Yolun sonu

Forum Haberleri —

  • ABD Başkanı Biden ile görüşme öncesi Tayyip Erdoğan, halkın milyarlarca dolar parasıyla Rusya’dan aldığı S-400 füzelerini nereye saklayacağını şaşırmış durumda. Aslında bu gerçeklik faşist diktatörün, yolun sonuna geldiğini gösteriyor.

İSKAN AMED

Tam 45 gündür, Zap, Metîna ve Avaşîn de bir iki tepe dahi alamayan, Türk devlet başkanının, ABD Başkanı Joe Biden ile NATO zirvesinde masaya yatıracak veya konuşacak neyi olabilir ki? Tabii ya tam bir teslimiyet konuşulacak ya da bir köy haline gelen dünyada jeostratejik önem palavrası ile avunan Türk devletinin kapı önüne konulması gerçekleşecektir. Her iki durum da olası gelişmeler dahilindedir. Kapının önünde kalma ihtimaline karşılık Türk devleti, ‘Rusya’nın kucağına giderim’ mesajını vermeyi ise ihmal etmiyor.

Türk devleti ABD’ye ‘Beni kullanmazsan kendimi Rusya’ya kullandırırım’ demeye getiriyor. Bu bir sır bile değildir. Peki, teslim olan Türk devleti iki ucu pislik bir değnek olduğunun ya da partner değiştirme tehdidi ile neye benzediğinin farkında mı? Her iki süper güç ile dans eden Türk devletinin kavalyelerinden birini kaybetmesi ise en yüksek olasılıktır. Belki de ABD ve Rusya, DAİŞ’e destek veren, uyuşturucu ticareti yapan, algı ötesi insanlık suçları işleyen, her iki ucu pislik olan değneğe el uzatmayacak ya da kendisini yalanlarla çekici göstermeye çalışan makyajı dökülen bu çirkin partnerden uzak duracaktır.

O kadar da değil tabii. Çünkü bu güçlerin de temiz olmadığını biliyoruz. Aslında her iki güç de Türk devletine ‘Ya benimsin ya da kara toprağın’ demektedir. Çünkü artık Türk devletinin her iki süper güçle birlikte yol almasının koşulları kalmamıştır. Peki, gırtlağına kadar pisliğe bulaşan bu güçlerin, dünyamıza iyi, doğru, özgür ve güzel bir yaşam atfetme sözlerini hiç duydunuz mu veya gayelerine tanık oldunuz mu? Varsa yoksa çıkarlarının dışında insana sundukları bir tebessüm dahi var mı?

Joe Biden ile görüşme öncesi görünüşte herkese parmak sallayan, sağa sola kükreyen ‘dünya lideri’ Tayyip Erdoğan, rüşvet mahiyetinde halkın milyarlarca dolar parasıyla Rusya’dan aldığı S-400 füzelerini nereye saklayacağını şaşırmış bir duruma gelmiştir. Aslında bu gerçeklik faşist diktatörün, yolun sonuna geldiğini gösteriyor.

Peki, şımartılan ve şişirilen Tayyip Erdoğan bu hazin sonu neye borçlu? Elbette ki zulmünün sebep olduğu mazlum Kürt halkının, gerillasının direnişine borçludur. Özellikle son günlerde her kameralar karşısına çıktığında yalanlarla güruhunu beslemeye çalışan faşist şef, ‘üst düzey bir PKK’li vuruldu’ veya açlıktan imanı gevreyen Türkiye halklarına ‘doğalgaz bulundu’ müjdeleri veriyor. Faşist diktatörün bu yalanlarla güruhunu besleme çocuksuluğunun hezeyanları ise aslında ölümünün gerçekleştiğini göstermektedir. Gerçeğe gelirsek PKK’nin sadece tek bir eylem ile 20 yılda öldürdüğünüz Kürt kadar Türk devletine kayıp verdirecek gücünün ve yeteneğinin olduğu, en son Amed, Elih ve Şirnex’de bir gün ara ile üst üstte yaptığı eylemlerde net bir şekilde görülüyor. 

Çürüyen ve yozlaşan Türkiye

Her fırsatta cami, ezan, kitap ile münafıklığın ve takiyeciliğin vücut bulmuş haline dönüşen Tayyip Erdoğan’a, Ayasofya müzesini kılıç zoru ile camiye dönüştürme geri dönüşümünü hatırlatalım. Dünya devletleri senin gibi pek aldanmaz, unutmaz ve kandırılmaz. Yine senin gibi İsrail’e, ABD’ye ve AB devletlerine kapalı kapılar ardında ‘Elinizi ayağınızı öpüyorum. Koyunlarımı gütmek için sizin için sarf edeceğim birkaç lafa kulaklarınızı kapatın. Ne de olsa ülke içindeki koyunları gaza getirmem lazım’ toleransını, ilkeler boyutunda göstermeyeceklerini en azından biliyoruz. Bu güçler seni dinleyecek kadar da ciddiye almaz.

Ama özel de Ortodoks Rusya, genel de Hristiyan alemi için manevi önemi olan Ayasofya mabedine kılıçla çökmeni öyle izleyeceklerini sanma gafletine hangi akılla kapıldın. İslam dinini kullanıyorsun amenna diyelim. Peki, ya bu ayaklarına kapandığın güçler senin gibi kültürsüz ve ahlaksız değilse o zaman ne yapacaksın. Ayasofya, döktüğün Kürt kanı değil ki kimi devletler şimdilik sana göz yumsun veya destek versin. Elde kılıç, çöktüğün manevi mabedin hesabını elbette soracaklardır.     

İşin özü ise Türk devletinin tıyneti son günlerde oldukça gündem olan üç karede saklıdır. Birinci kare Mehmet Ağar, Alaattin Çakıcı, Korkut Eken ve Mehmet Eymür denen Kürt katili tiplerin fotoğrafıdır. İkinci kare ise Venezuela’ya maske ve kit götüren hayırsever gemicikler kralı Erkam Yıldırım’a ait. Son kare ise kumarhaneler kralı Halil Falyalı denen ucube tipe dairdir. Bu tiplerin ortak noktası ise göbekleri önlerinde yürüyen düşkünler olmalarıdır.

Rahmetli babam ‘Önüne bakıp da göbeğinden ötürü ayak ucunu görmeyen kişiler namussuzdur’ derdi. Hormonal bozukluklar neticesinde hasta olan insanları elbette ki tenzih ediyorum. Babam bana emeksiz yaşayanın en büyük namussuz olduğunu bu tümce ile anlatırken haram lokma yememe erdemini anlatırdı.

Nietzche ise ‘Ahlak ve namustan bahsedenlerin en büyük ahlaksız ve namussuz olduğunu bilin’ der. Namussuzlukları göbeklerinden, şatafatlı hayatlarından anlaşılan hırsız, katil, uyuşturucu satıcısı tiplerin fotoğrafları, Türk devletinde yaşanan çürüme ve yozlaşma gerçekliğinin dışa vurmasıdır. Bu kişilerde Nietzche’nin de ifade ettiği gibi vatan, millet, elden gidiyor edebiyatını tıpkı ağa babaları olan esas reisleri göbeği olmadığı için belki sevinecek olan Tayyip Erdoğan gibi dillerine pelesenk etmişlerdir. Oysaki millet, bu hırsızların çaldıkları paralar yüzünden aç, yoksul kalmış ve intihar etmektedir. Vatan ise ‘ABD ve Rusya beni kullanın, ayak işlerinizi iyi yaparım’ mekanı haline gelmiştir. Tabii İsrail’e, Katar’a, dış şirketlere sattığı topraklardan geriye bir vatan parçası kalmışsa. Türk devletini bu kadar yozlaştıran gerçek ise Kürt halkına karşı yürüttüğü kirli savaştır.  

İhanete karşı net tavır alınmalı

Türk devleti, bu kirli savaşı ‘Çöktürme planı’ ile daha da derinleştirdi. Fakat gelinen aşamada ekonomik, askeri, siyasi, ahlaki olarak çöken kendisi oldu. Bu büyük savaşta Türk devletinin en büyük kaybı ise kimi hain işbirlikçi Kürtler dışında bir bütün Kürtlerin devletten kopuşu olmuştur. İşbirlikçi, hainler sayesinde Kürdistan’ın parçalandığını, statü sahibi olamadığını günümüzde daha iyi görüyor ve anlıyoruz. Kürtlerin özgür ve demokratik bir statü kazanması ihanete karşı alacakları keskin, açık ve net tavırla mümkündür. Bu tavır dışında sadece mideleri için yaşayan işbirlikçilerin kurnazlığı ve sinsiliği ile baş etmenin başka yolu yoktur. Yaşamın her alanında hainlere karşı mücadele etmenin özgür ve demokratik Kürdistan’ın oluşumu olduğunu asla unutmamalıyız.

Kürt halkı, 45 gündür Metîna, Zap ve Avaşîn dağlarında tarihe şimdiden altın harflerle geçen ve bütün yoğunluğu ile devam eden gerillasının direnişine sahip çıkarak çöken Türk devletini mezara gömebilir, hainleri de ürkütebilir. Direnişe sahip çıkmak ise Kürt halkının da öncü gücü gerilla gibi hareket etmesini zorunlu kılıyor. Her Kürdistanlı, gücü ve imkanı dahilinde olduğu yerde gerilla direnişini beslemeli ve büyütmelidir. Artık basit kaygılarla onurlu yaşamanın mümkün olmadığı görülüyor. Bireysel kaygıların anlamsızlaştığı yegane hakikat ise toplumsal kaygılarda tek yumruk haline gelmektir. Bu noktada Türk devletine her yerden darbe indirmek insan olmak demektir. Halkımız devletin her kurumunu, şahsını, besleyenini, besleneni hedef haline getirmelidir. Gerilla savaşı karşısında hiçbir zorba gücün duramadığı görülüyor. Zorbaları yenmenin yolu gerilla olmaktan geçer.  

Zalimler daha da güçlü olmak için zulüm yapar, mazlumlar ise onurlu yaşamak için zulme direnir. Yeryüzünde zulüm var olduğu sürece direnen mazlumlar olacaktır. Evet, zalimler güçlü, daha da çok güçlenmek için en son teknolojik silahlarla insani bütün değerlere saldırıyorlar. Polisleri, jandarmaları, orduları, savaş uçakları, kimyasal silahları, silahlı hava araçları, paraları var. Ama kimi kişiler bu çağ da direnmenin anlamsızlığından dem vurup, teslim olmayı dayatıp, savunurken salt biyolojik ve ahlaksız bir yaşamı yeğliyor. Zalimle yaşamak insanın yaşayabileceği en büyük onursuzluktur. 

Gerilla işte tüm bu silahlara ve onursuzluğa göğsünü siper eden, dağları gibi dimdik duran bir görkem ve iradeye sahiptir. Kürt halkı gerillasının bu eşsiz baş eğmez iradesi ile özgürlüğe yürüyor. Bu özgürlük yürüyüşünü artık hiçbir zorba güç durduramaz. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.