'İçimdekileri dökmem gerekiyordu artık'

Kadın Haberleri —

.

.

  • “Müzik hayatıma eşlik eden, benimle yürüyen, ağlayan, çocuk olan, sevinç çığlıkları atan, yas tutan bir hayat arkadaşı gibi. Yapamazsam ölürüm demediğim, yaptığımda ise huzur bulduğum çok az şeyin başında gelir.”

SUNA ALAN/LONDRA

Sanatçı Gülbahar Kavcu'nun ikinci albümü "Rû" (Çehre) Alman-Kürt Kültür Enstitüsü’nün (Deutsch-Kurdisches Kulturinstitut) dağıtımıyla, 4 Mart’tan itibaren tüm dijital platformlarda ve ilk klip ile birlikte YouTube üzerinden dinleyicilerinin beğenisine sunuldu.

1996 yılında İstanbul MKM (Mezopotamya Kültür Merkezi) bünyesinde müzik çalışmalarına başlayan ve o zamandan bu yana müzik hayatına devam eden sanatçı Kavcu ile iki eserinden birinin sözleri, diğerinin sözleri ve bestesi kendisine ait "Rû" albümüne dair konuştuk.  

Kimdir Gülbahar Kavcu? Müzik yolculuğu nasıl başladı?

İstanbul’da doğmuş, büyümüş ve hâlâ yaşamakta olan bir Mardinliyim. Müzik yolculuğum “müzisyen olacağım” diyerek başlamadı sanırım. Belki her müzisyene tanıdık gelecek olan, çocukluk zamanlarında başlayan, deyim yerindeyse ruhuma dokunan bir ezgiyi duyduğumda midemde kelebeklerin uçuşmasına sebep olan bir şeydi müzik. Rüyalarımda piyano çalar, şarkı söylerdim. Kardeşlerim ve kuzenlerimi evin merdivenlerinde oturtur, herkese bir isim verip, konserler düzenlerdim. O sıralar henüz okula bile gitmiyordum. Resim yapmayı, dans etmeyi, yazmayı hep çok sevdim. Müzisyen olmasam da yine sanatın farklı bir dalıyla uğraşırdım diyebilirim.

Bu bağı artık ailem de fark ettikten sonra, artık tek başına bir kursa gidebilecek bir yaştaydım ve böylelikle 1996 yılında MKM (Mezopotamya Kültür Merkezi) bünyesindeki çalışmalara katılarak, müzik hayatıma resmen başlamış oldum. Yolculuk o zaman mı başladı yoksa zaten doğmak o yolun başı mıydı, şu an hâlâ o yolda yol almaya çalışan biri olarak, benim de kendime sorduğum sorular!

'Rû' albümünün hikâyesi nedir? Hangi his ve fikirlerin ürünüdür?

İlk albümüm “Sebeb”in üzerinden çok zaman geçti. Ben ise yeni bir şeyler yapıp yapmamak konusunda biraz temkinliydim hep. Bunun sebebi de sanırım “hamlık, yavanlık” hissi oluşmasını istemememdi. Yapmış olmak için ya da görünür olmak adına bir şeyler yapmak pek bana göre değil. Yaptığım şeyler içimden gelmeli kısacası. Oluşmaya başlamış bir şeyler varsa eğer, onların demlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Aceleyle, farklı kaygılarla verilmiş kararlar ya da başlanmış çalışmalar, yapmak istediklerinizin içeriğini bile değiştirebiliyor bazen. Eğer demlenirse illa ki bir yolunu bulur, kendini bir ifadeye dönüştürür diye düşünüyorum. Hazırsanız eğer, bazı şeyler kendini dayatmaya başlıyor zaten. Önceki albümümün repertuvarını iki üç dakika içinde belirleyip hemen çalışmaya başlamıştım mesela. Hem psikolojik, hem ruhsal hem de üretimsel olarak ne kadar hazır olduğumu o zaman anlamıştım ve açıkçası doğru olan da o gibi gelmişti, “Rû”nun başlama hikâyesi de çok farklı değil aslında.

Pandemi süreci herkeste olduğu gibi bende de bir duygu yoğunluğu oluşturdu tabii. Bu sürecin üzerimdeki tesiri çok büyük. Başladığı günden itibaren bütün ağırlığı ile hayatımın ortasına oturdu diyebilirim. Doğal olarak rahatlamanın yollarını arıyor insan. Bolca çiçek sulayıp, şahane müzikler dinlediğim, çoğunlukla içime dönerek, çok susup, az konuştuğum ve hayatın getirdiklerini, götürdükleri ile beraber anlamaya çalıştığım bir zaman dilimi diye tarif edebilirim. Kendimce edindiğim çok sonuçla beraber, bazen müzik yaptım, bazen yazdım, bazen çok çalıştım, bazen hiçbir şey yapmadım. Daha sonra o his geri geldi. İçimdekileri dökmem gerekiyordu artık, yeniden kendini dayatmış, “hadi” diye sesleniyordu sanki biri. Müzik benim hayatıma eşlik eden, benimle yürüyen, ağlayan, çocuk olan, sevinç çığlıkları atan, yas tutan bir hayat arkadaşı gibi. Yapamazsam ölürüm demediğim, yaptığımda ise huzur bulduğum çok az şeyin başında gelir.  Çok romantik bir cevap gibi gelebilir ama tam da bütün bu duyguların ve “anlatsam daha neler anlatırım” dediğim bir sürecin küçük bir bölümüdür. “Rû”. Kendime “Neden yeni bir şey yapmam lazım?” diye çok sorduğum ve yakın çevremin teşviki ile kafamdaki soru işaretlerini daha aza düşürdüğüm, bir çalışmanın ürünüdür “Rû”.  

Albümde yer alan eserlerden bahsedebilir misiniz?

Albümün ilk şarkısı olan “Eyşê”, Duhok yöresine ait bir, evden gelin çıkarma şarkısı. Aranjörüm de olan sevgili Harûn Elkî’nin önerisi ile okudum, çok da sevdiğim bir şarkı oldu. “Biharperest” bir karantina zamanında evimin balkonunda oturup kendimi dinlerken bir anda sözlerini yazıverdiğim ve Harûn’un da yine bir karantina akşamında besteleyip bana yolladığı, dinlerken uçuş uçuş olduğum ortak şarkımız. “Dev jê berde” ise geçirdiğim çok zor bir dönemin yansıması olarak, sözleri ve müziği bana ait olan albümün son şarkısı. 

  • “Günümüz koşullarında her şey o kadar hızlı değişiyor ki, tanımlar bazen yeterli kalmıyor ve çoğunlukla yaptığınız şeyi de ifade etmemeye başlıyor. Belki de bir tepki benim yaşadığım.  Müzik gibi canlı ve değişken bir olguyu tanımlamaya çalışmak sıkıntılı bir durum haline gelebiliyor hayatlarımızda.“

Yaptığınız müziği nasıl tanımlıyorsunuz?

Yaptığım müziğin direk bir tanımı yok aslında. Günümüz koşullarında her şey o kadar hızlı değişiyor ki, tanımlar bazen yeterli kalmıyor ve çoğunlukla yaptığınız şeyi de ifade etmemeye başlıyor. Tanımladığımız şeylerden çok farklı işler yapıyoruz ve tanımlayınca tanımladığımız her neyse o olduğumuzu zannetmeye başlıyoruz. Büyük bir yanılgı bence! Belki de bir tepki benim yaşadığım, bilemiyorum, ama tanımlamayı reddediyorum sanırım. Müzik gibi canlı ve değişken bir olguyu tanımlamaya, açıklamaya çalışmak sıkıntılı bir durum haline gelebiliyor bizim hayatlarımızda. Eğer müziği çok net kalıpları olan bir tarz içinde yapmıyorsanız, bir tanım getirmek çok zor bence. Sonuç olarak bu bir yol; ya bir yol çizersiniz ya da var olan bir yolu seçersiniz. Kendini oluşturma aşamasında olan bir yolun net bir adı, bir tanımı olmayabilir. Olmak da zorunda mıdır, tartışılabilir tabii.

Albüm, EP albüm (extended play) olarak çıktı. Bunu biraz açıklar mısınız? 

EP albüm “Uzatılmış çalma” gibi çevirilebilir kısaca. Müzik dünyasının kendini dijital koşullara uyumlaması diyelim. EP albümlerin en az üç şarkıdan oluşması gerekiyor. Benim de üç şarkılık bir albüm zaten.

Günümüzün tüketim çılgınlığının bir tezahürü olarak, hiçbir müzisyen çok şarkılı albümler yapma taraftarı değil artık. Genelde single şeklinde yapılıyor bütün çalışmalar. Benim de ilk fikrim oydu; yani şarkıları belli periyodlarla teker teker sunmak. Ama açıkçası pek içime sinmedi. Bu işler konusunda benden daha tecrübeli arkadaşlarla da yaptığımız sohbetlerde bu yöntem daha ağır basıyordu, yani EP albüm şeklinde çıkarmak mantıklı geldi. Benim için de çok uygundu üstelik, çok kıvamında ve kendimi de ifade edebileceğim bir çalışmaya olanak sağlıyordu. Tek şarkıyla yapmak istediklerinizi ifade etmek bazen zor olabiliyor çünkü. Avrupa’da daha yaygın olan EP albüm biçimi yapmak istediklerime denk düştü ve bu şekilde çıkmasına karar verdim.

Kimlerle çalıştınız?

Albümün aranjörü, benim için bir aranjörden fazlası olan, yakın dostum, sevgili Harûn Elkî. Sevgili eşim İbrahim Ekinci bir prodüktörden daha fazla çalıştı ve her şeyi yaptı diyebilirim. O yüzden sadece prodüktör demek yeterince tarif etmese de kendisi prodüktörümdür. Albümde çok kıymetli müzisyenler çalımları ile albümün oluşmasına katkıda bulundular. Bass gitar: Hogir Uğur Nazlıer, Çello: Ruşen Arslanargun, Lavta ve Çöğür: Hüseyin Canpala,  Perdesiz gitar ve Kopuz: Lütfücan Kapucu, Elektro ve Akustik gitar: Harûn Elkî, ayrıca güzel sesini de sesime kattı. Kendim de kamança çaldım.

Bu arada iki klibimi ve fotoğraflarımı çeken, hem dostum hem yönetmenim Erkan Eryiğit, sevgili görüntü yönetmenlerim, Müfit Güzel, ayrıca kapak grafiğimi de hazırlayan sevgili Beşir Yılmaz ve tatlı sanat yönetmenim sevgili Sultan Albayrak’a ne kadar teşekkür etsem az gelir.

Varsa ileriye yönelik çalışmalarınız bizimle paylaşır mısınız?

Pandemi ve dünyanın içinde bulunduğu koşullardan kaynaklı ne nasıl olur kestirmek zor. Ama bu yıl yaptıklarımızı çokça sunacağımız bir yıl olacak gibi görünüyor. Hazırda bekleyen, yapılması planlanan bir kaç çalışma daha var ama sürprizi kaçmasın diyelim. Albümün ikinci klibini nisan ayında, üçüncü klibi ise sonbaharda yayınlamayı düşünüyorum.

Sanatçının albümünü şu link üzerinden dinlemek mümkün:

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.