Bir günde büyüdüm

Kadın Haberleri —

.

.

  • Ferman günlerinde 12 yaşında olan Fexriye, yıllar sonra geri döndüğü köyünde, birlikte sokakta oynadığı arkadaşlarını bekliyor. “Yaşadıklarım bende acı değil öfke uyandırıyor” diyen Fexriye, artık kendisini nasıl savunacağını biliyor.

ROJBÎN DENİZ
JINHA/ŞENGAL

DAİŞ 3 Ağustos 2014’te Şengal’e saldırdı ve tüm dünyanın gözü önünde çocuk, yaşlı, genç, kadın demeden herkesi vahşice katletti, binlerce kadını ve çocuğu da kaçırarak köle pazarlarında sattı. 
74. fermanın ağır izleri Siba Şex Xidir’ın her sokağında hala hissedilebiliyor. Toprak yollarda ayak izleriyle ve çocukların kaçarken kendileriyle götürmek istedikleri oyuncaklarıyla karşılaşıyoruz. 7 yıl geçmesine rağmen, hala birçok evde yakılmış bedenlere ait kemikler var.

Bu bölgede Sibalılar hoşgörülülüğü ve misafirperverliğiyle  bilinir. Davet edildiğimiz bir eve giriyoruz. Baba, kızları, oğulları ve gelinleri ile birlikte 13 kişilik bir aile. Zor koşullarda yaşıyorlar ancak yine de mutlular.

Evdeki kadınlardan 19 yaşındaki Fexriye, anne ve babasının kendisine anlattığı Ezda geleneğinde her canlının yaşam hakkı olduğunu belirtiyor ama başkalarının gelip çocuk, kadın demeden herkesi katlettiklerini söylüyor. “Bize olanları anlayamıyorum” diyen Fexriye, fermanın her şeyi geride bırakıp kaçmak anlamına geldiğini söylüyor. Ferman zamanı henüz 12 yaşında olan Sibalı Fexriye de, insanların kaçış anını, havada uçuşan mermileri, bu sırada ölen insanları, yaralı bir kadının bebeğini öylece taşın üzerine bırakıp gitmesini, açlığı, susuzluğu, cehennem sıcaklığını, yani kısacası yaşanan her anı dün gibi hatırlıyor. Ve yaşadıklarını anlatmaya başlıyor.

Hep oyun oynardık

“Ferman zamanı 12 yaşındaydım. Sokağımızda birçok arkadaşım vardı. Her gün onlarla oynardım. Okul çıkışı koşu yarışı yapardık. Bizim oyunlarımız çok çeşitliydi, hayal dünyamız çok büyüktü. Bostboste oyunu vardı. İki arkadaşımız otururdu, biz de üzerinden atlardık. Eğilene değen kişi yanardı. Top ve taş oyunu vardı. Beş ya da altı taş üst üste konulur, kim topu taşlara vurur ve dağıtırsa, o kazanmış olurdu. Biz sürekli oyun oynardık. Beşinci sınıftaydım. Büyükler bahsediyordu, ferman diyorlardı. DAİŞ’ten bahsediyorlardı, Musul’a girmiş, kadınları, çocukları, gençleri götürüyorlar diyorlardı. Bu beni çok korkutuyordu. Annemden hiç ayrılmıyordum. O benim korunağım, sığındığım olmuştu, onu hiç bırakmıyordum. 

Ayın 3’üydü

“Ayın 3’üydü, havalar çok sıcaktı. Evin damında yatıyorduk. Sabah mermi sesleriyle uyandım.  Her yerde mermiler patlıyordu, havanlar atıyorlardı. Babam, ‘biz topraklarımızı bırakmayacağız’ diyordu. Biz ise ‘gitmemiz gerek yoksa bizi öldürecekler’ dedik. Sonra kalan komşularımıza da ‘kaçın geliyorlar’ dedik ve evden koşarak Siba’nın çıkışına doğru kaçtık. Yakınımızda, uzağımızda canını kurtarmak için koşan bir sürü insan vardı. DAİŞ’liler arkamızdan ateş ediyorlardı. Mermiler yağmur gibi üzerimize yağıyordu. İki metre ötemde yaşlı bir anne ve yaşlı bir dede vuruldu. Onları yerde gördüğümde çok korktum. Bakamadım.

Büyüdüğümü hissettim

Aynı gün dağa ulaştık. Sabah kalktığımda bir an nerede olduğumu anlayamadım. Sonra etrafıma baktım, dağlarda olduğumu anladım. DAİŞ’lilerin dağlara geleceğini de söylüyorlardı. Uzaktan gördüğüm her araba ışığı beni korkutuyordu. Ekmek ve su yoktu. Çok açtık. Ben artık büyümüştüm. Bir gün içerisinde büyüdüğümü hissettim. Kendimi unutmuş, benden daha küçük kardeşlerim için ekmek ve su arayışına çıkmıştım. Dağdan aşağıya Sikiniye, her şeyi göze alarak iniyorduk. 

Bebek öyle orada kaldı

Dağda günlerce yürüdük. Her yürüdüğümüz gün karşılaştıklarımız hafızalarımızda silinmeyecek bir anı olarak kalıyordu. Örneğin bir kadın gördüm. Yaralıydı ve kucağında bir bebeği vardı. Sonra bebeğini bıraktı. Zor yürüyordu. Bebeği almak istedim fakat alamadım. Duygularım, ruhum büyümüştü ama beden olarak hala küçüktüm, taşıyamadım. Orada öyle kaldı. Kimse onu alamadı.

PKK bize umut oldu

“Dağda 8 gün uzun ve zorlu bir yürüyüş esnasında umudumuzu yitirmiştik. Artık DAİŞ olmasa da sıcaklar, açlık ve susuzluk bizi öldürecekti. Sanki tüm yollar ölüme çıkıyordu. Sonra PKK geldi. Bu bize umut oldu. Yüreklerimizde bir nebze de olsa yaşama tutunma gücü gelişti. Bizi Rojava’ya götürdüler. Orada bizim için bir kamp oluşturdular. Newroz Kampı’nda bize çok iyi baktılar. Ben oraya ulaştığımda artık çocuk değildim. Yaşadıklarım bende öyle bir öfke oluşturmuştu ki, kendimi ve ailemi, her koşul altında, nasıl savunabilirim, bunun yollarını öğrenmek istiyordum. Silahın nasıl kullanıldığını öğrendim. Onun dışında dil, yaşam eğitimlerine gidiyordum. 

Eğer silah kullanabilseydik…

Fermanda eğer silah kullanmasını bilseydim, sadece ben değil, hepimiz öğrenseydik, belki böyle bir fermanı yaşamazdık. Kendimizi korurduk. KDP ve Irak’ın ihanetine uğramazdık. Fermanın ne olduğunu şimdi biliyorum. Fermandan öte büyük bir ihanet yaşadık ve onun sonucunda ferman oldu. Artık bunu tüm Êzidîler biliyor. 
Biz kampta insan olduğumuzu hissettik. Bize çok iyi baktılar. Özellikle kadınlar için yapılanlar çok büyüktü. Kapının önüne çıkamayan Êzidî kadınlar, bugün her yerde ve her çalışmada var. Bu bizim için çok önemli. PKK bizi kurtardı, bize bu dünyada bir yerimizin olduğunu ve insan gibi yaşamayı hak ettiğimizi öğretti. Biz onlara borçluyuz. Babam ‘şimdiye kadar Apocular dışında kimse Êzidîler için bir şey yapmadı’ diyor. Êzîdî kadınlar güçlendi. Êzîdî gençleri artık kendisini savunuyor. Kadınlar artık kendini savunmayı öğrendi.

Annem olmadan köye dönmek tuhaftı

Şengal özgürleştirildikten sonra geri döndük. Bir süre Siba’nın mayınlardan temizlenmesini bekledik. Xanesor’da kaldık. Burada annemi kaybettik. Benim annem yaşadıklarımızı yüreğinde topladı. DAİŞ’in eline geçen kız kardeşini ve onun  ailesini hiç unutmadı. Teyzemi düşünmediği bir anı bile yoktu. Yaşananlar yüreğinde yaraya dönüştü. Annemi kaybetmem bana çok ağır geldi. Annem benim  her şeyimdi, sığınağım, yalnızlığımdı. Bizi en zor koşullarda bile hiç bırakmadı.  Annem olmadan Siba’ya dönmek tuhaftı.

Acı değil öfke duyuyorum

Siba’da arkadaşlarımı bekliyorum. 12 yaşında değil artık 19 yaşında bir genç kızım. Kendimi eskisine göre daha güçlü hissediyorum, yaşadıklarım bende acı değil öfke uyandırıyor.  Arkadaşlarımı özledim. Onları tekrar görmek isterdim. Evet DAİŞ benim çocukluğumu, arkadaşlarımı ve en önemlisi annemi benden aldı. Hafızamda, hayatım boyunca unutamayacağım bir kırım bıraktı. Bundan sonra Êzidî çocukları hatta tüm dünya çocukları özgürce yaşamalı.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.