Şehba’da vahşeti, Tişrîn’de direnişi gördüm

Dosya Haberleri —

Lea Bunse

Lea Bunse

  • Alman barış aktivisti Lea Bunse Şehba’da vahşeti, Tişrîn’de ise halkın direnişini gördü. Tişrîn Barajı Direnişi’nde sivil halkla omuz omuza mücadele eden, halay çekerken Türk devletinin saldırısında yaralanan Lea Bunse, Tişrîn’deki sivillere yönelik saldırılar için hukuki mücadele başlatmayı planlıyor.
  • Lea Bunse, şahit olduklarını şöyle anlattı: “Yaralandığımda yaşlı bir adam ve üç kişi yanıma geldi. Yaralarımı temizlediler, ‘Sen de bizim çocuğumuzsun’ dediler. İşte Rojava’nın ruhu bu. Bu dayanışma, benim için bir eğitimdi. Tişrîn Direnişi, benim için sadece bir mücadele değil, insanlığın yeniden tanımlandığı bir alan oldu.” 

SAİT ÖZTÜRK/HEİLBRONN

Türkiye ve ona bağlı Suriye Milli Ordusu (SMO) adlı çeteleri 8 Aralık 2024’te Tişrîn Barajı’na saldırı başlattı. Kuzey ve Doğu Suriye halkı, saldırılar yoğunlaşınca 8 Ocak 2025’ten itibaren baraj çevresinde nöbet eylemine geçti. Saldırıların gerçekleştiği dönemde Jinwar kadın köyünde bulunan Alman barış aktivisti Lea Bunse ise Tişrîn’de tarih yazan halkın direnişini yerinde görmek istedi. 21 Ocak’ta halay çeken siviller bombalandı, yaralananlar arasında Alman barış aktivisti Lea Bunse de vardı. Şimdi Almanya’da tedavisini sürdüren Lea için Kuzey ve Doğu Suriye’de geçirdiği vakit ve kazandığı deneyimler önemli bir dönüm noktası. “Rojava’da insanlığın savunulduğunu gördüm” diyen Lea ile Almanya’daki ekoloji aktivizminden Rojava’ya uzanan yolculuğunu konuştuk. 

 

 

Kendimi tanımak için

Rojava’ya gitme kararının, kişisel arayışlarıyla Almanya’daki mücadele ortamının eksikliklerinin birleşimiyle ortaya çıktığını söyleyen Lea, Rojava’daki demokratik, eşitlikçi ve kadın öncülüğündeki toplumsal yapının, karar almasında belirleyici olduğunu belirtti. Özerk Bölge’de halkın dayanışma içinde kendi kaderini belirlediğini öğrenen Lea, bu umut dolu pratiği bir barış aktivisti olarak yerinde görmek istedi. Lea, “Almanya’da devlet kültürü çok derin. Toplumla devlet arasındaki farkı bazen göremiyorduk. Rojava’da farklı bir şeyler olduğunu gördüm. Arayışım bu eksende gelişti. Kendimi tanımak istiyordum, bu yüzden Rojava’ya gittim” diyerek bu yolculuğunun nasıl başladığını anlattı.

Ailesi önce Lea’nın Almanya’da da mücadele edebileceğini savunarak, Rojava’ya gitmesine karşı çıktı. Buna rağmen kararlı olan Lea, ailesine Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın bir kitabını bırakarak, ''Bunu okuyun, o zaman beni anlarsınız'' diyerek, üç yıl önce gitti. Bu adım, ailesinin de zamanla Rojava’daki mücadelenin evrensel değerini anlamasına katkı sağladı. Özellikle babası, daha sonra Rojava’yı ziyaret ederek bu deneyimi bizzat yaşadı. Lea, “Babam Rojava’da iki hafta kaldı, demokratik, eşit yaşam onu çok etkiledi. Gözlerinde umut parlıyordu” dedi. 

Annesinin ise Jineolojî’den ilham aldığını belirten Lea, “Annem, daha önce feminist hareketlerde yer aldı, ama Jineolojî onun için başka bir boyut oldu. Kadın bilimiyle tanışmak onun için çok önemliydi” diye konuştu. Ailesinin Tişrîn Direnişi’ni desteklemesinin ona güç verdiğini vurgulayan Lea, “Hissetmişlerdi. Bana, ‘biz de orada olsaydık, biz de giderdik’ dediler. Ailenin seni anlaması, mücadeleni güzelleştiriyor” diye ekledi. 

 

 

Jinwar günleri

Rojava, Lea için yalnızca bir bölge değil, insanlığın barış içinde bir arada yaşayabileceğine dair bir umudun somut örneği. Almanya’da deneyimlemediği toplumsallık ve dayanışmayı Rojava’da bulacağına inanan Lea bu inançla hayatını değiştirecek bir yolculuğa adım attı.

Lea’yı en fazla etkileyen ise Rojava’daki kadın öncülüğü oldu. Orada olduğu süreçte birçok çalışmaya katılan Lea, Jinwar’da (Kadın Köyü) çalışma yürüttü. Jineolojî’nin, toplumsal dönüşümün anahtarı olduğunu ifade eden Lea, “Jineolojî, bir bilim alanı. Yaşamın kendisidir” dedi. 

Jinwar köyünde Kürt, Arap ve Êzîdî kadınlarla yaşadığı deneyimle bu bilimin pratiğe dönüşüne tanıklık ettiğini belirten Lea, şöyle devam etti: “Jinwar, Abdullah Öcalan’ın ‘Kadın kentleri oluşturun’ önerisinin bir yansıması. Özerk bir kadın evi. Bilimin yaşamdan uzak olmadığını kanıtlıyor. ‘Mala Jin’ın (kadın evleri), toplumsal sorunların çözüm merkezi olarak işliyor. Kadınlar, sadece kadın sorunlarını değil, tüm toplumsal sorunları çözmeyi hedefliyor. Bu bir devrim.”

Lea, “Arap kadınların Zenubya çatısı altında örgütlenmesi ve Kongra Star gibi yapılar, başlangıçta toplumda dirençle karşılaşsa da, sonuçları görünce kabul gördü. Kadınların evin dışına çıkması, eğit görmesi, mücadele etmesi alışılmadık bir durumdu. Ama insanlar sonuçları gördükçe ikna oldu” diye anlattı.

 

 

Şehba’da vahşeti gördü

Kasım 2024’te Şehba’ya yönelik saldırılar başladığında binlerce insan yerinden, evlerinden oldu. Şehba’dan çıkmak zorunda kalan çocuklar, kadınlar ve yaşlılar, Lea’ya yaşadıkları vahşeti anlattı. Lea, “Çocukların hikayeleri çok ağırdı. Onlara yapılanlar, DAİŞ’in vahşetini aratmıyordu. Buna rağmen, halktan hiç kimse Türkiye, Şam ya da Halep’e gitmeyi tercih etmedi; hepsi Özerk Yönetim bölgesine yöneldi. Biliyorlardı ki burada insanlık savunuluyor. Burası güvenli bir bölgeydi ve bu çok önemliydi” dedi. Bu süreçte Kürt ve Arap halklarının dayanışması, Lea’yı derinden etkiledi. Evlerini ve boş alanlarını Şehba’dan gelenlere açan halk, lojistik destek sağladı ve yaşam koşullarını iyileştirmek için seferber oldu. “Halkın yaklaşımı, demokratik yapının ne kadar güçlü olduğunu açığa çıkardı” diye ekledi.

 

 

Halk Tişrîn’e akın etti

Tişrîn Barajı Direnişi’ne halktan etkilendiği söyleyerek bir barış aktivisti olarak bu direnişi yerinde görmek için katıldığını anlatan Lea, Tişrîn Barajı’nın, Rojava için hayati bir su kaynağı olduğunu; Türk devleti ve desteklediği çetelerin bu yüzden sivillere yönelik saldırı düzenlemekten çekinmediğini vurguladı. Lea, direnişin ilk günlerinde halkın konvoyuna yapılan saldırıyı hatırlatarak şunları söyledi: “Böyle bir şeyi beklemiyorduk. Dünya basınının bunu konuşacağını sanıyorduk, ama kimse tepki göstermedi. Halk, barajın yıkılmasının yaratacağı felaketi önlemek için Tişrîn’e akın etti. Ben de halkın bu kararlılığını yerinde görmek için oraya gittim. Halkın duruşunu unutmam mümkün değil. Saldırıların olacağını biliyorduk, ama öyle bir anlam yüklemişlerdi ki tehlikeyi görmezden geldiler. Evet, ölmek de vardı, ama binlerce insanı kurtarmak da vardı. Birbirimize baktık. Birlikte olmanın gücünü gördüm. O anda nereli olduğun fark etmiyordu. Biz insandık. İnsanların kendi topraklarında özgürce yaşaması için oradaydık.”

Direnişin ikinci gününde, halay çekerken uçakların halk bombaladığını anlatan Lea, “Tişrîn’de halay çeken sivilleri vurdular. Yaralılar ve şehitler oldu, ben de yaralandım. Ancak halk direniş alanını terk etmedi” dedi. Lea, bu sırada başından yaralanan Qamişlolu aktivistin halaya devam ettiğine dikkat çekerek şöyle devam etti: “Almanya’da böyle bir olay olsaydı, insanlar panik içinde kaçardı. Ama orada direniş devam etti. Halk korkuyu yendi.”

 

 

Üç günde hastaneye ulaştı

Lea, saldırıdan sonra hastaneye götürülmek istendi, ancak ambulans yakından vurulunca baraja geri döndü. Üç gün sonra hastaneye ulaşabildi. Lea, o günleri şöyle anlattı: “Yaralandığımda yaşlı bir adam ve üç kişi yanıma geldi. Yaralarımı temizlediler, ‘Sen de bizim çocuğumuzsun’ dediler. İşte Rojava’nın ruhu bu. Bu dayanışma, benim için bir eğitimdi. Tişrîn Direnişi, halk için sadece bir mücadele değil, insanlığın yeniden tanımlandığı bir alan oldu.” 

Türk devleti, Rojava’da sivil alanları, su kaynaklarını ve tarım arazilerini hedef aldı. Lea, Efrîn’in işgaliyle zeytin ağaçlarının sökülmesini ve Hesekê’nin susuz bırakılmasını örnek vererek, “Hesekê, eskiden dinlenme merkeziydi. Şimdi tozlu bir şehir. Serikaniyê işgal edilince suyu kesildi. Türk devleti, Rojava’yı yaşanmaz kılmak istedi” dedi. Şehba’dan göç edenlerin kamplarda komünal bir yaşam kurması, Lea’yi etkileyen bir diğer olay. Bu alanların saldırı altında olmasına rağmen yaşamı örgütlediklerine dikkat çeken Lea, “Şehba’dan insanlar göç etti. Kampları görseydiniz, çok güzel inşa etmişlerdi. Komünal bir yaşam vardı. Şimdi oradan da çıktılar. Bu büyük bir acı” diye ifade etti.

Saldırıda yaralanan Lea ameliyat olurken, doktorlar isabet eden parçanın vücudunda kalabileceğini söyledi. Şu anda Almanya’da Lea’nin tedavisi devam ediyor. Tedavi imkanlarına erişim konusunda içsel bir çelişki yaşayan Lea “Tedavi görüyorum, ama birçok arkadaşımın benden daha ciddi tedavilere ihtiyacı var. Onların Almanya’ya gelip tedavi olma hakkı yok. Bunun bir haksızlık olduğunu düşünüyorum” dedi. 

 

 

Tişrîn için hukuki mücadele

Lea, Rojava’da yaşananlara karşı dünya basınının ve devletlerin sessizliğine karşı tepkisini şu sözlerle ifade etti: “Tişrîn’e saldıran çeteler, DAİŞ zihniyetini taşıyor. Türkiye onlara silah ve lojistik sağlıyor. Ama dünya tepki göstermiyor. İnsanlar bilse kabul etmez, ama bilmiyor.” ABD’nin YPG/YPJ ile koalisyon içinde olmasına rağmen, devletlerin Özerk Yönetim modelinden korktuğunu belirten Lea, “Halkların kendi kendini yönetmesini istemiyorlar. Demokratik özerklik, onların çıkarlarına tehdit” diye ekledi.

“Alman halkı devletin Özerk Yönetim’i resmi olarak tanımasını ve Türk devleti ile Şam’a karşı hukuki adımlar atmasını talep etmelidir” diyen Lea, Tişrîn’deki sivil eylemlere yönelik saldırılar için hukuki mücadele başlatmayı planladığını ifade etti. Lea, “Tişrîn, insanlar için önemli bir alan. Bir barış aktivisti olarak sivil bir eylemi izlerken vurulduk. Bunun hesabını sormalıyız” diye vurguladı. Lea, Rojava’daki direnişin evrensel olduğunu şu ifadelerle savundu: “Bugün orada yaşanan, yarın başka bir yerde yaşanabilir. İnsanlar ‘Ben Rojava’da yaşamam’ dememeli. Hangi millete karşı olursa olsun, saldırıyı herkes kendi milletine yapılmış saymalıdır.”

Rojava’daki direnişin, insanlık direnişi olduğuna işaret eden Lea, son olarak şöyle seslendi: “Tecrit koşullarında yaşam sürdüren Abdullah Öcalan‘ın ideolojisini tanıtarak barış için mücadele etmeliyiz. Orada bir başarı vardı. Dünya yavaş yavaş bunu görmeye başladı. Rojava’daki direniş ruhunu Avrupa’ya taşımalıyız. Avrupa ve Kürdistan arasındaki var olan bağı güçlendirmek için çalışmalıyız. Abdullah Öcalan’ın savunmaları, bu bağı kurmayı sağladı. Toplumsallığı ve barışı yaratmak için mücadele etmeliyiz.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.