Tarihe Brutalizmin dokunuşu

Toplum/Yaşam Haberleri —

The Brutalist

The Brutalist

  • The Brutalist, üç bölümden oluşan yapısıyla 1930’larda başlayan Yahudi soykırımından kaçmaya çalışan, mimar László Tóth’un hikâyesini merkezine alır. Pensilvanya’ya uzanan bu yolculuk, yalnızca bir adamın değil, bir dönemin ve bir mimari anlayışın dönüşümünü de anlatır.

 

VİLDAN BOZKURT

30 yıl süren bir maratonu 3 buçuk saate ustaca sığdıran Brady Corbet, “Brutalist” filminde yalnızca bir mimarın değil, travmaların, göçün, aidiyetsizliğin ve estetiğin mimarisini de inşa ediyor. Daniel Blumberg’in müziğiyle açılan yol sekansı hem karakterin hem de izleyicinin içsel bir yolculuğa çıkacağını haber veriyor. Daha ilk dakikalarında ne kadar sürükleyici olduğunu kanıtlar niteliktedir. 

The Brutalist, üç bölümden oluşan yapısıyla 1930’larda başlayan Yahudi soykırımından kaçmaya çalışan, Macaristan doğumlu Bauhaus eğitimli mimar László Tóth’un hikâyesini merkezine alır. Pensilvanya’ya uzanan bu yolculuk, yalnızca bir adamın değil, bir dönemin ve bir mimari anlayışın dönüşümünü de anlatır.

İlk bölüm “Varışın Gizemi” 1940-50 yıllarını kapsar ve Avrupa’daki yıkımın ortasında yeni bir hayata tutunmaya çalışan Macar mimar László Tóth’un Amerika’ya uzanan yolculuğuyla başlar. Vagonlarda sıkışmış bedenler arasında gökyüzüne kavuşan nefes, yalnızca bir karakterin değil, bir kuşağın umudunu simgeler.

Dachau’dan kaçan eşi Erzsébet ve yeğeni Zsofia’yı geride bırakmak zorunda kalan László, kuzeni Attila’nın mobilya mağazasında sığınır ve hayatta kalma mücadelesi verirken mimari tutkusunu canlı tutmaya çalışır. Amerika’da karşılaştığı sınıf ayrımları ve adaletsizlikler, hayallerini zorlar. Bu zorlu süreçte, mobilya mağazasında çalışırken gelen bir mimari proje fırsatı umut olur. Tasarladığı kütüphane büyük ilgi görse de yaşadığı talihsizlikler nedeniyle işler sekteye uğrar. Hayatta tutunmaya gayret ederken geçici işlerde çalışmaya başlar. 

Brutalist mimarinin dili

Günün birinde, kütüphane projesinin ev sahibi Harrison onunla iletişime geçer. László’nun geçmişte Budapeşte’de yaptığı çalışmalardan ve tasarım anlayışından etkilenen Harrison, onunla bir yemek organize eder. Bu buluşma, hem mesleki olarak yeni bir kapı aralar hem de ailesini yeniden bir araya getirme umudunu doğurur. Harrison, annesi adına inşa ettirmek istediği kültür merkezi projesini László’ya teklif eder; böylece brutalist mimarinin soğuk ama güçlü diliyle yarattığı yeni dönem başlar. Kafasında şekillendirdiği tasarım, filmin de adını aldığı Brutalizm akımının izlerini taşır; yalın, sert ve gerçekçi… Beton, onun hem malzemesi hem de ifadesi olacaktır. Tüm bu yaratım süreci, filmde etkileyici bir tempoyla aktarılırken, arka planda hızla yükselen teknoloji ve kapitalizmin yankıları duyulur. 

Amerika büyümekte, çelik çağını yaşamaktadır. Pensilvanya ise, savaştan ve Holokost’tan kaçan birçok insan için yeni bir sığınak hâline gelmiştir. Bu bölüm, göçmenliğin, aidiyetsizliğin ve sanat yoluyla var olmanın incelikli bir anlatımını sunarken, dönemin Amerika’sının büyüyen kapitalist yüzeyine de arka plan oluşturur.

“Güzelliğin Özü…”

“Güzelliğin Özü” adlı ikinci bölüm, bu özün barındığı yeri yalnızca mimari projenin kendisinde değil, onun etrafında şekillenen yaşamda ve dönüşümde arar. 1960’a kadar uzanan bu zaman dilimi, karakterler ve mekânlar üzerinde derin değişimlerin izini sürer.

László’nun tren istasyonunda eşi Erzsébet ve yeğeni Zsofia’yı Amerika’da karşılamasıyla başlar bölümün ilk sahnesi. Yeni yaşamlarına Harrison ailesinin evinde başlarlar ve büyük bir davetle tanışma gerçekleşir. Ancak László'nun Yahudi kimliği, Hristiyan geleneklerine bağlı bir yapının mimarı olarak sorgulanır. Harrison’ın oğlu başta olmak üzere bazı çevreler onun konumunu sorgular, işleri sabote etmeye çalışır. Artan baskılar ve dışlanmışlık duygusuyla baş edemeyen László, içsel çöküş yaşamaya başlar ve zamanla bağımlılığa sürüklenir. Bir iş kazasının ardından projeden uzaklaştırılır; hayalleri bir kez daha yıkılmıştır. Aradan zaman geçer. Zsofia evlenmiş ve yeni bir hayat kurmak üzere İsrail’e dönmeyi planlamaktadır. Tam her şey kapanmış gibiyken, Harrison ailesinin projeyi tamamlamak istediği ve László’yu yeniden göreve çağırdığı haberi gelir. Bu kez yapı için ihtiyaç duyduğu mermerleri seçmek üzere İtalya’ya gider. Orada tanıdık bir dostuyla taş ocaklarını gezer, geçmişe ve mimarinin özüne dair derin sohbetler yapar. Ancak bu süreçte yaşanan travmatik bir olay, László’nun ruhsal çöküşünü derinleştirir ve yapıyla kurduğu bağ daha da içselleşir.

Projenin yapıldığı tepededirler artık. Yapı büyük ölçüde tamamlandığından, László günlerini adeta bir ibadet hâlinde bu mekânda geçirir. Zamanla içindeki öfke ve kırgınlık yüzeye çıkar. Erzsébet’le bir tartışma sırasında, tüm bu yıllar boyunca dışlandıklarını ve artık bu çürümüş yapıya katlanamayacaklarını, herkesin gözünde bir hiç olduklarını dile getirir. László uğradığı cinsel istismar itirafının ardından oraya bir daha dönmez. Son bir yüzleşme için Harrison ailesinin kapısını çalan Erzsébet, yaşanan her şeyi ortaya döker. Yaşadığı aşağılanma ise, göçmen karşıtı tutumların bu çevrelerde nasıl derinden kök saldığını açıkça gözler önüne serer.

Bölüm 3: Kapanış, İlk Mimarlık Bienali 

Sessizce akan hayatın içinden sokaklar, insanlar ve anılar geçip giderken, László Tóth’un ellerinden çıkan büyük yapı tüm görkemiyle ayakta durmaktadır. Zaman ilerlemiş, şehir gelişmiş, yüzler değişmiş ama betonun hafızası kalmıştır. Tamamlanmış olan bu yapı, yalnızca bir mimari başarı değil; acının, direnmenin ve yeniden var olmanın sembolüdür.

Bienal boyunca izleyiciler László’nun tasarımlarına yoğun ilgi gösterir. Fakat bu eserlerin ardında sadece estetik değil, tarihsel bir ağırlık da vardır. Klostrofobik kamplarda bastırılan nefes, onun yapılarında yükselerek özgürlüğe dönüşmüştür. Zsofia’nın bienalde yaptığı konuşmada bu yön özellikle vurgulanır: László’nun yüksek yapıları, dar alanlara ve yok sayılmışlığa karşı bir cevap niteliğindedir.

Ve Zsofia, konuşmasını László’nun yıllar önce kendisine söylediği cümleyle bitirir:
“Kim ne derse desin, önemli olan yolculuğun kendisi değil, varılan noktadır.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.