse tam konsensüs sağlamış durumdalar. Bence zirvenin önemli mesajlarından bir tanesi buydu” dedi.

S-400 ve Rojava meselesi

 Özsoy, Erdoğan-Biden görüşmesi sonrası iki tarafın da sadece iyimserlik ihtiva eden birtakım mesajlar verdiğini; böylesi sembolik görüşmelerle ilişkileri koparma noktasına götürmek istemediğini kaydederek, ”Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerde gerçek yapısal problemler var. S-400, Türkiye’nin Suriye ve Rojava’ya yönelik politikası başlıca iki problemdir. Doğu Akdeniz ve AB ile yaşanan problemler de var. Dolayısıyla Erdoğan çok net anlamda geri adım atıp tavizler vermezse ilişkilerin toparlanacak bir tarafı yok” diye konuştu.

Piyasalara da güven vermedi

Özsoy, ikili görüşmenin piyasalara da güven vermediğine işaret ederek, “İlişkiler düzelme yoluna girmiş olsaydı piyasalar buna zaten cevap verirdi. Ama sabah saatlerinde baktığımızda dolar yine 8,50’nin üzerine çıktı” dedi.

 ABD’lilerin beklentisi

 ABD’li yetkililerin, kendisine görüşmeden çok büyük beklentilerinin olmadığı yönünde ifadeler kullandığını aktaran Özsoy, şöyle devam etti: “Türkiye, S-400 konusunda en azında söylem boyutuyla hala ısrarcı olduğunu söylüyor ama ABD’lilerin de talepleri artmış durumda. Tam olarak ne konuşulduğu konusunda henüz bir bilgimiz yok ama Türkiye’de yaşanan yoğun insan hak ihlalleri, demokrasi meselesi gündemlere eklenmiş durumda. Total baktığınız zaman ABD ile Türkiye ilişkileri öyle bugünden yarına toparlanabilecek ilişkiler değil.”

 

S-400’lere karşılık Rojava

Türkiye’nin, ABD’nin Rojava politikası konusunda pozisyon değiştirmesini istediğini; ABD’nin de çözümsüz olan S-400 sorununa çözüm getirmek isteğini ifade eden Özsoy, şunların altını çizdi: ”İki konuda da değişen bir pozisyon söz konusu değil. Türkiye ileride, ABD’ye ’S-400 konusunu rafa kaldıralım, siz de Suriye’deki Kürtlere desteğinizi bir şekilde çekin, bizim Rojava’ya dönük saldırılarımıza olumlu cevap verin’ gibi bir pazarlığa girebilir. İleride S-400’e karşılık Rojava için böyle bir denklemde pazarlıklar yürütülebilir. Zaten Türk Savunma Bakanı Hulusi Akar bunu bir açıklamasında ifade etmişti.”

NATO jandarmalığına talip

Türkiye’nin şu an Batı ile olan ilişkilerinden NATO’ya ağırlık vermeye çalıştığını kaydeden Özsoy, Türkiye’nin NATO’nun bu coğrafyadaki en büyük ordusu olduğunu anımsatarak, “Türkiye NATO içerisinde daha aktif rol oynayarak ‘NATO’nun güvenliği için bulunduğum konumda jandarmalık yapacağım’ diyor. Pazarlığı buradan kurmaya çalışıyor” ifadelerini kullandı. Özsoy, bu konuyu şöyle izah etti: “Özellikle Rojava’da bu konuda Avrupalı liderlerden destek bekliyor. Olur olmaz ayrı bir mesele fakat Kürt meselesindeki militarizme ‘siz göz yumun ben de NATO içerisinde sizin dünyadaki jandarmalığınızın öncüsü olabilirim, size önemli katkılar sunabilirim’ diyor. Doğrusu bu siyasetin kısmen de bir alıcısı var. İngilizler, Amerikalılar örneğin Afganistan’dan çekilirken Türkiye’yi oraya monte etmek isteyecek, sorumluluğu da ona verecek. ‘Biz dağıttık gerisini sen toparla’ siyaseti yürütebilir. Türkiye’ye orada bir rol verebilir. Zaten Erdoğan’ın bir ideolojik gücü kalmamış. Türkiye bir model ülke olmaktan çoktan çıkmış. Avrupa ve Batı ile ilişkileri allak bullakken bir tek NATO üyesi olduğu ve NATO’da da büyük bir askeri kapasitesi olduğu için Amerika’nın, Avrupa’nın güvenliği çerçevesinde ‘Ben bir rol oynayabilirim, sizin istediğinizi yapabilirim’ diye diplomatik bir zemin kazanmaya ve onların desteğini almaya çalışıyor.”

Rusya ile karşı karşıya gelme

NATO Zirvesi’nde öne çıkan başlıklardan birisinin de hem Rusya’ya hem Çin’e karşı olan tavrın netleşmesi olduğunu vurgulayan Özsoy, şöyle devam etti: “NATO bir dönemdir bu konuda bocalama yaşıyordu. Bu da daha önce bahsettiğim Erdoğan’ın manevra alanını iyice daraltmış durumda. Çünkü Türkiye son 5-6 yıldır, ABD ile Rusya’yı idare etme, ikisi arasındaki çelişkileri kullanarak yol almaya çalışıyordu. Bu konuda Trump’ın Rusya’ya olan yakın tutumu Erdoğan’a avantaj sağlamıştı. Fakat şu an NATO hem Çin hem Rusya ile olan karşıtlığını netleştirdi. Türkiye’nin de daha net bir pozisyon alması için baskı kuruyor. Türkiye,S-400’lerden vazgeçerse ya da Karadeniz’de İngiltere ile ABD’ye yakın bir pozisyonda olup Rusya ile karşı karşıya gelirse Rusya’nın da Türkiye’ye bedel ödeteceği alanlar olacaktır. Bunların en başında da Suriye ve Rojava meselesi geliyor. Erdoğan bir tarafta ekonomide daralmış, tükenmiş durumda. Diplomatik yalnızlık çeken Erdoğan, Batı ile ilişkileri tekrardan normalleştirmeye, bunu da NATO üzerinde yapmaya çalışıyor. Batı ve NATO ile ilişkileri toparlayayım derken, hem Rusya hem Çin’e karşı pozisyon kaybeder. Libya’da, Kafkaslar’da, Suriye’de, Rojava’da böyle bir durum olursa tabi ki Rusya da Türkiye’ye bedel ödetmek için girişimlerini arttırır.”  BRÜKSEL/ANKARA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.