Türk devleti sanık kürsüsünde

Dosya Haberleri —

2018 Paris Tribunal

2018 Paris Tribunal

ELDH Genel Sekreteri Ceren Uysal’la önümüzdeki hafta gerçekleşecek Daimi Halklar Mahkemesi-Türkiye’ye Karşı Rojava Davası’na ilişkin görüştük.

  • Rojava'da Özerk Yönetimin kadın kadrolarının nasıl hedef alındığı, Türkiye’nin ardı arkası kesilmeyen dron saldırılarının nasıl bölgeyi ve halkı elektriksiz, susuz, aç açıkta bırakmak için kullanıldığı, Türkiye eliyle çok tehlikeli şekilde yürütülen nüfus mühendisliği, zorla yerinden edilmeler, işkence, tecavüzler ele alınacak…
  • Sadece savcılık ekibinde, Almanya, İtalya, Belçika, Türkiye, Kürdistan, Rojava, Kıbrıs, Yunanistan, Bask Ülkesi ve İrlanda’dan hukukçular yer almakta. Sanırım bu bile yürütülen çalışmanın enternasyonal karakterini anlatmak için yeterli bir veri. Yargıç listesinde Güney Afrika’dan, Filipinler’den yargıçlarımız var.
  • 2018 ila 2024 yılları arası bizim temel odağımız oldu. Ancak bu; 2024 yıl sonunda yaşanan gelişmelerin ele alınmayacağı anlamına gelmiyor. Türkiye’nin Rojava karşısındaki güncel fiilleri bizim onlarca örnekle ortaya koyduğumuz sistematik saldırganlığın bir devamı. Türkiye’nin savaş suçlarıyla ilgili ise o kadar uzun bir liste var ki…

REWŞAN DENİZ

Türk devletinin Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye'de işlediği suçları yargılamak için 5-6 Şubat 2025 tarihlerinde Brüksel’deki Vrije Üniversitesi'nde bir tribunal gerçekleştirilecek. Sözlük anlamı “mahkeme” olan tribunal, daha çok devletlerin savaş suçlarının yargılandığı, bağımsız kurum ve kuruluşların öncülüğünde gerçekleşen mahkemeler için kullanılan bir terim. Bu kez sanık kürsüsüne Türk devleti oturacak ve 2018 ila 2024 yılları arasında Rojava’da zorla yerinden etme, yasaklanmış silahların kullanımı, hedefli suikastlar, işkence ve kültürel mirasın yok edilmesi gibi suçlardan yargılanacak. 

ELDH, MAF-DAD, IADL gibi uluslararası hukuk kurumlarının da organizasyonda yer aldığı Daimi Halklar Mahkemesi, İtalya’daki Halkların Sürekli Mahkemesi’nin (Peoples’ Permenant Tribunal) desteğiyle düzenleniyor. Organizasyonda yer alan Dünyada İnsan Hakları için Avrupalı Hukukçular Derneği (ELDH) Genel Sekreteri Ceren Uysal, “Söz konusu tribunal adaletin tecelli etmesi ve Rojava halkının maruz kaldığı zulümlerin hesabının sorulabilmesi için önemli bir adım olacak” dedi. Tribunale dünyanın farklı ülkelerinden hukukçuların ve Rojava’dan savaş mağdurlarının katılacağını belirten Ceren Uysal, Türkiye'nin liderlerine karşı cezasızlık zırhını kırmayı amaçladıklarını belirtti. 

ELDH Genel Sekreteri Ceren Uysal’la önümüzdeki hafta gerçekleşecek Daimi Halklar Mahkemesi-Türkiye’ye Karşı Rojava Davası’na ilişkin görüştük.  

 

 

Bu tribunal, Rojava halkının adalet arayışı açısından nasıl bir önem taşıyor?

Ezilenlerin, zulme uğrayanların bütün coğrafyalarda üzerinde ortaklaştıkları en temel arzuların başında adalet arayışı geliyor. Bu elbette Rojava halkı için de geçerli. Geride bıraktığımız yıllar içerisinde Rojava halkı zulümden payına düşeni misliyle almasına rağmen, adalet arayışının sesi inatla sert duvarlara çarptı, duyulmadı. Rojava tribunalinin en temel amaçlarından birisi hukuki boyutu ama aynı zamanda son derece insani olan bu adalet arayışının duyulmasını sağlamak. 

Bu tribunal, 2018'den 2024'e kadar Rojava'da işlenen savaş suçları, saldırılar ve insanlığa karşı işlenen suçlar konusunda Türkiye'nin yüksek rütbeli siyasi ve askeri liderlerinin sorumluluğunu raporlar, görüntüler ve tanıklarla tartışmasız şekilde açığa çıkartmayı amaçlamakta. Ve elbette bu aşamada sembolik de olsa onları bu suçlardan sorumlu tutmayı öncelemekte. Türkiye, yıllardır dünyanın gözü önünde uluslararası hukuku ihlal ediyor, sivilleri ve sivil kurumları sistemli bir şekilde hedef alıyor. Bu tribunal, Türkiye'nin liderlerine karşı uluslararası yasal yollar kapalı olsa da adaleti sağlama ve cezasızlık zırhını kırma amacını gütmekte.

Türkiye'nin Rojava'ya yönelik stratejik ilgisi, 'terörle mücadele' ve 'güvenli bölgeler' oluşturma bahanesi altında, aslında Kürt özyönetimini yok etme, Kürt nüfusunu yerinden etme ve bölgeyi Türkiye'ye sadık yerleşimcilerle doldurma amaçlarını taşımaktadır. Tribunal, tüm bu faaliyetleri tarihsel ve politik bir çerçevede ele alarak, gerçekleri kayıt altına alıp Rojava'daki mağdurların adalet arayışının parçası olmayı amaçlıyor. Türkiye'nin uluslararası mahkemelerde bugün için yargılanamaması, uluslararası toplumun bu suçları görmezden gelmesi anlamına gelmemelidir. Söz konusu tribunal, adaletin tecelli etmesi ve Rojava halkının maruz kaldığı zulümlerin hesabının sorulabilmesi için inanıyoruz ki önemli bir adım olacak.

Açıkçası çok sistematik ve kabarık bir suç dosyası gün ışığına çıkacak. Bu çalışmayla ortaya çıkacak bu toplamın uluslararası hukukun bugün artık utancı haline gelmiş yargılayamama mekanizmasını aşmanın bir aracı olabileceğini de umuyoruz. Elbette bu tribunalle bir anda Türkiye’nin yargılanabileceği mekanizmaların oluşmayacağını biliyoruz. Ancak bu tür hukuki, politik veya bilimsel çalışmanın en azından Birleşmiş Milletler nezdinde işleyen yeni mekanizmaların inşasına dayanak olabileceğini de umuyoruz. 

Bunların dışında üç basit şey istiyoruz; duyulsun, konuşulsun, hatırlansın… Bugünkü kanıksama ve sağırlık hali düşünüldüğünde salt bu bile çok önemli.

Tribunalın programı hakkında bilgi verebilir misiniz? Türk devletinin 2018-2024 yılları arasında Rojava’da işlediği suçlar hangi delillerle mahkemeye taşınıyor?

Ne yazık ki program çok yoğun olacak. Ne yazık ki diyorum, zira programın yoğunluğu ve ağırlığı dahi Türkiye’nin savaş suçları sicilinin bir göstergesi. Türkiye’nin işlediği tüm savaş suçlarının yargılandığı bir mahkeme kurmanın olanaklarına sahip olsaydık belki günlerce o salonu terk edemeyecektik. Şunu da unutmadan kaydedeyim, 2024’ün son aylarında bölgede yaşanan gelişmeler esasında çalışmalarımızı derinden etkiledi. Bazı delil ve tanıklara erişim konularında konjonktüre bağlı zorluklar yaşadık. Buna rağmen 5 ve 6 Şubat tarihlerinde Türkiye’nin işlediği farklı farklı suçları konuşacağız. 

Programa ilişkin kısaca bilgi verecek olursam; her biri alanında uzman farklı ülkelerden 7 kişilik bir yargıç heyetimiz ve yine farklı ülkelerden 12 kişilik bir savcı heyetimiz var. Temelde amacımız çerçeve olarak mahkeme heyetine en genel anlamda tarihsel olarak Türkiye’nin Kürtlere yönelik inkar ve imha politikasının sistematiğini ortaya koymak. Zira bu bağlam ortaya konulmadığında Türkiye’nin Rojava’ya yönelik saldırganlığının özgün karakteri açığa çıkarılmamış oluyor. Kaldı ki Türkiye’nin saldırganlık suçunun gerisindeki temel motivasyonlardan birisi de Türkiye devletinin Kürtler karşısındaki tarihsel politikası. 

Yine Rojava’daki Özerk Yönetimi bildiğimiz ve alışageldiğimiz yönetim biçiminden ayrıştıran karakterler üzerinde özel olarak durulacak. Özellikle Özerk Yönetimin kadın kadrolarının nasıl hedef alındığı, Türkiye’nin ardı arkası kesilmeyen dron saldırılarının nasıl bölgeyi ve halkı elektriksiz, susuz, aç açıkta bırakmak için kullanıldığı, Türkiye eliyle çok tehlikeli şekilde yürütülen nüfus mühendisliği, zorla yerinden edilmeler, işkence, tecavüzler ele alınacak… Ne yazık ki bütün bunların raporlarını dinleyip, belgelenmiş tespitlerini duyacağız. Rojava’da bu saldırılara doğrudan maruz kalmış kişilerin beyanlarını dinleyeceğiz. Bu zor şartlar altında hak ihlallerini önlemek ve belgelemek için bölgede çalışan hak örgütü temsilcileri ve Türkiye’nin savaş suçlarından nasibini alan (yakın zamanda da olduğu üzere) basın emekçilerinin de tanıklıklarına başvuracağız. Rojava’daki yangını o salonda tartışacağız.