Zerge Ana bir dağ gibiydi
Kadın Haberleri —
- Zerge Cinêd, 1986 yılında Kürt Özgürlük Mücadelesi ile tanıştı. O dönem evinin kapılarını PKK kadrolarına açarak özgürlük hayali için atılan cesur adımlara ev sahipliği yaptı. Oğlu Osman Bahaddîn’in (Ferhat) gerilla saflarına katılması Berxbotan köyü için ilkti. Dağlarda bir bahar rüzgârı gibi esen Ferhat, 1992’de Rûbarok’ta şehit düştü.
- Zerge ananın çocukları Mustafa, Helîme ve Kîfah Bahaddîn ile torunları JiyanBahaddîn ve Aras Cinêd, Berxbotan köyü katliamında katledildi. O ise şehitlerin izinde yürüdü; Baas rejimine karşı durdu, Kobanê’de elinde silahıyla ön safta savaştı. Yüreğindeki acılarla “Ben buradayım!” diye haykırdı, bir dağ gibi dimdik durdu, bir nehir gibi aktı.
DAİŞ çetelerinin 15 Eylül 2014’te Kobanê’ye yönelik saldırısı, şehrin direniş gücünü sınamak için kritik bir dönüm noktası oldu. Ancak 26 Ocak 2015’te aldığı büyük yenilgi, bu karanlık güçlerin umutlarını yerle bir etti. Yenilgiyi kabullenemeyen Türk devleti ve DAİŞ, 25 Haziran 2015’te yeniden harekete geçti ve Kobanê’ye saldırdı. Saldırı çoğunluğu kadın, çocuk ve yaşlılardan oluşan yüzlerce masum insanın hayatını kaybetmesine ve yaralanmasına yol açtı.
Kobanê’nin Berxbotan köyü, bu trajedinin yaşandığı en karanlık yerlerden biri oldu; 28 sivil katledildi. Zerge Ana, o acı günün tanıklarından biriydi. Anılarında, o gecenin korkunç sessizliğini ve kaybettiği insanların yüzlerini, yaşadığı derin acılarla birlikte taşıdı.
Berxbotan’da en acı gece
Gözlerinde geçmişin acılarını ve geleceğin umutlarını barındırdı, hayatının en kritik anlarında insanlığın sınırında durdu. Evlatlarını ve torunlarını kaybetmenin tarifsiz acısını iliklerinde hissetti. O gün, savaşın ne kadar yıkıcı ve acımasız olduğunu gösteren katliamın tanığı oldu. Bombaların ve kurşunların arasında, bir topluluğun bel kemiği olan bir ana vardı. Çocukları Mustafa, Helîme ve Kîfah Bahaddîn ile torunları Jiyan Bahaddîn ve Aras Cinêd, özgürlük mücadelesinde hayatlarını kaybetti. Üç evladını ve iki torununu Berxbotan köyü katliamında yitirdi. Ancak çocuklarını ve torunlarını özgürlük için veren, mücadele azmini kaybetmeyen bir nehir gibi direnerek güçlendi.
Sırtında ağır yük, yüzünde derin izler
Zerge Cinêd, yüreğinde derin bir hikâye taşıyan 75 yaşında bir kadındı. Kobanê’ningüneyindeki Berxbotan köyü, onun hayatının izleriyle dolu ve geçmişin ağıtlarını taşıyan bir yer. Zerge Ana, yaşamının büyük bölümünü burada geçirdi. Yüzündeki derin izler, verdiği savaşların ve tanıklık ettiği acıların birer nişanesi; gözlerindeki derinlik ise geçmişin ağır yükünden.
Zerge Ana, Berxbotan köyünün toprağında filizlenmiş bir özün sembolüydü. Eşi ElîBahaddîn’in 1986 yılında Kürt Özgürlük Mücadelesi ile tanışması, sadece bir dönüşümün değil, hayatında yeni bir sayfanın da açılışıydı. Zerge Ana’nın evi, mücadelenin merkezlerinden biri haline geldi ve özgürlük hayali için atılan cesur adımlara ev sahipliği yaptı. Oğlu Osman Bahaddîn’in (Ferhat) PKK saflarına katılmasıyla Berxbotan köyü, tarihinde bir ilke tanıklık etti.
Osman, bir bahar rüzgârı gibiydi
Zerge Ana, bu süreçte hem gurur hem de hüzün yaşadı. Bu an, sadece bir evladın yola çıkışı değil, tüm köyün kaderi için de bir dönüm noktasıydı. Osman, Zerge Ana’nın büyüttüğü ve her sabah sevgiyle uyandırdığı, hayalleriyle sarmaladığı bir kuşak umuduydu. Rûbarok’ta1992’de şehit düşen bir evlat değildi; bir sembol, bir bahar rüzgârı gibi doğan umudun ve direnişin taşıyıcısıydı. Kaybının derin acısını yüreğinde taşırken, oğlu sayesinde özgürlük hayalleri ve mücadelesi Berxbotan köyünde kök saldı.
Bir nehir gibi aktı
Suriye toprakları üzerinde dimdik bir dağ gibi durdu. Rejimin baskılarından yılmadı; köklerini derinlere salarak hayata meydan okudu. Dilinden dökülen her hece, halkının geçmişten gelen hikayesini, acısını ve direncini taşıdı. Rejimin kin ve öfkeyle yaptığı sistematik saldırılar karşısında bir nehir gibi coşarak aktı. Yüreğinin derinliklerinden kopup gelen bir su kaynağıydı; ruhundaki öz, halkının kimliğini, kültürünü ve varlığını savunma azmiyle dolup taştı.
Kendi tarihinden ve kültüründen mahrum bırakılan insanlar arasında Zerge Ana’nın sesi yükseldi. Cesaretiyle halkının acılarına ayna tutarak, onları unutturmamak için var gücüyle mücadele etti. Her adımında, her sözünde ve her eyleminde geçmişin karanlık gölgelerine meydan okudu. Yasa ve yasaklarla dolu bir dünyada haykırarak “Ben buradayım!” dedi. Mücadelesi, kişisel bir varoluş mücadelesinden ziyade Kürt halkının sesi, sözü oldu; direnişin ve umudun ebedi simgesi olarak yaşamaya devam etti. Haksızlığa karşı durmanın, kimlik ve dil uğruna savaşmanın sarsılmaz bir anıtı oldu.
Keleşi umudun sesiydi
Rojava devriminde direnişin ruhunu taşıyan Zerge Ana, sınırları aşan bir cesaret ve kararlılık sergiledi. 2012 yılında Kobanê’ye yönelik saldırılar başladığında, kalabalıkların arasından sıyrılarak gençlerin ve kadınların yanında ön safta yer aldı. Duruşu, iki unsuru temsil ediyordu: Öz savunma ve özgürlük mücadelesi. Elindeki keleş; bir silah değil, acılarının ve umudunun sesiydi. Korkusuzca kararlılığını ortaya koyarak, düşmanın gözlerinin içine bakabildi.
Kobanê direnişi kimliği, kültürü ve umudu savunmak demekti. Zerge Ana, başkaldırının özüdür; hayatta kalanların cesaretle düşmana karşı direniş bayrağını tutarak kendilerine ait bir dünyayı yaratma iradesidir. Gençler için örnek anne figürü; onların hayallerini ve mücadelelerini besleyen kaynaktı. "Ben buradayım, savaşıyorum!" diyen sesi, her köşede yankılanarak inanç, azim ve dayanışmanın bir ifadesi haline geldi. Kobanê'nin barış dolu sokaklarında adı anıldı; direnişin ve özgürlüğün tarihsel izleri olarak hafızalarda yer aldı.
Hep şehitlerin izindeydi
Savaşın acımasız yüzüne bakmayı öğrendi. Yaşamı boyunca gördüğü şehitlerin izinde yürüdü,anılarını her daim canlı tuttu. Torunlarının özgürlük idealine sahip çıkarak Kadın Savunma Birlikleri (YPJ) ve Demokratik Suriye Güçleri’nin (QSD) bünyesinde yer alması ve düşmanla kıran kırana savaşmasının kaynağı, Zerge Ana'nın toprağına ve Kürt Özgürlük Mücadelesine olan bağlılığıydı. Şehitlerin anısı yankılanırken, o ise özgürlüğe giden yolda bir ışık gibi sonsuza dek süzüldü.
Dört evladını şehitler kervanına uğurlayan Zerge Ananın oğlu Ebdulqadir Bahaddîn, 19 Ağustos’ta yaşamını yitirdi. Oğlundan hemen sonra 21 Ağustos’ta geçirdiği kalp krizi nedeniyle o da yaşama veda etti. Zerge Ana, hayatı boyunca savaşın ve kayıpların derin izlerini taşıdı. Kaybettiği evlatlarının anısı, yaşadığı acılar ve yeniden doğan umuduylahalkının özgürlük mücadelesini sürdüren bir nehir gibi akmaya devam edecek. Zerge Ana’nın hikâyesi, geleceğin aydınlık umutlarını besleyecek ve hafızalarda bir anıt gibi yükselecek!
NÛJIYAN ADAR/ANF-QAMIŞLO