Rojava devrimi fark yarattı

Dosya Haberleri —

  •  İklim sorunu, ırkçılık, konut sorunu, Filistin gibi çeşitli gündemi olan protestolara katıldım. Ancak bu üç ay içinde çok daha farklı şeyler öğrendim. Benim geçmişte katıldığım gruplarda eksik olan, ortak ve net bir kültürün hakim olmasıydı. Kürtlerden fedakârlığı öğrendim.
  •  Avrupa’daki Kürt diasporasıyla ilgili gerçekten çok az araştırma yapılmış. Birkaç makale dışında ciddi bir araştırma yok. Bu kaba araştırmalar da, siyasi nedenlere bakılmaksızın, ulus perspektifiyle yapılmış. Diasporanın içinde oluşturulan kocaman ilişki ağına bakılmamış.
  •  İlk zamanlar uzakta savaşanların buradaki gençleri nasıl bu kadar etkileyebildiği sorusu beni çok meşgul etmişti, ancak oralarda mücadele edenlerin buralara etkili olduğunu görmemek mümkün değildi. Bunun somut yansımalarından biri de oradaki savaşçı kadınların buradaki kadınların özgürlüğünü de etkilemesi oldu. 

SERDA DEMİR

Hollandalı antropolog Jesse van Duijl, “Berxwedan Jiyane – Batı Avrupa’da Kürt hareketinin iç süreçlerine bir bakış” başlığıyla tez kaleme aldı. Geçtiğimiz yıl yazdığı tezin araştırması için aylarca ülke ülke gezerek, yürütülen çalışmaların da parçası oldu.

Van Duijl, duyguları ve ilişkileri etkileyen kapitalist toplumda yaşayan yurtsever Kürtlerin nasıl şekillendiğini yakından gözlemlemek istediğini anlatıyor. Ona göre, günlük ‘normal’ olarak ifade ettiklerimizin, aslında yaşamda oldukça büyük etkileri var. Tezinde de bunu öne çıkarmaya çalışıyor. 

Tezinin girişinde, Kürt aktivistleri ve onların birleştirdiği aktivist altyapı arasındaki ilişkiyi aydınlatmayı hedeflediğini belirtiyorsun. Bu ne anlama geliyor?

Araştırmamın çıkış noktası Aktör Ağ Teorisi oldu. Yalın bir dilde anlatmak gerekirse Fransız filozof Bruno Latour’a ait olan bu kuram, insan ve insan olmayan varlıklardan oluşan ilişki ağlarından bahsediyor. İnsan olmayan varlıkların da toplumdaki rolünün önemini vurguluyor. Bu parçaların hareketlerinin oluşturduğu bütünün, tüm varlıkların tek tek sahip oldukları anlamdan daha büyük bir şeye dönüştüğünü belirtiyor.

Bunu Avrupa’daki yurtsever Kürt diasporasında uyguladığında altyapının birçok parçadan oluştuğunu görebiliriz. Teknoloji giderek daha önemli yer almaya başladı mesela. Geçmişte yalnızca dernekler vardı, ancak bu ağ içinde artık televizyonun da bir yeri var. Tezimde de, yıllar önce Norveç’te yaşayan ve kimlik arayışında olan genç bir Kürt’ün hikâyesini örnek olarak verdim. Yaşadığı yerde gidebileceği bir dernek yoktu. Sonra televizyon kanalı Med TV açıldı ve kanalı izlemesiyle birlikte Kürt kimliğini daha iyi tanımaya başladı. Yani televizyon kanalı ona ulaşarak onun da kendini var olan ilişki ağının parçası olmasını sağladı. Şimdi o genç aktif faaliyet yürütüyor.

Tezini aktivist perspektifiyle ele aldığını da ifade etmişsin. Tez konusu olarak neden Avrupa’da yaşayan yurtsever Kürtleri seçtin?

Tezime başlamadan önce aktif faaliyet yürütüyordum. Üniversite işgallerine katıldım. Bu eylemlerde akademisyenler, öğrenciler, anarşistler, komünistler bir araya gelip tartışma yürütüyorlardı. Yeni bir dünya açıldı benim için ve yapılabilecek çok şeyin olduğunu gördüm. Başarının örgütlü olmaktan geçtiğini fark ettim.

O süreçte farklı eylemlere de katıldım ve bu şekilde Kürt hareketiyle tanıştım. Kürtlerin ne kadar iyi örgütlü olduklarını gördüm ve çok etkilendim. Toplumun nasıl örgütlenebileceğine dair öğreneceğim çok şey olduğuna inandığım için de buna yönelmek istedim. Yani kişisel ilgim beni bu araştırmaya itti.

Araştırmanı ilk başta Batı Avrupa’da yaşayan Kürtler içinde yapmak istediğini, ancak sonrasında yurtsever Kürtlere odaklandığını yazmışsın. Neden değiştirdin fikrini?

Tezime başlarken politik olarak aktif olan Kürtler içinde araştırma yapmak istedim, ancak araştırmamın ilk haftasında bunun mümkün olmayacağını anladım. Katıldığım bir eylemde farklı bir Kürt partisine sempati duyan bir genç ile sohbet etmeye başladığımda farklılıkları gördüm. Ki zaten esasen sokakta olanlar Kürt Özgürlük Hareketi’yle gönül bağı olanlardı. Başka yapılar bu kadar aktif değiller, eylemler örgütlemiyorlar. Siyasi sözcüleri var yalnızca, ama sokaklarda değiller. Sokakta olanları araştırmam gerektiğini keşfettim.

Bu özerkliği daha derin araştırmam gerekiyordu. Onlara ulaşmak için de birçok araç var zaten. Ayrıca ideolojik olarak da daha yakındı bana. Antropolojik bir araştırma yapacağım için ortaklıkları olan bir gruba yönelmem gerekiyordu. Diğer yapılarda bu yoktu. Din olgusu öne çıkıyordu mesela. Genel anlamda Kürt olmaları tek ortak noktalarıydı, ama dünyaya bakışları bambaşkaydı. Hatta onların kahramanları bile farklıydı.

Tezinde ‘Kürt diasporasıyla ilgili mevcut literatürdeki boşluğu doldurma hedefinin’ olduğu da geçiyor. Neden böyle bir boşluk var?

Avrupa’daki Kürt diasporasıyla ilgili gerçekten çok az araştırma yapılmış. Birkaç makale dışında ciddi bir araştırma yok. Bu kaba araştırmalar da, siyasi nedenlere bakılmaksızın, ulus perspektifiyle yapılmış. Diasporanın içinde oluşturulan kocaman ilişki ağına bakılmamış. Bu da çok ilginç bence, çünkü bu ilişki ağı çok görünür ve ulaşılması çok kolay. Bu nedenle ben bundan sonra da bu konuyla bağlantılı makaleler yazmaya devam edeceğim.

Zaten Batı akademisinde Kürtlere ve Kürt tarihine olan ilgi de çok az değil mi? Bunu nasıl açıklıyorsun?

Doğru, Kürt toplumu ve tarihiyle ilgili akademik araştırmalar çok az. Bu çeşitli nedenlerle açıklanabilir. Benzerlikleri olması açısından Filistin’i örnek verebilirim. Filistin konusunda daha fazla kaynak bulunabiliyor. Ben bunun tarihsel/ekonomik ilişkilerle ve araştırma koşullarıyla bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Hollanda’nın ve genelde Avrupa’nın, Yahudilerle tarihsel ilişkileri var. Bu topraklarda katliamlar oldu. Ayrıca buralarda birçok Amerikan ve İsrail şirketleri var. Kendimden örnek verecek olursam, ben de aktif olmaya başladığımda ilk başta Filistin’e ilgiliydim. Üniversitede bu konu çok işleniyordu. Filistin’e gidip araştırma yapmış olanlardan ders aldım. Bu, tez yazarken de etkili oluyor, çünkü daha fazla kaynak var. Hem araştırma yapmak için belirli ölçüde güvenlik ve ulaşım kolaylığı olması lazım.

Ama buna rağmen tez konusu olarak Filistin’i tercih etmedin.

Doğru, ancak kolay da olmadı. Ben tezimi Kürdistan’la ilgili yazmaya karar verdiğimde araştırma yapmak için Rojava’ya veya dağa gitmek istemiştim, ancak üniversite güvenlik sorunundan dolayı buna izin vermedi. Üniversite, Kürdistan’a gidip araştırmamı engellediği için nasıl araştırma yapacağımı bilemedim ve bu nedenle Filistin’e gitme kararı almıştım. Ancak danışmanım bunun iyi bir fikir olmadığını düşündü. Filistin’le ilgili yeterince araştırmanın yapıldığını ve bu nedenle bir şey çıkmayacağını söyledi. Kürdistan’ı araştırmamı önerdi.

Ayrıca son yıllarda Kürt direnişi ve tarihiyle ilgili araştırmalarda oldukça fazla artış var. Rojava devriminden sonra ilgi artmaya başladı ve daha fazla artacak gibi de gözüküyor. Rojava devrimi fark yarattı. Ben de Kürt Özgürlük Hareketi’yle Rojava sayesinde tanıştım. Devrim olmasaydı belki benim de Kürdistan’da yaşananlardan çok daha geç haberim olacaktı.

Tezinde de ‘kurumların içinde yer almadığımız müddetçe burnumuzun dibindeki iyi örgütlenmiş yapıları fark edemiyoruz’ cümlesi geçiyor. Yani insanların Kürtleri duyması ve görmesi için kurumsal bir parçası mı olmaları gerekiyor?

Bununla ilgili dikkat çekici bir şeye değineyim. Kürt dernekleri, diğer birçok dernekler gibi, genelde yerleşim alanlarında bulunuyor. Ancak derneğin bulunduğu mahallelerde yaşayan insanlar ömürleri boyunca, yan yana olsalar da, Kürtlerden veya mücadeleden bihaber yaşayabiliyorlar. Eğer bir yerde tesadüfen eylemlerle karşılaşmadıysa derneğin olduğu sokakta da yaşasa Kürtlerin tarihini bilmiyor, tanımıyor. Birçoğunun o derneğin ne olduğuna, nasıl çalıştığına dair hiçbir fikri yok. Bu durumu kıran önemli değişim ülkedeki sol örgütlerle ortak çalışmalar olmuştur. Bu da Kürt kurumlarının daha görünür olmasını sağlamıştır.

Genel olarak Avrupa’da ortak eylemler, ortak çalışmalar artıyor. Bu çalışmaların verimini Rojava’ya giden enternasyonalistlerden de anlayabiliyoruz. Bazı ülkelerde Rojava’ya gönüllü gidenlerin sayısının yüksek olması tesadüf değil. Dolayısıyla görünür olmanın da bu çalışmalara bağlı olduğunu, hatta belirleyici olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle sadece kendi gündemimizle değil, farklı sorunlarla da ilgilenip, düzenlenen eylemlere katılmak gerekiyor.

Tez araştırmaların için aylarca yoğun bir şekilde eylemlere, anmalara, çalışmalara katıldın. Gözlemlerini ve tecrübelerini paylaşabilir misin?

Üç ay boyunca birçok ülke gezdim, televizyon kanallarını ziyaret ettim, röportajlar yaptım, eylemlere katıldım. Ciddi anlamda yoğunlaştığım bir süreç oldu. Dediğim gibi bundan önce de aktiftim. İklim sorunu, ırkçılık, konut sorunu, Filistin gibi çeşitli gündemi olan protestolara katıldım. Ancak bu üç ay içinde çok daha farklı şeyler öğrendim. Benim geçmişte katıldığım gruplarda eksik olan, ortak ve net bir kültürün hakim olmasıydı. Kürtlerden fedakârlığı öğrendim.

O üç ay içinde Avrupa devletlerinin baskısını ve o baskılara karşı Kürtlerin kararlılığını ve yaratıcılığını gördüm ve bu çok umut vericiydi. Örgütlenme ve enternasyonalizm konusunda kafamda daha net bir resim oluştu. Zaten tez sürecinden sonra etrafımda olan anarşistler, örgütsüz solcular, Türkiyeli devrimci örgütlerden arkadaşlarla konuştum ve kısa zamanda Radikal Dayanışma isminde bir platform oluşturduk. Bu da araştırma sürecimde öğrendiklerimin bir ürünü oldu.

Akademik araştırmaların aktivist yaşamını etkilemiş sanırım. Oluşturduğunuz platformu kısaca anlatabilir misin?

Hollanda’da çeşitli konulara yoğunlaşmış olan birçok sol örgütler var, ama çoğu birbirinden çok kopuk. Hepsi kendi alanında bir şeylerle uğraşıyor, ama birbirilerini tanımıyorlar doğru düzgün. Bazen eylemlerde bir araya geliniyor, ancak var olan potansiyel ortaya çıkmıyor maalesef. Bu çalışmaların ortaklaştırılmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Nasıl ki faşizme karşı Türkiyeli devrimci örgütlerle ortak bir hareket oluşturuldu, burada da kapitalizme karşı ortaklaşabilecek bir platform yaratılabilir. Bunun koşulları da var. Yaşadığımız dünya ve içinden geçtiğimiz süreç bunu bekliyor bizden.

Tezine geri dönecek olursak, cevabını aradığın sorulardan biri, Batı Avrupa’da neden bu kadar çok insanın kendini siyasi bir partiyle özdeşleştirdiği oldu. Nasıl bir sonuca vardın?

Kürtler Batı Avrupa’ya çeşitli aşamalarla geldiler. İlk önce işçi göçleri başladı, sonra 80’lerde politik mülteciler geldiler, ardından 90’larda köylerin yakılması ve saldırıların boyutlanmasıyla zorla göç ettirilenler oldu. Göç edenlerin büyük bölümü politik bilince sahipti, ama Avrupa’da yaşadıkları yeni yerlerde kendi kültürlerini örgütlemeleri gerekiyordu. Buralarda sürdürülen bireysel hayatların arasında, buranın standartları içinde Kürt kültürünü yaşayabilme koşulları oluşturulmalıydı. Yeniden yer edinme süreci olarak adlandırıyoruz bunu.

Kürt hareketi bu insanları bir araya getirdi, dernekler oluşturdu ve kültürlerini göç ettikleri yerlerde yeniden keşfedip yaşamalarını sağladı. Bu oluşumlar devrimci düşünceyle, devrimci tarzda geliştirildi.

Kürt Özgürlük Hareketi’nin tarihinin Türkiye devrimci hareketine dayanmasının önemini de gördüm. Hareketi farklı kılan şeylerden birinin bu uzun tarihten geldiğini düşünüyorum. Yani özetle yaratılan kültür yalnızca Kürt kimliğiyle ilgili değildi, devrimci rengi de vardı. Bu onları bir arada tuttu. Yeni jenerasyonlar ise doğdukları ülkelerde oluşturulan bu ağ içinde öğrendiler ve keşfettiler. Tezimde de bu geleneğin gelişimini ve bugününü hissettirmeyi amaçladım. Konuştuğum birçok kişi hareketin onlara kattığı en önemli şeyin hayatı anlamlı kılması olduğunu ifade etti.

Yeni jenerasyonlardan söz açılmışken onlardan bahsedelim. Tezinde imgelerin gücünden uzunca bahsetmişsin. Farklı jenerasyonlar nasıl aynı imgelerde  buluşuyorlar?

Her bireyin tecrübesi ve düşüncesi, var olan ilişki ağının bir parçasıdır ve bu da ağı olduğundan daha büyük bir şeye dönüştürür. Jenerasyonlar arasında farklar olduğu kadar ortaklıklar da var. Kürdistan’da yaşamış olanlar oraya ait görüntüleri biliyorlar, genç nesiller ise teknoloji sayesinde görüyor. Mesela tezimde hayatını kaleme aldığım Mahsum, Kürdistan’da hiç yaşamamış, ama Kürdistan’dan bir fotoğraf gösterdiğinde anında neresi olduğunu biliyor. Genç nesiller de duydukları, gördükleri görüntüler ve takip ettikleri yayınlarla birlikte küçümsemeyeceğimiz bir resim oluşturabiliyorlar. Geçmişte yalnızca anlatılan hikayeleri dinleyebiliyorlardı, ama artık görseller de var. Bu görüntüler algıyı ve hisleri etkiliyor. Bunu eylemlerde dahi görebiliriz. Gençlerin giyimlerinden, eylemde gerilla gibi yürümelerinden, govendlerinden görebiliyordum. Gördüklerini buralarda uygulayarak onun bir parçası olmaya çalışıyorlar.

İlk zamanlar uzakta savaşanların buradaki gençleri nasıl bu kadar etkileyebildiği sorusu beni çok meşgul etmişti, ancak oralarda mücadele edenlerin buralara etkili olduğunu görmemek mümkün değildi. Bunun somut yansımalarından biri de oradaki savaşçı kadınların buradaki kadınların özgürlüğünü de etkilemesi oldu.

Araştırma sürecinde bu ağın dışında kalan gençlerle de muhatap oldun mu?

Hayır, olmadım. Bunun için de ayrı bir araştırması yapılması gerekir. Aktif olanlara yoğunlaştım ve yaptığım araştırma sonucunda da bahsettiğim sonuçlara vardım. Mesela Londra’da Kürt Alevi gençleri arasında intihar sayısı yüksekti. Yapılan araştırmalar, intihar eden gençlerin bu ağın bir parçası olmadıklarını ortaya çıkarmıştı. Genel olarak aktif olmayan gençler arasında da bir araştırma yapılması gerektiğine inanıyorum.

Ben aktif gençlerin algı dünyasına yoğunlaştım. Ancak ülkeden ülkeye farklılıkların olduğunu da söylemem gerekiyor, çünkü gençlerin ekonomik koşulları da etkili oluyor. Bazı ülkelerde yüksek eğitimli gençlerin kariyer yapmalarıyla birlikte sisteme daha fazla adapte olduklarını görebiliriz. Bazı yerlerde de genç nesil sokakta yeterince temsil edilmiyor. Bu gençler yaşadıkları ülkelerde de çelişkiler yaşıyorlar. Yani salt Kürdistan’a yoğunlaşmanın yetersiz olduğunu görebiliriz. Pandemi süreci de bunu bariz bir şekilde ortaya çıkardı aslında. Örneğin bu süreçte ev içi şiddet arttı, yardıma ihtiyacı olanlar oldu. Bu sorun gündem oldu ve buna odaklanılması gerektiği ortaya çıktı. Buradaki sorunlara da yönelmek gerektiği daha fazla açığa çıktı.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.