Alevilerin önündeki engel Alevi örgütleri mi?

Forum Haberleri —

  1. Alevilerin en büyük zaafı özsavunma konusundadır. Alevi örgütlerinin Alevileri dostsuz, yalnız ve korumasız bırakmamaya yoğunlaşması özsavunma’nın bir gereği olmaktadır. Ve hayati önemdedir. 

HÜSNÜ ÇAVUŞ

Mafya lideri S.Peker’in Alevilere saldırı yapılacağına ilişkin açıklamasıyla, Alevi örgütleri ve üyeleri büyük bir hararetle kamuoyuna açıklamalar yaptı. Sonrada eski rutin yaşamlarına geri döndü ve UNUTTU. Unutma kelimesini bilerek seçtim. Çünkü unutmayanlar kendini savunacak tedbirler almak için hararetle ve çok acil çalışma içerisinde olurlar. Ama olmuyor-olamıyor-becerilemiyor ya da bu sorumluluktan kaçılıyor. PEKİ NEDEN? Çünkü öncülükte tıkanma var. Kendi içindeki yetmezliklere, yanlışlara ve eksiklere karşı büyük bir irade ruhunu ve inanç konusunda netleşme yaratılamıyor.

İnancı ve mensuplarını yüceltememe ve özgüven sorunu yaşanması durumu var. Milyonlarca Alevi sokaklardan uzak tutuluyor. Alevi kurumları kendi adacıklarını kurmuş ve aralarında ciddi bir Aleviler Meclisini kuramıyorlar. Pirler parçalanmış olduklarından ortaklaşamıyor. Silik kalıyorlar ve manevi güçlerini değerlendiremiyor. Yaşanmış soykırım ve katliamlara rağmen, gelmekte olan tehlike görülüyor ama ciddiye alınmıyor. Cılız tepkiler, basın açıklamaları ve sosyal medya paylaşımlarıyla veriliyor. Bununla yetinme durumu var. Kürt ulusunun öncüleri dört parça Kürdistan’daki Kürtleri ve Kürdistan’da yaşayan halkların ulusal kongresini kurarak, sözde ve eylemde birlikte hareket etmek için boşuna mı çabalıyor. Çünkü tehlikeyi yaşadılar.

Êzîdîler bunun için kendi özsavunma güçlerini kurdular. Alevileri temsil etme iddiasındaki federasyon ve konfederasyon yöneticilerinin bunlardan dersler ve ödevler çıkartması gerekmez mi? AKP-MHP öncülüklü sömürgeci faşist devlet sokak, mahalle, ilçe, il ve ülke genelinde silahlı birimlerini kurdu. Hangi birimlerin nerelere ve nasıl saldıracağına ilişkin planlamasını da yaptı. Yani aynı mahalle veya sokakta oturan bir Alevi, yarın hiç ummadığı bir komşusunun silahıyla öldürülecek. Bunlar Maraş’ta yaşanmadı mı? Bir Sünni Müslümanı oğluna kirve yapan Alevi, katliam sırasında oğlunu kirvesine teslim ettiğinde o çocuk kirvesi tarafından öldürülmedi mi? Bütün Aleviler bunları biliyor. Ama çabuk unutuyor ve tedbirlerini almıyor. Fakat ev, araba, yazlık, arsa almak için kan ter içinde çalışıyor. O kötü günler geldiğinde edindiği servet kendisini kurtarabilecek mi? Ya da devlete yanaşarak katliamdan kurtulabilecek mi?

Bütün bunları bilen Alevi kurum yöneticileri Alevilere umut veremiyor. Gelecek konusunda proje sunamıyorlar. Bu nedenle de ortada kalmış, netleşmemiş Alevileri İran bir taraftan TC Devleti de diğer taraftan tuzağına düşürüyor. İşbirlikçileştirerek bölüyor, parçalıyor ve birbirlerine karşıt hale getiriyor. Devletin asimilasyon politikalarına en büyük desteği, (istemeyerekte olsa) pasif, vizyonsuz ve güvensiz öncülükler veriyor. Yıllardır süren bu durumu Alevi örgüt yöneticileri çok iyi biliyor ve konuşarak Alevileri uyarıyor. Yani sadece konuşuyor, tehlikeyi gösteriyor, “korkmuyoruz, bizi yıldıramazsınız" diyerek açıklamalar yapıyor. Ama orada çakılı kalıyorlar. Bunu gören Aleviler de “öncülerine" güven duymayarak, “güzel ve doğru konuşuyorlar ama gereklerini yap(a)mıyorlar. Böyle gelmiş böyle gider" diyerek içe kapanıyorlar.

Maalesef Aleviler hala kendi örgütleri içinde örgütsüz yaşamaya devam ediyor. Ama haklarını yemeyelim, Alevi örgütlerinin en örgütlü tepkileri katliamların anmalarını yapmalarıdır. Yani öldürülenlerimizin ardından göz yaşı dökmek, öfke duyma eylemi iyi örgütleniyor. Katliamı yapan devletten medet umar gibi, Alevileri katilden adalet bekler hale sokarak, “katiller bulunsun, hukuk işletilsin" diye çağrılarını her yıl tekrarlamak, Alevileri zayıflatıp çaresiz bir beklentiye sokarken, devleti de güçlendirmektedir. Bu nedenle, mazlum çaresiz, mekan rızasız ve zaman sahipsiz bırakılmıştır. Bu gerçeği değiştirmek isteyenlerin çabası da yetersiz kalmaktadır. Alevi tarihindeki direnişlerin devrimci ruhu yaşatılamamaktadır. Hak ve hakikat zor durumdadır. Kendi gerçekliğini göremeyenler zor günlere de hazırlanamazlar.

Yarın yeni Maraşlar yaşandığında “yetiş ya Ali, ya Xızır" demenin de bir faydası ve anlamının olmayacağı zamanlardan geçiyoruz. Aleviler devlet kapısına gitmekten, ondan adalet dilenmekten vazgeçip, çareyi kendi öz gücünü örgütleyip açığa çıkartmakta aramadıkça, giderek kendine yabancılaşarak kendi karşıtına dönüşecektir. Zaten bu süreci de yaşamaktayız. Tehlikeli olan Alevilerin bu duruşu kabullenmeye başlamış olmalarıdır. Alevi adıyla kurulmuş ama Alevilikle uzaktan yakından ilgisi olmayan derneklerin, vakıfların varlığı da bunu göstermektedir. Bu hepimizin yetmezliği ve vurdumduymazlığının sonucudur. Bu nedenle devletten önce büyük hesaplaşmayı kendi zihniyetimizde yapmak zorundayız. Problemler sadece basın açıklamaları, anmalar ve kınamalarla çözülmüyor. Sadece bunları yapmanın bedelinin ağır olmaması, yarın ağır bedellerin ödeneceği zamanlarda bizi es geçecekleri anlamına gelmez.

Alevilerin en büyük zaafı özsavunma konusundadır. İnsanın kendi varlık nedenlerini, yaşam haklarını, ahlaki politik toplum olma özellikleri olan demokratik komünal değerlerini yaşamak-korumak-güçlendirmek ve geliştirmektir. Özsavunma, sadece insana özgü değildir. Bütün canlıları kapsar. Kartal pençe ve gagasıyla, kirpi kendi dikenleriyle, yılan zehiriyle, arı iğnesiyle, arslan pençesi ve dişleriyle… kendi canını korurken, beslenmek için de bunları kullanır. İnsanlar ise örgütlenme araçlarıyla bunu yapar. Aslan gibi pençesi ve dişleri olmadığı için, kartal gibi tırnakları ve gagası olmadığından, başka savunma araçlarına ihtiyaç duyar. Özsavunma aynı zamanda ideolojik, kültürel, sanatsal, inançsal değerlerini, örgütlerini, basın yayın organlarını, semahını, cemini, ve bütün yol ve erkânlarını yaşatarak gelecek kuşaklara aktarabilmek için zorunlu bir gerekliliktir. Yani keyfi bir tercih değildir. Bütün bu değerlerin tehlikede olduğu yerlerde zorunlu bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmıştır.

Ortadoğu coğrafyasında sömürgeci ve işgalci devletlerin karşısında başka türlü var olunamaz. Herkesin barış ve kardeşlik içinde yaşayabileceği bir “Rıza Şehri”, yani herkesin birbirinden razı olduğu, kimsenin diğerinin hakkına el uzatmadığı bir sistemi isteyenlerle birlikte ortak mücadele etmek tarihin bir emridir. Alevi örgütlerinin Alevileri dostsuz, yalnız ve korumasız bırakmamaya yoğunlaşması da özsavunmanın bir gereği olmaktadır. Ve hayati önemdedir. Çünkü Halklar Önderi Öcalan’ın dediği gibi: Yaşamı kurtarmak, yaşamı anlamlı kılmak, yaşamı güzelleştirmek; yenilemek, su kadar gereklidir. Başarmak, insanın kendine hürmetidir."

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.