Örgütlenme modeli değişiyor

Zübeyir Aydar
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, PKK'nin feshi ve silahlı mücadeleye veda sonrası beklenenlerle ilgili konuştu:
- PKK kendisini feshediyor ama bu kadar insanın emeği, verilen bedeller, örgütlü yapı ve barış için atılan adımlar, yeni bir örgütlenmeyi zorunlu kılıyor. Bu, yeni paradigmaya uygun olarak yeni dönemin ihtiyaçlarına karşılık verecek.
- Kürtler ve Türkler eşit olacak. Bu eşitlik yasalarla tescil edilecek, anayasa ile sabitlecek. Kürt kimliği ve hakları anayasal güvence altına alınarak birlikte yaşamın ve gerçek kardeşliğin temel şartı yerine getirilmiş olacak.
ERKAN GÜLBAHÇE
Türk devleti ile yürütülen çözüm sürecinin Kürt halkının kendi iç ilişkilerinde de yeni bir zeminin oluşmasına katkı sunacağını belirten KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, "Ulusal birlik yönünde daha somut adımlar atılabilecek, Kürt halkının farklı parçalarındaki çözüm arayışları da bundan olumlu şekilde etkilenecektir" dedi. Kararın uluslararası alandaki etkilerine işaret eden Aydar, artık listelerin ve yasaklamaların kaldırılmasının gündeme geleceğini söyledi.
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, PKK 12. Olağanüstü Kongresi'nin PKK adıyla çalışmalara ve silahlı mücadeleye son vermesi sonrası beklenenlere ilişki sorularımızı yanıtladı.
PKK 12. Kongresi’nde alınan “PKK’nin örgütsel yapısının feshi ve silahlı mücadeleyi sonlandırma” kararı tarihi bir dönemeç olarak değerlendiriliyor. Bu kararın gerekçelerini ve zamanlamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Elbette çok önemli bir konuda, çok önemli ve hayati kararlar verildi. 1978’den bu yana 47 yıllık bir geçmişe sahip olan PKK ismine son verilmesi kararı alındı. Bu, son derece tarihi, cesaretli ve anlamlı bir adımdır. Aynı zamanda Türkiye’ye karşı yürütülen silahlı mücadelenin durdurulması kararı da bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Başkan Apo daha önce bize gönderdiği mektupta, PKK’nin Soğuk Savaş Dönemi koşullarında kurulduğu, tarihsel misyonunu yerine getirdiği ve bu nedenle artık yeni bir örgütlenme temelinde PKK’nin feshedilmesi gerektiğini ifade etmişti. Bu düşünce daha önce de gündeme gelmiş, 2002 yılında benzer tartışmalar yürütülmüş, o dönemde PKK yeniden bir değişim ve dönüşüm arayışına girmişti. Bir dönem feshedildi, sonra yeniden inşa edildi. Tüm bunlar süregiden bir değişim arayışının göstergesidir.
Uzun süredir İmralı’da Sayın Öcalan ile yürütülen bir müzakere süreci var. Bu süreçte de barışa şans verilmesi ve siyasal çözüm yollarının açılması yönünde bir irade oluşmuştu. Silahlı mücadeleye son verilmesi yönündeki karar bugüne ait değil. Bu, PKK’nin yaklaşık 32 yıldır yürüttüğü bir arayıştır. Eğer siyaset yolu daha önce açılmış olsaydı, bu karar çok daha erken alınabilirdi.
Turgut Özal döneminden bu yana barışa kapı aralandı. 1999’da barış grupları gönderildi, 2009’da tekrar gönderildi. 2015’te Dolmabahçe Mutabakatı çerçevesinde de benzer hazırlıklar yapıldı. Ancak muhatap tarafın sürece uymaması nedeniyle bu adımlar başarıya ulaşamadı. Bugün alınan karar, barışa yeniden bir şans vermek içindir. Umarım bu sefer başarılı olunur.
Kongre sonuç bildirgesinde “PKK tarihi misyonunu tamamladı” ifadesi yer alıyor. Bu tarihsel misyon nasıl tanımlanıyor? Hangi hedeflerin gerçekleştiği kanaatine varıldı?
PKK tarihi misyonunu tamamladı. Kuruluş döneminde, Kürtlerin durumu çok daha ağırdı. O yıllarda “Kürt” ismini dahi anmak yasaktı. Bugün gelinen aşamada birçok şey aşıldı. PKK efsanevi bir mücadele yürüttü ve çok önemli bir kimlik yarattı. Kendi davasına sahip çıkan, bilinçli bir halk ortaya çıkardı. Bu dönemde ortaya konulan direniş, bir halkın uyanış destanı olarak tarihe geçti. Bu aynı zamanda bir halkın kendini yeniden inşa etmesinin öyküsüdür. Şimdi yeni döneme uygun bir örgütlenmeye geçmek üzere bu adım atıldı. Bundan sonra da bu çizgiye uygun şekilde hareket edilecektir.
PKK’nin feshiyle birlikte Kürt Özgürlük Hareketi’nin örgütsel yapısında nasıl bir yeniden yapılanma öngörülüyor, mevcut kurumlar ve KCK sistemi bu sürece nasıl adapte olacak?
Kürt halkı örgütsüz olmaz, ancak her dönem kendi koşullarına uygun bir örgütlenmeyi gerektirir. Silahlı mücadele dönemine uygun yapılanma başkadır. Demokratik mücadelelerin öne çıktığı, Kürt sorununda siyasal arayışın ve diyalogun geliştiği, karşı tarafın da buna olumlu yaklaştığı bir süreçteki örgütlenme bambaşka olur. PKK kendisini feshediyor ama bu bir buharlaşma değil. Bu kadar insanın emeği, verilen bedeller, örgütlü yapı ve barış için atılan adımlar, yeni bir örgütlenmeyi zorunlu kılıyor. Yeni dönemin ihtiyaçlarına, yeni paradigmaya uygun bir örgütlenme gerekiyor. Bu süreçte KCK’nin birikimi ve deneyimi de bu örgütlenmenin içinde yer alacaktır.
Şu anda bu konuda bir tartışma süreci yürütülüyor. Başkan Apo’nun öncülüğünde, perspektifleri doğrultusunda halkın örgütlülüğü daha da genişleyerek devam edecektir. Bu, yeni bir başlangıçtır.
PKK isminin sona ermesi, uluslararası ilişkilerde, özellikle Kürt halkının hak mücadelesine dönük dış aktörlerin tutumlarında ne tür değişiklikler yaratabilir?
Türk devleti, uluslararası alanda Kürtleri kriminalize etmek için tüm ilişkilerini kullandı. PKK’yi dünyaya öcü gibi tanıtmaya çalıştı. Türk devletinin dostları da bu doğrultuda hareket etti. Şimdi ise PKK kendisini gereklilikten dolayı feshediyor; dönemin ruhuna uygun bir geçiştir. Bu kararın uluslararası alanda da etkileri olur. Özellikle ‘terör listeleri’ ve yasaklar konusunda bu kararların temelsizliğini ortaya koyacaktır. Kongrede alınan kararlar ve Önderliğin yaptığı çağrılar, uluslararası alanda büyük yankı uyandırdı ve genelde olumlu karşılandı. Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, Avrupa Birliği ve diğer uluslararası kurumlar bu adımı pozitif bir gelişme olarak değerlendirdi. Artık bu listelerin ve yasaklamaların kaldırılması gerekiyor. Önümüzdeki dönemde diplomasi ve lobi faaliyetlerinin temel gündemlerinden biri bu olur.
Kongre açıklamasında Türkiye Meclisi'ne ve siyasi partilere özel çağrılar yapıldı. Sizce Meclis'in bu tarihi karara karşı sorumluluğu nedir?
Evet, bu sürecin nihai olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gelmesi gerekiyor, çünkü anayasayı değiştirme yetkisi ondadır, yasaları çıkaracak merci de orasıdır. Türkiye Anayasası, tüm yapısıyla Kürtleri inkar temelinde hazırlanmış. Yasalar da bu doğrultuda şekillenmiş. Türkiye’nin mevcut hukuk sistemi, Kürtleri yok sayıyor ve Kürtlere dair her şeyi suç kapsamına alıyor. Bu nedenle Meclis'e önemli görevler düşüyor. Meclis'e yapılan çağrının temelinde bu gerçeklik var. Bu sorunların çözümü için Meclis'te mutlaka bir çözüm komisyonunun gecikmeden oluşturulması gerekir. Anayasa ve yasalar üzerinde yapılacak değişiklikler, geniş bir mutabakatla şekillenmeli ve bu şekilde hayata geçirilmelidir.
Türkiye’nin Kürtlere yönelik inkar ve imha politikası devam ederse PKK’nin feshi Kürt halkı açısından nasıl bir sonuç doğurur?
Eğer Türk devleti üzerine düşeni yapmaz ve süreci sürüncemede bırakırsa çözüm yine çıkmaza girer. Kürtler de bu konuda alternatifsiz değildir. Mücadele farklı biçimlerde sürecektir. Şu an silahlı mücadele durdurulmuş olsa da özgürlük mücadelesi devam ediyor. Tüm bu adımlar sürecin selameti için atılıyor. Karşı taraf bu fırsatı değerlendirmezse Kürtler de kendi değerlendirmelerini yapacaktır. Sorun çözülmediği takdirde bu durum daha büyük krizlere, güvensizliğe ve istikrarsızlığa neden olur. PKK olmazsa bile Kürt halkı bu mücadeleyi başka yollarla sürdürür. Temennimiz, karşı tarafın bu süreci bir fırsat olarak görmesi ve artık hileyle değil, samimiyetle hareket ederek sorumluluklarını yerine getirmesidir.
Ortak Vatan ve Demokratik Ulus perspektifi doğrultusunda, Kürt-Türk ilişkilerinin yeniden inşası için öncelikle hangi somut adımların atılması gerekiyor?
Kürt tarafı olarak irade beyanında bulunduk. Biz diyoruz ki; ortak vatan temelinde, eşit koşullarda birlikte yaşayalım. Onlar da “bin yıllık kardeşlik” diyorlar. Bir kardeşin her şeyi varsa, diğerinin hiçbir hakkı yoksa bu kardeşlik yürümez. Bunun adı da kardeşlik olmaz. Kürtler ve Türkler eşit olacak. Bu eşitlik yasalar önünde olacak, anayasada yer bulacak. Türk’ün ne hakkı varsa Kürt'ün de aynı haklara sahip olması gerekiyor. Başta anayasa değişmelidir. Şu anda anayasanın onlarca yerinde “Türk” ismi geçiyor ama “Kürt” ismine hiç rastlanmıyor. Kürt kimliği ve hakları anayasal güvence altına alınmalı. Bu, birlikte yaşamın ve gerçek kardeşliğin temel şartıdır. Anayasa değiştikten sonra diğer yasaların da buna göre düzenlenmesi gerekir. Gerçek kardeşlik, eşit temelde, ortak haklara ve özgürlüğe dayanan bir kardeşliktir. Bugün dillendirilen söylem ise sahte bir kardeşliktir; kandırmaya yöneliktir. Biz bu sahte kardeşliği değil, özgür ve eşit bir ortak yaşamı savunuyoruz.
PKK’nin feshiyle birlikte başta gençlik ve kadınlar olmak üzere halk güçlerinin mücadele rotasında nasıl bir yeniden yöneliş hedefleniyor?
PKK’nin kuruluşu bir gençlik hareketi olarak başladı. Başkan Apo bu yola çıktığında 24 yaşındaydı. Onunla birlikte yola çıkanlar da gençti. PKK başından itibaren gücünü gençlikten aldı. Mücadele, Kürt gençliğinin inancı ve direnişiyle bugünlere geldi. Kürdistan gençliği, PKK saflarında gerçekten kahramanca direndi. Önümüzdeki dönemde de gençler yine en ön saflarda olacak, mücadelenin en ağır yükünü taşıyacak. Başlangıçta Başkan Apo ve yoldaşlarının ne tecrübesi ne de imkanı vardı. Bugün gençlerin önünde çok büyük bir mücadele birikimi, güçlü bir hafıza ve çeşitli olanaklar var. Artık bu temelde mücadele yürütmek daha mümkündür.
PKK’nin diğer özgürlük hareketlerinden farklılaştığı yönlerden biri de kadın özgürlüğüne verdiği önemdir. Kadınlar, özgün yerlerini buldu ve tarihsel bir rol üstlendi. Başkan Apo’nun geliştirdiği kadın özgürlük çizgisi, yalnızca Kürtler arasında değil, dünya çapında yankı bulmuştur. Kürt Kadın Hareketi, bugün dünya çapında etkili ve öncü bir harekettir. Önümüzdeki süreçte de hem kadınlar hem de gençler bu mücadelede öncü rollerini sürdürecektir. Bu değişim sürecinde yine en çok onlar öne çıkacak, yeni dönemin taşıyıcıları onlar olacaktır.
PKK’nin kuruluşundan bugüne kadar yürüttüğü mücadelede şehit düşenler ve mirasları nasıl korunacak, bu tarihsel hafızanın yeni dönemdeki yeri ne olacak?
Hareketi bugünlere getirenler, onun öncü kadroları ve şehitleridir. PKK, aynı zamanda böyle bir birikimin adıdır. 52 yıllık süreçte büyük destanlar yazıldı. 41 yıl süren savaş boyunca eşsiz kahramanlıklar sergilendi, çok çok büyük şehadetler de yaşandı. Bunların tümü Kürt halkının en değerli, en manevi miraslarıdır. Bu değerler ve bu tarihsel hafıza, hiçbir zaman unutulmayacak; sahiplenilecek, yaşatılacak. Eğer bugün Hareket bir barış sürecini tartışabiliyorsa, böyle bir sürece girebiliyorsa doğrudan o destansı direnişlerin, kahramanlıkların ve şehitlerin eseridir. Aynı zamanda onların izinde yürüyenlerin kararlılığıyla mümkün olmuştur. Bu nedenle tüm bu değerler en üst düzeyde korunup kutsallıkları her zaman yaşatılarak ve geliştirilerek geleceğe taşınacaktır.
Kongrede, uluslararası güçlerin "yüzyıllık soykırım politikalarındaki sorumluluklarını görmesi" çağrısı yapılıyor. Önümüzdeki dönemde diplomatik ve enternasyonal ilişkilerde hangi öncelikler olacak?
Elbette uluslararası güçlere yönelik de bir çağrı var. Lozan’dan bu yana, özellikle 1923’teki anlaşmada savaşın galipleri ve uluslararası güçler bir araya gelerek Kürdistan’ı parçaladı ve Kürt ismini bile kayıtlara geçirmedi. Bu kararların ardından Kürdistan’da yaşanan soykırımlarda onların da doğrudan imzası ve sorumluluğu bulunuyor. Yapılan çağrı da bu tarihi gerçekliğe dayanıyor; artık bu sürecin böyle devam edemeyeceği, bu güçlerin kendi tarihsel sorumluluklarını hatırlamaları ve barış ile çözüm sürecine dahil olmaları gerektiği vurgulanıyor. Bu yönüyle diplomatik girişimler, uluslararası ilişkiler ve kamuoyu çalışmaları önümüzdeki dönemin temel uğraş alanlarından biri olacak.
Bunun yanı sıra mücadele uluslararası değerler zemininde yürütülüyor. Başkan Apo’nun geliştirdiği paradigma dünya çapında karşılık buluyor; Latin Amerika’dan Avustralya’ya, Afrika’dan Asya’ya, Avrupa’ya kadar birçok yerden halklar ve gençlik bu paradigmaya ilgi gösteriyor, bu çerçevede ilişki kuruyor.
Bu nedenle önümüzdeki süreçte hareketin enternasyonal boyutu daha da büyüyecek. Başkan Apo da gönderdiği mektubunda bu konuya özel vurgu yapıyor ve serbest siyaset yürütme koşullarının sağlanması halinde bu alanda daha yoğun çalışacağını ifade ediyor. Bu alan, ilerleyen dönemin en güçlü çalışma başlıklarından biri olacak.
Son olarak, bu kararın bölgede özellikle Rojava, Başûr ve Rojhilat Kürtleri üzerindeki etkisi ne olacak?
Kürdistan’ın herhangi bir parçasında atılan olumlu veya olumsuz her adım, tüm parçaları doğrudan etkiler. PKK gibi dört parçada da örgütlenmiş, Kürt halkının büyük çoğunluğuna ulaşabilen bir yapı söz konusuysa alınan her karar bütün parçalar üzerinde etkili olur. Şu anda Kuzey Kürdistan’da bir süreç yürütülüyor. Eğer bu süreç başarıya ulaşır ve bir çözüme evrilirse tüm Kürdistan için bir çözüm anlamına gelir. Kuzey, coğrafi olarak Kürdistan’ın yarısından fazlasını oluşturur; nüfus olarak da diğer üç parçadan daha büyüktür. Üstelik diğer parçalarla güçlü bağlara sahiptir. Dolayısıyla Kuzey’deki bir çözüm, diğer parçaları da doğrudan ve olumlu biçimde etkiler.
Bu süreç, aynı zamanda Kürtler arası ilişkilere ve ulusal birliğe dair adımların da önünü açacaktır. Türkiye ile yürütülen çözüm süreci, sadece iki taraf arasında değil; Kürt halkının kendi iç ilişkilerinde de yeni bir zeminin oluşmasına katkı sunacaktır. Aradaki engellerin azalmasıyla birlikte ulusal birlik yönünde daha somut adımlar atılabilecek, Kürt halkının farklı parçalarındaki çözüm arayışları da bundan olumlu şekilde etkilenecektir.