Bir Basklı'nın dilinden: Welat jiyan e

Forum Haberleri —

Bask ülkesi / foto: wikipedia

Bask ülkesi / foto: wikipedia

  • “…Kürt halkının ve Bask halkının kardeş iki halk olduğunu düşünüyorum. Kardeşlerin kaderi aynı olurmuş; acıları, sevinçleri, özlemleri ve daha birçok şey…”

Nihat ALTAN-Ercan AKTAŞ

Kürtçe ile “Ziman Welat e!, Welat Jiyan e” diyen, Kürtçe dışında toplam altı dil konuşan, peyzaj mühendisi, iyi derecede piyano çalan, çiftçi, ekolojist, eğitimci Joseph Thiry ile doğal/kolektif hayatı, çoban olmayı, toprakla iç içe hayatı ve kültürleri konuştuk.

Basklı birisi ile ilk konuşmaya başlarken, Bask dilinde başlaman gerekir, Bu, Bask’ta yaşamın bir kuralı. Sonra kendini daha iyi ifade edebileceğin bir dile geçebiliyorsun. Biz de böyle yaptık; Lehenik eta behin, eskerrik asko* 

“Spas xweş” diye bizi karşılayan Joseph ile hayatını, Kürtlerle tanışmasını ve her iki Halkı; Bask ve Kürtleri konuştuk.

Konuştukça gördük ki, her iki halkın da hem acıları ve hem de özlemleri aynı. Gerek ulusal, gerek sınıfsal ve gerekse de kültürel olarak Asimilasyon ve yok etme kıskacına alınmış Bask ve Kürt halklarının, bu kıskaca karşı mücadele ve yöntemleri de oldukça benzerlik gösteriyor…

Arayış ve kendini bulma

Daha önceleri Fransa, İspanya ve Polonya’da büyük şehirlerde yaşayan, kendi ana dili dışında bir çok yabancı dil bilen, gerek aldığı akademik eğitimler ve gerekse de yaşayıp gördüklerinden ötürü, şu an yaptığı işin dikkatimizi çektiğini fark eden Joseph, bunu şöyle açıklıyor:

“…Üniversite eğitimimden sonra çalışma alanıma baktım ve şunu gördüm, daha doğrusu bir ikilem yaşadım! İklim krizi ve ekolojik yıkımın yaşandığı bir zaman diliminde yaşadığımı farkettim; bütün bu yıkımların sorumlusu ise Kapitalizm.

Ben, bunun sorumlusu olan sistemin içinde ve hayatta mı yaşayacağım, yoksa kapitalizme teslim olmadan yeni bir hayat mı kuracağım?

Bu ikilem ve çatışma bende depresyona sebep oldu. Bende kapitalist ilişkiler içinde olmayı reddederek, doğal hayatın içinde bir iş alanı ve yaşamı tercih ettim.

Toprak, kültürümle buluşmamı sağladı

Anneannemin ülkesine, Bask’a geldim. Dedem ve büyükannem ile yoğun bir ilişki içine girdim, onlar ile ilgilendim.

Daha sonra çiftçilerin küçük bir mağazasında çalışmaya başladım. Çalıştığım yer ile zamanla bütünleşmeye ve yaptığım işi sevmeye başladım.

Dışarıdan bakınca, herkes bir çoban görüyor; ama arka planı bundan çok daha öte. Bu, doğayı, toplumu, insanlığın tarihsel gelişimini, üretim ilişkilerini anlama, tanıma, en önemlisi de kendimle buluşmam yönünde, tarihim, kültürüm ile iç içe olduğum bir iş. Aslında iş de değil, bir tür toplumsal olma hali…

Burada toprak çok verimlidir, birlikte yaşadığımız insanlar ile birlikte bir çok şeyi birlikte yapabiliyoruz. Kapitalizm dışında bir hayatı konuşup yaşayabiliyoruz.

İnsan ilişkileri toprak gibidir; sürekli beslenmeli

Burada yaşayanlar olarak şanslıyız. Büyük bir dayanışma var. kardeşlik de burada güçlüdür. Aynı zamanda bütün bunlar çok da kırılgandır, sürekli onarmak, yeni şeyler katmak lazım.

Bir bahçe gibidir. İyi çalışmak lazım, toprağa iyi bakmak lazım, tohumları, doğal tohumları bırakmak lazım.

Bahçe örneği veriyorum, çünkü bu aynı zamanda benim/bizim pratiğimiz. Geçen sene üç aile, bu sene de beş aile birlikte bahçe yaptık. Sanırım çözüm, her alanda kolektif bir hayatı örmektir.”

Dil yarasını direnişe çevirmek

Dil yarası, Kürtler de olduğu gibi, Bask’ta da oldukça ciddi. Joseph’de bunun farkında. Bundan olsa gerek tüm dillere ama özellikle de Bask diline yönelik çok yoğun bir öğrenme ve geliştirme peşinde. Joseph Bask dili ile ilişkisini ve kendisi için anlamını şöyle açıklıyor:

“Baskça, daha ben çocukken hayatın içinde sürekli bir şeyler duyduğum, ama konuşmasını bilmediğim bir dildi.

Neden bilmediğim konusunda çok kafa yorduğumu hatırlamıyorum. Bunu; daha çok Fransa’da anlamaya, hissetmeye başladım.

Nitekim burada yaşamaya başladığımda yaptığım ilk şey Bask dilini öğrenmek için bir kursa başvuru oldu.

Fransa’da Baskça resmi bir değil. Fransa’da Fransızca’dan başka resmi bir dil yoktur. Bu ciddi bir problem. Bunun için başka bir dili konuşmak için sürekli bir mücadele vermen gerekiyor.

Benim için Baskçayı konuşmak bir direniştir, militanca bir duruştur. Her şeyden önce de keyif almak, mutlu olmaktır, kültürel bir mirastır aynı zamanda ve ben-biz, bu kültürümüzü mutlaka yaşatmak, korumak, yarına taşırmak zorundayız…

Diğer dillere gelince; benim için her yeni dil yeni bir coğrafya, başka insan yüzleri, başka bir kültürü tanımaktır. Bu insanı zenginleştirir.”

Ulus devlet ve asimilasyona tavır

Büyük şehirlerde ve Fransız kültürü içinde büyüyen Joseph’e, onca yoğun asimilasyon içerisinde kendi kökleri ile nasıl buluştuğunu, ülkesi Bask’a, Bask kültürü ile nasıl uyum sağladığını sordukça, aslında Kürt toplumunun da hem yaşadığı zorluk ve sıkıntıları ve hem de Kürt dili ve Kültürü için sergilenen direnişi anlattığımızı farkettik. Joseph’de bunu anlamış olacak ki, kendi yaşadığı deneyimi anlattı, bizlere.

“…Fransa’nın her yerinde politik, kültürel bir asimilasyon var. Nüfus üzerinde inanılmaz bir asimilasyon var.

Uzun zamandır Fransız kimliğini baskın hale getirmek için çok şey yapıldı ve yapılmaya da devam ediliyor. Amaç güçlü bir Fransız nasyonalitesi yaratmaktır. Büyük bir savaşla bunu yapıyorlar. Bu zor ile yapılan yapay bir kültürdür. Sürekli empoze dilen bir kültür.

Oysa benim için bir kültür diğer kültürü zorlamamalı, kendisini empoze etmemelidir. Benim için iki kültür de; hem Bask kültürü ve hem de Fransız kültürüde zengindir. Birlikte olması lazım.”

Kürtler ile tanışma

Joseph ile konuşmalarımız ilerledikçe, farkına vardığımız en önemli şeylerden birisi de, Kürt özgürlük mücadelesinin buralarda çok yoğun takip edildiği oldu.

Ancak Joseph sadece takip etmekle kalmamış, aynı zamanda bu mücadelenin başarıya ulaşması için oldukça yoğun uğraş içerisine girmiş. Joseph bunu şöyle ifade ediyor:

“…Daha önceleri Fransız klasik medyasından Kürtlere dair şeyler okudum. Daha sonra Reşo ile tanıştım, sizlerle tanıştım. Tabi ben Kürt halkının ve Bask halkının kardeş iki halk olduğunu düşünüyorum. Kardeşlerin kaderi aynı olurmuş; acıları, sevinçleri, özlemleri ve daha birçok şey…”

Uzun bir sessizlik oluyor, aramızda; konuştuklarımız tarihimizi getiriyor aklımıza, her birimizin gözlerinin önünden bir film şeridi gibi geçerken olup bitenler, sessizliği Joseph bozuyor ve devam ediyor, anlatmaya:

“…İki halk düşünün; ikisinin de toprakları ellerinden alınmış. İspanya tarafında bir otonomi var, Güney Kurdistan’da bir otonomi var. Ama gerçek bir varoluş değil, yani toprakları tam kendilerine ait değil, bağımsız bir duruş yok.

Öte yandan Kürtler ile ilgili araştırmalarım ve okumalarımda, Kürdistan ve Bask arasında sömürgecilik açısından da benzerliklere şahit oldum. Ülkeleri bölünmüş, düşmanları işbirliği içerisinde, bu anlamda sıkıntıları ortak.

Fransa ve İspanya tarafından Bask’ın baskı altında tutulması ile, Türkiye, İran, Irak, Suriye tarafından Kürdistan’ın baskı altında tutulması benzerdir.

Ve görüyorum ki, Kürtler ve Basklar müzikle, dansla bir direniş içindeler. İki halk da sürekli özgür bir hayat için bir mücadele içinde…”

Kürdistan gezisi ve Rojava deneyimi

Dedik ya, Joseph, Kürtler ve Kürdistan gerçekliğine oldukça ilgi duyan, ilgisini salt duyumlar ile sınırlamayan, imkanları ölçüsünde yaşananları yerinde deneyimlemek isteyen birisi. Bu amaçla Kısa bir Kürdistan gezisi bile yapmış.

Başur Kürdistan’a gitmiş. Gezisini anlatırken hem o zamanki heyecanını yeniden görebiliyorsunuz, ama hem de Başur’da var olan yönetimin ve yaşam tarzının yaratmış olduğu hayal kırıklığını hissedebiliyorsunuz. Bunu şöyle ifade ediyor, Joseph:

“...Kardeş halk olan Kürtleri daha iyi tanımak için Güney Kürdistan’a gittim. Ancak Güney Kurdistan biraz enteresan. Biraz kapitalist, Amerika tarafından tutuluyor. Güney Kurdistan için daha çok şey yapmak lazım. Örneğin demokrasi için, kadın özgürlüğü için, ortak, zengin bir hayat için…

Ama benim için Rojava başka bir şey; Rojava’ya dair çok şey duyuyorum. Biraz ütopik bir form gibi duruyor. Fakat çok heyecan verici. Kadınların hayata dair söz sahibi olmaları, demokratik işleyiş de söz sahibi olmaları, ekoloji konuları, özyönetim perspektifi ve daha onlarca şey duyuyorum ve basından izliyorum.

“Başka bir dünya mümkün” sözü burada hayata geçer mi, Kapitalist uygarlık buna izin verir mi, bilemiyorum; ama zaten başka bir dünya yaratmak için kimseden izin almaya gerek olmadığını düşünüyorum ve Rojava’nın başarılı olmasını canı gönülden diliyorum…”

Welat jiyan e, ziman welat e

Son olarak Joseph’e ülke ve dil’in kendisi için ne anlam ifade ettiğini soruyoruz; cevabı oldukça etkileyici ve anlamlı, zira bizi şaşırtan biçimde Kürtçe cevap veriyor ve “Welat jiyan e, ziman welat e” diyerek, şöyle noktalıyor sözlerini:

“…Ülke sanırım bir çok şey; Bir sözleşme, bir onur, birlikte yaşama, yani çok şeydir. Sadece bir sınır değildir, sadece insanlar topluluğu değildir. Gelenektir, karışımdır. Topraktır, üretmektir. Hayattır! Dildir!

Biraz önce söylediğim gibi, çok şeyi görmek için bir eldir. Doğayı okumanın bir eli, insanları okumanın bir elidir. Daha çok şey öğrenmek ve bilmenin elidir.

Bir dil başkaları ile hayatı paylaşmaktır. Başka bir halk ile arandaki güvendir. Bir dil bağırabilmektir, oyun oynamaktır...”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.