Çözümü saldırıda görüyor
- KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, AKP-MHP yönetimindeki Türk devletinin, miras aldığı işgalci ve yayılmacı karakterine; çökmüş ekonomisi, kaosa sürüklenmiş siyaseti ve uluslararası düzeyde yitirilen saygınlık ve onuruna işaret etti.
- Eşbaşkan Bayık, "Böyle ciddi ekonomik ve siyasi sorunları bu kadar kolay çözemeyeceklerini çok iyi biliyorlar. Dolayısıyla tek çözümü PKK şahsında Kürtlere yönelik saldırı ve soykırım savaşını yürütmekte görüyorlar" dedi.
AKP'nin 22 yıl sonra ilk kez büyük bir yenilgiye uğradığını; bu yenilgide Kürt halkının direnişinin belirleyici rol oynadığını belirten KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Bakur’daki seçim sonuçlarının da Ekim 2014'teki Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısından kararlaştırılan “Çökertme Planı”nın başarısızlığının başlangıcı olduğunu kaydetti. Bayık, AKP-MHP iktidarının Kürtlere yönelik soykırım planından hiçbir zaman vazgeçmediğini söyledi.
Komalên Civakên Kurdistan (KCK) Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, ANF’ye yazdığı son makalesinde Bakur ve Türkiye’deki seçimleri, Başûr’daki durumu, Türk devletinin Başûr’a yönelik beklenen işgal saldırısı ve KDP ile PKK arasındaki ilişkileri değerlendirdi. Makalenin bazı bölümleri şöyle:
KDP'nin uğursuz rolü
İşgalci ve soykırımcı Türk devletinin ortağı olan KDP'nin çok kötü ve nefret dolu bir yola saptığını, artık tüm Kürt halkı biliyor. KDP’nin bir an önce bu yoldan dönmesi ve pişman olması gerekmektedir. KDP'nin Irak devletinin kurumlarını ve bürokrasisini PKK karşı kullanmaması, Irak devleti adına PKK'ye karşı kararlar almaya çalışmaması gerekiyor. Ancak KDP öyle bir hareket ediyor ki; bu alanda özel bir görev ve sorumluluk üstlendiğini sanırsınız. Hala Türk devletine, Irak’a kendi taleplerini nasıl kabul ettireceğini ve PKK'ye karşı nasıl tavır alıp savaşacağı konusunda fikir ve öneriler sunuyor.
YNK'ye baskı yaptırıyor
KDP, Türk devletine, YNK'nin katılmaması halinde PKK'ye karşı yürütülen savaşta somut bir sonuç alınamayacağını söyleyerek, Türk devletine YNK'ye baskı yapma önerisinde bulunuyor.
Bir nevi savaşın içinde
Diğer yandan işgalci Türk ordusuna yol göstererek her türlü istihbarat ve lojistik imkanı sağlıyor. Türk devletinin işini kolaylaştırmak için Kurdistan Özgürlük Gerillalarına karşı işgalci Türk ordusuna yollar ve üsler yapıyor. Gerillanın gelip gidebileceğini düşündüğü her yere pusu kuruyor ve bu şekilde gerillanın lojistik ihtiyaçlarını, silah ve mühimmatını temin edememesi için engeller oluşturuyor. Aynı zamanda Türk devletinin askeri üslerini korumak amacıyla gerektiğinde işgalci Türk askerlerinin üzerine pêşmerge üniforması giydiriyor, gerektiğinde pêşmergelerin üzerine de işgalci ordunun üniformasını giydiriyor. Yani KDP bu savaşa doğrudan veya dolaylı olarak katılmıştır. KDP'nin savaştığı güç Kurdistan Özgürlük Gerillası, HPG ve YJA Star'dan başkası değil.
Öldürerek yöneten rejim
KDP’nin içine düştüğü bu kötü durum tüm hücrelerini etkiledi. Bunun temel nedeni, halkımızın Başûrê Kurdistan'da yaşadığı sorunlardır. Barzani Ailesi refah içinde yaşamaya devam ediyor ve bu halkın çocuklarına yetecek kadar para çalıyor. Başûr halkımız ise sefalet ve yoksulluk içinde yaşamını sürdürüyor. Her gün yüzlerce insan hayatını tehlikeye atarak Başûrê Kurdistan'ı terk ediyor, sınırları aşıyor ve başka ülkelere göç ediyor. KDP de iktidarın tüm imkanlarını aile çıkarları için kullanıyor, polis ve asker devletine bürünüyor. Demokratik eylemleri, demokratik gösterileri yasakladı. Kadın intiharının arttığı bir dönemde KDP, kadın özgürlüğü ve kadın hakları konusunda pratik bir adım atmıyor, tam tersine ataerkil bir zihniyetle halka diktatörlük rejimini dayatıyor. Baskıcı bir iktidar kurmuş, öldürerek ülkeyi yönetmektedir.
Barzani Ailesi'nin saltanatı
Baskı, eşitsizlik ve adaletsizlik tüm sınırları aştı. Barzani Ailesi'nin zenginliği ve servetinin dünya bankalarını doldurduğu bir dönemde, çalışanların ve öğretmenlerin maaşları dahi kesiliyor ve ödenmiyor. KDP, Barzani Ailesi'nin saltanatı uğruna Başûrê Kurdistan'ın tüm statüsünü tehlikeye atmaya hazır. 2005'ten bu yana federal statüde olan Başûrê Kurdistan demokratik bir politika izleseydi, biz Kürtlerin başaramayacağı hiçbir şey kalmazdı. Kurdistan Bölgesi'nde en fazla hak, özgürlük ve demokrasinin tesis edilmesinin gerekli olduğu bir dönemde KDP'nin iktidarı altındaki toplum baskıyla karşı karşıya kalıyor ve sesleri kesiliyor. Dolayısıyla insanlar nefes almak için diasporaya gitmek zorunda kalıyor.
Seçimden de korkuyor
KDP şu anda Irak Federal Mahkemesi ile savaş halinde. Azınlık kotası için ayrılan 11 sandalyeyi KDP kendine aldı ve faydalandı. KDP'nin bu tepkisinin nedeni bir ölçüde Bağdat'ın bu yasayı değiştirmesinden kaynaklanıyor. Bilindiği gibi Kurdistan Bölgesi seçimleri tek parti politikasına dayanıyordu. KDP, bu sistemi suistimal ettiği için şimdi bu sistemi dört kola ayırdılar. Ayrıca Irak Federal Mahkemesi, Kurdistan Bölgesi Seçim Komisyonu'nu iptal etti, çünkü KDP tekeline almıştı. Yani KDP ve Barzani Ailesi, sadece kendi çıkarlarını düşünüyor, o kadar. Bu kararların temel nedeni KDP’nin bu tutumudur. Özellikle son yıllarda insanların KDP'ye tepkileri giderek artıyor. KDP'nin halk üzerindeki etkisi azalıyor ve hem siyasi hem de ekonomik alanda ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kaldı. Bu nedenle seçimleri boykot etme tehdidinde bulundu, seçime katılmaya cesaret edemiyor.
PKK'ye saldırtmak için
Barzani Ailesi, Roj Pêşmergesi adı verilen, amacı sadece bu aileye hizmet etmek olan bir güç oluşturdu. Roj Pêşmergesi denilenlerin hiçbiri Başûrê Kurdistanlı değil, hepsi Rojavalı. Sayılarının 10-20 bin arasında olduğu tahmin ediliyor. Bu kalıcı güç, PKK ile mücadele için oluşturuldu, onlara verilen maaş, öğretmenlerin ve çalışanların maaşıdır. KDP ile PKK arasında sorun olabilir, birçok kurum ve parti arasında sorunların olması da mümkün, bu normal bir şey. Bu sorunları tartışarak, müzakere yoluyla çözmek başka, Kürt halkının düşmanlarına, özellikle de Türk devleti gibi işgalci, yayılmacı ve soykırımcı bir düşmana destek vermek başka şey
PKK'nin asla yapmadığı
PKK, hiçbir zaman Kürt halkının değerlerine aykırı, hiçbir Kürt siyasi partisine karşı bir devleti desteklememiş, hiçbir partiyle böyle bir savaş ve düşmanlık yapmamıştır. Başta Önder Apo olmak üzere tüm yönetim üyesi, maddi hayattan ve iktidar zihniyetinden uzak, "bir lokma, bir hırka” felsefesiyle yaşıyor. Bütün hayatlarını halkın hizmetine adamış ve bunun dışında şahsi yaşamlarına yönelik hiçbir arayış ve çabaları yoktur. KDP ekonomik çıkarların, rantın, rüşvetlerin, yağmanın, yolsuzlukların kurbanı oldu. Dolayısıyla PKK'ye düşmanlık yapıyor, Türk devletinin iş birliği ve desteğiyle PKK'ye saldırıyor.
Mücadeleyi geliştirme kararlılığı
Çok zorlu ama aynı zamanda da başarılarla dolu bir süreçten sonra mücadelemizi ve direnişimizi her yerde geliştirme kararlılığındayız. Bilindiği gibi sömürgeci, işgalci ve soykırımcı Türk devleti, "Çöktürme Planı” kapsamında 8 yılı aşkın süredir Hareketimize ve halkımıza karşı çok yönlü bir savaş yürütmektedir. Faşist Türk devleti, bu savaşta hiçbir hukuki ve ahlaki kriterlere uymuyor. Türk devletinin bu saldırılarına karşı halkımızın ve Kurdistan Özgürlük Gerillasının mücadelesi ve direnişi, büyük sonuçlar doğurdu. Halkımız ve gerilla bu 8 yıl boyunca, işgalci Türk devletinin saldırılarına asla boyun eğmedi ve bu faşist rejime iradesini teslim etmedi. Tam tersine her zaman ayağa kalktı, mücadelenin seviyesini yükseltmek için her fırsatı değerlendirdi.
Savaşın seyri de değişti
Bu bağlamda işgalci Türk ordusunu sarsan Kurdistan Özgürlük Gerillasi, fedai bir ruhla Türk ordusuna ağır darbeler indirmeyi başardı. İşgalci ordunun gerillalara karşısında aldığı yenilgi, verdiği kayıplar ve bırakılan cenazeleri fotoğraf ve videolarla kamuoyu ile paylaşıldı. Gerillaların savaş teknikleri konusundaki beceri ve buluş düzeyi, özellikle gerillanın SİHA'ları vuracak güce ulaşması, halkımıza büyük bir moral ve güç kazandırdı. Bununla birlikte savaşın seyri de çok değişti. Savaşın inisiyatifi artık gerilladadır. Böylelikle Kurdistan Özgürlük Gerillası, Kürt halkı ve Kürt evlatları ne kadar cesur ve yiğit olduklarını bir kez daha ispat etti.
Newroz'daki milyonlar
Halkımız, Newroz kutlamalarında varlığını ve özgürlüğünü koruma mücadelesinde ne kadar kararlı ve inançlı olduğunu tek yürek ve tek sesle ortaya koydu. Hem Kurdistan'da hem yurt dışında, Newroz'un kutlandığı her yerde on milyonlarca halkımız ve dostlarımız, Önder Apo'nun fiziki özgürlüğü için mesaj verdi. Önder Apo özgür olmadığı sürece Kürt halkının kazanımlarının korunmayacağını, Kürt sorununun çözülemeyeceğini artık herkes biliyor. İşte bu nedenle on milyonlarca kişi, yüksek sesle Önder Apo'nun fiziki özgürlüğüne kavuşması çağrısında bulundu. Kuşkusuz tüm bu gelişmeler halkımızın direniş ve başarı inancını güçlendirdi.
Seçimlerdeki büyük zafer
Bu güçlenmenin en belirgin örneği Bakur’da ve Türkiye'deki seçimlerde de görüldü. Halkımızın ve demokrasi güçlerinin elde ettiği sonuçlar, tarihi bir öneme sahiptir. İşgalci Türk devletinin tüm baskı, tehdit ve oyunlarına rağmen Kürt halkı ve demokrasi güçleri büyük bir zafer elde etti. AKP, 22 yıldır ilk kez bu kadar büyük bir başarısızlıkla karşı karşıya kaldı. Bunda Türkiye'nin tüm antifaşist ve demokrasi güçlerinin payı olsa da AKP'nin bu başarısızlığında Kürt halkının direnişi belirleyici rol oynadı. Özellikle Wan halkının ayaklanmasında bu daha fazla görüldü. Bütün bu gelişmeler, 2015'ten bu yana vicdan ve ahlaktan uzak, halkımıza veHareketimize yönelik vahşi saldırılar yapan AKP-MHP’nin “Çöktürme Planı” gerillanın ağır darbeleri ve halkımızın serhildanlarıyla boşa düşürülmüş ve bu rejime diz çöktürülmüştür.
Bu rejim bela olmuştur
Faşist AKP-MHP devletinin Kürt halkını katletmekten asla vazgeçmediğini de bilmemiz gerekiyor. Bu rejim, Kürt halkının ve tüm bölge halklarının başına bela olmuştur. Kürt halkını yok etme planını gerçekleştirmek istiyor. Diğer bölge halkları için de sürekli bir tehdit oluşturuyor. Bu rejim, Yeni Osmanlıcılığı hedefliyor, yayılmacıdır. Hala Irak'ı, Suriye'yi ve Arap ülkelerinin çoğunu kendi vilayeti olarak görmek istiyor. Faşist lider Erdoğan, kendisini Osmanlı halifesi olarak görüyor. Ekonomileri çökmüş, siyasetleri kaosa sürüklenmiştir, uluslararası düzeyde saygınlıkları ve onurları yok. Böyle ciddi ekonomik ve siyasi sorunları bu kadar kolay çözemeyeceklerini çok iyi biliyorlar. Dolayısıyla tek çözümü PKK şahsında Kürtlere yönelik saldırı ve soykırım savaşını yürütmekte görüyorlar.
İşgalci ve yayılmacıdır
Türk devleti, işgalci ve yayılmacı bir devlettir. Tarihinde böyle bir mirası ve karakteri var. İşgal ettiği yerlerden öyle kolay çekilmiyor. Bugün de aynı politika izleniyor. Yarım asırdır Kıbrıs'ı işgal etmiş ve hala oradadır. Suriye ve Rojava’da da birçok yeri işgal ettiler. İşgalci ve soykırımcı Türk devletinin bu özelliği Kürtler söz konusu olduğunda daha da belirginleşiyor. Bu nedenle her gün Rojava’ya saldırarak, Rojava halkına diz çöktürmek istiyor. Buna karşı Kuzey-Doğu Suriye halkı tek yürek, tek inançla sürekli direniyor.
Irak'ı ortak etmek istiyor
Bağdat, Türk devletinin bu işgal ve yayılmacı özelliğini çok iyi biliyor. Dolayısıyla Irak'a ve Başûrê Kurdistan'a yönelik saldırılara sessiz kalmak değil, tepki ve tavır sergilemek gerekiyor. Bunlar bağımsız ve egemen bir devletin alması gereken tavırlardır. Soykırımcı Türk devleti, birçok anlaşma imzalayarak Irak devletini PKK'ye karşı savaşta kendisine ortak etmek istiyor. Irak'ın bu plana kanmaması, bu kadar kirli bir oyunun içine girmemesi gerekiyor. Aksi takdirde Türk devletinin işgal saldırıları meşrulaşacak, Irak'ın onur ve haysiyeti büyük bir darbe alacaktır. Türk devletinin Irak'la yaptığı bazı görüşmelerin, PKK ile doğrudan alakalı olduğu görülüyor. Özellikle Irak Milli Ulusal Güvenlik Konseyi’nin PKK'ye ilişkin verdiği karar doğruysa, bu karar PKK'ye ne kadar zarar verecekse Irak'ın çıkarlarına da o kadar zarar verecektir. Umudumuz ve temennimiz Irak hükümetinin ve Irak Ulusal Güvenlik Konseyi’nin her iki tarafın çıkarına hizmet etmeyen bir karar almamasıdır. Ayrıca Irak devletinin işgalci ve yayılmacı Türk devletinin planlarına alet olmamasını ve Türk devletine boyun eğmemesini umut ediyoruz.
Tüm halkımıza, demokratik siyasetin önde gelenlerine, akademisyenlere, aydınlara, özellikle kadınlara ve gençler, Kürt düşmanı olan herkese karşı bu tarihi süreçte görev almalı, KDP başta olmak üzere, Kürt düşmanlarıyla iş birliği yapanlara karşı tepki göstermelidir. BEHDÎNAN