Bunalımdan çıkış
Dosya Haberleri —
- Ortadoğu’daki bunalım öyle kolay aşılacak bir durum değil. Kangrenleşen sorunlar yumağı çağın sorunlarını doğru tespit ederek ve ona göre düşünsel ve iradi kalkışla ancak bir çözüme kavuşabilir. Kürdistan’ın Rojava’sında hayat bulan paradigma ile bu mümkündür.
RUŞEN TUTKU
Devrimsel çıkışlar, toplumsal gerçekliği esas almayan yenilikçi dönüşümlerin olmamasından kaynaklandığı anlaşılsa da ön açıcı perspektiflerin dikkate alınmaması problemleri derinleştiriyor. Ortadoğu adeta kendi karanlığını yaratmış, çıkış için tünelin ucundaki ışığı görmek istemiyor. Bu da kör, donmuş zihniyet cellatlarını durmadan yaratıyor ve toplumların başına bela olmaya devam ediyor. Din, mezhep, ulusal sorunları doğru kişilerle ve doğru mecrada tartışılmadığı için kartopu misali sorunlar giderek büyüyor, boğucu kütle halinde toplumların üstüne yığılıp ölümcül olabiliyor. Yüzyıllardır kendini tekrar eden bu anlayış toplumları felç etmiş, reflekslerini öldürmüş ve artık baskılara verecek tepkileri kalmamıştır. İktidar koltuğuna oturan çok geçmeden güç zehirlemesine kapılıp aykırı sesleri bastırmak için her yola başvuruyor. Bu da beraberinde toplumların her dayatmayı kabullenme, içine gömülüp olağanüstü güçleri bekleme ya da varlığına tapılıp kaderin çözümsüzlüğüne sarılıyorlar. Kendini tekrar bir tür körleşme ve ölüm hali olduğu anlaşılmadan değişim ve dönüşüm sağlanmayacaktır.
Demokrasi oyunu!
Toplumsal bunalım süreçleri sistemlerin tıkandığı siyasi, askeri ve ekonomik olarak kendini sürdüremez dönemleri ifade eder. Teorik olarak bir yerde eğer toplum iktidarı istemiyorsa ve iktidar toplumu yönetecek inisiyatifi kaybetmişse orada devrim koşulları oluşmuş demektir. Ancak günümüz koşullarında bu tam olarak böyle yürümüyor. İktidarlar ülkelerinin refahı ve gelişmelerini değil, daha çok kendi koltuklarını kaybetmeme dertlerine kapılıyorlar. Ortadoğu ülkeleri demokratik yollarla iktidarlarını kurma şansına sahip değil. Tarihsel olarak bu ülkeler egemen güçlerin eliyle oluşturulmuştur. Günümüzde yapılan seçimler göstermelik olduğunda gerçek anlamda halkların iradesini temsil etmiyor. Zaten birçok ülkede başa gelenler askeri darbeyle iktidara sahip olmuşlardır. Irak’ ta Saddam, Suriye’de Esad, şimdiki Mısır’da Sisi bilinen ülkelerdir. Irak ve Libya’da aynı zihniyetle şekillendi. Zaten Türkiye’de askeri darbeler bir gelenek halini almıştı. Şimdiki iktidar ise, “demokrasi” oyunuyla hükümranlığını sürdürüyor.