Patron olmaktansa sanatın kölesi olurum

Kültür/Sanat Haberleri —

Hakan Yaşar

Hakan Yaşar

  • Bulaşık yıkamakla başladım, sonra gurme aşçılığa ve mutfak şefliğine kadar yürüdü iş. Uzun süre çok çalıştım. Geç de olsa hayallerimin peşinden gitmek gerektiğini anladım. O güne kadar iki restoran işletiyordum. Her iki işletmemi sattım. Şehir merkezinde 3 katlı bir atölye ve galeri aldım. Patron olmaktansa sanatın kölesi olmak bana daha cazip gelmişti. 

Boyamı, kasnağını, resim medyumumu hepsini kendim yapıyorum. Kullandığım malzemeyi hem daha iyi tanıyorum hem de bazı kullandığım karışımlar dünyanın hiçbir yerinde hazır olarak satılmıyor. Hedeflerimden biri de bir gün el yapımı sanat boya fabrikası açmak

ERKAN GÜLBAHÇE

Norveç’te yaşayan Kürt ressam Hakan Yaşar, eserlerinde göç ve Kürtlerin yaşadığı acıları da resmediyor. Geçtiğimiz günlerde bir televizyon kanalında kendisiyle ilgili haberde "Türk ressam" ifadesine "Ufak bir düzeltme, ben Kürdüm" cevabıyla karşılık veren ressam, "Sanat özgürlük ister ve bu yüzden benim için Kürt kimliğim önemlidir. Kendim yani Kürt olamazsam sanatta da başarılı olamam" diyor. Yaşar, 2 Ekim’de Norveç’te açılacak sergisinden elde edeceği gelirin bir kısmını Duhok’ta maaşlarını alamadıkları için protesto eylemi yapan ve tutuklananların aileleri ile çocuk ve kadın derneklerine aktaracak. 2 Ekim’de yeni sergisine hazırlanan ressam Hakan Yaşar ile konuştuk.

Önce sizi tanımayan okuyucularımıza kendinizi tanıtır mısınız?
Uzun süre önce Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinden İç Anadolu’ya sürgün edilmiş Terkan aşireti mensubuyum. 1976 da, Konya’nın Cihanbeyli ilçesine bağlı 2 bin nüfuslu bir köyde, çiftçilikle uğraşan Kürt bir anne babanın ikinci çocuğu olarak dünyaya geldim. Dört kardeşiz. 7 yaşıma kadar köy ve yayla hayatı yaşadıktan sonra Konya’ya taşındık. İlkokulu 19 Mayıs ilkokulunda şans eseri bitirdikten sonra eğitim hayatımın yerini çalışma aldı. Şans eseri dememin nedeni çok zayıf bir Türkçeyle başladığım ilkokulda, ilk iki sene haftanın 3 günü ülkücü sınıf öğretmeninden dayak yiyen bir talebeydim.

Resime ilginiz nereden geliyor, ne zamandan beri resim yapıyorsunuz?
İlkokul yıllarında resim sanatına ilgi duymaya başladım. Katıldığım bir resim yarışmasında okul birincisi olmuştum. İlkokuldan sonra çalışma hayatına girdiğim için pek fazla zaman bulamasam da arada hep bir şeyler karalardım. 

Gurmelik, aşçılık, kafe işletmeciliği ardından bir atölye açarak ressamlığa başlamışsınız. Nasıl oldu bu?  
Bulaşık yıkamakla başladım, sonra gurme aşçılığa ve mutfak şefliğine kadar yürüdü iş. Birçok isim yapmış restoran ve otellerde mutfak şefliği yaptıktan sonra kendi işletmelerimi açtım. Uzun süre yoğun bir tempo ile çok çalıştım ama her zaman içimde bir eksiklik vardı resim konusunda. Geç de olsa hayallerimin peşinden gitmek gerektiğini anladım. O gün eşimi karşıma alıp "Yoruldum artık bu hayattan. Hep stres, hep koşturmaca. Hayallerimi gerçekleştirmek istiyorum" dedim. O güne kadar iki restoran işletiyordum ve birçok çalışanım vardı. Her iki işletmemi sattım. Sanat eğitimim ve profesyonel tecrübem olmadan şehir merkezinde 3 katlı bir atölye ve galeri aldım. Patron olmaktansa sanatın kölesi olmak bana daha cazip gelmişti. Sanat benim için duygusal bir çıkıştı.

Resimlerinizde genellikle insan figürlerini kullanıyorsunuz.
İnsanların, yüzlerindeki yaşanmışlıklar hep ilgimi çekmiştir. Bu yüzden figüratif çalışmayı tercih ettim. Her çalışmamda başka bir yüz olsa da aslında hepsinde ben varım. Mesajın kendisi benim hayatım. 

Geldiğimiz coğrafyada acı, kan, gözyaşı hakim. Sizce coğrafyamızda yaşanan acılar yeterince sanata yansıyor mu?
Dediğiniz gibi coğrafyamızda insanlar çok acı çekiyor ve bunu her duyduğumda içim sızlıyor. "Keşke yaşanmasaydı bunlar" diyoruz ve bazen elden bir şey de gelmiyor. Benim eserlerim arasındaki "Dayika Aştiyê"nin yanı sıra aslında tüm çalışmalarımda görünen yüzler farklı farklı olsa da hepsi benim; ben de bizim coğrafyayım.

Çizdiğiniz resimlerin çerçevelerini dahi kendiniz hazırlıyorsunuz, neden böyle bir tercih?
Sadece çerçeve değil, boyamı, kasnağını, resim medyumumu hepsini kendim yapıyorum. Kullandığım malzemeyi hem daha iyi tanıyorum hem de bazı kullandığım karışımlar dünyanın hiçbir yerinde hazır olarak satılmıyor. Hedeflerimden biri de bir gün el yapımı sanat boya fabrikası açmak. Çünkü ne Norveç’te ne de Türkiye’de sanat boyası var. Yaptığım boya en kaliteli sanat boyaları arasında.

Etkilendiğiniz ressamlar var mı?
Hayır yok, ne idol ne de rakip. Benim en büyük rakibim kendimim. Asıl ilham kaynağım ve öğretmenim doğadır. Bilimsel tekniği öğreten ve hataların tekrarlanmaması için rehberdir doğa. Her birey vizyonu, davranışı ve yaşamı ile bir dünya yetiştirir ve inşa eder. Kendini insan yapmak diyebiliriz. Buradaki tek sorun, bireyselliğin egoizmle karıştırılmamasıdır. Çalıştığım her insan başlı başına bir dünya ve benim resimlerimde de bunu görmelerini umut ediyorum.

Resimleriniz yakın zamanda bir berber salonunda sergilendi ve büyük yankı topladı. Bu fikir nasıl ortaya çıktı?
Son üç yıl gece gündüz çalışmıştım. Ancak Covid-19 nedeniyle sergilerim iptal edilmişti. Kuaför sahibiyle tanışma nedenimiz sanattı. Kendisi beni sosyal medyadan takip ediyordu. Benden birkaç resim almak istedi.  İstediği çalışmalarımı kendisine götürdüm. Hem alışverişimizi yaptık hem de arkadaş olduk. 'Niye burada bir sergi açmıyorsun?' diye teklif etti. Bende kabul ettim. Bir süre sonra 15 resimle gittim oraya. Resimleri astık. Caddeden geçen herkes ‘burası kapanıp galeri mi oluyor?’ diye merakla baktı. Şans eseri o gün yoldan geçenlerden biri de Norveç’in en büyük özel kanalı Tv2 muhabiriymiş. İçeri geldi, birkaç fotoğraf çekt. Sonra yaşadıklarını kendisi şöyle anlattı: "Patronuma gittim, 'bir sanatçı kuaförde sergi açmış' dedim. Önce hiç oralı olmadı. Resimleri gösterince 'Bu sanatçı manyak mı? Kuaför müze gibi olmuş' deyip, hemen haber yapmamı istedi." 

Sanırım bu haber ardından bir Türk kanalı da serginin haberini yaparak sizi 'Türk' olarak lanse etti ve siz "Ben Kürdüm" diyerek onları düzelttiniz.
Onlara telefonda Kürt olduğumu söyleme rağmen beni haberde Türk olarak lanse ettiler. Ben hayatım boyunca her ortamda kendimi Kürt olarak tanıtmışımdır. Türk diye lanse edenleri düzeltmişimdir. Kürt kökenli demelerine de karşıyım. Ben Kürt’üm ne eksik ne fazla. Anadilim de Kürtçe. Kendim yani Kürt olamazsam sanatta da başarılı olamam. 
Maalesef, tanıdığım birçok sanatçı eğer ki Kürtçeden veya Kürtlerden ekmek yemiyorsa Kürtlüğünü saklıyor. Özellikle Türkiye’deki Kürt sanatçılar bunu yapıyor ya da mecbur bırakılıyorlar. Hatta yeni bir şeyin altına kamufle olmuşlar; Kürt’üm dememek için "insanım" diyorlar. Bu da saçma geliyor bana. 

Çalışmalarınız Türkiye’de nasıl bir karşılık görüyor? Yanılmıyorsam Türkiye’ye bir süreliğine “geleceğin ressamlarını yetiştireceğiz” sloganı ile resim atölyesi için gitmişsiniz. 
Evet, maalesef öyle bir hata yaptık. "Geleceğin ressamlarını yetiştireceğiz" diye yola çıktık. Benimle birlikte bir süre çalışan Eser Afacan ile birlikte Efeler-Aydın Belediyesi’ne davet edildik. Sözde tüm şartlar kabul edilmişti. Bir de CHP olunca sanata değer verirler sandık. İyi niyetimizi kötü kullandılar. Maddi ve manevi zarara uğrattılar. Onlar yüzünden sergilerimi yetiştiremedim. Daha önce Japonya'da onur ödülü almış “Kadın ve Tanrı” adlı çalışmamı sergilemiştim orada. Bana "kadın organlarını çizen ressam" dediler. Belediyenin tek derdi "Biz Avrupa’dan sanatçı getirdik, Efeleri marka şehir yapacağız" diye isimlerimiz üzerinden prim sağlamaktı. Bir senelik projeyi bir ayda bitirmek istediler. İlk fırsatta Norveç’e geri döndüm.

Her insan bir dünyadır


2 Ekim’de Norveç’in Drammen şehrinde bugüne dek en büyük sergimi gerçekleştiriyorum. Bu sergi benim için çok önemli. Bir süre öncene Duhok’ta yaşayan 6 kişi, yedi aydır maaşlarını alamadıkları için yaptıkları protesto eylemi nedeniyle altışar yıl hapis cezasına çarptırıldılar. Hapse atılan bir öğretmenin Aisha Saeed adındaki kızının görüntülerini görünce yüreğim dayanmadı ve onu konu alan bir çalışma yaptım.  Süleymaniye kentinde resimlerimizi sergileme kararı almıştım.  Aishayı konu alan çalışmayı satıp 6 aileye maddi destek sunacaktım. Ancak korona nedeniyle bunu gerçekleştiremeyince 2 Ekim’de Norveç’te bu sergiyi açma kararı aldım. Dünyanın birçok yerinden bu sergiye katılım olacak. Aisha için yaptığım portreye 13 bin dolar değer biçildi. Elde edilen geliri 6 aileye bağışlayacağım. Hedef 30-40 bin dolar. Bu sergide 35 çalışmam sergilenecek. Onların satışından elde edilen gelirin yüzde 20’sini de kadın ve çocuk derneklerine bağışlayacağım.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.