Bitmeyen adalet arayışı

Dosya Haberleri —

Fatma Tokmak

Fatma Tokmak

  • Fatma Tokmak’ın hikayesi, Türkiye’de hasta mahpusların yaşadığı hak ihlallerinin en çarpıcı örneklerinden sadece biri. İşkenceyle başlayan ve adil yargılanma hakkı ihlalleriyle devam eden süreç, ağır sağlık sorunlarına rağmen süren bir tutsaklığa dönüşmüş durumda.
  • Geçtiğimiz günlerde Özgür Özel, Bakırköy Cezaevi’ndeki bazı kadın mahpusları ziyaret etti; ancak Fatma Tokmak’ı ziyaret etmedi. Bu coğrafyada, 85 yaşındaki bir hasta mahpus tahliye edilmiyor. Ya da yalnızca cezaevindeki çocuğuna para yatırdığı için tutuklanan 75 yaşında Hatice Yıldız var. Ama kimse onlardan söz etmiyor.

ERDOĞAN ALAYUMAT

Fatma Tokmak, ağır hasta olmasına rağmen 25 yıldır cezaevinde. Kalp kapak yırtığı ve darlığı, arteriel ve pulmoner hipertansiyon, astım, kronik bronşit, şeker, guatr ve böbrek yetmezliği gibi birçok ağır hastalığı bulunan Tokmak’ın, 8 Mayıs 2025’te yapılan infaz erteleme başvurusu da reddedildi. İşlemediği bir suçtan hükümlü bulunan Tokmak’ın adalet arayışı, ilerleyen yaşına ve giderek ağırlaşan sağlık sorunlarına rağmen sürüyor.

Fatma Tokmak 1996 yılında iki buçuk yaşındaki bebeğiyle birlikte misafirlikte olduğu evden gözaltına alınır. Tokmak’ın gözaltına alındığı uzun süre kayıtlara geçirilmez ve götürüldüğü gözaltı merkezinde 3 haftadan fazla bir süre sorgulanır. Kendisine isnat edilen suçlamaları kabul etmeyen Tokmak, elektrik verme, falaka, askıda bırakma, çıplak bırakma, uykusuz bırakma, sıcak-soğuk suya maruz bırakma gibi ağır sistematik işkencelere maruz kalır. Buna rağmen suçlamaları kabul etmeyen Tokmak’ın iki buçuk yaşındaki bebeğinin vücudunda gözleri önünde sigara söndürülerek işkence yapılır. Tüm bu işkence seansları bittiğinde ise tek kelime Türkçe bilmeyen Tokmak adına Türkçe hazırlanan ifade tutanağına parmak bastırılıp dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne (DGM) gönderilir ve burada ifadesi bile alınmadan tutuklanır.

Çocuğun üzerinde sigara söndürdüler

Yaşananlar duyulduktan sonra Tokmak’ın avukatlığını üstlenen Avukat Eren Keskin, suç duyurusunda bulunur ve bunun üzerine olay kamuoyuna yansır. Böylelikle Tokmak’ın bebeğine yapılan işkencenin hem Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) raporlarında hem de Adli Tıp Kurumu (ATK) raporunda tescillenir. ATK raporunda “Evet, çocuğun elinde ve sırtındaki izler sigara yanığı izleridir. Ama bunun ne zaman yapıldığı tespit edilemez” dese de Eren Keskin, aslında ATK’nin, gözaltında işkencenin üstünü kapatmak için böyle bir rapor verdiğini düşünür.

 

 

Türkçe bilmediği için ifadesi alınmadı

Fatma Tokmak tutuklandıktan sonra DGM’de yargılamalar başlar. Tokmak mahkeme karşısına çıkarıldığında tek kelime Türkçe bilmez. Normal şartlarda tercüman aracılığıyla ifadesi alınması gerekirken mahkeme, Tokmak’ın ifadesini alma gereği bile duymadan hakkında “örgüt üyeliği” ve “devletin birlik ve bütünlüğünü bozma” suçlamalarından müebbet hapis cezası verir. Dosya hakkında görüşlerine başvurduğumuz Fatma Tokmak’ın avukatı  Eren Keskin, bu haksızlık karşısında uzun süre mücadele ettiklerine işaret ediyor. Tokmak’ın gözaltına alınmasından yargılama sürecine kadar onlarca ihlalin yaşandığını belirten Keskin, “Fatma Tokmak gözaltına alındığında hiç Türkçe bilmiyordu. Fatma’nın ifadesi bile alınamadı. O zaman Kürtçe tercüman bile çağırmadılar ve hazırlanan ifadeye parmak bastırıldı. Biz iki yıl sonra Kürtçe tercümanı kabul ettirdik ve böylece Fatma ifadesini verebildi” diyor.

Çocuğu anneden ayırdılar

Fatma Tokmak tutuklandıktan sonra çocuğu kendisine verilmez. Dışarıda akrabaları olmasına rağmen çocuk esirgeme kurumuna verilir. Dava sürecinde adil yargılamanın hiçbir zaman olmadığına dikkat çeken Keskin, “Ama mahkeme o kadar nefretle yaklaştı ki çocuğu annesinden ayırıp çocuk esirgeme kurumuna gönderdiler. Kaldı ki Fatma’nın dışarıda akrabaları vardı, onlara teslim edebilirlerdi ama çocuğu kaçırarak esirgeme kurumuna götürdüler” şeklinde konuştu.

Çocuğunun kendisinden alınması Tokmak için yaşadığı en büyük işkence olduğuna işaret eden Keskin, Tokmak’ın bebeğinin daha sonra esirgeme kurumundan nasıl alındığını şu sözlerle anlatıyor: “Ben çocuğu esirgeme kurumundan alabilmek için bir buçuk ay uğraştım. Savcılığın esirgeme kurumuna yazı yazması gerekiyordu ama yazmıyordu. Savcı ‘Devlet daha iyi bakar. Bir teröristin elinde kalacağına devlet baksın’ diyerek yazıyı yazmıyordu. Çok büyük uğraşlar sonucunda savcıya yazı yazdırdım ve çocuğu esirgeme kurumundan almayı başardım.”

 

 

Anne ve çocuğun tekrar buluşması

Keskin, “Avukatlık hayatım boyunca unutamadığım anlardan biri de buydu” dediği an, annenin ile çocuğunun buluşma anıydı. Keskin o anları şöyle anlatıyor: “Fatma’nın çocuğu esirgeme kurumunda kaldığı bir buçuk aylık zamanda hiç kimseyle konuşmamış. Ben onu gördüğümde ‘Ben annenin arkadaşıyım’ dediğimde kucağıma atladı, bana sarıldı ve hiç bırakmadan o şekilde arabaya bindik, cezaevine gittik. Annesi ve çocuğunun kavuşması böyle oldu. Bunu hala anlatırken duygulanırım.”

Kısa süren özgürlük

Fatma Tokmak, 1996 yılından 2006 yılına kadar yaşamının 10 yılını cezaevinde geçirir. 2006 yılına gelindiğinde yaşadığı kalp rahatsızlığından kaynaklı ATK’ye sevk edilir. ATK o dönem Tokmak hakkında “Cezaevinde kalamaz” raporu verir ve Tokmak cezaevinden tahliye edilir. Keskin, “Fatma tahliye sonrasında çocuğuyla birlikte kendine yeni bir hayat kurdu, bir bakım evinde çalışmaya başladı. Çok mutlu bir süreç geçirdi” diyor. Ama Fatma Tokmak’ın bu mutluluğu sadece 4 yıl sürer. 2010 yılında üst mahkeme Tokmak hakkında verilen kararı onar ve Tokmak yeniden tutuklanır.

 

 

AİHM kararları asla uygulanmaz

İç hukuk yollarının tüketilmesinden sonra Tokmak dosyası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşınır. AİHM, Türkiye aleyhine karar vererek Tokmak dosyasında yeniden yargılama kararı verir ama Türkiye, yeniden yargılama talebini reddeder ve bu karar uygulanmaz.

Avukat Eren Keskin, Fatma Tokmak davasını AİHM’de kazandıklarını ancak bu kararın iç hukukta hiçbir etkisinin olmadığını söylüyor ve ekliyor: “Çünkü Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti değil. Aslında AİHM sözleşmelerine imza atmış, mahkemenin bağlayıcılığını kabul etmiş olmasına rağmen Türkiye bu mahkemenin sadece belirlediği tazminatları ödüyor. Tazminat ödemek dışında hiçbir kararı yerine getirmiyor.”

Ağır hasta mahpus listesinde

2010 yılında cezasının onanmasının ardından tekrar tutuklanan Tokmak’ın sağlığı bir süre sonra kötüleşir. Sağlık sorunlarının kötüleşmesi üzerine İnsan Hakları Derneği (İHD) Ağır Hasta Mahpuslar Listesi’ne girer. TİHV, 2014 yılında Tokmak için hazırladığı raporda Tokmak’ın cezaevinde kalamayacak durumda olduğunu açıkça belirtse de ATK’nin “Cezaevinde kalabilir” raporu nedeniyle infaz erteleme talepleri kabul edilmez. Tokmak’ın avukatı Eren Keskin ve insan hakları örgütlerinin girişimleri burada son bulmaz. 2016 yılına gelindiğinde tekrar ATK’ye sevk edilen Tokmak için “Cezaevinde kalamaz” raporu verilir ama bu rapor asla uygulanmaz ve Tokmak cezaevinde kalmaya devam eder.

 

 

İnfaz sisteminde ayrımcılık

Siyasi mahpuslara dönük son derece ağır bir infaz rejimi uygulandığına dikkat çeken Keskin şöyle devam ediyor: “Adli mahpuslar zaman içinde infaz indirimlerinden yararlanabiliyorlar. Örneğin pandemi sürecinde adli mahpusları serbest bıraktılar ama siyasi mahpuslara pandemi döneminde bile infaz ertelemesi yapmadılar. Yatış süreleri açısından da çok büyük bir ayrım var. Mesela siyasi mahpuslar aldığı cezanın dörtte üçünü cezaevinde geçiriyor.”

Keskin’in bahsettiği bu ayrımcı infaz rejimi, siyasi mahpuslar arasında bile farklılıklar gösterebiliyor. Keskin bunu şöyle örneklendiriyor: “1991 yılında infaz düzenlemesi yapıldı. Bu düzenlemeden Türkiyeli sol örgütlerden yargılananlar faydalandı ama Kürt mahpuslar yararlanmadı. Yani Türkiye’de hukuk sisteminin özü ırkçılık ve ayrımcılığa dayanıyor.”

Durumu giderek ağırlaşıyor

Takvim yaprakları 2022 yılını gösterdiğinde Fatma Tokmak, kaldığı cezaevinden “Bize insanca olmayan koşullar dayatılıyor” mesajı verir. Bunun üzerine hak örgütleri yeniden harekete geçer ve hücre cezası, hastaneye sevk sorunları, tansiyon atakları ve baygınlıkları rapor edilir. Acil kalp ameliyatı olması gereken Tokmak hala ameliyat edilmezken, Tokmak için 8 Mayıs 2025 tarihinde yapılan infaz erteleme başvurusu reddedilir.

Tüm bu gelişmeler yaşanırken, İHD, TİHV, ÖHD, ÇHD ve MATUHAYDER gibi insan hakları kurumları, Tokmak’ın durumuna dikkat çekerek, Tokmak’ın yaşam hakkının ihlal edildiğini ve derhal serbest bırakılmasını talep ediyor.

 

 

Hukuk devleti olmadığının göstergesi

Türkiye’de işkencenin hala olduğunu ancak bazı yöntemlerin artık öyle rahat uygulanamadığını sözlerine ekleyen Keskin şöyle devam ediyor: “Kadınlar açısından şöyle bir zorluk var. Sözlü ya da fiziki cinsel tacize uğradığında erkeklerden çok daha fazla etkileniyorlar. Çünkü Fatma Tokmak gözaltına alındığı dönemde herkes çırılçıplak soyulup sorgulanıyordu. Kadınlar erkek polislerin önünde çırılçıplak soyulup öyle sorgulanıyorlardı. Fatma Tokmak bu işkence seanslarını en ağır biçimde yaşayan isimlerden sadece biri.”

Fatma Tokmak’ın hikayesi, Türkiye’de hasta mahpusların yaşadığı hak ihlallerinin en çarpıcı örneklerinden sadece biri. İşkenceyle başlayan ve adil yargılanma hakkı ihlalleriyle devam eden süreç, ağır sağlık sorunlarına rağmen süren bir tutsaklığa dönüşmüş durumda.

Mağdurda seçicilik

Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri söz konusu olduğunda demokratik kamuoyunun çok seçici davrandığı eleştirisinde bulunan Keskin, şunları belirtiyor: “Örneğin Özgür Özel geçenlerde Bakırköy Cezaevi’nde kalan bazı kadın mahpusları ziyaret etti ama Fatma Tokmak’ı ziyaret etmedi. Bu coğrafyada 85 yaşındaki bir hasta mahpusu tahliye etmiyorlar. Ya da sadece cezaevindeki çocuğuna para yatırdığı için tutuklanan 75 yaşında Hatice Yıldız var. Ama kimse ondan söz etmiyor. Ya da Fatma Tokmak’tan ya da diğer hasta mahpuslardan kimse söz etmiyor. Bize kim yakınsa onunla ilgileniyoruz. İHD olarak biz bu anlayışa karşı çıkıyoruz.”

Son olarak “Bu çifte standartlar, mağdur seçicilik maalesef ki çok etkili” diyen Keskin, son olarak demokratik kamuoyuna şunları soruyor: “Evet, kötü, baskıcı, otoriter, anti demokratik bir devlet yapısı var. Bu tamam ama biz bu devlete ne kadar benziyoruz? Bu tartışmayı her kurumun kendi içinde yapması gerekiyor. Biz ne kadar erkek egemeniz, biz ne kadar militer değer yargılarına sahibiz, biz ne kadar feodal değer yargılarına sahibiz, ne kadar çifte standartlıyız? Her kurumun, her örgütün bu açıdan kendini sorgulamaya ihtiyacı var.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.