Türkiye’de barış, Rojava’da savaş

Hüseyin GEDİK yazdı —

  • Türkiye’nin barış süreci Rojava ve HTŞ arasına sıkıştırılmıştır. Suriye barışı da İsrail ve Türkiye arasına sıkışmıştır. Suriye’de barış denklemi bir türlü kurulamıyor. ABD’nin Suriye özel temsilcisi Tom Barrack’ın ikide bir ağız değiştirmesinin nedeni de Türkiye ve İsrail’in farklı Suriye algısından kaynaklanıyor.
  • İsrail, İngiltere ve ABD’nin baş aktör olduğu yeni Ortadoğu denkleminde Türkiye’nin Suriye konusunda çok fazla seçeneği kalmamıştır. Ya Rojava Özerk Yönetim'ini ve savunma güçlerini esas alan bir Suriye çözümüyle kazanacaktır ya da Rojava’ya saldırarak Suriye’yi tümden kaybedecektir. 

Barış süreci uzadıkça, riskleri de artmaktadır. Provokasyonlar, gerilimler ve hatta ırkçı dil ve üslupla ortamı tahrik etmeler, tahammül sınırlarını zorlayan uygulamalar kaçınılmaz hale geliyor. Daha şimdiden işlerin sarpa saracağı bir mecraya doğru gittiğine dair sinyaller verilmeye başlanmıştır. En azında Rojava özgülünde bunu okumak mümkündür.

Türkiye Kürtleriyle barış, Rojava Kürtleriyle savaş tehditleri at başı gitmektedir. Türk yetkililerin Rojava saplantısı adeta korkulan bir Rojava-fobisine dönüşmüştür. Dünya âlem biliyor ki, Rojava Özerk Yönetim'i kimse için bir tehdit değildir ve olmamıştır. Tehditten ziyade halkların ve inançların yaşam güvencesi olmuştur.

SDG, YPG, YPJ gibi savunma güçlerini tehdit gibi gösterip silah bırakarak varlıklarına son verilmesi, Özerk Yönetim’in dağıtılması ve HTŞ terörüne teslim olması gibi absürt bir dayatmada bulunarak barış sürecine şirk koşmak, barış sürecinin başlamadan bitirilmesi demektir.

Rojava’nın fiili Özerk Yönetim'ini ve öz savunma güçlerini tehdit olarak algılamak, bunu savaş gerekçesi yapmak, barışın önünü tıkamaktır. Rojava’nın varlığını sıfırlamak, böyle bir talepte bulunmak başlı başına işi yokuşa süren art niyetli yaklaşımlardır.  

Rojava’ya olası bir saldırının alt yapısını hazırlamaya çalışan Türk özel savaş medyası şimdiden devreye girerek psikolojik savaşı başlatmış durumdadır. DAİŞ-El Kaide kırması HTŞ’nin lideri Colani, Türkiye’den kendisine yapılan telkinler doğrultusunda, SDG ile yapılan anlaşmaya yanaşmayarak süreci sabote ediyor. Rojava’nın kendisine mutlak biat etmesini bekliyor.

Erdoğan’ın düşündüğü siyasi fantezilere uygun bir çözüm gelişmezse ve Suriye’de diledikleri gibi bir sonuç ortaya çıkmazsa savaş kapıdadır demektir. Savaşın emareleri sadece sözlü düzeyde değil, sahadaki kıpırdamalardan da anlaşılmaktadır. Dêrazor başta olmak üzere Der Hafer ve Halep’teki Kürt bölgelerine saldırılar, Mınbiç, Tışrîn hattına güç kaydırmalar dikkate alındığında, askeri hareketliliklerle gözdağı verme, baskı oluşturmanın ötesine geçerek bir savaşın ön hazırlıkları olarak tezahür etmektedir.

Türkiye’nin barış süreci Rojava ve HTŞ arasına sıkıştırılmıştır. Suriye barışı da İsrail ve Türkiye arasına sıkışmıştır. Suriye’de barış denklemi bir türlü kurulamıyor. ABD’nin Suriye özel temsilcisi Tom Barrack’ın ikide bir ağız değiştirmesinin nedeni de Türkiye ve İsrail’in farklı Suriye algısından kaynaklanıyor.

Türkiye, her yönüyle kendisine monte edilmiş bir Suriye istemektedir. Yönetimi, idari yapısı, kurumlarıyla birlikte Türkiye’nin arzu ettiği bir Suriye tahayyülü vardır. Zihinde böyle bir Suriye oluşturmuştur. İsrail ise kendi güvenliği ekseninde bir Suriye oluşturmak istiyor. Askerî açıdan zayıf, Türkiye’nin alana yerleşmesinin önünü de kesecek güvenlik konseptinin hayata geçirildiği bir Suriye inşa edilmesini istiyor.

Colani, ‘iki cami arasında kalmış beynamaza dönmüş’ misali ortalıkta dolanarak, yurt dışı toplantılarda boy göstererek meşruiyet kazanmaya çalışıyor. Oysa ki Suriye sorununa taraf olan güçler arasındaki çelişkilere uygun kullanışlı bir aparat olmaktan kurtulması zor olacaktır. İsrail, Türkiye, Arap devletleri, ABD, AB ülkeleri nasıl bir Suriye olacağı konusunda henüz bir konsensüs sağlamış değillerdir. Colani’nin herkesin işine yarayan, kullanılmaya elverişli hale gelmiş türden bir meşruluk kazanması Suriye’nin hayrına olmayacaktır.

Suriye’nin bütünlüğü adına Colani’ye mahkûm olmuş bir idari yapı kurmak Suriye halklarına kefen biçmektir. Suriye, çevre ülkelerini etkileyen ve uluslararası güçlerin arenasına dönüşen haliyle sadece Suriye sınırlarından ibaret bir ülke değildir. Kurulacak yeni Suriye’de Kürtlere yer verilmesi veya verilmemesi, olumlu veya olumsuz birçok şeyi etkileyecektir.

Colani’yi iş başına getiren İngilizler, yeni bir Ortadoğu senaryosu üzerinde çalıştıklarını göstermektedir. Üçüncü Dünya Savaşı’nın kapsam ve derinlik itibariyle giderek yaygınlaşma belirtisi gösterdiği bu dönemde, Ortadoğu fazlasıyla nasibini alacaktır. Ortadoğu’da taşlar yerine oturmasından ziyade yerinden oynayacaktır. Filistin, Lübnan, İran ve Yemen’in anti Siyonist karmaşalarıyla boğuşan İsrail, dünyayı da arkasına alarak kendince bir çözüm dayatacaktır. Suriye’nin geleceği de bu çözümün ilk adımı olacaktır. Türkiye’nin istediği bir Suriye’ye asla göz yummayacaktır.

Türkiye’de barış, Rojava’da savaş ikilemine takılmış Türk dış politikası, müflis bezirgânların içine düştüğü durumu ifade etmektedir. Suriye’nin mevcut realitesiyle çelişen bu öngörüyle hareket etmek, Rojava’ya saldırı hevesiyle Kürt barışını bir kez daha ıskalamak, Türkiye için tam bir yıkım olacaktır.

Türkiye, İmralı çözüm formülüne gelerek, barışı sağlayarak, Misak-ı Milli sınırlarına dayanmasının yolu açıkken, bu fırsatı tepen akıl tutulmasını yaşamaktadır. Rojava’ya saldırmakla ya da HTŞ ve güdümündeki çetelerini saldırtmakla bölgede yeni hegemonyaların oluşmasına hizmet edecektir.

İsrail, İngiltere ve ABD’nin baş aktör olduğu yeni Ortadoğu denkleminde Türkiye’nin Suriye konusunda çok fazla seçeneği kalmamıştır. Ya Rojava Özerk Yönetim'ini ve savunma güçlerini esas alan bir Suriye çözümüyle kazanacaktır ya da Rojava’ya saldırarak Suriye’yi tümden kaybedecektir. 

 

             

 

           

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.