Tarihi bir dönüm noktası

Dosya Haberleri —

Salih Muslim

Salih Muslim

  • PYD Dış İlişkiler Sorumlusu Salih Muslim, Rojava’da düzenlenen “Kürt Birliği ve Ortak Tutum Konferansı”nın Kürtler arasında siyasi görüş birliği sağladığını ve Suriye'de demokratik bir dönüşüme zemin hazırlayabileceğini belirtiyor. Muslim, Kürtlerin kendi aralarındaki dayanışmayı artırmayı ve Suriye’nin farklı halklarıyla ortak bir demokratik sistem oluşturmayı hedeflediklerini ifade ediyor. 

ERKAN GÜLBAHÇE

Rojava’da düzenlenen “Kürt Birliği ve Ortak Tutum Konferansı”, Kürtler başta olmak üzere Suriye’nin tüm halkları açısından önemli bir siyasi adım olarak değerlendiriliyor. Konferans, Kürtlerin tarih boyunca yaşadığı bölünmüşlüğü aşma ve ulusal birlik arayışını güçlendirme hedefiyle gerçekleştirildi. Ortaya çıkan sonuç bildirgesi, sadece Kürt halkının değil, tüm Suriye halklarının demokratik haklarını ve eşit yurttaşlık taleplerini kapsayan yeni bir siyasi vizyon sundu. PYD Dış İlişkiler Sorumlusu Salih Muslim ile Konferansta alınan kararların içeriğini, sürecin önünde duran olası engelleri ve bölgesel gelişmelere yönelik beklentileri konuştuk.

Rojava’da düzenlenen “Kürt Birliği ve Ortak Tutum Konferansı” sizce Kürt halkı ve genel olarak Suriye için nasıl bir tarihi anlam taşıyor? Konferanstan biraz bahseder misiniz?

Bu Konferans özellikle Rojava’daki Kürtler, Kürt örgütleri ve toplumsal örgütlerin ortaklaşa gerçekleştirdiği bir çalışmaydı. Başûr, Bakur, KNK ve diasporadan misafir temsilciler de katıldı, ancak karar mekanizması tamamen Rojavalı güçlerin elindeydi. Kürtler tarih boyunca dağınıklıktan büyük zarar gördü. Bu dağınıklık düşmanlara her zaman alan açtı. Düşmanlar Kürtler arasındaki çekişmelerden yararlandı ve bazı Kürt gruplarını kendi çıkarları doğrultusunda kullandılar. Kürt tarihinde bu tür iç çatışmaların izleri çok fazladır. Bu Konferans’ta, Rojava’daki Kürtler hem politik hem de toplumsal düzeyde ilk defa bir araya gelerek siyasal bir görüş birliğine ulaştılar. Ne istediklerini, nasıl bir toplum hedeflediklerini ve yönetim biçimlerini tartışarak ortak bir paydada buluştular. Bu, çok önemli ve olumlu bir gelişmeydi.

Bu adım yalnızca Rojava için değil, diğer Kürt parçaları için de bir örnek teşkil edebilir. Benzer çalışmalar Bakur, Rojhilat ve Başûr’da da yapılabilir. Özellikle Başûr’daki mevcut çekişmeler düşünüldüğünde, ortak hedefler etrafında oluşacak siyasal bir birlik bu sorunların aşılmasına yardımcı olabilir. Özetle, bu Konferans hem Rojava için somut bir kazanım sağladı hem de diğer parçalara örnek olabilecek bir adım oldu.

 

 

Konferansta kabul edilen “Ortak Siyasi Tutum Belgesi”, ademi merkeziyetçi ve federal bir Suriye vizyonu sunuyor. Bu vizyonun mevcut siyasi dengeler içinde uygulanabilirliğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Zorluklar neler olabilir ve bunları aşmak için nasıl bir yol izleyeceksiniz?

Birlik ve görüş birliği sağlandıktan sonra, şimdi bunun üzerine siyasi çalışmalar yürütülecek. Gerekli örgütlenmeler kurulacak ve ortak bir heyet oluşturulacak. Bu heyet, süreci tartışacak ve uygulamaları hayata geçirecek. Şu anda uygulanan model, demokratik özerklik çerçevesinde gelişiyor. Bu model; kimlik haklarının anayasal güvence altına alınması, özgürlüklerin tanınması, örgütlenme ve kültürel faaliyetlerin serbestliği gibi temel hakları kapsıyor. Kimileri buna esnek federalizm ya da özgür bölge yönetimi de diyor. Ancak adından çok, içerik önemlidir. İçerikte özgürlük, eşitlik ve toplumsal adalet sağlanıyorsa, ismin önemi yoktur. Bu model on yıldan fazla bir süredir Rojava’da Kürtler, Araplar, Süryaniler ve diğer halklarla birlikte uygulanıyor ve olumlu sonuçlar alındı. Kadın özgürlüğü ve gençlik hareketleri açısından da örnek bir sistem oluşturuldu. Bu nedenle Aleviler, Dürziler ve diğer toplumsal kesimler de bu modeli örnek alıyor.

Bu yaklaşım, Suriye’nin birliği ve halkların barış içinde bir arada yaşaması için önemli bir adım. Halklar arasında düşmanlık azaltılıyor ve Kürtlerin bu ülkenin doğal bir parçası olduğu daha fazla kabul görüyor. Elbette bazı çevreler bu gelişmelerden rahatsızlık duyacak. Savaştan ve çekişmeden çıkar sağlayanlar tepkiler gösterebilir. Ancak toplumun büyük bir bölümü bu değişimi olumlu karşılıyor.

Dolayısıyla bu siyasal görüş birliği ileride örnek bir model haline gelebilir. Bundan sonra herkesin bu süreci daha da güçlendirmek için çalışması gerekiyor.

Konferans’ın ardından bir ortak Kürt heyeti oluşturulmasına karar verildi. Bu heyetin yapısı, işlevi ve öncelikli hedefleri neler olacak?

Konferansta alınan kararlar çok net. Heyet kimlerden oluşursa oluşsun, temel görevi bu kararları hayata geçirmek olacak. Kararlar, hayatın içinden gelen gerçeklere dayanıyor; dolayısıyla kim bu sürece katılırsa katılsın, bu gerçeklere tutunacaktır. Bu süreçte sadece siyasi partiler değil, bireysel şahsiyetler ve toplumsal aktivistler de yer alacak. Herkes, kararların gerçekleşmesi için kendi alanında katkı sunacak.

 

 

Konferans’ta “Kürt birliğinin Suriye’nin birliğini güçlendireceği” vurgulandı. Kürt olmayan Suriye halklarına bu mesajı nasıl anlatmayı ve onların desteğini nasıl kazanmayı planlıyorsunuz?

Suriye’deki diğer toplumlarla ilişkilerimiz köklüdür. Dürzîler, Türkmenler, Aleviler ve İsmailliler gibi farklı topluluklarla hem inanç hem de etnik bağlarımız bulunuyor. Konferans’a da Şam, Süveyda ve Suriye kıyılarından temsilciler katıldı. Demokratik özerklik onlara yabancı değil; daha önce de tanıdıkları bir yapıya dayanıyorlar. Birçoğu, kendi bölgelerinde de bu modeli uygulamak istediklerini dile getirdi. Bu durum, Suriye’de siyasal bir güç birliği ve ortak mücadele zemini yaratabilir. Eğer bu gelişirse, mevcut rejim de yeni bir yapılanmaya gitmek zorunda kalacaktır.

Sonuç bildirgesinde, Araplaştırma politikalarının iptali, demografik değişimin durdurulması ve yerinden edilmiş halkların güvenli geri dönüşü gibi hassas talepler yer aldı. Bu konularda somut adımlar atılması için nasıl bir yol haritası öngörüyorsunuz?

Bu konu Konferans’ta da vurgulandı, ancak öncesinde de farklı platformlarda tartışılmıştı. Örneğin, 10 Mart’ta Mazlum Ebdî ile Colani arasında yapılan anlaşmada da demografik değişimin ortadan kaldırılması ve halkların yerlerine dönmesi taahhüt edilmişti. Şimdi bu hedefin kararlılıkla peşinden gidilecek. Özellikle Efrîn, Girê Spî ve Serêkaniyê gibi bölgelerde yaşanan zorunlu göçler ciddi bir sorun. 2014-2015 yıllarında Arap bölgelerinden getirilen göçmenler zorla Efrîn’e yerleştirilmişti. Şimdi hem zorla yerleştirilenler kendi bölgelerine dönecek, hem de Efrîn’den sürgün edilenler evlerine geri dönecekler. Bu uzun ve hassas bir süreç olacak, ciddi bir emek ve zaman gerektirecek.

Bildirgede kadın-erkek eşitliği, çocuk hakları ve inanç özgürlüğü gibi evrensel insan haklarına güçlü bir vurgu yapıldı. Bu ilkeler, Kürtlerin Suriye genelinde daha geniş bir demokratik dönüşüm için nasıl bir rol oynamasını sağlayacak?

Bu talepler, Suriye’deki tüm ilerici ve demokratik kesimlerin ortak isteğidir. Buna karşı çıkanlar ise mevcut rejim ve kaostan çıkar sağlayan kesimlerdir. Ancak toplumun çoğunluğu bu yönde bir değişimi destekliyor. Mevcut Suriye rejimi, insan hakları ve kadın hakları konusunda ciddi eksiklikler taşıyor. Eğitim sisteminde hâlâ dinci ve cihadist bir yaklaşım sürüyor. Biz bu anlayışı reddediyoruz ve Suriye toplumunun da bunu reddetmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu dönüşüm için geniş bir toplumsal mücadele şarttır. Uluslararası anlaşmalar, sözleşmeler ve insan hakları normları bizim savunduğumuz çizgiyi destekliyor. İleride Suriye, eşbaşkanlık gibi daha demokratik bir yönetime geçerse, bu çok büyük bir adım olur. Biz de bu yönde çalışıyoruz ve böyle bir sistemi hayata geçirme umudumuzu koruyoruz.

 

 

Kürt bölgelerinin altyapısının geliştirilmesi ve yerel zenginliklerden pay ayrılması gibi ekonomik talepler bildirgede yer aldı. Bu doğrultuda bir kalkınma ve yeniden inşa planı hazırlanıyor mu?

Demokratik özerklik çerçevesinde biz başından beri şunu savunduk: Buradaki yer altı ve yer üstü zenginlikleri tüm halkın malıdır. Bu kaynakların eşit ya da en azından adil bir şekilde paylaşılması gerekir. Dünyada bunun birçok örneği var; petrol gelirlerinin bir kısmı yerel yönetimlere, bir kısmı ise merkezi yönetime ayrılıyor. Biz de Suriye’nin bir parçası olduğumuzu kabul ediyoruz. Kendi bölgemizde altyapı ve üstyapıyı güçlendirmek için projeler geliştirmeye başladık. Ancak Türkiye’nin saldırıları yüzünden hastaneler, su tesisleri, belediyeler gibi altyapılar büyük zarar gördü. Yüz milyonlarca dolarlık tahribat oluştu. Başlattığımız birçok proje savaş nedeniyle sekteye uğradı. Umarız bundan sonra benzer saldırılar yaşanmaz. Eğer olursa, bu sadece bize değil, tüm Suriye’ye ve uluslararası kamuoyuna yönelik bir tehdit anlamına gelir. Biz elimizden geldiğince altyapıyı yeniden inşa etmeye ve halkımıza daha iyi bir yaşam sunmaya çalışacağız.

Anadilde eğitim ve kültürel hakların anayasal güvence altına alınması talebi sadece Kürtler için değil, tüm halklar için savunuldu. Bu konuda Suriye’de yaşayan diğer halklarla ortak bir platform oluşturulması gündemde mi?

Özerk Yönetim çerçevesinde Kürtçe, Arapça, Süryanice, Türkmence gibi farklı halkların kendi dillerinde eğitim ve kültürel faaliyetleri yürütülüyor. Bu yaklaşım halkların kendi istekleri doğrultusunda şekilleniyor. Şimdi hedefimiz, merkezi yönetimin de bu çok dilliliği ve kültürel hakları tanımasını sağlamak. Bu sadece bizim bölgemizde değil; Şam gibi diğer şehirlerde yaşayan Süryaniler ve diğer topluluklar için de geçerli olmalıdır. Bu hakların ülke genelinde genişletilmesi gerekiyor. Çünkü aksi halde farklı topluluklar da haklarını almak için mücadele edecektir. Bu yönde kurulmuş platformlar, geliştirilmiş ilişkiler ve ortak örgütlenmeler var. Mücadeleyle bu hakların tanınmasını sağlamaya çalışıyoruz.

 

Konferans sonuç bildirgesinde dini inançların tanınması ve dinler karşısında devletin tarafsızlığı vurgulandı. Bu önerilerin Suriye’deki dini gruplar ve toplumsal yapı tarafından nasıl karşılanacağını öngörüyorsunuz?

Bizim bölgemizde bu konuda herhangi bir sorun yaşanmıyor. Farklı inançlardan insanlar bir araya geliyor. Örneğin, 24 Nisan Ermeni Soykırımı’nın yıldönümünde düzenlenen meşaleli yürüyüşe sarıklı dindarlar, Êzîdîler, Hristiyanlar, Müslümanlar, Keldaniler ve Kürtler birlikte katıldı. Bu tablo, halklar arası birliğin güçlü bir örneğiydi. Gerçek bir birlikte yaşam için herkesin birbirini olduğu gibi kabul etmesi gerekiyor. Laiklik anlayışı da tam olarak bunu sağlıyor: herkes için eşit bir alan açıyor. Êzîdîler üzerinde özellikle durduk; çünkü tarih boyunca en çok soykırıma uğrayan topluluklardan biri oldular. Bugün bile bazı kesimler onları dışlıyor. Oysa yapılması gereken Êzîdîlerin gerçekliğini kabul etmektir. Biz bu anlayışın sadece kendi bölgemizde değil, tüm Suriye’de yaygınlaşmasını istiyoruz.

 

 

Bu Konferans’a farklı parçalardan katılan parti temsilcilerinin ve gönderilen mesajların Kürt birliğine nasıl katkı sunabileceğini düşünüyorsunuz? Kürt siyasi hareketleri arasında geçmişte yaşanan ayrılıklar düşünüldüğünde sizce gerçek bir ulusal birlik kurulabilmesi için aşılması gereken temel engeller nelerdir?

Kürtlerin duyguları dört parçada birbirine bağlıdır. Halk arasında bir sorun yoktur, birlik sağlanmıştır. 2015’te Kobanê direnişi sırasında bu çok net bir şekilde görüldü. Asıl sorun, siyasal hareketler ve partiler arasındaki görüş farklılıklarından kaynaklanıyordu. Ancak bu Konferans’la birlikte birçok gerçek açığa çıktı. Bundan sonra halk, referans noktası olacaktır. Kürt birliğini reddeden ya da yanlış adımlar atanlar doğrudan halkın sorularına ve tepkilerine muhatap olacaklardır. Önümüzdeki süreçte tüm Kürt parçalarını birleştirecek, herkesin saygı göstereceği güçlü bir ulusal kurumun oluşturulması gerekiyor. KNK modeline benzer bir yapının, ortak bir ulusal referans noktası olması önemlidir. Bu süreçte hata yapanları kazanmak için de etkili bir araç oluşturulabilir. Süreci hızlandırmanın en kısa yolu ise, dört parçada Kürt ulusal kurumlarını çoğaltmak ve güçlendirmektir. Kültürel alanda, sanatta ve eğitimde ortak yapılar oluşturmak gerekir. Neden dört parçayı kapsayan bir Kürt üniversiteler birliği kurulmasın? Ulusal kurumların gelişmesi, Kürt birliğine büyük katkı sağlayacaktır.

Konferans’ta verilen Ulusal Kongre mesajı dikkate alındığında, bu adımın dört parça Kürt halkı için ortak bir ulusal kongrenin önünü açabileceğine gerçekten inanıyor musunuz? Bu sürece Rojava nasıl öncülük yapabilir?

Önceki dönemlerde de girişimler oldu. 2013’te Hewlêr’de toplanan toplantıya tüm Kürt siyasi partileri katıldı. Ancak süreç sonrasında bazı grupların provokasyonları nedeniyle sekteye uğradı. Şimdi ise bu Konferansla birlikte sürecin önü daha da açıldı. Zaten bir irade ve istek vardı; herkes birliği istiyor. Eğer bu çaba doğru bir tertipleme ve ortak iradeyle güçlendirilirse, ulusal bir kongre toplamak daha da kolaylaşacaktır. Bu Konferans bu yönde önemli bir adım oldu. Önümüzdeki süreçte tüm siyasi güçlerin, halkın beklentilerine yanıt vererek birleşmesi bekleniyor. Halkın iradesinde bir eksiklik yok; halk Kürt birliğini istiyor. Artık sorumluluk siyasi partilerdedir. Toplumsal baskı ve halkın talebiyle siyasi aktörler de birleşmek zorunda kalacaklardır. Bu baskıyla ulusal birlik adımı daha kısa sürede atılabilir.

 

 

***

Klasik açıklama...

Konferans’ın ardından Hakan Fidan ve Ahmed el Şara’nın federasyon ya da farklı bir güç oluşumunu kabul etmeyeceklerini belirten açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kendilerini bize karşı konumlandırmışlar ve bu yüzden klasik açıklamalarını yapmışlardır. Zaten bu tür tepkileri bekliyorduk. Ancak bu açıklamalar, bizim taleplerimizde daha ısrarcı olmamız gerektiğini gösteriyor. Bugün artık yalnız değiliz. Yanımızda uluslararası güçler, ülkelerarası kurumlar ve dünya kamuoyu var. Bu da bize önemli bir destek sağlıyor. Zamanla tepki gösteren bazı taraflar susmak zorunda kalacaklar. Elbette bu tepkiler sadece söylem düzeyinde kalabilir, ancak ilerleyen süreçte saldırılara da dönüşebilir. Biz her ihtimale karşı hazırlıklı olmak zorundayız. Eğer bir saldırı olursa, kendimizi savunacak gücümüz var. Şunu da her zaman tekrarlıyoruz: Bütün Kürtlerin ve Kürt toplumunun bilmesi gerekiyor ki, Kürt toplumu demokratik bir sürecin öncüsüdür. Bu öncülük ruhu herkesin omuzlarındadır. Her bireyin, her örgütün, bu tarihi sorumluluğun farkında olarak hareket etmesi ve kendi payına düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerekiyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.