Yasakların işlemediği yönetmen:Cafer Panahi

Kültür/Sanat Haberleri —

.

.

  • Film çekmesi yasak olmasına rağmen tüm yasakları delerek film çekebilen ve hatta çektiği bu filmlerle uluslararası ödüller kazanan ve işinde çok da başarılı olan bir yönetmen var deseler, bu size ne kadar inandırıcı gelir? Böyle bir yönetmen var: Cafer Panahi.

ZABEL MİRKAN

 

Cafer Panahi uluslararası arenada tanınan, İran Yeni Dalgası Sineması’nın en etkili yönetmenlerinden biri. Panahi, ilk kez 2009'da Ahmedinejad'ın cumhurbaşkanlığının ilânından sonra öldürülen insanların anısına düzenlenen törene gittiğinde tutuklandı ve ardından serbest bırakıldı. Ancak birkaç ay sonra yeniden tutuklanan Cafer Panahi bu kez serbest bırakılmadı. Suçunun ne olduğu dahi açıklanmayan Panahi, aylarca avukatıyla görüştürülmedi. Panahi, 2010 Cannes Film Festivali'ne günler kala avukatı ve ailesini görmek için açlık grevine başladığını duyurdu. Cannes Film Festivali’nde Fransa Kültür Bakanı Frédéric Mitterrand ve Fransa Dışişleri bakanı Bernard Kouchner'in, hapishaneden gönderdiği mektubu festivalin açılışında okumasının ardından 10 ay sonra avukatıyla görüştürüldü. Mektubunda şöyle diyordu: “Burada hiçbir gerekçe olmadan tutuklanan, sesleri hiçbir yere ulaşmayan insanlar var.” Ayrıca aynı yıl, Cannes Film Festivali’nde kendisine ayrılan koltuk boş bırakılarak İran rejimi protesto edilmişti.

20 yıl yasaklı!

2011 yılına gelindiğinde, Panahi Cannes Film Festivali’ne bir kez daha davet aldı; ancak Panahi’nin film yapması 'ulusal güvenliğe karşı işlenen suçlar' gerekçe gösterilerek tam 20 sene boyunca yasaklandı. Panahi, ev hapsi cezasına çarptırıldı. Ancak yönetmen tüm bu yasakları delerek film çekmeye ve ödüller almaya devam etti. Bunları yaparken son derece yaratıcı oldu ve elindeki tüm imkânları kullandı. Örneğin “Bu Bir Film Değil” (In Film Nist, 2011) filmi bir kekin içine saklanan USB bellek ile İran’dan Fransa’ya kaçırıldı. Film, festivalde yayımlandı. Yönetmen 2015 yılında Taksi Tahran (Taxi Teheran) filmini çekti ve bir taksinin içine yerleştirilmiş kamera ile taksi şoförü rolüyle Tahran sokaklarını turlamasını kaydetti. Film, Berlin Altın Ayı Ödülü’nü kazandı; ancak Panahi’nin yurtdışı yasağı nedeniyle, ödülü Panahi’nin adına, filmde de yer alan yeğeni aldı.

Bir ulusal güvenlik tehdidi olarak Panahi

Panahi, filmlerinde kadınları merkeze koyarak İran’da yaşanan sorunları anlatmayı kendine dert edindiği için -özellikle ikinci dönem sineması için bunu söylemek mümkün- İran hükümeti tarafından ulusal güvenliği tehdit etmekle suçlanması son derece normal.
Abbas Kiarostami’nin de öğrencisi olan Panahi, Taksi Tahran filminde, hocasının On (Ten) filmini izleyiciye anımsatıyor. Taksinin içine yerleştirdiği kamerayla film olmayan bir film kaydediyor. Başlangıçta rastlantı eseri mi bu insanlar o taksiye biniyor, yoksa her şey bir kurgu mu, anlaşılması pek mümkün değil. Ancak taksiye binen ikinci yolcu sayesinde, yolcuların Panahi’yi tanıdığını anlıyorsunuz. Tanımaktan kastım gündelik yaşamda da Panahi’yle teması olan insanlar hepsi. Örneğin ikinci yolcu, korsan filmler satan bir sinema meraklısı. Daha önce Panahi’ye film sattığını (Bir Zamanlar Anadolu’da) söylüyor takside ve ona göre yaptığı iş kültür-sanat faaliyetleri için çok besleyici ve kıymetli. Hakikaten, İran’da gösterimi yasak olan filmlerin çoğu adamın heybesinden bir bir çıkıyor.

Her şeyi elinden alınan bir yönetmen

Filmin en etkileyici sekanslarından biri, Panahi’nin ödev olarak film çekmesinin istendiği 6-7 yaşlarındaki yeğeniyle olan diyalogları. Yeğeni, Panahi’ye filmde nelerin olup olmaması gerektiğini sıralıyor, öğretmeninin ona yazdırdıklarından yola çıkarak. Bunların arasında İran’da rahatsız olunan şeylerin filmde yer almaması, filmin İslâmî öğretilere uygun olması, kadın ve erkek ilişkilerine müstehcen ve İslâma aykırı bir şekilde yer verilmemesi gibi maddeler yer alıyor. Ve Panahi birden “Yeter, yeter, anladım,” diyerek yüzünü buruşturuyor.

Panahi umut veriyor

Bir diğer yolcu ise Panahi’nin gerçek hayatta da avukatı olan bir kadın. Avukat, hapishaneye bir müvekkilini görmeye gitmek için biniyor taksiye. Müvekkili, futbol maçına gitmek istedikleri için stadyum girişinde tutuklanan kadınlardan biri ve açlık grevinde. Kadın açlık grevinde olduğu için hükümet, annesinden televizyona çıkıp kızının açlık grevinde olmadığını söylemesini istiyor; ancak anne asla böyle bir şey yapmayacağını söylüyor. Avukat ise bir noktada Panahi’ye mevcut barodan kendisini atmak istediklerini söylüyor. Tıpkı şu an buradaki muhalif avukatlara yapmak istenilen gibi. Hikâye ne kadar tanıdık, değil mi?
Panahi’nin film çekmesi hâlâ yasak; ama o, daha yaratıcı ve daha politik filmler çekmeye devam ediyor. Onun sinemasını bu denli kıymetli kılan da bu. Yoksa filmleri İran sinemasına hâkim biri için yeni bir şey vaat etmiyor. Ama şunu gösteriyor ve bu haliyle de umut veriyor: Her şeyi elinden alınan bir yönetmen, yola nasıl devam edebilir?


 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.