Ahlak tanımayan sermayenin vardığı nokta

Forum Haberleri —

  • Yıllardır kayyumlar tarafından yönetilen bölge illerinde, Kürt gençleri bilinçli olarak daha çok işgücünden kopartılıyor ve geleceğe dair umutlarını daha çok kaybediyor. 

PAVİN MADA

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Genç İstihdamı Stratejisi (2021-2023)’ne göre Türkiye’de ne istihdamda ne de eğitimde olan gençler en çok Kürdistan’da ve işgücüne katılmaları için de özel politikalar gerekiyor.

Saraydaki sultan tarafından Ağrı ilinin başına kondurulan yanar-döner belediye başkanı Savcı Sayan’dan öğrendiğimiz kadarıyla devletin özel politikası da büyük markalara fason üretim yapacak konfeksiyon işletmeleri kurmakmış. Üstelik 5 bin kişi çalıştıracaklarmış ve kimse çalışmıyormuş. Kürt siyaseti gençlerin çalışmasına engel oluyormuş. Sermaye sahiplerine göre de gençler iş öğrenmek istemiyor, tembellik yapıyormuş. Devletin gücünü arkasına alan sermayedarlar istihdam alanları yaratıyor ancak çalıştıracak genç ve kadın bulamıyorlarmış. Antep’te Cumhurbaşkanı, Diyarbakır’da vali, Ağrı’da belediye başkanı farklı zamanlarda aynı tespitleri yaparak faturayı yoksula, sömürülen emekçilere ve gençlere kesmeye devam ediyor.

20 yıldır Türkiye’yi yöneten AKP, gittikçe artan işsizliği, gençlerin yurtdışına gitme nedenlerini, genç intiharlarını, geleceğe dair artan kaygıları ve umutsuzluklarını tüm dünyada yaşanan covid salgınına, ekonomi piyasalarında, fiyatlarda yaşanan değişimlere ve çalışma koşullarında değişen ihtiyaçlara bağlamaya devam ediyor.

40 yıldır derinleşen sorunlar son 3 yılda dünyadaki değişimlere bağlanıyor ve devletin açıkladığı ekonomik veriler bile durumun vehametini kapatamıyor.

Peki gerçek durum ne?

Türkiye’de 2020 yılı verilerine göre gençlerin (15-24 yaş) işgücüne katılım oranı %39,1. Yani her 10 gençten sadece 4’ü işgücüne katılıyor.

İşgücüne dahil olmayanlar arasında iş bulma ümidini kaybedenlerin sayısı her yıl katlanarak artıyor. İş aramaya devam edenlerin arasında da işsizlik oranı %25,3. Yani iş arayan her 4 gençten sadece biri iş bulabiliyor.

Eğitim durumuna göre baktığımızda ise tablo daha beter; üniversite mezunu her 10 gençten 4’ü işsiz. Ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranı ise %28,3.

Türkiye %15,4 genç nüfus oranı ile AB ülkelerinde en yüksek genç nüfus oranına sahip. Ancak genç işsizlik oranı ile OECD ve AB ülkeleri arasında genç işsizliğinin en yüksek olduğu 8. ülke konumunda. OECD ülkeleri içinde en yüksek ne istihdamda ne eğitimde olan genç nüfus ve genç kadın nüfusu oranına sahip 1. ülke.

Tablo böyle iken İşkur’un işe yerleştirme oranlarına baktığımızda 2019 yılında 1.490.276 kişi işe yerleştirilirken 2020 yılında bu oran 868.744 kişiye düştü. İşe yerleştirmelerde ise hizmet sektörü, imalat sektöründe tekstil ve hazır giyim sektörü ve niteliği düşük, sürdürülebilirliği olmayan, düşük ücretli geçici işler öne çıkıyor.

İşkur’un 2020 yılı işgücü piyasa araştırmasına göre ise açık iş sayısı 121.001. Açık işlerin %30,7’sinde herhangi bir eğitim düzeyi aranmıyor. %28,2 genel lise, %16,8 lise altı, %11,6 meslek lisesi, %8,6 lisans mezunu işgücü aradığını belirtiyor. Yani İşkur sermaye sahiplerinin aradığı düşük ücretli, geçici iş alanları için işe yerleştirmeler yapıyor, teşvikler ile sermaye sahiplerinin ucuz işgücüne ulaşmasını sağlıyor.

Kürdistan’da durum çok daha kötü

1990’larda İstanbul’da inşaat işçisi, İzmir’de tekstil işçisi, Antalya’da turizm işçisi olan, siyasal ve ekonomik sebepler ile sürekli göç etmek zorunda kalan Kürt gençleri bugün yine aynı politika ile karşı karşıya.

Üstelik savaş nedeni ile ülkesini terk etmek zorunda kalan ve en yoğun sömürünün yaşandığı iş alanlarında çalışmak zorunda kalan Suriyeli gençler ile tehdit edilerek, daha düşük ücret, kayıt dışı çalışma, niteliksiz işler ve sağlıksız çalışma koşullarına mecbur bırakılarak.

Öte yandan yıllardır kayyumlar tarafından yönetilen bölge illerinde, Kürt gençleri bilinçli olarak daha çok işgücünden kopartılıyor ve geleceğe dair umutlarını daha çok kaybediyor. Bu durumu TÜİK’in güvenilmeyen istatistikleri ve Bakanlığın raporlarında bile görmek mümkün.

Türkiye’de 15-24 yaş arası nüfusun işgücüne katılım oranı %39,1 iken Diyarbakır ve Urfa’da %31, Mardin, Batman, Şırnak, Siirt illerinde %30,4, Ağrı, Kars, Iğdır ve Ardahan illerinde %29,1. İşgücüne katılmayan, iş bulma ümidini kaybeden genç sayısı Türkiye ortalamasının üzerinde. 

Genç kadınların işgücüne katılma oranı Türkiye ortalaması %30,9 iken, Urfa ve Diyarbakır illerinde %17,4, Mardin, Batman, Siirt, Şırnak illerinde %19,7 ile Türkiye ortalamasının oldukça altında. Son 3 yıldır iş aramayan gençlerin ve genç kadınların oranı yani kalıcı işsizlik ise gittikçe artıyor.

Türkiye’de genç nüfusun istihdam oranı %29,2 iken Mardin, Batman, Şırnak, Siirt illerinde %14,1, Urfa ve Diyarbakır illerinde %23,7, Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan’da %22,8. İşgücüne katılımın düşük olduğu bölgede işgücüne katılan nüfusun istihdam oranı da Türkiye ortalamasının altında.

Genç işsizliğine baktığımızda ise Türkiye’de bu oran %25,3 iken Mardin, Batman, Şırnak ve Siirt illerinde %53,4 ile rekor kırmış durumda. Yani iş arayan gençlerin yarısından fazlası iş bulamıyor.

Ne istihdamda ne eğitimde olan gençlerin (NEET) sayısı ise kritik.

NEET, işsiz ve işgücüne dahil olmayan genç nüfusta yer alıp aynı zamanda eğitime (örgün eğitim, yaygın eğitim, çıraklık eğitimi, kurs) devam etmeyen 15-24 yaş arası nüfus için kullanılan uluslararası bir gösterge. ÇSGB Genç İstihdamı Stratejisine göre, ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin yoğunluğunun en yüksek olduğu yerlerin başında Kürt illeri geliyor.

2020 yılı itibariyle 15-29 yaş arası gençlerin ne istihdamda ne eğitimde olma olasılığının en yüksek olduğu bölge aynı biçimde Kürt illeridir. Diyarbakır ve Urfa illeri %51,2 ile gençlerin NEET olma ihtimalinin en yüksek olduğu bölge konumunda.

Yani Kürdistan’da gençler iş aramaktan vazgeçiyor; iş bulamadığı için daha çok psikolojik, sosyal sorunlar ve yoksulluk ile karşı karşıya kalıyor. 40 yıldır geri bıraktırılmış bölgenin yapısal ekonomik sorunları AKP hükümetinin bilinçli çöktürme politikaları, sermayedarların daha fazla sömürü, kayıt dışı ve düşük ücret politikaları ile gençlerin daha çok farklı merkezlere ve yurtdışına göç etmesine, yaşadığı sorunlar nedeni ile intihar etmesine kadar giden sosyal ve toplumsal sorunlara neden oluyor. Gittikçe derinleşen bu sorunun daha büyük toplumsal sorunlara neden olacağını belirtmek için kahin olmaya gerek yok.

Devlet-sermaye ve ahlaksızlık

Kürt illerinde tablo bu iken, bölgedeki AKP’li yöneticilerin utanmazlık sınırını aşan açıklamalarını bir yana bırakalım; Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası tarafından yapılan açıklama ise sermayenin ahlak tanımadığını bir kez daha gösterdi:

Savcı Sayan’ın bir televizyon programında "5 bin kişi çalıştıracağız. Büyük markalara fason üretim yapacağız. İşçi bulamıyoruz." açıklamasından birkaç gün sonra DTSO "Diyarbakır’da yatırım rekoru" manşeti ile bir açıklama yaptı.

Açıklamaya göre kadınlar ve gençler daha çok şirket kurmuş ve kentte şirket sayısında patlama olmuş!

Devletin istatistiklerinde bile bölgede, kentte gençlerin kadınların kalıcı işsizliği aktarılırken, işletmeler, esnaflar, sanatkarlar yıllarca güvenlik soruşturmaları, sicil sorunları nedeni ile iflas edip batarken, bunun yerine eşlerin, çocukların adına kurulan paravan şirketleri yatırım rekoru olarak sunmak nasıl bir değerlendirme?

Kentin yerel ihtiyaçlarını, üyelerinin ihtiyaçları ve sorunlarını görmeden yapılan bu popülist açıklama bölgeye ve kente dair başka bir algı yaratmak, yanlış ekonomik politikaların arkasında durmak değil de nedir?

Kürdistan’da yaşanan savaş nedeni ile ekonomik olarak geri bıraktırılan halk, gençler, kadınlar bugünün ekonomik alanlarında kendine yer bulamazken, Kürt olarak karşılaştığı ayrımcılığa ekonomik alanda da ayrımcılık ve sömürü eklenmiş durumda iken DTSO’nun bu açıklamasını neye yoralım?

Klasik burjuva mantığında dahi kendisine yer bulması mümkün olmayan böyle bir açıklama ile DTSO kime mesaj veriyor?

DTSO’nun görev ve misyonu, kapı kulu olmaktan öteye bir rolü olmayan ağlak bir devşirmenin yalanlarına meşruiyet mi kazandırmaktır? Sorular çoğaltılabilir…

Anlaşılıyor ki, devletin Kürt illerinde uyguladığı özel politikaları kentin ve bölgenin gündemi haline getirmesi gereken DTSO, bundan özenle kaçınmakta ve bu açıklama ile tarihin hangi tarafında yer alacağını göstermiş oluyor.

Bu utanç DTSO’ya yeter diyelim…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.