Bu devletten davacıyım 

Dosya Haberleri —

Kadriye Toprak

Kadriye Toprak

  • Sinan Toprak... 16 yaşında bir çocuktu. Kardeşleri okusun diye okulu bırakmış, manavlık yapıyordu. Kobanê'den göç edenlere maaşından biriktirip yardım ediyordu. İşten eve giderken Türk devlet güçleri tarafından katledildi. “Oğlum garibanlara yardım ediyordu" diyen Anne Kadriye Toprak katillerin yakalanıp cezalandırılmasını istedi.
  • Anne Kadriye Toprak: “Sinan daha 16 yaşındaydı, bu adalet mi? Devletin adamları, çeteleri öldürdüğü için katilleri ortaya çıkarmıyorlar. Bu katliamın sorumlusu devlettir. Bu devletten davacıyım. Isparta'da hastanede Kürtçe konuştum diye bir adamın saldırısına uğradım. Güvenlikçi geldi onu değil beni suçladılar. Burda ayrımcılık var, haksızlık var, ırkçılık var."

GÜLCAN DERELİ

Bugünlerde dezenformasyon yasası çok konuşuluyor. Ülke, günlük, anlık olarak iktidar kaynaklı dezenformasyona maruz kalırken, yakın tarihte yaşanan 6-8 Ekim Kobanê serhildanı, bunun en çarpıcı örneklerinden biri. Katilin mağdur, mağdurun katil ilan edildiği, katledilenlerin suçlandığı bir psikolojik savaşta, yavuz hırsız şimdilik ev sahibini bastırmış görünüyor. Tam sayı bilinmese de 50'yi aşkın kişinin yaşamını yitirdiği, bunların en az 40'a aşkınının polis, asker, paramiliter güçler, hizbul-kontra güçlerince katledilen Kürt yurtseverleri olduğu biliniyor. Bu yüzden HDP'ye dava açıldı, kapatma davasına gerekçe yapıldı ancak katledilen 40'ı aşkın HDP seçmeni için tek bir dava ortada yok. İktidarın diline doladığı Yasin Börü öne çıkarılırken, 16 yaşındaki Sinan Toprak'tan tek kelime bahseden yok. İşte size Goebbelsvari bir dezenformasyon hikayesi. 

DAİŞ'i yenmenin cezası 

Filmi kısaca geri saralım. Tarih 2014 Ekim ayı. DAİŞ çeteleri, Kobanê'yi üç taraftan kuşatmış. Bu insanlık düşmanı çete, kadınları köle pazarlarında satıyor, toplu olarak katlediyor, tecavüz ediyor, insan onuru adına ne varsa ayaklar altına alıyor. Sınırda Türk ordusu ile gayet iyi geçiniyor, karşılıklı gülüşmeler görüntülere yansıyor, dünyanın bütün soysuzları Türkiye üzerinden Suriye'ye akıyordu. İktidar ile DAİŞ'in ilişkisi, üstelik Çözüm Süreci'nde aleni olarak Kürt toplumunun gözüne sokuluyor, bizzat Tayyip Erdoğan tarafından "Kobanê düştü düşecek" deniyordu. Kürtler can derdinde, iktidar et derdindeydi. Irak ve Suriye'yi kan deryasına çeviren Ortadoğu'nun JİTEM'ini durduran tek güç Kürtlerdi. Onun direniş güçleri, canları pahasına Şengal'de soykırımı önlüyor, durdurulamaz denilen bu tarih öncesi yaratıkları durduruyordu. Ankara'nın Çözüm Süreci'nde karar değiştirdiği an, işte DAİŞ'in Kürtler eliyle durdurulduğu bu andı. Binlerce insanın hayatı, 40 milyon Kürt’ün onuruyla oynanıyor, üstelik bu pişkince ilan ediliyordu. Kobanê, Kürt’ün onurunun düşürüldüğü bir yer olarak işaretleniyor, DAİŞ'in kulağına Kobanê'deki camide namaz kıl sözleri fısıldanıyordu. İşte iktidarın üzerinde tepindiği 6-8 Ekim olayları, böyle bir anda yaşanıyordu. 

Sinan Toprak

Sinan 16 yaşında   

Sinan Toprak... Kürtlerde sık rastlanır, kimlikte yaş başkadır gerçekte başka. Bu isimler konusunda da böyle. Sinan, kimlikte 18, gerçekte ise 16 yaşında bir Kürt çocuğudur. Dargeçitlidir. Ekim ayıdır. Her Kürt genci gibi onun da gözleri Kobanê'dedir. Ama evini geçindirmek zorundadır. Okulu yarım bırakmış, bir manavda çalışarak ailesine katkı sunmaktadır. 7 Ekim 2014 tarihinde işten eve giderken kameralar önünde tek kurşunla infaz edildi. Toprak ailesi ile Sinan'ı konuştuk. Çocuğunun duyarlı ve fedakar bir çocuk olduğunu söyleyen baba Teyfik Toprak, "Çocuklardan ikincisiydi, bir büyüğü vardı. Okulu terk edip çalışmaya başladı" diyor. 

Kobanêli bir aile için çabaladı

Sinan Toprak ile ilgili bir anısını paylaşan baba Toprak, "Suriye’den göç eden bir aile için çok çabaladı. Yanılmıyorsam Kobanêli bir aileydi. Bir gün eve geldi, annesine dedi ki bir soba lazım acil. Annesi niye lazım dedi. O da ben şimdi bir aileden geliyorum. Çocuklar soğukta oturuyor, dedi. Soba için annesi komşulara falan gitti bulamadı. Bizim mutfakta fırınlı bir soba vardı. Sobayı yıkadı dedi ki o sobayı ben o aileye götüreceğim. O çocukları soğukta bırakmayacağım. Hatta çalıştı ondan sonra kömür aldı, manavın arabasıyla gidip o aileye ulaştırdı. Çok yardımsever ve cana yakındı" diye vurguluyor.

Kocaman bir yüreği vardı

Yaşı küçüktür ama koca bir yüreğe sahiptir Sinan. Babası Toprak, çocuğunu şöyle anlatıyor: "Çok merhametliydi. Hatta rahmetli olduğu gün biraz topallayarak yürüyordu. Onu da sorduk ne oldu ayağına diye söylemedi. Rahmetli olduktan sonra bir aile söyledi; valla bizim anahtarımız içerde kalmıştı, Sinan’a söyledik Sinan da balkona çıktı inerken biraz yüksekti oradan girerken ayağı burkulmuştu. O yüzden de topallıyordu. Yani böyle çok duyarlı, vicdanlı, yürekli bir çocuktu."

Olay yerinde can vermiş

Olayın yaşandığı dönem baba Teyfik Toprak, Dargeçit Devlet Hastanesi'nde çalışıyordur. Sinan'ın ölümünün ardından yaklaşık 12 yıl temizlik görevlisi olarak çalıştığı işten "güvenlik soruşturması" kapsamında işten çıkarılıyor. Olay günü hastanede olduğunu söyleyen baba Toprak, "Olayın olduğu zaman ben hastanede çalışıyordum. 6 Ekim'de biraz olaylar başladı. Ertesi gün evdeydim, 7 Ekim’di bayağı silah sesi geldi, ben de Sinan'ın çalıştığı yeri aradım. Dedim Sinan nerededir, dedi ki şu anda yatıyor. Onların soğuk deposu falan varmış, orada yatıyor dediler. Ben de dedim ki demek sıkıntı yok. Sonrasında hastaneden bana bir telefon geldi. Dediler ki Sinan yaralıdır. O haberi aldıktan sonra ben, annesi, dedesi hepimiz hastaneye gidecektik. Yok gelmeyin biz Midyat’a götürüyoruz dediler. Biz Midyat’a giderken zaten bütün yollar kapalıydı. Biz gitmek için ısrar ettik, polisler az kalmıştı üzerime ateş edeceklerdi. Bizi yere yatırdılar, üst araması yaptılar. Sonrasında geçtik, Midyat’a gittik. Zaten oraya gider gitmez dediler vefat etmiş. Ama sonradan öğrendik ki olay yerinde vefat etmiş" diyor. 

Görgü tanıkları söylüyor...

16 yaşındaki Sinan Toprak, yakın mesafeden tek kurşun ile katlediliyor. Otopsi raporu da bu durumu onaylıyor. Çocuğunun vefatından sonra görgü tanıklarının anlatımlarına ilişkin bilgi paylaşan baba Toprak, "Yanında bir kişi daha varmış, çocuk elini kaldırmış, ben hiçbir şey yapmamışım, ben manavda çalışıyorum, işten geliyorum demiş ama orada bunlara rağmen infaz ediliyor. Kamera kayıtları vardı zaten kameralar önünde infaz ediliyor. Kamera kayıtlarını biz almıştık. Sonra devlet bizden aldı, onları da sildi."

Sonuna kadar biz takipçisiyiz

Kobanê eylemleri döneminde katledilen birçok kişi gibi Sinan Toprak'ın da soruşturması yerinde saymış, dosyası Mardin Ağır Ceza Mahkemesi tarafından takipsizlikle sonuçlanmış. Ancak aile davanın peşini bırakmamakta kararlı. Takipsizlik kararının ardından Antep İdari Mahkemesi'ne başvurduklarını söyleyen baba Toprak, "Onu da reddettiler. Şu anda dosya Danıştay’dadır. Biz şu anda İçişleri Bakanlığı ve Vali’yi mahkemeye vermişiz. Sonuna kadar biz takipçisiyiz. Canımız gitse, bedenim de gitse, ne giderse gitsin biz bu olayın takipçisiyiz" diye vurguluyor. 

Kürtçe olursa konuşurum

Anne Kadriye Toprak ile konuşmak istiyorum, Kürtçe konuşursak röportajı kabul edeceğini söylüyor. Elbette olur dedikten sonra az bildiğim Kürtçem ile röportajı yapıyoruz. Sorularım acısını tazeliyor, özür diliyorum ve artık onu dinlemeye başlıyorum: "Sebepsiz yere çocuğumu öldürdüler. Devletin parmağı var, devletin parmağı olmasa şimdi aydınlanmıştı. Ben çocuğumun katilinin bulunmasını istiyorum. Bu kadar yıldır acı çekiyorum. Çok iyi bir insandı o yüzden de acısı çok büyük. Bu acıdan dolayı hastalandım sürekli doktorlardayım. 16 yaşında bir çocuktu. Ne yapabilirdi?"

16 yaşında daha çocuk ya

Sinan'ın kardeşleri için okulu bıraktığını dile getiren anne Toprak, şöyle devam ediyor: "Yardımseverdi, kimseye bir şey yapmamıştı. Okulunu bıraktı, babam fakir ben babama yardımcı olacağım, kardeşlerim okusun dedi. Bu davanın bir yere varmasını istiyoruz. Ben ölsem de bu davadan vazgeçmeyeceğim. Sonuna kadar bu mücadelenin takipçisi olacağım. 6 çocuğum daha var, onları da bu yolda feda etsem bile ben bu mücadelemden vazgeçmeyeceğim. Ben bu devletten davacıyım ve davama devam edeceğim. Parmağı yoksa ortaya çıkarsın. Ama bu cinayette devletin parmağı var. 16 yaşındaydı, bu adalet mi? 16 yaşındaki biri insan evinden de alınsa öldürülmez, 16 yaşında daha çocuk ya. Buna hakları yoktu, 16 yaşındaydı, elinde ne görmüşlerdi, çocuğum ne yapmıştı, söylesinler. Elinde bir şey görmemişler, sebepsiz öldürmüşler. Ne olursa olsun çocuğumun davasının peşini bırakmayacağım. Devletin adamları, çeteleri öldürdüğü için katilleri ortaya çıkarmıyorlar.”

Sağız ama yaşamıyoruz

Yıllardır evlat acısıyla yandığını dile getiren anne Toprak, "8 yıldır bu acıyı çekiyorum. Bütün çocuklarımın psikolojisi etkilendi. Diğer çocuğum da onun küçüğü bu olaydan sonra gitti. Devlet onu da sebepsiz yere bir buçuk yıl hapiste tuttu. Sonra bir sürü ceza verdiler. O yüzden de gitti. O çocuğum gittikten sonra da evimi yerle bir ettiler. Biz ne yapmıştık, eşimi işten attılar. Ailemiz çok perişan oldu. O gitti ailemiz de onun peşinden gitti, biz sağız ama yaşamıyoruz. Artık katilin ortaya çıkarılmasını istiyoruz, daha ne kadar bu acıyla yaşayacağız, bulsalar biz de rahat bir nefes alsak artık" diyor. 

Adalet istiyorum

Katillerin yakalanıp cezalandırılmasını isteyen anne Toprak, "Bunu yapan da ceza alsın ki içimiz rahatlasın. Ben 8 yıldır ağlıyorum. Ondan sonra beş altı defa ameliyat oldum. Bir çocuk gibi değil 40 yaşındaki biri gibiydi. İnsanlara yardım ediyordu. Sorunlarıyla uğraşıyordu. Garibanlara yardım ediyordu. Yurtseverlerle ilgileniyordu. Ben 45 yaşındayım ama baksan 65 yaşında dersin o kadar çöktüm. Ne diyeceğimi bilmiyorum. Devletten davacıyım. Adalet istiyorum. Ama bunların adaletleri yok, adaletleri olsa bu çocukları öldürmezlerdi. 16-17 yaşındaki çocukları öldürmezlerdi. Bu katliamın sorumlusu odur."

* * * 

Kürtçe konuştum diye suçladılar

Toprak ailesinin yaşadıkları bunlarla da sınırlı değildir. Mardin'in Dargeçit ilçesinde 11 Aralık 2015 yılında başlayan ve 19 gün süren sokağa çıkma yasağı sırasında mağdur olan yüzlerce evden biri de Toprak ailesinin evidir. Aile devletin baskısı ve yaşananlardan dolayı göçe zorlanır. Göç ettikleri Isparta'da ırkçı saldırıya maruz kaldıklarını söyleyen anne Kadriye Toprak, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Kendi vatanımızda, kendi toprağımızdaydık, bizi buradan zorla göç ettirdiler. Evlerimizi yıktılar, bizi toprağımızdan çıkardılar. Türklerin toprağına geldik. Burada ayrımcılık var. Isparta'da hastanede Kürtçe konuştum diye bir adamın saldırısına uğradım. Adam bana saldırınca güvenlikçi geldi onu değil beni suçladılar Kürtçe konuştum diye. Burda ayrımcılık var, haksızlık var, ırkçılık var."

* * * 

Bu davanın peşini bırakmayacağız 

Yaklaşık 5 yıldır Konya’da yaşadıklarını söyleyen baba Teyfik Toprak, bir kez daha davanın peşini bırakmayacaklarını vurgulayarak, şöyle diyor: "Dargeçit’te 19 gün süren sokağa çıkma yasaklarında da evimizi taradılar. Ben o süreçte hastanede kalıyordum yasak olduğu için. Çocuklar da evdeydi. Yasak süresinde hanım söyledi evi taradılar diye. Allahtan çocuklara, insanlara bir şey olmadı. Zaten ev tarandıktan sonra evi terk ettik, başka mahalleye taşındık. Bunları da yaşayınca baktık olmuyor göç etmek zorunda kaldık. Bizim tüm psikolojimizi bozdular. Ben birkaç ay hastanede yattım. O günden sonra hem çocuğumuz elimizden gitti hem de sağlığımız elimizden gitti. Erdoğan ikide bir Diyarbakır’a gittiği zaman diyor ki Yasin Börü, tamam Yasin Börü de, Sinan Toprak da 16 yaşındaydı, onun için de bir şey yapsınlar bakayım. Öyle değil mi? Sinan’ın elinde bomba yoktu, roket yoktu, taş yoktu, hiçbir şey yoktu. Hiçbir şey... Yani hatta elini kaldırmış demiş ki ben bir şey yapmamışım ondan sonra tek bir kurşunla çocuk infaz ediliyor. Bu adalet midir? 8 senedir dosya daha soruşturma aşamasındadır. Belki on tane savcı değişti, o ona havale ediyor o ona. Öyle rafa koymuş bırakmışlar. Başka bir şey yok. Aile olarak hepimiz çöküntü içerisindeyiz. Rabbime şükürler olsun halimizden şikayetçi değiliz de ama bu davanın peşini bırakmayacağız."

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.