Sürgün Kürtlerin 32 yıllık şöleni
Kültür/Sanat Haberleri —

32. Uluslararası Kürt Kültür Festivali
- Bu yıl 32’ncisi düzenlenen Uluslararası Kürt Kültür Festivali’nde binlerce insan buluştu. Avrupa’da yaşayan Kürdistanlıların en uzun soluklu kültürel etkinliğinde çocuklar, yaşlılar, kadınlar ulusal kıyafetleri ile festivali Kürdistanlaştırdı. “Bijî Serok Apo”, “Bê Serok Jiyan Nabe”, “Jin, Jiyan, Azadî” sloganlarının yankılandığı festivalde katılımcılar Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için bir kez daha mücadele sözü verdi.
Uluslararası Kürt Kültür Festivali’ne bu yıl da Frankfurt ev sahipliği yaptı. Almanya dışında Avusturya, Fransa, İsviçre, Hollanda, Belçika ve İngiltere’den Kurdistanlılar ve dostlarını buluşturan festival, "İşgali ve tecridi kıralım, Önderliği özgürleştirelim" şiarıyla düzenlendi.
Bu yılki festivalde de coşku ve heyecan geçen yılları aratmadı. Binlerce insan otobüsler, araçlar ve trenlerle geceden itibaren festival alanına aktı. Çocuklar, yaşılar, kadınlar ulusal kıyafetleri ile festivali Kürdistanlaştırdı.
KCDK-E Eşbaşkanı Engin Sever’in verdiği bilgiye göre 180 otobüs ve çok sayıda özel araçla insanlar festivale taşındı. 500 gönüllü ve 75 özel güvenlik elemanı festival alanında görevliydi. Adıyamanlı Yusuf Cömert de bu emekçilerden biri. Bir kardeşi şehit olan 60 yaşındaki Yusuf, 25 yıldır yapılan tüm etkinliklerde bazen görevli bazen katılımcı olarak yer aldığını söylüyor. “Söz konusu hizmetse, halkımın kültürüyse her türlü fedakarlığı yaparım” diyor.
Konê Reş festivalin sembolü
Konê Reş diye bilinen kıl çadır adeta festivalin sembolüydü. Sahneye çıkacak sanatçıların yanı sıra performans sergilemek isteyen diğer sanatçılara da ev sahipliği yapan çadır, dengbêjler divanından Ozan Şemdin, Titalê Feyzo, Fevzî Kılıç, Ozan Welat, Dengbej Hikmet, İhsan Xelikan, Zeyneb Merdînî, Mihemedê Hezexî, Yılmaz Tekin, Hunermend Lokman, Şemseddîn Boşatî, Nebez Abdullah ve Dîyar Botî başta olmak üzere birçok sanatçıya eserlerini seslendirme imkanı sundu. Kıl çadırın önü adeta Karacadağ eteklerindeki bir düğünü anımsatıyordu.
“Burada kendimi buluyorum”
Kıl çadırın önünde Salih Cizirî ile tanışıyoruz. Cizîr, uzun yıllar Kürdistan’da çobanlık yapmış. “Nuh tufanından sonra insanlığın yeniden yeşerdiği topraklarda bugün de yeni bir insanlık mücadelesi boy veriyor” diyen Cizirî, “Nerede olursak olalım dilimize, sanatımıza ve kültürümüze sahip çıkmalıyız" diyor.
Viranşehirli Sabriye de ulusal elbiseleriyle festivale gelen kadınlardan. “Ben bu kıl çadırlarda yaşamadım ama annem, babam yaşadı. Biz de onların hikayeleriyle büyüdük. Burada kendimi buluyorum; kendimi yaşıyorum” diyor.
İki kız kardeş
Ardından Besra ve Ronahî adında iki kız kardeşle tanışıyoruz. Besra 34, Ronahî ise 29 yaşında. Besra iki yaşından bu yana annesi ve babasıyla festivale katıldığını anlatıyor. Çocukluğunun birçok güzel anısını bu yollarda yaşadığını söyleyen Besra, “Her festival bana terapi oluyor” diyor. Ronahî ise yalnızca festivaller değil yapılan tüm etkinliklere katılmanın aynı zamanda ulusal bir görev olduğunu söylüyor ve “Sanatımızı, halayımızı yasaklayanlara inat burdayız” diye ekliyor.
Çocuklar Zarok MA çadırında
Zarok MA çadırı festivalin en dikkat çekici çadırlarından biriydi. Çocuklar ellerinde darbuka ve tokmaklarla Şêrko Kanîwar’ın etrafında toplanmıştı. Üç çocuk annesi Türkan Demirhan, “Çocuklar kendi kültürlerini öğreniyor; tanıyor. Bu etkinlik kesinlikle her yıl olmalı” diyor.
Paris’ten gelen Dersimli Ceren Akgül ise “Çocuklarım başka Kürt çocuklarını tanıdı. Halaylar çektiler, kültürlerini gördüler. Kendilerini tanıdılar” diyerek mutluluğunu paylaşıyor. Aynı mutluluğu yaşayan bir diğer aile ise Şanlı ailesi. Hamburg’tan gelen Abdullah Şanlı, “Çocuklar oyunlar eşliğinde ana dillerini konuşma fırsatı buldu” diyor. O sırada araya giren 12 yaşındaki Azra ise “Çok güzel, çok eğlenceli” diyerek Zarok MA ekibine teşekkür ediyor.