Bugün Mamreşo Direnişi’nin 10. günüdür

Dosya Haberleri —

Gerilla

Gerilla

  • Bugün Mamreşo direnişinin 10. günüdür. On gün boyunca uykusuz kaldığınız oldu mu hiç? On gün boyunca gözünüzü kırpmadan eliniz tetikte, canınızdan kan ve ter akıtarak yaptığınız mevzileri koruduğunuz oldu mu? Kulağınızın zarını patlatırcasına günde onlarca defa yapılan patlamalara aldırmadığınız oldu mu?

Bazên Zagrosê Devrimci Hamlesi

Avaşîn Direnişi’nden notlar

  1. Bölüm

AMARGÎ ARHAT BA

 

Türk ordusu çoktan yenildi

 

1 Mayıs 2021 – Direnişin 8. Günü

 

Mamreşo’da olan biteni takip edebilmek ve kamera görüntülerine bakabilmek için bugün Mervan ve Adil arkadaşlar ile beraber Şehit Şoreş’ten Kartal Tepesi’ne gidiyoruz. Hepimizin yükü ağır ama alana yeni gelmiş olan Rojhilatlı Adil arkadaşın sırtında Kartal’a kadar götürdüğü cephane, 40 kilodan az değil. Durmadan alnından yüzüne inen ter damlalarına aldırış etmeden hepimizin önünde yürüyor, bir dakika bile durmuyor, üstüne üstlük böyle hızlı yürüdüğü için biz de haliyle ondan kopmamak için perişan oluyoruz. Kartal’a ulaşana kadar Mamreşo’dan yankılanan çatışma sesleri hiç durmadı. Kaç defa patlama oldu sayamadım.

Evet, böylece Kartal’a ulaştık. Yolda yürürken duyduğumuz patlama sesleri, Mamreşo’dan yükselen kara dumanlar, hepimizi kaygılandırmış fakat hiçbirimiz cesaret edip arkadaşlar hakkındaki kaygılarımıza dönük birbirimize bir şey diyememiştik. Kartal’a ulaştığımızda cihazdan Serhat arkadaşın sesini duyup derin bir oh çektik. Evet, arkadaşlar direnmeye devam ediyor. Onca patlama, arkadaşların kılına bile zarar vermemişti. 23 Nisan’dan bugüne Mamreşo ve Mervanos’taki çatışmalar aralıksız devam ediyor. Belki de dağlardaki mücadele tarihimizde ilk defa bir savaş mevzisinde ve tünellerinde böylesine günler süren bir direniş yaşanıyor.

Bugün Şehit Serdar ve Şehit Munzur tünellerindeki direnişin 8. günü. Tam 8 gündür Türk ordusu, tüm yönelimlerine rağmen her iki tünelli savaş mevzilerine girmede başarılı olamadı. Günlerce süren bu direnişten sonra son ne olursa olsun, bu düşman o mevzilere girse bile, Türk ordusunun prestiji çoktan alt üst oldu ve yenildi bu tünellerin kapısında. Bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki gerillaya karşı koskoca bir ordu yenik şimdi. Bu, başarı değil de, bir zafer değil de nedir? Bu başarı, yalnız o mevzilerin olduğu yerdeki kayaların sağlamlığı ya da tünellerin uzunluğu ya da her şeyiyle taktiksel bir başarıdan ibaret değildir. Bu, Apocu ideolojiye duyulan inancın, gerçekten kendini başarıya kilitlemiş iradenin ve her  şeye rağmen bir zerre bile düşmeyen o moral ve coşkunun eseriydi.

Şehit Serdar ve Şehit Munzur mevzisinde savaşan arkadaşlar hala büyük telsiz ile irtibat kuruyor. Mamreşo’da özellikle Heval Serhat’ın ve Heval Rûken’in sesini her duyduğumuzda birbirimize, “Heval sanki düşman onların kapısında değil de, bizim kapımızda” diyoruz. Çünkü bizim arkadaşların yaşamından yana kaygılarımız bir yana, onlar hepimizden çok daha moralli, çok daha coşkuluydu. Heval Serhat cihazı her eline alıp bağlantı kurduğunda, söylediği her söz bir orduyu yöneten komutanın savaşçılarına verdiği zafer nutuku gibi bize moral veriyordu. Savaşı koordine edenler belki başkalarıydı ancak hepimiz şimdi Serhat, Rûken, Sarya, Canfeda, Kamuran, Zafer ve Xebat’ın komutasında yürüyor, onların ağızla rından çıkacak sözlere bakıyorduk.

Yine Şehit Serdar mevzisinde direnen 5 arkadaş, Türk ordusunu rezil rüsva ediyordu. Düşman defalarca tünellerin kapısında toplanıyor ancak arkadaşlar her defasında o kapıyı yüzlerine çarpmayı biliyordu. Ben en çok da her iki mevzide direnen arkadaşların yaşadıkları o anları merak ediyorum. Günlerdir hiç uyumadan, doğru düzgün yemek dahi yemeden, silah ve bombalarıyla yirmi dört saat tünellerde direnen o arkadaşların aralarında geçen diyalogları, hüzün ve sevinç anlarını, birbirleriyle paylaştıklarını ve bu sekiz gün içerisinde içeride yaşanan her şeyi çok merak ediyorum. Kesinlikle ama kesinlikle bu mücadele içinde yürütülen birçok efsanevi direniş gibi bu direnişler de bilinmeden, anlaşılamadan yitip gitmemeli. Kürdistan’ ın ücra bir köşesinde, belki de kimsenin adını bile bilmediği bir tepede savaşan bir avuç insanın öyküsü değil bu! Bu, Mamreşo ve Mervanos’tan Kürdistan’ın her yerine yayılacak bir direnç çağrısı; bu, belki de mücadelemizin düşmez kalesi olan Zagroslarda gerillanın kader savaşı.

 

  • Düşman, 9 gündür mevzileri vuruyor, tünel önlerinde belki de bir dağı ortadan kaldırmaya niyetlenecek şiddette patlamalar yapıyor, psikolojik savaş yürütüyor ama yine de başarılı olamıyor; bu yüzden son beş gündür her iki mevziye karşı da yoğun zehirli gaz kullanıyor.

 

Şu kimyasal silahlar…

 

2 Mayıs 2021 – Direnişin 9. Günü

 

“Düşmanı bile kaliteli olmalı, yiğit olmalı insanın” demişti bir arkadaş. Belki de Kürdistan gerillaları olarak en büyük şanssızlığımız, Türk ordusu gibi namert ve ahlaksız bir düşmana sahip olmamızdı. Bu düşman savaşamayacak ve yenilgisini dahi kabul edemeyecek kadar korkak.

Türk ordusunun şimdiye kadar Avaşîn’de yürüttüğü operasyonda gerilla ile sıcak çatışmaya girmekten kaçınıyor olması da işte bu korkaklığından. Mamreşo ve Mervanos’a yerleşmeye çalışan düşman, 9 gündür bisiving ve bombaatarlar ile mevzileri vuruyor, tünel önlerinde belki de bir dağı ortadan kaldırmaya niyetlenecek şiddette patlamalar yapıyor, aynı zamanda psikolojik savaş yürütüyor ama yine de başarılı olamıyor. Bu yüzden son beş gündür Türk ordusu her iki mevziye karşı da yoğun zehirli gaz kullanıyor. Zehirli gaz kullanarak içeride direnen arkadaşları boğmaya çalışıyor.

Dün Mamreşo’daki Serhat Giravî arkadaş, şifre üzerinden, “Düşman çok yoğun gaz ve kimyasal kullanıyor, zorlanıyoruz” diye not verdi. Aynı zamanda Şehit Serdar mevzisindeki arkadaşlar da, “Düşman gaz kullanıp tünellere girmek istiyor” diye not verdiler. Direnişin 8. gününde ilk defa arkadaşların ağzından “Zorlanıyoruz” kelimesini duyduk. Serhat arkadaş bunu söylerken bile zerre kadar tereddüt ve kaygı yansımıyordu sesine. Yanımızdaki genç arkadaşlardan biri, “Heval, bi Xwedê ev leşker pir tirsonek in, ka hele ev kimyasal destê wan de nebin, em dizanin çi ji wan bikin” (Heval, vallahi de bu askerler çok korkaktır, hele ellerinde bu kimyasallar olmasın, biz onlara ne yapacağımızı iyi biliyoruz) diyordu.

Evet, elinde kimyasal gazlarından başka hiçbir şeyi kalmamıştı düşmanın, çünkü ne yaptılarsa boşa çıktılar. Arkadaşlar karşısında çaresiz kalan düşman, savaşın en kirli ve en ahlaksız yöntemine başvuruyor. Türk ordusu savaş suçu işliyor ve biz bunu hiç kimseye duyuramıyorduk. Arkadaşlar son beş gündür Türk ordusunun askerlerine karşı değil, onların şiddetli patlamalarına ve kimyasal gazlarına karşı direniyor. İnsan üstü bir direniş bu, öyle kolay değil, sıradan hiç değil. Bir insan günlerce, havalandırması dahi çok az olan bir şikeftte kimyasal gaza bu kadar direnip aynı zamanda savaşmaya devam edebilir mi? Burası ne Vietnam ne de Halepçe; burası Avaşîn!

 

  • Bir insan günlerce, havalandırması dahi çok az olan bir şikeftte kimyasal gaza bu kadar direnip aynı zamanda savaşmaya devam edebilir mi? Burası ne Vietnam ne de Halepçe; burası Avaşîn!

 

Apocu direnişin zirveleştiği an

 

3 Mayıs 2021 – Direnişin 10. Günü

 

“Ben bu tünellerin sonundaki ışığı görüyorum.”

Bugün Mamreşo direnişinin 10. günüdür. On gün boyunca uykusuz kaldığınız oldu mu hiç? On gün boyunca gözünüzü kırpmadan eliniz tetikte, canınızdan kan ve ter akıtarak yaptığınız mevzileri koruduğunuz oldu mu? Kulağınızın zarını patlatırcasına günde onlarca defa yapılan patlamalara aldırmadığınız oldu mu? On gün boyunca elinizdeki kleşle bir ordunun en üstün tekniğine, teknolojisine ve yüzlerce askerine karşı savaştığınız oldu mu? Ölüm ve katliam saçan her şeye karşı her gün, “Düşmana inat bir gün daha yaşamak” diyerek yaşama tutunduğunuz oldu mu? Ya da yaşamak için bu kadar direndiniz mi, yaşamak için bu kadar savaştınız mı hiç? İnsan 305  yakıp kül eden kimyasal gazlara karşı ne kadar dirençlidir bedeniniz? Kaç gün dayanabilirsiniz?

Tüm bu soruların cevabı, onların savaşımında, onların yaşama tutunmadaki ısrarında saklıydı. Tüm bunların ve belki de bunları çok çok daha aşan soruların cevapları onların yüreklerinde. Yaşama ve savaşmaya dair tüm ezberlerin bozulduğu, belki de her şeyin yeniden anlam kazanacağı, belki de bildiğimiz tüm savaş ve direnme biçimlerini yeniden sorgulayacağımız yer oldu Mamreşo Direnişi.

Mamreşo’da savaşan arkadaşların şahsında direniş gelişirken kaçarak düşmana teslim olan ve kontralaşan Pirdoğan Amed’in şahsında ihanet de yaşanıyordu. Pirdoğan denen kişi, Mamreşo’da düşmana teslim olmuş ve birçok şeye ilişkin düşmana konuşmuştu. Büyük ihtimal 3 Mayıs günü Mamreşo’da yaşananların sorumlusu da Pirdoğan’ın kendisiydi. Ağacımızın kurdu oldu Pirdoğan; tarihten bu yana her direnişimizde, her savaşımızda bir türlü başımızdan eksik olmayan, bir türlü Kürt’ün yazgısından çıkmayan ihanetin alçak yüzü bu sefer Pirdoğan’dı. Vicdanı, yüreği soğuyan, devrimciliği falan değil ancak insanlığı bitmiş ve hayvanlaşa n biri bunu yapabilirdi. Pirdoğan onursuz ve namussuzca fazladan yaşayacağı birkaç hafta için yoldaşlarını satmış, insanlığını unutmuş, arkadaşlarının üzerine düşmanı getirmişti. Elbette düşman operasyon süresince onu kullanıp alnının ortasına sıkacaktı mermiyi.

İçeride direnen o fedailer ise yıllarca onursuz yaşayacaklarına, bir gün de olsa direnerek ve savaşarak özgür yaşamayı seçmişlerdi. Burnumuzun dibine kadar gelen savaş, ak ile karayı, güzel ve çirkini, cesur ve korkakları, fedaileri ve onursuzları birbirinden çok iyi ayırıyor, her şeyi en sade haliyle önümüze koyuyordu.

Sonra Şehit Atakan Mahir arkadaşın yazdığı birkaç satır geldi aklıma bunları düşünürken.

“O kadar yiğit insanların yanında,

bu insandışılıklar.

Tarih… Ah tarih…

ayıklarsın belki

çıkarırsın ortaya iyileri.”

1 Mayıs tarihinden sonra Mamreşo’daki arkadaşlarla bağlantımız koptu, bir daha seslerini duyamadık. Tüm deryalar büyük cihaz üzerinden “Kendal, Kendal” diye bağırarak arkadaşlara ulaşmaya çalışıyor ama kimse cevap vermiyordu.

Demiştik ya, sonu ne olursa olsun düşman çoktan yenildi Mamreşo’da. Yenilgisinin ve acizliğinin, böylesine korkak, cesaretsiz ve namert olmasının sonucuydu kimyasal gaz kullanması. Komutan Serhat Giravî öncülüğünde yürütülen on günlük tarihi direniş, çoktan başarıya ulaşmıştı. 10 günlük savaşın ardından Serhat Giravî, Rûken Zagros, Sarya Diyar, Kamuran Amed, Zafer Tolhildan, Canfeda Hesekê ve Xebat Aso arkadaşlar 3 Mayıs 2021 tarihinde düşmanın kimyasal gaz kullanması ve Pirdoğan’ın ihaneti sonucunda şehadete ulaştılar.

Mamreşo’da on gün içerisinde yaşananlar kimsenin görmezden gelebileceği ya da yalnızca kıyısından köşesinden geçebileceği şeyler değildi. Mamreşo kendi tarihi ve direnişi ile bizi kendine çekiyor, orada yaşanan şehadetlerle mıh gibi yaşamımıza yerleşiyordu ve Avaşîn’de artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ve bundan sonra yapılacak her eylem, atılacak her adım onların günlerdir ayakta tuttuğu bu direnişin değirmenine su taşımak ve onların intikamı için olacaktı.

Orada direnen arkadaşlardan en genç olanlarından biri de Kamuran arkadaştı. Heval Kamuran, 2000 doğumluydu. Partiye henüz yeni katılmış sayılırdı. Hareketli birlikte yer alan bir arkadaştı. Geçen kış Dola Maran’a gittiğimizde keşif yüzünden şikeftte takılı kalmış, biraz daralmıştık. Heval Kamuran, günlerdir dışarı çıkamamızdan kaynaklı daraldığımızı görünce, “Heval biraz sabredin, hem ben bu tünellerin sonundaki ışığı görüyorum” demişti. Tünellerin sonunda gördüğü o ışık hüzmelerine sonuna kadar inandı Kamuran ve beraberinde şehadete yürüyen tüm yoldaşları.

O ışığa ulaşmak için günlerce direndiler. Yaşlarından büyük, ömürlerinden büyük direndiler. Evet, onlar tünelin sonundaki o ışığı çoktan gördü, ya diğerleri?

 

  • Yaşama ve savaşmaya dair tüm ezberlerin bozulduğu, belki de her şeyin yeniden anlam kazanacağı, belki de bildiğimiz tüm savaş ve direnme biçimlerini yeniden sorgulayacağımız yer oldu Mamreşo Direnişi.

 

Heval Serhat nasıl direnileceğini gösterdi

 

 4 Mayıs 2021 – Direnişin 11. Günü

 

On gün boyunca Türk ordusunun tüm savaş ahlakı ve ilkelerinden uzak yönelimlerine karşı bir an olsun tereddüt yaşamadan mevzilerini savunan bu direngen gerillaların komutanı Kamuran Alpsar, kod adıyla Serhat Giravî idi.

Colemêrg’de 1989 yılında dünyaya gelen Serhat yoldaş, Giravî aşiretinin Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’nde yer alan yiğit evlatlarından biriydi. 2011 yılında gerillaya katılmış ve gerillacılık yaşamının hemen hemen tamamını Zagroslarda geçirmişti. Zagroslarda direnmeyi öğrenmiş, Zagroslarda düşmana darbe vurmuş, bu zorlu arazide gerillacılığa alışmış ve komutanlaşmıştı Serhat. Nasıl ki her insan zamanla yaşadığı coğrafyanın karakterini edinir, komutan Serhat da tıpkı Zagroslar gibi başı dik ve eğilmez, direngen ve asiydi. Yüzündeki çizgilerden bakışlarına, her daim dimdik duruşuna kadar her şeyi ile bir Zagrosluydu. Attığı her adımda, düşmana sıkt‑ 5 ğı her mermide daha çok Zagroslaşmış, Zagros da her gün onu daha çok bağrına basmıştı.

Hareketli birliğin ve arkadaşların “Avaşîn’in belkemiği” dediği o güzel savaşçıların komutanıydı Serhat. Türk ordusu 23 Nisan 2021 tarihinde Avaşîn alanında operasyon başlattığında Mamreşo alanında bölge komutanı olarak görev yürütüyordu. Türk devleti Mamreşo alanına indirme yaptığında Serhat arkadaşın Avaşîn eyaletinde yer alan güçlere cihaz üzerinden söylediği ilk şey şu oldu: “Mamreşo düşmana mezar olacak.” Serhat’ın bu kararlılığı ve iddiası daha ilk adımda bu operasyonun gidişatını, bu hamlenin kaderini belirlemişti. Gerilla Zagroslarda mutlaka başarmaya, düşman ise yenilmeye mahkumdu. Serhat, bir yandan o tünellerde yürütülen savaşı koordine ediyor, di 7 er yandan bu mücadeleyi takip eden tüm gerilla güçlerine moral veriyordu. On gün boyunca Şehit Munzur mevzisinde yürütülen o efsanevi direniş, komutan Serhat ve onun komutasında direnen Sarya Diyar, Rûken Zagros, Kamuran Amed, Canfeda Hesekê, Zafer Tolhildan ve Xebat Aso’nun yenilmez iradesinin ve sahip oldukları Apocu ruhun toplamıydı.

Türk ordusu, komutan Serhat’ın öncülük ettiği direniş karşısında çaresiz kaldı. Belki de şimdiye kadar hiçbir savaşta denemediği yöntemleri o tünellerde direnen gerillaları teslim almak için denedi ancak yine de başarılı olamadı. Mamreşo tünellerinin önünde prestiji alt üst olan Türk ordusu, savaş suçu işleyerek kimyasal gaz kullandı.

On gün süren bu görkemli direniş sonucunda komutan Serhat ve yoldaşları bir hakikati tüm dünyaya haykırarak şehadete ulaştılar: “Biz Reşit Serdar’ların savaşçılarıyız, Zagroslarda işgalciye geçit yok!” Heval Serhat bize nasıl direnmemiz gerektiğini ve nasıl yaşanması gerektiğini gösterdi.

Rûken arkadaş ise Basya gücüne bağlı bir arkadaştı. Geçen sonbaharda birkaç defa Werxelê taraflarında onu görmüş ve o kısa zamana takılı kalan tanışıklığımızın hatırasında belki de hemen birkaç dakika içinde Rûken’e ilişkin birçok izlenime sahip olmuştum. Hep örgütleyici, yaratıcı, toparlayıcı ve tüm bu yorgunlukların içinde hep güleryüzlü ve bu karmaşıklığın içinde hep sakindi Heval Rûken. İzlenimlerimde yanılmamıştım: Onu tanıyan herkesin söylediği cümleler, benim duyumsamalarıma denk düşmüştü.

Sarya arkadaş ile sonbaharda, o Şivê altyapısında çalışma yürütürken tanışmıştık. Sarya o zamanlar Rodi, Şoreş, Nalin ve Delil arkadaşların şehit düştüğü Govendê eyleminden sağ kurtulan iki arkadaştan biri olarak Şivê’ye geri dönmüştü. Yaşamda hep kıpır kıpır, hep şakacı, hep güleç ama son yaşanan şehadetlerden kaynaklı da biraz hüzünlüydü. Moral onun karakteri, moral onun kendi olma haliydi. Ondan vazgeçemez, onu yarı yolda bırakamazdı ancak diğer yandan yaşadıkları ve duyduğu acılar ister istemez canını yakıyordu. Moral ve hüznün Sarya’yı yaşamın ilginç diyalektiğinin ortasında bıraktığı zamanlarda tanışmıştık onunla am a her şeyiyle güzeldi Sarya. Tüm arada kalmaları, tüm çelişkileri ve tüm yaralarıyla güzeldi.

Sarya ve Rûken’in, bu gül güzelliğindeki iki kadının buluşma mevzisi Mamreşo, Şehit Munzur Tepesi olmuştu. Bir savaş mevzisine dönüştürülen o şikeftte savaşan iki kadın gerilla, direnişin başından şehadetlerine kadar kadın direnişinin Mamreşo’daki mevzisi oldular. En çok da Rûken arkadaşın cihazdan duyulan sesi moral veriyordu. Arkadaşlar dürbün ve kameraları ile düşmanın tünellerin önündeki hareketliliğinin bilgisini içeriye veriyordu. Heval Rûken de hemen, “Heval şimdi üzerinde duracağız, merak etmeyin” diyerek adeta o tünellerde düşmanla köşe kapmaca oynuyordu. Hem içinde bulunduğu savaşı sonuna kadar ciddiye alıyor hem de düşmanıyla dalga geçiyordu. Arkadaşlar her defasında, “Düşman tünel  kapısına yaklaşıyor, tedbirinizi alın” dediklerinde cihazdan Rûken’in sesini duyuyor, hemen ardından da ya bir patlamanın olduğunu ya da bir çatışmanın yaşandığını görüyorduk. Yaşarken nasıl her şeyiyle atik ve yaratıcı ise o savaşta da öyle atik ve öncüydü Rûken. Birkaç saat sesi gelmese hemen merak ediyor, cihazdan soruyorduk. Heval Sarya da nasıl ki yaşamda şakacı ve moralli ise o günlerde de hep öyleydi. Sesi sanki o savaşın, o patlamaların içinden değil de herkesin halaya tutuştuğu bir moral gecesinden geliyordu. İşte savaşarak böyle seviliyordu kadın. Savaşarak böyle direngen oluyor, savaşarak yaşam sevinci dağıtıyordu etrafına.

Onlar da bu direnişin sonunda şehadete ulaşacakları ihtimalini biliyor, tüm olasılıkların bilinci ile yaşıyorlardı ama varsın olsundu! Ne de olsa onlar kadınca direnmiş, bu direnişe öncülük etmişlerdi ve Zagroslarda direnen tüm kadınlar gibi asla unutulmayacaklardı. BİTTİ

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.