Öcalan bizim umudumuzdur

Dosya Haberleri —

Margaret Owen

Margaret Owen

92 yaşındaki insan hakları aktivisti Margaret Owen, Kürtlerle ve Öcalan'ın fikirleriyle tanışma hikayesini anlattı

  • Öcalan benim en yüce kahramanımdır. Beni en çok etkileyen şey, onun toplumda kadınların statüsü konusundaki duruşudur. Tarihte hiçbir erkek lider onun kadar adil, özgür ve gerçekten demokratik bir toplumun, cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlendirilmesi merkezde olmadıkça olamayacağını kabul etmemiştir.
  • Bu şaşırtıcı insan, bu büyük düşünür, ideolojisi eşitlik ve özgürlüğe dayanan bu insan, uluslararası yasaların ihlaliyle, İmralı'da 25 yıldır haksız yere hapsediliyor. O bizim umudumuzdur. Dünya barışı için serbest bırakılmalıdır. Şu anda 72 yaşında. Ben 92 yaşındayım ve ben hayattayken özgür olsun. O zaman huzur içinde ölebilirim!

Söyleşi: GÜLCAN Dereli/ Çeviri: SERAP Güneş

Margaret Owen, İngiltere'de insan hakları alanında uzun yıllardır mücadele eden bir hukukçu. Kadın hakları alanında da yılların aktivisti. 92 yaşındaki Margaret, Kürt halkının en çok çabalayan dostlarından biri. Sayısız etkinlik ve çabanın sahibi oldu. Bu genç kalpli mücadeleci kadına Kürt halkı ile karşılaşma hikayesini ve onu en çok etkileyen kaynakları sorduk. Margaret, nedenlerini anlatırken koca bir paradigmanın onun kalbinde ve bilince nasıl yeşerip kök saldığını da anlatıyor. Böylece hikayesi bizimle buluşup yeni bir anlama kavuşuyor. Margaret, hem Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın fikirlerini, hem de Kürt mücadelesinin onu etkileyen yanlarını anlattı. 

Kürt mücadelesiyle tanışma hikayeniz nasıl başladı merak ediyorum. Sizi etkileyen neydi?

1950’lerin başında Cambridge’de hukuk okuduğum yıllardan beri, bana soykırımın yalnızca savaş kurallarına karşı değil, insanlığa karşı bir suç olduğunu öğreten ve ilham veren saygın Profesör Hersch Lauterpacht'ın etkisiyle, insan haklarına olan ilgim ve odaklanmam her zaman var olmuştur. Ancak utanarak belirtmeliyim ki, özellikle 1923 Lozan Antlaşması'nın ardından Kürtlere yapılan korkunç muamele hakkında neredeyse hiçbir şey duymamıştım. 1990'ların başında üyesi olduğum Birleşik Krallık Kadın Ulusal Komisyonu (WNC), Birleşik Krallık Kürt İnsan Hakları Projesi'nden (KHRP) çalışmalarına yardımcı olacak bir kadın insan hakları avukatı talebi aldım. Kerim Yıldız’ın etkileyici liderliği altında, Türkiye, Irak, İran, Suriye, Kafkaslar ve başka bölgelerde korkunç insan hakları ihlallerine maruz kalan Kürtlerin haklarının savunucusu oldum. Kürt kültürü ve diline yönelik aşırı yasakların yanı sıra, etnik temizlik, toplu katliamlar, işkence, hukuksuz ve uzun süreli hapis cezaları hakkında da hızlıca bilgi edindim. Ayrıca, bugün bile, Türkiye tarafından işlenen bu soykırım karşısında uluslararası toplumun sessizliği ve insanların bu suçlar hakkındaki cehaleti beni şok etti. Hapsedilen Kürt lideriniz Abdullah Öcalan’ın felsefesine büyük bir hayranlık duymaya başladım, mümkün olduğunca çok sayıda kitabını çevirilerden okudum ve iki kez Rojava bölgesini ziyaret ettikten sonra Kürt Kadın Devrimi ve Öcalan’ın gerçekten özgür, adil ve demokratik bir toplum modeli olarak sunduğu modelin dünyada benimsenmesi gerektiğine inandım.

Artık ne zaman ve nerede insan hakları, kadın hakları, barış, gezegenin kurtarılması, ırkçılık ve kadın düşmanlığına son verilmesi, ataerkilliğin kötülüğü hakkında konuşsam, Kürt mücadelesini ve onun dayandığı ilkeleri savunuyorum. Ve Kürt halkına, ağlarına ve örgütlerine, bana insanlık ve doğruluk hakkında bu kadar değerli dersler verdiği ve ne kadar zor olursa olsun asla pes etmemem için teşvik ettiği için çok minnettarım.

 

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın paradigmasından doğan Jin Jiyan Azadî sloganı geçtiğimiz günlerde Hindistan’daki kadınların eylemlerinde de dile geldi. Kürt kadınlarının mücadelesi şimdilerde dünyanın birçok ülkesindeki kadınlara da ilham kaynağı oluyor. Jin, Jiyan, Azadî sloganı kadınların evrensel sloganına dönüşüyor. Sizce bunun nedeni ne?

“Jin, Jiyan, Azadî” sloganı, 2022'de İran’ın ahlak polisi tarafından öldürülen genç Kürt İranlı öğrenci Mahsa Amini'nin ardından dünya çapında yankı buldu. Ölümü dünya çapında protestoları ateşledi, ancak sloganın kökeninin Kürt Özgürlük Hareketi'ne dayandığı ve ilk olarak 2000'lerin başında Kürt dağlarında kullanıldığı konusunda çok az farkındalık var gibi görünüyor. Slogan evrensel hale geldi, çünkü bugün sosyal medya sayesinde kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin her türlü biçimiyle, fiziksel, cinsel, psikolojik ve çevrimiçi olarak dünyanın hemen hemen her ülkesinde yaygın olduğu daha fazla kabul görmektedir. Her gün, her dakika bir kadın istismar ediliyor veya öldürülüyor ve bu genç kadının öldürülmesi, kadın örgütlerini bir araya getirerek faillerin hesap verebilirliğini ve her yerdeki tüm kadın ve kız çocukları için adalet, koruma ve hak talep eden bir çağrı haline geldi.

Ancak dünya medyası Mahsa Amini'nin hikayesini haber yaparken, İran’ın kadınlara yönelik muamelesini kınarken, neden 4 Ekim 2022'de Süleymaniye'de Türk keskin nişancıları tarafından vurularak öldürülen Jineoloji dergisi editörü, Jineoloji Araştırma Merkezi'nin kurucusu ve üyesi, akademisyen ve aktivist Nagihan Akarsel'in öldürülmesi konusunda böyle bir sessizlik vardı? Katilin, Ankara'dan MİT tarafından tutulduğu ve açıkça KDP'nin yardımıyla olduğu belirlenen İsmail Peker olarak tespit edildi. Bildiğim kadarıyla ne KRG ne de Irak makamları sorumluları yargılamak için herhangi bir adım attı. Buradaki bazı kadın hakları aktivistlerinin acil taleplerine rağmen Birleşik Krallık hükümeti, Kürt kadın insan hakları savunucularını ve feminist liderleri hedef almadaki rolü konusunda Türkiye'yi protesto etmeyi kabul etmedi. İran Batı'nın "şer ekseninde"; ancak ABD ve İngiltere tarafından silahlandırılan Türkiye, Kürtlere ve Êzîdîlere karşı soykırım politikalarının kanıtları ne kadar güçlü olursa olsun, bu eksende değil. Aksine, Türkiye, Birleşik Krallık'ın müttefiki ve dostudur!