Adaylığım bir direniş yöntemidir

Kadın Haberleri —

Gültan Kışanak

Gültan Kışanak

  • AKP-MHP iktidarının 2016’da Amed halkının iradesine kayyum atadığını söyleyen Gültan Kışanak, “Şimdi seçimi kazanırsam cumhuriyetin başkentine kayyum mu atayacaklar? Bu seçimde, kayyum siyaseti bir kez daha Kürt halkından sert bir cevap alacak. Bu bir adaylık kampanyası değil, halkın iradesini yok sayanlara ve rehin almak isteyenlere karşı, bir irade mücadelesi” dedi.
  • Kışanak, hapishaneden aday olmanın bir direniş yöntemi olduğunu belirtti ve ekledi: “Halk iradesinin rehin alınamayacağını göstermek; içeri ile dışarıyı direniş çizgisinde buluşturmak önemli. Zaten Kürtler, kadınlar ve demokratlar açısından adil bir yarıştan bahsetmek mümkün değil. Bizimkisi engelli koşu. Önümüze çıkartılan tüm engelleri aşma azmi ve kararlılığı ile mücadeleye devam ediyoruz.”

ERDOĞAN ALAYUMAT

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) 31 Mart'ta yapılacak yerel seçimlerde tutuklu siyasetçi ve yerine kayyum atanan önceki dönem Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak’ı, Ankara Büyükşehir Belediye Eşbaşkanlığı’na aday gösterdi.

Hapishane ve sürgünün, çözümsüz bırakılan Kürt realitesinin bir parçası olduğuna dikkat çeken ve önemli olanın bu mekanları da direniş odağına çevirmek olduğuna işaret eden Gültan Kışanak, “Hapishaneden aday olmak, bir direniş yöntemidir” diyor. Öte yandan, metropol kentlerdeki DEM seçmeninin de bazı kazanımlar elde etmek istemesinin çok doğal olduğunu ve siyasetin kazanmak için yapıldığının altını çiziyor.

DEM Parti Ankara Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkan adayı Gültan Kışanak, tutuklu bulunduğu Kandıra F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nden Yeni Özgür Politika’nın sorularını yanıtladı.

Cezaevinde azami tutukluluk sürenizi çoktan doldurmuş olmanıza rağmen tahliye edilmediniz. Kürt siyasetinin tarif ettiği gibi “siyasi rehine” olma halini nasıl yorumluyorsunuz?

Türkiye’de bırakalım hukuk devleti olmayı, kanun devleti bile olmayan bir sistem var. 'Yargı siyasallaştı’ sözü bile yetersiz kalıyor, iktidar yargıyı doğrudan yönetiyor. Ancak Kürtler açısından ayrıca özel sömürge hukuku uygulanıyor. Tamamen keyfiyete dayalı, varlığını, kimliğini, yasal partisini, yasal kurumlarını ve çalışmalarını suç sayan, düşman ceza hukuku uygulanıyor. Bizler, hukuki mücadeleyi, durumu teşhir etmek ve tarihe not düşmek için kullanıyoruz. Bu bir direniş yöntemidir. Bu durum, ancak toplumsal mücadeleyle aşılabilir.

 

 

Amed Belediye Eşbaşkanı iken yerinize kayyum atandı ve bugün hala halkın iradesi yok sayılıyor, onlarca kent kayyumla yönetiliyor. Devlet aklı aradan geçen bu zaman diliminde amacına ulaştı mı?

Kayyum politikası, AKP için tam bir fiyaskodur. Benim Ankara adaylığım, en yalın haliyle söyleyecek olursam; kayyum politikasını sahibinin ev adresine iade etmektir. 2016 yılında Diyarbakır halkının iradesine darbe yaparak kayyum atadılar ancak şimdi YSK Ankara adaylığımı kabul etmek zorunda kaldı. Ne yapacaklar, seçimi kazanırsam cumhuriyetin başkentine kayyum mu atayacaklar? Bu durum, siyasi fiyasko değil de nedir?

Zaten 2019 seçimlerinde halk, kayyumlara gereken cevabı sandıkta vermişti. Ancak bu dersi anlamadılar, bir kez daha halkın iradesine kayyum atadılar. Şimdi bu seçimde, kayyum siyaseti bir kez daha Kürt halkından sert ve net bir cevap alacaktır. Kürt halkı siyasal bir özne olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu ifadeyi kayyum siyaseti gibi pespaye bir uygulamayla kırmak imkansızdır. Bence devlet aklı da bunu biliyor. Sadece zaman kazanmak için bu yola başvuruyorlar. Artık zaman kazanma siyasetinin de sonuna geldiler.

Ankara Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkan adaylığınız Türkiye ve Kurdistan’da pek çok kesim için sürpriz oldu. Adaylık sürecinizden biraz bahseder misiniz?

Adaylık teklifi partiden ve kadın meclisimizden geldi. Bir süre tartıştık ve sonuçta bir sorumluluk olarak kabul ettim. Ankara’nın sembolik yönleri ile benim şahsımda simgeleşen Kürt realitesini yan yana getirmek iyi bir fikirdi. DEM Parti’nin Ankara çıkışı, “Kürt sorunu nedir, Kürtler ne istiyor?” sorusuna cevap bulmak isteyenlerin bakabileceği bir aynadır. 12 Eylül Diyarbakır zindanıyla, kayyum pratiğiyle, siyasi rehine gerçeğiyle, kumpas davalarla, ‘öteki’ olarak kodlanan kimliklerle (kadın, Kürt, Alevi) yüzleşmek gerektiğini hatırlatan bir duruştur. Bu yüzleşme gerçekleşirse, sorunlara çözüm bulmak kolaylaşacaktır. Ayrıca DEM Parti’nin üçüncü yol stratejisini görünür kılmak gerekiyordu. Ankara adaylığım her türlü iktidar hesapları dışında bir netlik ifade ediyor.

Son yıllarda siyasetin iki kutba sıkıştırılması, tüm demokratik muhalefet güçlerini eklenti haline getirdi, milliyetçiliği körükledi. Bu durum en çok da Kürtlerin ve kadınların özgürlük mücadelesinin geri plana itilmesine neden oldu. Kürt kadın hareketi ve feminist hareket bu gidişata “dur” diyen bir tutum aldı. Ankara’da yürütülen seçim kampanyasında; seçimden sonra güçlenerek devam edecek bir enerji ortaya çıkıyor. Bu demokratik muhalefet adına umut verici bir durumdur.