Alman mahkemelerinin ‘bayrak’ kararları ne anlatıyor?

Dosya Haberleri —

PKK BAYRAK

PKK BAYRAK

  • Dünya halkları DAİŞ’e ilk yenilgilerini tattıran YPG/YPJ’ye ve Ortadoğu’da demokratik yaşamın yolunu gösteren Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a sempatisini dayanışma eylemleriyle sokağa taşırken Alman devleti, Kürt halkının sembollerini yasaklamakla uğraşıyordu. Yüzlerce kişiye YPG/YPJ bayrağı ya da Öcalan posteri nedeniyle dava açıldı; bu insanların birçoğu para cezaları ödemek zorunda kaldı.

NİHAL BAYRAM/DENİZ BABİR

Kuzey Suriye/Rojava’da dünyanın başına bela olmuş DAİŞ’e ilk yenilgilerini tattıran, dünya halklarının umuduna dönüşen YPG/YPJ’nin bayrakları, binlerce kilometre ötedeki Almanya’da neden yasaklanır? Bu bayrakları Almanya’da taşıyanların polis baskısıyla, mahkemelerle, hapis ve para cezalarıyla yüz yüze gelmek zorunda olmasını Türk devleti ortaklığıyla hayata geçirilen bir baskı politikasından başka ne açıklayabilir? 
Aradan geçen yılların ardından şimdi Alman mahkemeleri, art arda bu bayrakları taşımanın suç olmadığına hükmediyor. Ne ki, yüzlerce Kürt ve dayanışma eylemcisi, yalnızca YPG/YPJ bayrağı taşıdıkları, hatta bu bayrakları yalnızca sosyal medyada paylaştıkları için baskılara maruz kaldı, yıllar süren duruşmalarda mesai harcamak zorunda bırakıldı ve sayısı belirsiz birçok dava hâlâ devam ediyor.
Bu isimlerden biri, bugün Kürdistan Topluluklar Federasyonu (FCK) sözcülüğünü yürüten Kemal Göktepe. Göktepe’ye karşı 2018 yılında, Efrîn işgali günlerinde, sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek dava açıldı. Almanya’nın Bavyera (Bayern) eyaletinde açılan dava, Göktepe’nin 2 bin 400 Euro para cezasına çarptırılması ile sonuçlandı ancak Göktepe bu cezayı kabul etmeyerek itiraz etti. 

‘Kuzenini andın’ suçlaması
Mahkeme, Göktepe’nin Kürdistan’ın özgürlüğüne dair ne kadar paylaşımı varsa delil dosyasına koymuştu. Esas “suç isnadı”, YPG/YPJ bayraklarını paylaşmasıydı. Bunun yanında Paris’te katledilen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez için yazılan bir şiiri ve geçtiğimiz yıllarda Özgürlük Hareketi saflarında şehit düşen kuzeniyle ilgili bir paylaşımı suç delili sayıyorlardı. Mahkemede savcı, suçlamalarını önce Göktepe’nin PKK’yle ilişkili olduğu tezine dayandırdı ancak başarılı olamadı. Aynı savcı daha sonra “Öcalan’ı sahiplenmeyi” bir suç isnadına dönüştürecek ancak bunda da başarılı olamayacaktı. En sonunda ise Göktepe’nin YPG/YPJ’ye verdiği desteği suç isnadına dönüştürdü.

Bir yanda dayanışma,
diğer yanda yasaklama
Göktepe, YPG/YPJ bayraklarının yasaklanmasının Kobanê Direnişi ardından gerçekleştiğini belirtti ve ekledi: “Alman kamuoyunda Rojava’da savaşanlara büyük sempati vardı. Her gün sayısız Alman beni arıyor ve ‘Rojava’ya yardım etmek istiyoruz, ne yapabiliriz’ diye soruyordu. İnanılmaz büyük bir dayanışma vardı.”
Polisin ilk olarak eylemlerde “pazarlık yapmaya” çalıştığını, “yüz değil de on bayrak taşıyın” gibi taleplerde bulunduğunu anlatan Göktepe, “Koşullar oluştuğunda ise direkt yasaklamak gibi hukuk dışı uygulamalara yöneldiler. Yasaklama daha çok Efrîn süreciyle birlikte gelişti. Önce kılıfına uydurmak için ‘Öcalan’ın posterinin yanında taşıyamazsınız’ ya da ‘PKK sembollerini andıran bir şeyin yanında taşıyamazsınız’ gibi bahaneler öne sürdüler. Daha sonra polisin eylemlerde aldığı görüntü kayıtlarına dayanarak yüzlerce kişiye dava açtılar” dedi.

Kemal Göktepe

Mülteciye ‘oturum’ tehdidi
Birçok kişinin bu davalar sonucunda verilen para cezalarını ödediğini, özellikle henüz iltica süreci tamamlanmamış olan sığınmacıların “Böyle yaparsanız ilticanız kabul olmaz, hatta size yapılan yardım da kesilir” gibi tehditlerle sindirilmeye çalışıldığını anlatan Göktepe ise bu baskılara fırsat vermedi ve davayı “sonuna kadar” sürdürmeye karar verdi. Dava sonunda mahkeme, YPG/YPJ bayrakları taşımanın veya sosyal medyada paylaşmanın suç olmadığına hükmetti.

Mağdurlarla yeni bir süreç
Peki şimdi ne olacak? Halihazırda bu tür davalarda aynı suçlamalarla yargılanmış ve ceza almış Kürtler ve dayanışma eylemcilerinin mağduriyeti nasıl giderilecek? Göktepe, davanın sonuçlanması ardından bu kapsamda bir çalışmaya da hemen başladıklarını anlattı: “Bu insanlar, suç olmayan bir meseleden dolayı para cezası ödemiş hale geldiler. Bayern Eyalet Parlamentosundaki Yeşiller Partisi milletvekili Gülseren Demirel, bu insanlarla ilgili bir çalışmayı başlattı. Bu cezaya çarptırılan mağdurlarla görüşmeler yapılacak ve tekrar bir hukuk mücadelesi verilerek gasp edilen hakların tazmini sağlanmaya çalışılacak.”

‘Tüm soruşturmalar duracak’
Göktepe’nin avukatlığını üstlenen Mathes Breuer de mahkeme kararının önemli ve emsal niteliğinde olduğunu belirtip ekledi: “Bu karar ardından diğer davalarda da bir hareketlilik bekliyoruz. Bayern eyaletinde YPG/YPJ bayrakları gerekçe gösterilerek açılan tüm davalarda artık beraat kararı bekliyorum. Soruşturmalarda da aynı etki görülecektir ve Savcılık, YPG/YPJ bayrakları gerekçe gösterilerek açılan tüm soruşturmaları durduracaktır.”

Federal etkisi olur mu?
Kararın tüm Almanya için emsal olup olmayacağı sorusuna ise Av. Breuer şu yanıtı verdi: “Bavyera Eyalet Mahkemesinin bu kararı, resmi olarak yalnızca Bavyera için geçerli ama Almanya’daki böyle tüm kovuşturmalar Münih Savcılığı örnek alınarak başlatıldığı ve diğer eyaletler bu konuda Bavyera’nın pratiklerini üstlendikleri için tahminime göre diğer eyaletlerde de mahkemeler, bu yeni kararı gözeteceklerdir.”
Breuer, kararın önemli bir tarafının Federal İçişleri Bakanlığının 2 Mart 2017 tarihli, YPG/YPJ bayraklarının Almanya’da yasaklanmasına hükmeden genelgesini çürümesi olduğunu belirtti. Mahkemenin “genelgenin hukuki bir anlamının olmadığına, sadece Bakanlığın bir yazışması olduğuna” hükmettiğini aktaran Av. Breuer, “Aslında bu genelgeye karşı bir dava açmak da mümkün olabilir” dedi.

Zaferin istisnaya dönüşmemesi için
Almanya’nın Kürt halkına yönelik kriminalizasyon politikasının halen çok sayıda mağduru olduğunun altını çizen Av. Breuer, “Bu insanlar için sorunlar, bu karar ile bitmiş değil. Bu uygulamalar çok hızlı biçimde değişmeyecek de” dedi ve ekledi: “Eskiden insanlar korkudan susup mahkemelere gitmezken bugün Almanya’nın birçok kentinde mahkemelere gidip bu baskı ve kriminalizasyon politikasına karşı davalar açıyorlar. Bu olumlu bir gelişme. Fakat diğer yandan siyasi mücadele devam etmeli. Federal Hükümetin sürekli Erdoğan’ın yanında yer almasını, bu kapsamda yeni yasalar ve yasaklar çıkarmasını durdurmak gerekiyor. Bu değişene kadar çok sayıda mahkeme hükümet yanlısı kararlar vermeye devam edecek ve bizim zaferimiz istisnalar arasında kalabilir.”

Av. Mathes Breuer

YPG/YPJ bayrağı da, ‘PKK’ sloganı da serbest

Almanya’nın Duisburg kentinde “YPG bayrağı taşımak” ve “PKK sloganı atmak” suçlamasıyla açılan bir başka davadan da beraat kararı çıktı; mahkeme, bu eylemlerin suç olmadığına hükmetti.
Davanın sanık avukatı Yener Sözen, müvekkilinin 9 Ekim 2019’da Efrîn’e yönelik Türk işgaline karşı yapılan bir eylemde önce birkaç dakika boyunca YPG bayrağı açtığını, ardından ise bayrağı bırakıp “PKK” diye slogan attığını aktardı. Savcılık tarafından eylem ardından soruşturma açıldığını ve müvekkiline karşı Duisburg Bölge Mahkemesinde para cezası istemiyle dava açıldığını belirten Sözen, Savcılığın YPG bayrakları açılmışken PKK sloganları atılmasının suç unsuru oluşturduğunu iddia ettiğini aktardı.

‘Para cezasını kabul etmedik’
Mahkemenin belli bir miktar para ödemeleri karşılığında davayı düşürmeyi teklif ettiğini ancak kendilerinin bunu kabul etmediğini söyleyen Sözen, devam etti: “İtirazımızda YPG bayrağının ve PKK sloganı atmanın yasak olmadığını belirttik. Mahkeme bunu kabul etti ve Savcılık da itiraz etme hakkı olmasına rağmen itiraz etmedi. Hakimin hukuki görüşü, bizim bugüne kadar söylediklerimize uyuşuyor. Sadece YPG bayrağı ile PKK ilişkisinin araştırılmasından öte genel bir perspektif var ve bu gelecek için önümüzü açıyor. İçişleri Bakanlığı genelgeleriyle başlayan ve mahkemelerin hukuken kör kararlarıyla devam eden sürece karşı yavaş da olsa önümüzün açıldığı görülüyor.”

‘Tırnakla kazıya kazıya’
YPG/YPJ bayrakları gerekçe gösterilerek açılan davalar dışında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı sahiplenen sloganlar nedeniyle açılan davalar da olduğunu belirten Sözen, Wuppertal kentinde Ocak ayı sonunda görülecek “Bijî Serok Apo” sloganı nedeniyle açılan davayı ve Berlin’de 2018 yılında Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’i anma etkinliğinde Kürt Halk Önderinin posterlerinin açılması nedeniyle açılan davaları örnek gösterdi. Berlin’deki davada Öcalan posterleri açmanın suç olmadığına karar verildiğini aktaran Sözen, mevcut durumu ise şu sözlerle özetledi: “Biz bu kriminalizasyonun başladığı günlerde de savunmalarımızı aynı şekilde yazıyorduk ama mahkemelerde hukuki bir körlük vardı, devlet yanlısı bir duruş vardı. Tırnakla kazıya kazıya da olsa, küçük adımlarla buna karşı bir yol açıyoruz.”
Sözen, dava sonucunun netleştirdiği iki şeyin ise YPG/YPJ bayrakları taşımanın ve “PKK” sözcüğünü slogan olarak kullanmanın suç ve yasak olmaması olduğunu belirtti.

Monika Morres

Mainz’de bir garip keyfilik:
Öcalan’a özgürlük eyleminde Öcalan posteri yasağı

Almanya’nın Mainz kentindeki İdare Mahkemesinde de Kürtler, 8 Ekim 2020 tarihinde karara bağlanan duruşmada hukuki başarı elde etmişti. Dava, Almanya’da polisin Kürt halkına yönelik keyfiyetini bir kez daha ortaya koyuyordu.
Mainz’de 2019’un Ocak ayında Kürt Halk Önderine özgürlük talebiyle ve hapishanelerdeki açlık grevcilerine destek için yapılmak istenen eylem henüz başlamadan polis, Tertip Komitesinin önüne “Öcalan posterlerini ve sarı-kırmızı-yeşil bayrakları taşıyamazsınız” şartı koydu. Yürüyüşün başvurusunu yapan Meral Şimşek ise bu şartları reddederek sloganı “Öcalan’a özgürlük, açlık grevcileriyle dayanışma” olan bir eylemde Öcalan posterlerinin yasaklanmasının saçmalığına dikkat çekti. Bu tartışmanın hemen ardından Tertip Komitesi mitingi başlamadan sona erdirme kararı verdi; Meral Şimşek ise polis keyfiyetçiliğine tepkisini “Bijî Serok Apo” sloganı atarak gösterdi.

Davayı bu kez Kürtler açtı
Bu olay ardından Şimşek, Mainz İdare Mahkemesinde polise karşı dava açtı. Sarı-kırmızı-yeşil renki bayrakların Kürdistan’daki demokratik özyönetimleri ve Kuzey Suriye/Rojava’yı temsil ettiğini, Öcalan’ın özgürlüğünü talep etmenin de suç olmadığını belirten Şimşek, Mainz polisinin ifade ve eylem özgürlüklerini ellerinden alarak suç işlediğini ifade etti.
Dava sonucunda İdare Mahkemesi, Şimşek’e hak verdi ve davacının temel haklarının ihlal edildiğine hükmetti. Mainz polisinin “Bijî Serok Apo” sloganının “PKK ile bağlantılı ve dolayısıyla yasak” olduğu itirazı da mahkeme tarafından reddedildi. Mahkeme, Öcalan’ın PKK’yi temsil etmesinin yanında önemli bir şahsiyet olduğunu, ona dair eylemler yapılmasının yasaklanamayacağını belirtti.

Genelgeler keyfiyeti getirdi
Azadî Hukuk Bürosundan Monika Morres, Mainz’deki kararın Almanya’da Kürt kriminalizasyonunun ulaştığı boyutları göstermesi açısından da önemli olduğunu söyledi. Alman polisinin özellikle Federal İçişleri Bakanlığının 2017 ve 2018’de çıkardığı genelgeler ardından “hukukun yanlarında olduğu” özgüveniyle keyfi yasaklamalar yaptığına dikkat çeken Morres, “Bu dava, mahkemelerin arada bir de olsa Alman makamlarının bu tür hareketlerini frenleyebildiğini, kısıtlayabildiğini göstermesi açısından önemlidir” dedi.

27 yıldır öfkelendiren şeyler
Mahkemelerin Almanya’daki Kürtlerin yasal haklarını sorgulamaya açmak, onların eylemlerini “terörizm” bağlamına yerleştirmek gibi temel eğilimlerinin halen devam ettiğini, buna karşı mücadelenin gerekliliğinin de sürdüğünü belirten Morres, 27 yıldır uygulanan PKK yasağına ilişkin öfkesini ise şu sözlerle özetledi: “İnsanların sorunlarını ciddiye almıyorlar, onları kriminalize ediyorlar, siyasi kişiliklerini ellerinden almaya ve onlara gözdağı vermeye çalışıyorlar, damgalayarak toplumdan izole etmeyi ve onlarla dayanışmayı da engellemeye çalışıyorlar. Tüm bunlar beni 27 yıldır Alman yasak politikasında öfkelendiren şeyler. Bunları, AKP-MHP baskı rejimi ve otokrat Erdoğan ile ortaklaşa yürütüyorlar. Bu işbirliği kırılmalı, sonlandırılmalıdır.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.