Anayasa meselesi!

Demir ÇELİK yazdı —

  • Sivil, demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü anayasalarla yönetilen ülkelerde devlet; hizmet üretmenin, hizmete kaynak oluşturmanın ve oluşturulan maddi ve manevi kaynakların adil paylaşımının koordinasyonunu sağlayandır. Başka bir işi ve işlemi olmaz.

Erdoğan 12 Eylül faşist darbesinin 43. yıl dönümünde konuşmuş, “…Bundan 43 yıl önce Türkiye en karanlık günlerinden birini yaşadı. Ulucanlar, Mamak, Diyarbakır Cezaevi’nin dili olsa da o günleri anlatsa…”  Aynı gün 1980 askeri darbe döneminde işkence gören Fazlı Kuru ve Hasan Kaplan’ın açıklamaları sosyal medyaya düştü.

Fazlı Kuru, “…Et Balık Kurumu’nda işkencelerden geçtim ve sakat kaldım. 43 yıldır tekerlekli sandalyeye mahkûm oldum…12 Eylül toplumsal muhalefeti yok etmek için yapılmıştı. Bugün bırakın toplumsal muhalefeti, muhalif parti bile kalmadı... Hala 12 Eylül darbecilerinin yaptığı anayasa ile yönetiliyoruz. 12 Eylül’ün bir anayasası vardı. Ancak bugün anayasayı tanımayan bir süreç yaşanıyor. 12 Eylül katmerlenerek devam ediyor” demiş. Aynı dönemin mağduru Hasan Kaplan ise, “Bugün birileri 12 Eylül’ün yarattığı sistemin üzerine oturup, her mahalleye bir imam hatip okulu, Kuran kursu açarak din ile bu boşluğu doldurmaya çalışıyor. Varlığı 12 Eylül’e borçlu olan sistem 12 Eylül’ün açtığı yoldan yürümeye devam ediyor” diye açıklıyor.

12 Eylül’de işkence görmüş, uzuvlarını kaybedenlerin ortak düşüncesi: Bugün 12 Eylül zulmünü aradıklarıdır.Kaldı ki bunları söyleyenler Kürt değil, Alevi değil. 12 Eylül’ün muhalif diye tutuklayıp işkence ettikleridir. Bacağını kaybetmiş olan Fazlı, 12 Eylül’ün her şeye rağmen kendi hukukuna bağlı kaldığı söylemi, 12 Eylül mağduru on binlerin söylemidir. 12 Eylül, evet, faşist diktatörlüktü. O koşullarda bile yasadan, anayasadan bahsediliyor, davalarda kanuna uygunluk aranıyordu. Fakat bugünün tek adam diktatörlüğünde bırakınız kanuna uygunluğu, anayasasızlık yaşanıyor. AİHM’in, “Öcalan’ ın ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmemesi işkencedir. Derhal son verilmelidir.”, “Zorunlu din dersi olmaz. Kaldırılmalıdır.”, “Selahattin Demirtaş, Osman Kavala hukuksuzca içerde tutulmaktadırlar. Derhal serbest bırakılmalıdır.” kararlarını uygulamayan, bu işi de yargıya bırakmadan hüküm veren bir tek adam diktatörlüğü 12 Eylül faşist diktatörlüğünün mağduriyetleri üzerinden kendisine alan açmaya çalışıyor.

12 Eylül darbesi üzerinden 43 yıl geçti. Bu kırk üç yılın yarısı kadarında sen tek başına iktidardın. Bu uzun süre zarfında pekâlâ sivil, demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir anayasayı yapabilirdin. Yapmadın. Çünkü senin, seninle birlikte bu ülkeyi yönetenleri zihniyeti militarist, Bonapartist ve tekçidir. Türk ulus devletinin bu ırkçı zihniyeti ve bu zihniyeti koruyan ve savunan anayasalarınız devleti esas almaktadır. Devletin bekası ve ala çıkarlarına dayalı bir gelenekten geliyor ve bu geleneği de her seferinde göklere çıkararak sahipleniyorsunuz. Sahiplendiğiniz gelenek; iktidar adına babanın oğlunu, oğulun babasını, kardeşin kardeşini katletmesini meşru görmektedir. Bu zihniyette nasıl hak, adalet ve özgürlük söz konusu olabilir ki? 

İlk dört maddesinin değiştirilemeyeceği, değiştirilmesi dahi teklif edilemez denilen bir anayasa ne kadar demokratik ve özgürlükçü olabilir ki? “Başka bir dil eğitim kurumlarında anadil diye okutulamaz” diyen 42. madde ve “Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk’tür” diyen 66. maddeleri içeren  anayasanın değiştirilmesi zorunludur. Ancak senin yapacağın ve yapmak istediğin değişiklikler yeni bir anayasa değil, kendi mutlak iktidarına hizmet eden olacak. Bunu 2010’da “Yetmez ama evet” diyen liberalleri arkana alarak gerçekleştirdin. Yetinmedin devletin gücünü arkana alarak 2017 referandumunda bugünkü tek adam diktatörlüğüne giden yolun taşlarını döşedin. Öyle anlaşılıyor ki tek adam diktatörlüğü sana yetmiyor, anayasa ile dokunulamaz bir zırh edinmek istiyorsun. Haydi başka kapıya…

Senin toplumun beklentilerini suistimal eden fırsatçılığına karşın bizim bildiğimiz anayasanın özlü olması gerektiğidir. Anayasa, devlete karşı toplumu ve toplumun haklarını ve özgürlüklerini savunan, onları güvencede tutan içerikte olmalıdır. Sivil, demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü anayasalarla yönetilen ülkelerde devlet hizmet üretmenin, hizmete kaynak oluşturmanın ve oluşturulan maddi ve manevi kaynakların adil paylaşımının koordinasyonunu sağlayandır. Başka bir işi ve işlemi olmaz. Kimin ne düşündüğüne, neye inandığına, kişinin ve toplulukların rengine, diline, kimliğine, cinsine, inancına bakmaz, karışmaz da. Herkesi bir ve eşit görür.

Bu temelde Türkiye’de yeni bir anayasa yapılacaksa; Kürt’ü, Alevi’ yi, Êzidî’ yi Arap’ı, Çerkez’i, Tatarı, Boşnak’ı, Ermeni’yi, Asuri-Süryani, Rum, Gayri Müslim kim varsa, kadını, çocuğu, ezileni, yönetileni, emekçiyi bir ve eşit gören olmalı, onları eşit vatandaş, haklarını da devlete karşı güvence sağlayan olmalıdır. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.