Bu savaşta "Kürtler ne yapar?"
Veysi SARISÖZEN yazdı —
Kürt Özgürlük Hareketi "kim Kürdistan halklarının hayati çıkarlarına düşmansa ona karşı, kim Kürdistan halklarının hayati çıkarlarını tanıyorsa onunla birlikte" olma hakkına sahiptir. Bu hakka dayanarak onun savaşı kiminle birlik olursa olsun haklı bir savaştır.
Washington Post, Trump'ın İran'a saldırma planını onayladığını duyurdu.
Hedef, bir dağın derinlerinde kurulu İran'ın nükleer tesisi. ABD'nin elinde "dağ delen" adı verilen ve hiç bir devlette bulunmadığı söylenen bombalar var. Bunlar kullanılırsa ve eğer bu tesiste uranyum zenginleştirme derecesi nükleer bomba yapma seviyesine yakınlaşmış ise, bu bombalamanın bir kaç nükleer bomba şiddetinde sonuçlara yol açacağı konuşulmakta. Bir bölgesel felaket ihtimali var.
Bu anlatılanların doğru mu, abartı mı olduğunu bilmiyorum. Şu ihtimaller ise Türkiye'yi yakından ilgilendiriyor.
Barış ve çözüm süreci donduruldu. Türk savaş bakanı ve kuvvet komutanları Van'da, İran sınırındaki askeri yığınağı teftiş etmekte. Başûr Kürdistan'daki askeri güçlerin de İran sınırına doğru kaydırılmakta olduğunu tahmin edebiliriz. Havuz medyasında da, CHP'ye yakın medyada da PJAK'ın son açıklaması, bilinçli olarak KDP'ye yakın PAK'ın İsrail'i açıkça desteklediği söylenen açıklamayla karıştırılmakta.
ABD İran'a savaş açtığı gün, Türkiye dahil tüm NATO ülkeleri, Antlaşma’nın 5'inci maddesini uygulamaya koyacak ve ABD'nin yanında yer alacaktır. NATO üyesi Türkiye İran'a karşı savaşın eşiğindedir.
Trump "ateşkes değil, teslim" dedi. İran devleti ise "teslim olmayacaklarını" açıkladı. Büyük ihtimalle de balistik ve hipersonik füze stokları tükense bile "düşmanı ülkesinin topraklarında karşılamaya" hazırlanacaktır. Türkiye'nin neredeyse üç misli bir coğrafyaya yayılmış İran'ın dağlık arazilerinde kara savaşını göze almayı düşünebilecektir.
Bu durumda Afganistan tecrübesinden sonra hiç bir devlet İran içlerinde kara savaşını göze alamaz.
Bir istisnayla...
Spekülatif de olsa ihtimalleri kabaca sıralayalım:
AKP iktidarı böyle bir durumda, İran rejimine ve Azeri-Türkmen "soydaşlarına" "destek" adı altında, "İran'ın toprak bütünlüğü" sloganıyla İran topraklarına girebilir. Bu askeri güç, İran'da Perslere karşı harekete geçen ve geçecek olan, PJAK dışında, Kürt, Azeri, Beluci, Arap tüm muhalif güçleri, tıpkı Suriye'de olduğu gibi destekleyebilir.
Ve yine Suriye'de olduğu gibi, ABD ve İsrail, İran rejimini yıkmak amacıyla AKP iktidarına destek verebilir.
Ancak, İran Suriye'ye (ve Sünni azınlığın egemen olduğu Irak'a) benzemez. Türk askeri İran topraklarına ayak bastığı gün, nüfusun ezici çoğunluğu Şia bayrağı altında direnecektir. Esad rejimi küçük bir azınlık olan Alevi Araplara dayanan bir rejimken, Molla rejimi nüfusun farklı etnisitelerden oluşan Şia çoğunluğuna dayanmaktadır.
Türk devleti, böyle bir maceranın bütün risklerini elbette bilmektedir. O nedenle savaşa sürüklenmek zorunda kalacağını da bildiği için, "iç cepheyi" güçlendirme yoluna gidecektir. "İç cepheyi" nasıl güçlendirebilir? Ya seferberlik ilan edip, "milli beka hükümetine" tüm muhalefeti katacak ya da seferberlik ve savaş ilanı kanun ve yönetmeliğine dayanarak "muhalefetsiz ve seçimsiz" bir rejime yönelecek.
"İç cephe" dışında bir de "cephe gerisi" var.
İran'a karşı savaşta sınırı bir metre aşan ordunun cephe gerisi Bakur Kürdistan’ı topraklarıdır. Türk devleti cephe gerisini güçlendirmek için ya Bakur ve Rojhilat Kürdistan’ını bir takım "vaatlerle" kendi yanına çekmeye çalışacak, eğer bu mümkün olmazsa her iki Kürdistan parçasında halka karşı "işgalci" bir kuvvet olarak davranacak. Bu yeni bir savaş demektir.
Bu ihtimaller dışında ihtimaller de olabilir. Ben çok sınırlı bilgilerim ve sezgilerimle bu kadarını yazabildim.
Fakat bildiğim şudur: Özellikle bazı ulusalcı kanallar Kürt Özgürlük Hareketi’nin İsrail'le birlikte hareket edeceğini iddia etmektedir.
Bu savaşta emperyalist çıkarları olmayan tek ulusal güç, devletsiz ve emperyalist burjuvazisiz Kürt halkı ve onun siyasi-askeri örgütleridir. Emperyalist ve bölgesel emperyalist güçler arasındaki bu savaşın o nedenle ne tarafıdır, ne de parçası. Savaş bölgesindeki bütün devletler ve o devletlere bağlı ya da yakın bütün politik güçler, emperyalist ve bölgesel emperyalist amaçlara sahip oldukları için, bu savaşın "haklı" tarafında değildir. Bu savaş emperyalist bir savaştır. Haklısı olmaz.
Buna karşılık Kürt Özgürlük Hareketi "kim Kürdistan halklarının hayati çıkarlarına düşmansa ona karşı, kim Kürdistan halklarının hayati çıkarlarını tanıyorsa onunla birlikte" olma hakkına sahiptir. Bu hakka dayanarak onun savaşı kiminle birlik olursa olsun haklı bir savaştır.
Bu hakkı kime karşı kiminle birlikte kullanacağı ise savaşan tarafların Kürdistan halklarına karşı takınacağı tutuma bağlı olacaktır.
Sosyalistler ve barıştan yana güçler "İsrail'e karşı İran'ı mı, yoksa İran'a karşı İsrail'i mi desteklemeli" gibi sorularla uğraşmak yerine, ilkesel olarak barışı savunmalı ve her durumda haklı olan tek tarafı, Kürt halkını ve onun öncü örgütlerini, onlar kime karşı kiminle birlik olursa olsun, önkoşulsuz desteklemelidir.
Üçüncü Yol’un savaştaki somut ilkesinin bu olduğunu sanıyorum.