Ateşten iz bırakanlar

Dosya Haberleri —

15 SUBAT

15 SUBAT

  • M. Halit Oral: “Kuşkusuz eylemim TC'ye geri adım attırmayacaktır, ama şunu çok iyi görecekler ki, size gelecek en ufak bir zararda tüm halkımız dünyayı başlarına zindan edecektir”

HABER MERKEZİ

Kürt Özgürlük Mücadelesi'nin tarihi boyunca çok önemli direniş eylemleri gerçekleştirildi, bunların her biri tarihte apayrı bir önem taşıyor. Mazlum Doğan, Ferhat Kurtay, Mahmut Zengin, Necmi Öner, Eşref Anyık, Pir, Mehmet Hayri Durmuş, Akif Yılmaz, Ali Çiçek...

Bu isimler Kürtler üzerinde en amansız şiddet ve inkârın yürütüldüğü bir dönemde bedenlerini ortaya koyarak direnişi geliştirdi ve Kürt Özgürlük Mücadelesi'nin bugüne ulaşmasının öncülüğünü yaptılar.

Kürt Halkına bir inkar ve imha süreci de Öcalan şahsında 9 Ekim 1998'de dayatıldı. Kürdistan’da ve Dünya’nın birçok ülkesinde bu dayatmaya karşı farklı eylem biçimleri açığa çıktı. “Güneşimizi Karartamazsınız” şiarıyla yapılan eylemler ile Kürt halkı hem Kürt Halk Önderi Öcalan’ı hem de mücadele ederek elde ettiği kazanımları korumaya çalıştı.

İlk ateş Maraş Cezaevi'nde yandı, M. Halit Oral komplonun start aldığı 9 Ekim günü bedenini ateşe vererek, 'Güneşimizi Karartamazsınız' diye haykırdı.

 

İlk ateş Maraş’ta

Oral'ın geride bıraktığı mektup, eylemin anlamını açık bir şekilde ortaya koyuyordu: 'Kuşkusuz eylemim TC'ye geri adım attırmayacaktır, ama şunu çok iyi görecekler ki, size gelecek en ufak bir zararda tüm halkımız dünyayı başlarına zindan edecektir. Çünkü, eğer bugün, bu dünyada bizden bahsediliyorsa tamamıyla Sizin büyük emek ve çabalarınızın bir sonucudur...'

M. Halit Oral'ın Maraş'taki haykırışı yankı uyandırdı. 'Güneşimizi Karartamazsınız' eylemleri 18 Ekim 1998'de Murat Kaya ile Bartın zindanında, Mehmet Gül ile 19 Ekim 1998'de Amasya zindanında sürdü ve 24 Aralık 1998'e kadar zindanlar başta olmak üzere, Türkiye, Rusya, Kıbrıs, Almanya, İtalya, Suriye'ye kadar Kürtlerin yaşadığı her yerde 60'ın üzerinde insan bedenini ateşe vererek, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ı sahiplendi.

 

Mirza ve Hatice Ana…

PKK kadroları kadar Kürt yurtseverleri de gencinden yaşlısına eylemlere katıldı. Güneşimizi Karartamazsınız eylemselliği toplumsallaşarak tüm kesimleri kapsadı. 13 Kasım 1998'de Mardin zindanında adli tutuklu Erdal Çeken, 27 Kasım 1998'de bir oğlu gerillada şehit düşen Cemil Özalp, Öcalan için bedenlerini ateş topu yaptı, Mirza Çubukçu Batman'da 60 yaşın üzerindeki bedenini ölüm orucuna yatırdı. 

13 Aralık 1998'de İstanbul… Hatice Falay bedenini ateşe verdi. Batman'da köyleri devlet tarafından yakılarak İstanbul'a göç eden 60 yaşındaki Hatice Falay, Barış Anneleri'nin kurucularındandı. Televizyonda Öcalan’ın esir alındığını gördüğünde "Dünyamızı kararttılar" diyerek, İstanbul Güngören ilçesine bağlı Güneştepe Mahallesi'ndeki evinde 13 Aralık 1998'de bedenini ateşe verdi. 

 

MLSPB’li Serpil Polat

Türkiyeli devrimcilerden Serpil Polat da emperyalizmin ortak saldırı olarak gördüğü komploya karşı tavır alarak eyleme katıldı. Sakarya Cezaevi'nde tutuklu bulunan Marksist-Leninist Silahlı Propaganda Birliği (MLSPB) Onur Üyesi Serpil Polat 17 Şubat 1999'da Sakarya Cezaevi'nde bedenini ateşe verdi. Polat mektubunda "Emperyalizmin, oligarşinin Devrimci Önder Abdullah Öcalan şahsında genelde halklara, özelde Kürt halkına yönelik saldırılarını kınıyor, Devrimci Önder Abdullah Öcalan'ın yargılanamayacağını belirterek öfkemin büyüklüğünü bedenimdeki ateşle düşmana kusmanın hazırlığını tamamlıyorum… Dedim ya, bu bir ayrılık değil, aksine buluşmadır. " dedi.

 

Serdar Arı’nın son sözleri

Serdar Arı, İzmir Buca 2 No'lu F Tipi Cezaevi'nde, 25 Ekim 2005'te ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ eylemine katıldı. Arı'nın geride bıraktığı mektupta şunlar yazılıydı: 'Size uygulanan imha tecridiyle halkımız, halklar tekrardan köleleştirilmek isteniyor. Yarattığınız bunca değer bir çırpıda yok edilmek isteniyor. Ama bizlerin bunu kabul etmesi mümkün değildir ve bedeli ne olursa olsun kabul etmeyeceğiz. Yaklaşık 21 haftadır sizden haber alamıyoruz. Bu ise bizleri kaygılandırıyor ve öfkelendiriyor. Kürt halk özgürlüğünün ancak ve ancak Başkan APO'sunun özgürlüğünden geçtiğini biliyor. Onun için geçmişte olduğu gibi bugünde üzerine düşen görevleri yerine getiriyor.'

Aynur Yaşlı, 30 Mart 2006'da Antalya'da bedenini ateşe verdi. Yaşlı, Muş kırsalında 14 HPG gerillasının katledilmesini ve sonrasında Diyarbakır, Batman ve Mardin'de başlayan Serhildanlara yönelik uygulanan devlet terörünü protesto etmek amacıyla eylemini gerçekleştirdi.

Veysi Kaya: Öcalan'a yönelik sahiplenme eylemlerinden birini de Arap halkından Veysi Kaya gerçekleştirdi. Kaya, 28 Şubat 2006'da Adana'da Öcalan üzerindeki tecridi protesto etmek amacıyla bedenini ateşe verdi.

 

Hükmiye’nin mesajı: Güneşimiz O’dur!

Hükmiye Seyhan, aralık 1999'da Bağımsız Devletler Topluluğu'nda bedenini ateşe verdi. Hükmiye Kürt halkına hitaben yazdığı mesajında şunları söylüyordu: "Yıllardır çok büyük acılar ve ıstıraplar çektiniz. Katmerli bir sömürüye uğradınız. Yokluğu, sefaleti, sürgünü, yurtsuzluğun acısını siz yaşadınız. Uygarlığın beşiği Kürdistan'da tarihin en acımasız zoruna siz göğüs gerdiniz. Ve tarihte ilk defa sahip olduğunuz Başkan Apo, komploya getirilerek Önderliksiz bırakılmak istendiniz. Kürdün, eski köle yaşamına karşı çıkarak, yol gösteren biricik ve tek Önderimiz Başkan Apo'yu, uluslararası komployla Türkiye'ye teslim eden gerici ve emperyalist çevreler, tarihte ilk defa yolumuz aydınlanmışken, Başkan Apo'nun şahsında geleceğimizi karartmak istemiştir. Güneşimiz O'dur."

Nesrin Teke: Amed’de 1981 yılında doğan Nesrin Teke, Özgür Halk dergisinin Amed büro temsilcisiydi. 'Güneşimizi Karartamazsınız' eylemine katılan Teke, 9 Temmuz 2000 günü şehit düştü. Annesinin gözü önünde kendisini yakan Nesrin, annesine "Eylemimin anlamını daha sonra anlayacaksın" demişti. 

Esen Aslan: Özgür Halk dergisi çalışanı Esen Aslan, 3 Ağustos 2000 yılında Öcalan'a yönelik geliştirilen uluslararası komplo ve Kürt halkına dayatılan imha politikalarına karşı bedenini ateşe verdi.

 

‘Rêber Apo eylemi kabul etmeyebilir’

Viyan Soran (Leyla Walî Hesen), 1 Şubat 2006'da Heftanîn’de bedenini ateşe vererek “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemlerinin simgelerinden biri oldu. HPG ve YJA-Star Meclis Üyesi Viyan Soran geride bıraktığı mektupta şu mesajı vermekteydi: "Neden böyle bir eylem yaptın? diye beni eleştirebilirsiniz, ya da Rêber Apo böyle bir eylemi kabul etmeyebilir… Her 15 Şubat gecesinde, Mazlum Doğan, Zekiye Alkan, Berivan, Ronahi, Rehşan, Sema, Fikri Baygeldi, Serdar ve binlerce şehit yoldaşımın kalbi kalbimle atıyor. Onların 'Bijî Serok Apo' sloganı her zaman kalbimde atıyor. Eylemimi kabul etmeyebilir, eleştirebilirsiniz. Ama biz sizden öğrendik ki, bedel verilmeden özgürlük sağlanamaz."

Elefteriya, halkların kardeşliği dedi

Elefteriya Fortulaki, 24 Mart 2006'da Yunanistan'ın başkenti Atina'da bedenini ateşe verdi. Komplonun başlıca sorumlularından birinin de Yunan devletin olduğunu söyleyen Elefteriya PKK ve Kürt Halkına bıraktığı mektupta şunları söylemişti: "Bu yıl Newroz'u kutluyorum ama biraz geç, Zekiye Alkan gibi, Sema Yüce gibi, Ronahi, Berivan ve Rahşan Demirel gibi ve diğer yüce eylemlerde bulunanlar gibi. Kararlılıkları Kürt halkı ve Kürdistan'ı yüceltti. Kürtlerin tarihini büyüttü... Saygım var size ve sizin gibi Kürdistan için mücadele edenlere. Hoşçakalın sağlıcakla kalın. Kimse Güneşimizi Karartamaz! Kürt halkı ve Başkan Apo'nun özgürlüğü, tüm dünya halklarının özgürlüğüdür! Yaşasın halkların kardeşliği!"

 

İki beden tek ses

Selamet Menteş ve Aynur Artan, 23 Ekim 1998 gecesi Midyat Cezaevi'nde üzerlerine döktükleri kolonyayla bedenlerini ateşe verdiler. Selamet Menteş cezaevinde, Aynur Artan da kaldırıldığı Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde şehit düştü. Selamet ve Aynur şu notu bırakmıştı: "Önderliği korumak; kendini aşmak ve anlaşmakla mümkündür. Önderliği korumak; tek bir ses, tek bir vücut olmakla mümkündür. Önderliği korumak; özgürleşen alevlere ulaşmakla mümkündür."

Meral Kaşoturacak 20 Ekim 1998'de Çanakkale Cezaevi'nde, Cennet Güneş 24 Ekim 1998'de Antep Cezaevi'nde, Aysel Ceylan 24 Ekim 1998'de Sakarya Cezaevi'nde, Azime İnan 16 Kasım 1998'de Batman Cezaevi'nde, Remziye Zengin 16 Kasım 1998'de Batman Cezaevi'nde, Gülistan Taş 16 Aralık 1998'de Batman'da, 11 yaşındaki Zehra Rızgar 27 Kasım 1998'de Doğu Kürdistan'da bedenini ateşe verdi.

 

Mehmet Aydın'ın mektubu

Bütün bu eylemler, Kürt Halk Önderi Öcalan'ın toplumun bütün katmanları için ifade ettiği anlamı gözler önüne seriyordu. 13 Kasım 1998'te Çanakkale zindanında bedenini ateşe veren Mehmet Aydın'ın Öcalan'a bıraktığı mektupta şunlar yazılmıştı: “Aposuz bir dakikanın PKK için, bizler için ne anlama geldiğini 9 Ekim'den bu yana düşündüm. Ulaştığım sonuçlar korkunçtur. Karanlık güçler bunu çok iyi bildikleri için yönelimin odağına sizi koymaktadırlar. Siz, birliğimiz, varlık nedenimiz, var olma gerekçemizsiniz. Bütün saldırıların özü budur.”

 

Jêhat ve Tayhan

Kürt Halk Önderi’nin Suriye'den çıkışıyla başlayan eylemler onun adım attığı her yerde sürdü. Öcalan, İtalya'nın başkenti Roma'dayken Kürt yurtseverleri bedenlerinden duvarlar ördüler ve ateş topu olup Öcalan'ı sahiplendiler.

Kamuoyunda büyük yankı uyandıran eylemlerden biri de Öcalan'ın Rusya'dan ayrılmasından sonra oldu. Remzi Akkuş (Jêhat) ile Ahmet Yıldırım (Tayhan) 17 Kasım 1998'de başkent Moskova'da parlamento önünde, dondurucu gece soğuğunda, bedenlerini ateşe verdiler.

Eylemden önce bıraktıkları mesajda; “Ulusal Önderimiz Başkan Apo’nun halkımıza ‘hassasiyetinizi, duyarlılığınızı canlı tutun, fakat intihar eylemleri gerçekleştirmeyin!’ biçimindeki talimatını, Önderliğimizin en belirgin özelliği olan insani yönünden kaynaklanan bir talimat olarak kabul ediyor, O’nun bütün talimatlarına ölümüne bağlı olduğumuzu belirterek ve Başkan Apo’nun affına sığınarak, ‘Önderliksiz, ülkesiz yaşamak haramdır’ diye haykırarak eylemimizi gerçekleştiriyoruz” dediler.

 

‘Oğlumla gurur duyuyorum’

'Güneşimizi Karartamazsınız' eylemine katılanların anısına en büyük anlam, aileleri tarafından biçildi. 22 Ekim 1998'te Adıyaman zindanında bedenini ateşe veren Bülent Bayram'ın babası Ali Bayram 18 Kasım 1998'de Katılım Gazetesi'ne verdiği demeçte oğlunun eylemini şöyle değerlendirmişti: “Oğlum Öcalan'a yönelik suikast girişimi ve Kürt halkı üzerindeki baskı politikalarını protesto etmek için zindan ortamında yapılabilecek tek şeyi yaptı: Bedenini tutuşturdu ve duyarsızlığın beyninde patladı. Oğlumla gurur duyuyorum…”

Bülent Bayram eylemini anlattığı mektubunda bu eylemde ölümün kolay olmadığının bilincinde olduğunu hatırlatıp; “Kolay bir ölümü seçme yerine, böylesine bir eylemle düşmana zindan cephesinden güçlü bir darbe vuracağımı biliyorum. Bağlılığım ve inancım beni bu eyleme yöneltiyor. 14 Temmuz direnişçileri, Zîlan heval, Sema, Fikri ve Halit Oral hevaller bunu emrediyor. Eylemimle onların iyi bir takipçisi olduğumu göstermek ve onlara bağlılığımı haykırmak istiyorum. Ben de Önderlik çizgisi ve şehitler gerçeğiyle buluşarak düşmanın imha saldırılarına cevap vereceğim. Cevabım, sömürgeciliğe olduğu kadar ihanetedir de” diyordu.

 

Öcalan tasvip etmediğini söyledi

Kürt Halk Önderi Öcalan’ın daha önce yaptığı açıklamalarda bu tür eylemlerin kendisini çok zor durumda bıraktığını, büyük değer biçtiğini ancak tasvip etmediğini söylemişti. Bu tür eylemler yerine mücadelenin örgütlenmesinin daha doğru olacağını vurgulamıştı.

Ancak, eylemler İmralı tecridi boyunca aralıksız devam etti. Kürt halkı, Önderliğine yapılan her türlü girişimi, kendine, değerlerine yapılmış görüyordu. 18 Temmuz 2011’de Muş Bulanık’ta 18 yaşındaki Evrim Demir ve 15 Şubat 2018 gecesi İzmir Konak’ta 21 yaşındaki Nazelin Korkut, Uluslararası komployu protesto için bedenini ateşe verdi.

 

 

 

Bu hunharca saldırıya son vermek gerekiyordu

 

DENİZ BABİR/BASEL

 

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Uluslararası Komplo ile Türkiye’ye teslim edildiği 15 Şubat’ta Atina’da bedenini ateşe veren Serhat Agir ile “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemini konuştuk.

Serhat Agir, Uluslararası Komploya karşı Yunanistan’da yaşananları ve eylemini gazetemiz Yeni Özgür Politika’ya anlattı.

 

Halk Önderliğine sahip çıktı

“Kitlelerin doğrudan Önderlik için harekete geçmesi bir irade beyanı olarak, Önder Apo irademdir, dokunamazsınız mesajıydı. Bu oldukça önemli bir tepkiydi. Kürtler, siz ne yaparsanız, yapın biz önderliğimizi  sahipleniriz, sahip çıkarız dediler ve ‘Önderlik Halktır, halk burada’ denildi. 

Önderliği doğrudan sahiplenme Avrupa devletlerini de şaşırtmıştı. Tabi Önderlikten haber alınmadığı süreçlere dönüp bakıldığında herkes büyük endişe içindeydi. Her yer eylem, her yer protesto gösterilerine sahne oluyordu.

 

Yunanistan hükümeti bilgi sahibiydi

Ben o dönem Yunanistan’ın Girit kentinde bazı dostlar ve  sivil toplum kuruluşları ile günlük bilgilendirme, tartışma, açlık grevi gibi eylem ve etkinlikler organize ediyordum. Acil bir toplantı için gittiğimiz Atina’da herşeye hazırlıklı olmamız gerektiğini anladık. O sıralarda Önderliğin bir açıklaması da geldi. Bizde 15 Şubat günü parlamento önünde bir açıklama düzenleyerek Parlamento başkanıyla bir görüşme istedik. Ben ve Rojat heval içeri girdik. Fakat içerde görüşen Rojat heval oldu. Bizim amacımız Önderliğin dilekçesinin Parlamentoca kabul edilmesiydi ve bunun için Parlamento önünde bir açıklama yapılmasını planlamıştık. Fakat Rojat dışarı çıktığında Önderlik için yazılan dilekçe elinde ve yırtılmıştı.

 

Yunan polisi bir gün önce operasyon yapmıştı

Yunan ulusal kanalları canlı yayın yapıyordu. Bir iki olay oldu. Daha sonra polis kuvvetini yığmaya başladılar. O anda orada açlık grevi örgütledik çocuklar, kadınlar da vardı. Oturma eylemi yaptık. Bu sırada Polis bize saldırdı meğerse talimat gelmiş önderliği teslim ettikleri teyidi onlara ulaşmış. 14 Şubat’ta Atina’da Kürtlerin kaldığı kamplar vardı. O gece polis oraları basıp dağıtarak şehrin dışına çıkarıyor. Bunlar Polisin önceki gecede yaptığı hazırlıklardır. Bu konuda Yunanistan hükümetinin hazırlıkları  daha önceden vardı. Bu hazırlıklar olası bir serhildana yönelikti.

 

Önderlik teslim edildi 30 dakika sonra bize saldırdılar

Önderliğin Türkiye’ye teslim edilmesinin üzerinden yaklaşık 30 dakika geçtikten sonra kitleye saldırı gerçekleştirildi. Durum bizler için çok vahimdi ve ortadaydı. Yunan hükümeti, “onları dağıtın bütün Kürtleri tutuklayın ve Türkiye’ye iade edin, burada hiçbir örgütlülükleri kalmasın” anlamında bir talimat vermişti. Fakat söz konusu olan Önderlikti, bazı hazırlıklarımız olmasına rağmen polisin kitleye saldırısı bizleri şoke etmişti. Birilerinin polisin bu hunharca saldırısına bir son vermesi gerekiyordu.

Buradaki eylemim doğrudan Önderlik içindi. Benim için herşeyin bittiği an o andı. Bu sırada yanımdaki benzini üzerime döktüm ve kendimi ateşe verdim. O an “Güneşimizi karartamazsınız” sloganıyla eyleme geçtim ve ateşli halimle sloganlar atıyordum ve polislerin üzerine yürüdüm. Sonradan arkadaşlar bana müdahale etmişler ve söndürmeye çalışmışlar. Birde polislerde yangın söndürme tüpleri varmış ve müdahale etmişler. Orada bulunan bütün arkadaşlar ve kitlemiz gözaltına alındı ve dört gün gözaltında kaldık.

 

Komlocular kaybetti mücadelemiz büyüdü

Avrupa’da komplo sonucu Türkiye’ye teslim edilen Önder Apo’ya yapılanlar, en örgütsüz dediğimiz Kürt’ü bile alanlara çıkarttı. Avrupa’nın merkezi şehirlerinde yapılan yürüyüş, protesto ve konsolosluk işgal eylemleri sonucunda bizi bırakmak zorunda kaldılar.

Şu net olarak açığa çıktı. Bir hareketin sadece haklı olması değil bu haklılığı savunabilecek örgütlü yapısı ve gücünün de olması gerekir. Önderlik 22 yıldır yoğun ve sistematik tecrit, işkence altındadır. İmralı işkence sisteminde esir tutuluyor. Bu sistem Nato’nun öncülüğünde Uluslararası komplocu güçler tarafından yürütülüyor.

Şuna inanıyorum önümüzdeki süreçte İmralı işkence  sistemi  ve tecriti parcalanacak Önder Öcalan, fiziki özgürlüğüne kavuşacak. Elbet bu süreçlerde aşılacaktır. Özgür, aydın yarınlarda hep birlikte bir arada olacağız, buna inancım sonsuzdur.”

 

GÜNEŞİMİZİ KARARTAMAZSINIZ EYLEMCİLERİ

 

 

- M. Halit ORAL, 9 Ekim 1998, Maraş zindanı

- Murat KAYA, 18 Ekim 1998, Bartın zindanı

- Mehmet GÜL, 19 Ekim 1998, Amasya zindanı 

- Ali AYDIN, 20 Ekim 1998, Bartın zindanı 

- Meral KAŞOTURACAK, 20 Ekim 1998, Çanakkale zindanı

- Bülent BAYRAM, 21 Ekim 1998, Adıyaman zindanı 

- İsmet İNANÇ, 22 Ekim 1998, Yozgat zindanı

- Hasan İsa Hasan, 22 Ekim 1998, Qamışlo

- Fettah KARATAŞ, 22 Ekim 1998, Diyarbakır

- Selamet MENTEŞ, 23 Ekim 1998, Midyat zindanı

- Aynur ARTAN, 23 Ekim 1998, Midyat zindanı 

- Mehmet BAĞRIYANIK, 23 Ekim 1998, Elbistan zindanı

- Cennet GÜNEŞ, 24 Ekim 1998, Antep zindanı

- Seyri İPEK, 24 Ekim 1998, Sakarya zindanı

- Aysel CEYLAN, 24 Ekim 1998, Sakarya zindanı

- Samet OKTAY, 24 Ekim 1998, Konya zindanı

- Müslüm MUHAMMET, 26 Ekim 1998, Antep zindanı

- Mirza SEVİMLİ, 26 Ekim 1998, Erzurum zindanı

- Kenan KARAHASANOĞLU, 26 Ekim 1998, Erzurum zindanı

- Berzan ÖZTÜRK, 1 Kasım 1998, Almanya 

- Mehmet AYDIN, 13 Kasım 1998, Çanakkale zindanı 

- Erdal ÇEKEN, 13 Kasım 1998, Mardin zindanı 

- Abbas SERTKAYA, 14 Kasım 1998, Ümraniye zindanı

- İsmet AKAY, 14 Kasım 1998, Adıyaman zindanı

- Muhyettin SEVİMLİ, 15 Kasım 1998, Diyarbakır zindanı

- Ömer ŞEN, 15 Kasım 1998, Ümraniye zindanı

- Adnan ÖZCAN, 15 Kasım 1998, Bursa zindanı

- Sıracettin HASSAS, 16 Kasım 1998, Bursa zindanı

- Ramazan MALKOÇ, 16 Kasım 1998, Ümraniye zindanı

- Azime İNAN, 16 Kasım 1998, Batman zindanı

- Remziye ZENGİN, 16 Kasım 1998, Batman zindanı

- İdris BAŞARAN, 16 Kasım 1998, Ceyhan zindanı

- Hanifi KUZU, 16 Kasım 1998, Siirt zindanı

- Hamdullah DAŞÇI, 16 Kasım 1998, Mardin zindanı

- Ali ERBEK, 16 Kasım 1998, Mardin zindanı

- Mustafa ŞAHİN, 16 Kasım 1998, Almanya

- Kadri İLHAN, 16 Kasım 1998, Siirt zindanı

- Ahmet YILDIRIM, 17 Kasım 1998, Moskova,

- Remzi AKKUŞ, 17 Kasım 1998, Moskova, 

- Mehmet TURGAY, 17 Kasım 1998, Konya zindanı

- Zeyni ARAP, 17 Kasım 1998, Antep zindanı

- Ramazan ADIBELLİ, 17 Kasım 1998, Konya zindanı

- Süleyman GÜLTEKİN, 18 Kasım 1998, Trabzon zindanı

- Seyit BAYRAM, 18 Kasım 1998, Derik 

- Zülkif YILMAZ, 18 Kasım 1998, Roma

- Emrullah DAMLAYICI, 18 Kasım 1998, Qamışlo

- Fetiye ABDULLAH, 18 Kasım 1998, Malatya zindanı

- Osman TİNİT, 18 Kasım 1998, Malatya zindanı

- Fazıl SÜLÜK, 19 Kasım 1998, Antep zindanı

- Halil AKINCI, 19 Kasım 1998, Bursa Zindanı

- Cengiz KAYA, 19 Kasım 1998, Ağrı zindanı

- Zehra RIZGAR, 27 Kasım 1998, Doğu Kürdistan

- Nuri ACAR, 27 Kasım 1998, Ordu zindanı

- Cemil ÖZALP, 27 Kasım 1998, Diyarbakır 

- Mirza ÇUBUKÇU, 27 Kasım 1998 Batman zindanı

- Yavuz GÜZEL, 30 Kasım 1999, Bartın zindanı 

- Hasan TAŞKIN, 3 aralık 1998, Almanya

- Cihat ŞEXO, 10 Aralık 1998, Kıbrıs

- Takibe GÜLTEKİN, 12 Aralık 1998, Sivas zindanı

- Hatice FALAY, 13 Aralık 1998, İstanbul 

- Gülistan TAŞ, 16 aralık 1998, Batman

- Taylan Özgür KAHRAMAN, 21 Aralık 1998, Almanya 

- Muhyettin IŞIK, 24 Aralık 1998, Antep

- Hükmiye SEYHAN, Aralık 1999, BDT

- Serpil POLAT, 17 Şubat 1999 Sakarya zindanı

- Nezahat BALARACI (Şehristan Botan), 20 Mart 1999 Medya Savunma Alanları

- Mahmut YENER, 22 Haziran 2000 Amed

- Nesrin TEKE, 9 Temmuz 2000 Amed

- Esen ASLAN, 3 Ağustos 2000 günü İzmir

- Erdoğan KAHRAMAN (Yekta):  28 Mart 2004 Qamişlo

- Serdar ARI, 25 Ekim 2005 İzmir zindanı

- Aynur YAŞLI, 30 Mart 2006 Antalya

- Leyla Walî Hasan (Viyan Soran): 1 Şubat 2006 Heftanîn

- Veysi KAYA, 28 Şubat 2006 Adana

- Elefteriya FORTULAKİ, 24 Mart 2006 Atina

- Ebu Müslüm DOĞAN, 15 Şubat 2010 Adıyaman

- Mustafa MALÇOK, 15 Şubat 2011 Amed

- Evrim DEMİR, 14 Temmuz 2011 Muş Bulanık

- Hadika DOĞRU (Hevidar Serhed): 15 Şubat 2016 Kobanê

- Ümit ACAR, 27 Eylül 2018 günü Almanya Münih

- Nazelin KORKUT, 15 Şubat 2018 İzmir-Konak

- Yonca AKICI, 9 Mart 2019 Şakran zindanı

- Zülküf GEZEN, 17 Mart 2019 Tekirdağ zindanı

- Uğur SAKAR, 22 Mart 2019 Almanya Krefeld

- Ayten BEÇET, 23 Mart 2019 Gebze zindanı

- Zehra SAĞLAM, 24 Mart 2019 Oltu zindanı

- Medya ÇINAR, 25 Mart 2019 Mardin zindanı

- Siraç YÜKSEK, 2 Nisan 2019 günü Osmaniye zindanı

- Mahsum PAYAM, 5 Nisan 2019 günü Elazığ zindanı

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.