Sende gördüm direnişin asaletini
Kadın Haberleri —
- Dursun istiyorum zaman, gözlerindeki pırıltının büyüsünü okumak istiyorum. Bir adım daha yaklaşıyorum sana ve ben zamanda kaybolan kimliğimi görüyorum yaşamışlıklarında. O an, tarihin dili oluyor anlatıyorsun bana bakışlarınla, kadının bin yıllardır aradığı özgürlüğün formülünü.
ZÎLAN DÊRSÎM
Zaman aldıklarından ibaret denilmekte; belki bir anlık yaşam, belki de bir ömürlük yaşanmışlıktır oysa. Biz insan kategorisine giren canlıların ilk canlanılışından son nefesine kadar bir tünel misali gelip gitmekten ibaret. An içerisinde bir canlı var olup, yok olmakla karşı karşıya. Ölmekte mi, yeniden canlanmakta mı bilinmez fakat bunun sırrına erişilememiş bir zamanda bulunmaktayız. Tek bildiğimiz ve zikrettiğimiz zaman, bizimle beraber akmakta ve beraberinde yenilikleri sürüklemekte. Biz zamana karşı bir devrim inşası içerisinde olan demokrat toplum, kesim veya birey ise zamanın değil de anın aldıklarına ve beraberinde bize sunduklarını savunarak zamana anlam yüklemeyi yad eylemiş bulunuyoruz.
Sevdiklerimizi alan zaman mı, yoksa sevdiklerimiz mi bizi bırakıpta zamanı tercih ediyor, bilinmemekte... Veya doğanın döngüsü olarak benimsediğimiz, zihinlerimize nakşettiğimiz mucizevi bir olaydır birinin gitmesi gerektiği ve yerine yeni canlar veya canlıların gelmesi. Bu sorunun yanıtı belki de zamanda saklı olan bir cevher olarak kendini korumakta.
Unutmak ihanettir
Evet: 'Zaman sevdiklerimizi alıyor' mısraları insan denilen canlının dilinden ve yüreğinden düşmemekte. Sevdiklerimiz zamanla beraber, zamana altın harflerle isimlerini yüreklerimize kazıyor. Her insanın yüreğine kazınan bir sevdiği, unutamadığı, an be an aklından çıkaramadığı, keşkelere büründüğü bir sevdiği, bağlandığı değerlisi vardır. Zaman tüneline kapılmamış hep içerimizde, bizimle, yüreklerimizde, zihnimizde canlı kalan, unutulmayan bir hakikati. Zamanın keşkelere bürünerek, nedenler sorusunu beraberinde yaşatan bir kıymetlisi, öncüsü, belkide idolü. İnsan evladı yapısı böyledir, yaşamı içerisinde bir tek kişiyi kendine esas alarak, örnek alarak onun izini, yapısını, yaşamını bazen de ruhunu kendine yakın bulduğundan ayrılıklar zor gelir acı verir. Zamanın aldıklarına ‘ayrılık’ tabiri verilmekte. Ayrılık kopmaktır oysa, kopmak ise unutmak, unutmak ise bizde ihanet olarak tabirlenir. İlkemizde, lisanımızda ise ihanet kavramına yer verilmemekte. Zaten zamanlar boyudur verilen kan ve can, yürütülen mücadele ise ihanetlere karşı bulunmakta.
Dursun istiyorum zaman
Sen, Dersim'in kızıl saçlı asi tanrıçası SARA: seninle geçirebildiğim zamanın bu kadar kısıtlı olmasına derinden üzülüyorum, keşkelere bürünerek bazen isyanlara karışıyorum. Bazen bir kızgın alev oluyor, yakıyorum zaman denilen bütün anları. Çark duruyor bir süreliğine olsa da. Zaman tarihin 2012'sine dönüyor ve sen çıkageliyorsun Paris’in göbeğindeki merdivenlerinden, asil ve dik yürüyüşünle, tanrıça edasıyla. Ben bin yılların kaybettiği bir ışıltıyı görmüşçesine gözlerimi alamıyorum senden. Kalbim yerinde duramayan afacan bir çocuk misali kıpır kıpır akıyor sana o an... Dursun istiyorum zaman, gözlerindeki pırıltının büyüsünü okumak istiyorum. Bir adım daha yaklaşıyorum sana ve ben zamanda kaybolan kimliğimi görüyorum yaşamışlıklarında. O an, tarihin dili oluyor anlatıyorsun bana bakışlarınla, kadının bin yıllardır aradığı özgürlüğün formülünü. Zamanlar boyu gözlerin konuştuğunu ilk sende anladım, sende gördüm direnişin asaletini, sende buldum kaybettiğim bütün yolları ve ilk kez sende sevdalandım bir amaca böylesine delice.
Sen kayıp kadınların sesi
Sen, zamanın ihanetine karşı direnen Dersim’in asi yüreği, yeryüzünün zalime karşı duran son tanrıçası. Sen, bin yılların kırımlarına karşı duran, kendini uçurumlarda atan kayıp kadınların sesi. Sen, bütün benliğimizi bize tanıtan. Xızır gibi yetişen, darda kalan milyonlara ve milyonlarda dengeyi bulan… Bir tanrıçayı dizelere dökmek zorun zorudur. Çünkü bir tanrıça yaşanmışlıklarıyla tanrıçalaşır. İnsanlığın oluşumundan günümüze kadar sayısız tanrıça egemen zihniyet tarafından yok edilmeye çalışıldı ve başarısız kılındı. Sen ise bilge, devrimci, asil ve asi duruşunla egemene boyun eğdirensin.
Her bir tanrıçanın bir kutsal görevi veya olağanüstü bir doğal gücü vardır. Sen binyılların son tanrıçası, sendeki özellik ve güzelliği tanımlamak zor. Bütün kutsal anaların özelliğini, benliğinde taşıyıpta günümüze kadar aktaransın sen. Dedim ya; seni anlatmak zor, yetersiz bütün sözcükler, anlamsız sensiz bütün zamanlar. Dil lal, kalem titrek o an. Ve tarihin kör bir kurşununa getirdiği zaman, körleşen vicdan, ardından sızlayan bir can. Bin canlara ulaşan sızısın. Ölümsüzleşerek gökyüzünde kanatlanışının 10’cu yılı. Yine bir mum yakacağım senin anına ve o mumun ateşiyle beraber yanıp, yanıp sende canlanacağım. Ve sonra kanatlanıp özgür dağ doruklarına ulaşacağım, güneşe secde durarak seni dileyeceğim. Yer yüzünün, dağların, anaların, kadınların, doğadaki bütün canlıların ve en önemlisi bizim sana ihtiyacımız var.
Sen ey kutsal Kızıl Tanrıça; bilesin bıraktığın mirasın mücadelesini verdiğimizi. Bilesin yüzüne tükürdüğün cellattan hesap soracağımızı.
Zaman sende kaldı o an
Sen zamanda yaşayan
Ana Fatma'ların diyarından gelen
Zarife'lerin asaletini kuşanan
Gola Xızır’da kutsanan
Düzgün Baba gibi can veren dağa taşa
Munzur gibi berrak akan yaşamımıza
Tutunulan bütün dalların zamanında
Ayaklanmalara götüren yitik nesli
Yiğitliğin efsanesini yazdıran köleleştirilen kadına
Zaman sensin artık Kızıl Tanrıça
Yaşıyoruz yaşamsallaştırıyoruz delice.