Yargılama formalitedir

  • Kobanê Davası avukatlarından Hadi Cin, mahkeme heyetinin dosyayı tahkim etmek ve iddianameyi somutlaştırmak için organize bir biçimde tanık arayışına girdiğini belirterek, "Devlet, tüm kurumlarıyla beraber bu soyut iddiaların altını doldurmak için çabalıyor. TEM Şubeleri aracılığıyla cezaevlerinde tutuklu bulunan kimi kişileri istediklerini söylemeleri adına ikna etmek için çalıştıklarını görüyoruz” dedi.

Davanın Kobanê eylemleri ve HDP MYK’sinin söz konusu tweet kapsamında “çöktüğünü” dile getiren Cin, “Her halükârda bu dava iddiaların çürütülmesiyle ortadan kalkmaya mahkum bir dava. Dava başlarda bir siyasi kumpas ve tasfiye davası pozisyonunda iken, 3 ve 4’üncü duruşmadan sonra mahkemenin, ‘acaba biz bu davayı sanıklar yönünden TCK 302’ye çekemez miyiz’ düşüncesi sonrası yoğun bir tanık arayışı başladı. Sonrasında siyasi rehinelerin ve avukatların savunması dahil tüm hakları hiçe sayıldı. Tamamen formalite bir yargılama haline geldi. Mahkeme ve ona talimat yağdıranlar, organize bir şekilde bir dava mühendisliği yürüterek siyasi tasfiyeyi gerçekleştirme amacıyla çalıştı” diye konuştu.

Tanık ifadeleri ve dinlenme biçimlerine ilişkin “evlere şenlik” diyen Cin, tanıkların ne zaman ve ne şekilde dinleneceği konusunda yargılanan siyasetçilere ve avukatlarına bilgi verilmesi gerektiğini ifade etti. Cin, “O insanların ve avukatlarının soru sorma hakkını kullanabilmesi için hazırlık fırsatı vermek zorundasınız. Bütün bunlara rağmen özellikle 14’üncü duruşmada dinlenen tanık beyanları arasında büyük çelişkiler görülüyor. Kamuoyunda insanlar şunu demeyecek mi? Yıllardır HDP belediyeleri PKK’ye para göndermekle suçlanıyor. Türkiye kamuoyunun büyük bir kısmı buna inandırıldı. Davada dinlenen gizli tanıklardan bir tanesi çıktı dedi ki, ‘PKK, HDP’ye para gönderiyor.’ HDP’yi kriminalize etmek için bütün yöntemlere başvuruyorlar” şeklinde konuştu.

Yalanları ispatlandı

Dinlenen gizli tanıkların alenen yalan söylediğini ifade eden Cin, tanık koruma kanunu kapsamında kişinin kimliğinin gizlendiğinin belirtildiği, tanığın yalan söylediğinin anlaşılması sonrasında ise gizliliğin kaldırılması ve tanık hakkında suç duyurusunda bulunulması gerektiğini aktardı. Cin, şöyle konuştu: “Yalan tanıklık ile mahkemeyi aldatmış oluyorlar. Hukuk düzenini kullanmış oluyor. Bu çok vahim bir suçtur. En ufak bir yalan şüphesinde mahkemenin dikkatli davranması gerekiyor ama gizli tanıkların tamamının yalan söylediği çelişkileriyle ve yanlış teşhisleriyle ispatlandı.” 

Cin, bu nedenle mahkemeden suç duyurusu talebinde bulunmalarına rağmen sonuç alamadıklarını söyledi.

 Siyasetçiler hakkında Kobanê protestolarının gerçekleştiği 2014 yılından önce ifade veren tanıkların “birleşen dosya tanıkları” sıfatıyla Kobanê Davası’nda beyanlarının alınmasına tepki gösteren Cin, ayrıca siyasetçilerin savunmalarının bitmeden tanık dinlenmesine geçildiğini, nedeninin ise siyasetçiler için “tutukluluk devam gerekçesi üretmek” olduğuna dikkat çekti.

Devlet kendi davasının hakimi

Adalet Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün Kobanê Davası’nda müşteki sıfatıyla yer aldığını hatırlatan Cin, devlet aygıtının icat edilmesinden bu yana gerçekleşen yargılamalarda “tarafsızlık” meselesinin öne çıkarıldığını hatırlatarak, şunları dile getirdi: “Peki devlete karşı işlenen suçlarda devlet kendi davasının hâkimi olmuyor mu? Devlet, Kobanê Davası’nda bütün kurumlarıyla kendi davasının hâkimi. Delil toplayan da şikayetçi olan da yargılayan da devlet. Buna karşın muhalif olanların bununla mücadele etme imkânı sınırlıdır. HDP’yi kapatma davası ve Kobanê Davası, AKP-MHP ortaklığının MHP’ye bırakılmış alanıdır. Burada serbestçe cirit atabiliyorlar. MHP bu davaları kendi genel merkezinde kurguluyor. Alt yapısını ise kendi hukukçuları hazırlıyor.” 

Savunma sürelerinin sınırlandırılması sonrası davanın adli tatilde de devam etmesi kararını hatırlatan Cin, mahkeme heyetinin hızlanma çabalarının işe yaramadığını ifade etti. Bitmez bir deva üretildiğini kaydeden Cin, “Kürt siyasi hareketinin son 20 yıldaki tüm açıklamaları dosyaya eklendi. Tüm konuşmalar boca edilmiş. Birleşen davalar da eklendi. Acele ediyorlar ama bizi zaman açısından sıkıştırmalarına rağmen bu davanın tüm işlemlerinin bitmesi, savunmaların alınması, esas hakkında mütalaa verilmesi, mütalaaya karşı yeniden savunma yapılması çok zaman alacak. Savunmaları bir gün ile sınırlandırmak siyasetçiler için bir hakarettir. Siz hem bu kadar suçlama yapacaksınız hem de ‘bütün bunlar için bir gün savunma yapın’ diyeceksiniz. İddianame Fis köyünden başlıyor, örgüt hiyerarşisi ve yapısından siyasetçilere bağlıyor ve diyor ki, ‘sen işte bunun parçasısın.’ Sen böyle bir tez ortaya koyuyorsan ben de anti tezimi gerekirse dünya tarihinin tüm yargısal örneklerini üzerinden sürdürürüm. İstiklal Mahkemelerini de anlatırım, 49’lar davasını da” diye ifade etti.

Mahkemeye kamuoyu önünde talimatlar yağdırıldığını belirten Cin, şunları ekledi: “Özellikle Erdoğan mitinglerde ‘bu insanları bırakamayız’ dedi. AİHM kararları uygulanmadı. Devletin kendi Anayasa’sını tanımadığı ve bu konsepti hakiminden personeline yürütecek kadrosunu oluşturduğu bir dava söz konusu. Ancak hemen yarın hüküm kurulsa bile bu kararın, ‘siyasetçileri bu şekilde tasfiye ederiz’ diye düşünenlerin aleyhine sonuç vereceğine eminim.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.