Peker içeriden biri olarak teyit ediyor

Forum Haberleri —

  • Erdoğan ve çetesi Peker’le kol kola arşınlamışlardı o yolları. Onu yanlarına alarak çökmüşlerdi ötekinin malına. Silahlandırdıkları çeteleriyle Suriye’yi cehenneme çevirmede, Efrîn ve başka yerlerde Kürt mallarına çökmede ortaktılar.

HASAN HAYRİ ATEŞ

“Maske düşüyor, yüz görünüyor ve fırtına şiddetleniyor.”
Eduardo Galeano

Sedat Peker’in anlattıkları Erdoğan ve şürekasının olduğu kadar, Türk devletinin hikayesidir. Yüz yıl önce Ermeni, Süryani ve Rumların mallarına çökmüşlerdi. Yerli ve milli sermaye bu çökme sonucu oluşturuldu. Bu sürecin daha sonraki en önemli halkalarından biri olan Varlık Vergisi uygulamasıyla, soykırım ve mübadeleden geriye kalan müslüman olmayan halklar göç etmeye mecbur bırakıldı. 6-7 Eylül saldırıları ise bu sürecin nihayet ulaştırılmasıydı. Ermeniler’den sonra Rumların ekonomideki etkisi hepten zayıflayarak, Türklerin sermayeye hakim olması sağlandı.

Son yirmi yıldır da Erdoğan/AKP iktidarı kendi gaspçı çetelerini, uyuşturucu zenginlerini yarattı. Böyle bakıldığında Erdoğan ve şürekası için dile getirilen tüm hususlar daha önce muhalif güçlerce ve özgür basın yayın organlarınca defalarca yazılmış, yayımlanmıştı. Şimdi de içeriden biri olarak Sedat Peker, Erdoğan rejimi aleyhine ileri sürülen tüm iddiaları teyit ederek, çok önemli bir şey yapıyor.

Dün Sedat Peker’i el üstünde tutup ödüllendirenler, bu gün konuştu diye uzak seslerin yankısı, perde arkasındaki güçlerin maşası olmakla suçluyorlar. Ezan, vatan, bayrak ve şehadet demagojisiyle birlikte koro tutturanlar, şimdi onu kutsal değerlere ihanetle itham ediyorlar. Diktatör Erdoğan’ın himayesinde ihaleden ihaleye çökerek, kamunun mallarını zimmetlerine geçirerek, iktidar yanlısı olmayanların elindekini zorla gasp ederek zenginlik aşıranlar, maskelerini düşürdü diye şimdi onun yerin dibine batırmak istiyorlar.

Oysa Peker’le kol kola arşınlamışlardı o yolları. Onu yanlarına alarak çökmüşlerdi ötekinin malına. Silahlandırdıkları çeteleriyle Suriye’yi cehenneme çevirmede, Efrîn ve başka yerlerde Kürt mallarına çökmede ortaktılar.

Çakıcı-Ağar-Korkut Eken Bodrum Yalıkavak Marina’ya çökerken, Yıldırım Demirören Peker’in desteği ile Hürriyet Gazetesi’ne, Ethem Sancak BMC’ye çökmüştü. Fetöcü dediklerinin mallarına çökme ve daha başka çökme hikayeleri.

Oraya buraya çökerek palazlanarak ülkede tek erk, tek kral, tek hakikati dayatanlar, şimdi Peker’in sözleri karşısında fırtınaya tutulmuş gibi titriyorlar. Ve kutsalların gölgesinde uyutulanların, uyanacaklarından korkarak, panikliyorlar. Çünkü konuşan kendilerinden, haneden, camiadan biridir. Hal böyle olunca iktidar cenahını şok edecek düzeyde kutsallarla gözlerine perde çekilenler tarafından önemseniyor, söyledikleri inandırıcı bulunuyor.

Diğer yandan Peker, Süleyman Soylu’yu yeni yetme olmakla aşağılayacak kadar devletin derinliklerine hakimdir. Kaydıyla, belgesiyle, arşiviyle tüm sırlara vakıftır. 

Araçların  meşrulaştırılması

Zaman zaman kimi aktörler rejimin gerçek karakterini ve uyguladığı yöntemleri itiraf ederek ifşa eder. Bu durumda maskeler düşer ve gerçekler ortaya çıkar. Ancak bu teyit ve itiraflar mevcut tablonun değişmesinde beklenen etkiyi her zaman yaratmayabilir. Çünkü kabul edilemez sayılan uygulamalar, uygulamaların sahiplerince, “kutsal” bir amaç üzerinden meşrulaştırılabilir. Böyle bir durumda amacın geniş kesimlerce de kabul edilmesi, araçları “masumlaştırır” ve benimsenmesini sağlar. Susurluk, faili meçhul cinayetler ve gözaltında kaybetmeler konusunda şu güne kadar böyle oldu. Üzerine gidilmediği gibi, Mehmet Ağar ve Korkut Eken örneğinde görüldüğü üzere, dönemin aktörleri, bir zaman yeraltı dünyasını çökertmekle övünen iktidarın ortağı konumuna geldi.

Çünkü tüm kirlilikler, PKK’ye karşı savaş söylemiyle meşrulaştırıldı.

Sedat Peker’in videoları sonrasında yaşanan durum da bir yanıyla budur. Özellikle Suriye ve Irak’ta Kürtlere karşı verilen savaş, kara bir örtü olarak gerçeklerin üzerine seriliyor. Bu anlayışa göre, yapılan her şey, “vatanın bekası” için yapılmıştır.

Kutlu Adalı cinayetinin azmettiricisi Özel Harp Komutanlarından Hasan Kundakçı Saygı Öztürk ile yaptığı mülakatta Adalı’nın öldürülmesini reddederken, yeraltı dünyası ile ilişkiyi PKK’ye karşı savaşın gereği olarak açıkladı. Adalı’nın öldürülmesi için Korkut Eken tarafından Kıbrıs’a götürülen ve PKK’ye karşı kullanmak istediklerini söylediği Atilla Peker için, “o günkü devlet stratejisi gereği, devlet görevlisi yerine eleman kullanılıyordu,” dedi. Böylece süreci PKK karşıtlığı üzerinden normalleştiren bir söylem geliştirdi.

Süleyman Soylu’da katıldığı TV programlarında sorunu ısrarla Kürt karşıtlığındaki acar tutumu ve beka meselesi üzerinden anlatmaya çalıştı. Bahçeli ve Perinçek Soylu’yu, Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı savaşın kahramanı ilen ederek desteklerini açıkladılar.

Beklendiği üzere diktatör Erdoğan’da, “Terör örgütleriyle mücadelesinde Bakanımızın yanında olduk, yanındayız ve yanında olacağız,” diyerek Soylu’nun arkasında durdu. Yani Erdoğan’da toplumu susturacak, muhaliflerini hizaya sokacak Kürt düşmanlığı örtüsünü gerçeklerin üzerine sererek, işin içinden sıyrılma gayretinde.

Bir fırsata çevrilebilir mi?

Bu gün çeteci rejimi sarsan fırtına şiddetlenmiştir. Ortaya çıkan tablo, çıkmazdan çıkış için bir fırsattır. Ancak sonuçlara değil de, öncelikle sebeplere odaklanmadan bu mümkün olmayacaktır. Ancak düzen içi muhalefet, şu ana kadar ortaya çıkan tablonun sebeplerine odaklanmış değil. Zihniyet dünyası itibariyle bu tablonun, Kürt karşıtlığı üzerinden meşrulaştırılması girişimlerine bir itirazda bulunmaktan uzaktırlar.

Kürtlerin özgürlük talebi söz konusu olduğunda, iktidar-muhalefet ayrımı ortadan kalkıyor, düzen içi tüm güçler kara örtünün altında mevzi almaktan geri kalmıyor. Böyle bir durumda o kara örtünün altında yalnızca tek ses duyulur, tüm mevcudiyetler farklılıklarından arınıp o uğursuz sesin komutasında bir gölge nefere dönüşür. Yüz yıldır tanıklık edilen realitedir budur.

Şovenizmin batağına düşmemiş demokratik sol, sosyalist çevrelerin bu tek sesli koronun dışında kalması, maalesef ezici gerçekliği değiştirmiyor.

Ortaya çıkan tablo, Kürt sorunu ile yüzleşmeyi bir kez daha zorunlu hale getirmiştir. Türkiye’nin içine sürüklendiği çıkmazdan çıkmasının yolu da buradan geçiyor. Kürt sorunu, Türkiye’yi esaretine alan çelikten kafestir. Kürt düşmanlığı ise, her türden hukuksuzluğun, keyfiliğin, kirliliğin üzerine serilen kara örtüdür. Bu çelikten kafes parçalanmadan ve bu karanlık örtü yırtılıp atılmadan ışığa, aydınlığa, demokrasiye ve özgürlüklere erişmek mümkün olmayacaktır.

Kürtler, varlık gerekçesi ret ve inkar olan rejime karşı özgürlük mücadelesi veriyorlar. Bu mücadelenin başarısı, inkarcı rejimin nihayete ermesi olacaktır. Demokratik temelde çok kimlikli ve çok kültürlü bir Türkiye’yi inşa etmenin yolu, Kürtler’in eşitlik ve özgürlük mücadelesinin başarısıyla mümkündür. Dolayısıyla mevcut gidişata itirazı olan tüm kesimlerin Kürt sorunu ile yüzleşmeleri zaruridir. Aksi durumda çıkmaz daha da derinleşecektir. Evet, “Maske düşüyor, yüz görünüyor ve fırtına şiddetleniyor.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.